Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/612 E. 2022/32 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/612
KARAR NO: 2022/32
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2017
NUMARASI: 2014/466 E. 2017/718 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Ltd. Şti.’nin, 01/03/2013 tarihinden önceki ortaklarının müvekkili ile … olduğunu, ortak …’ın aynı zamanda İzmit ve çevresinde … ve … otomobillerinin tek satıcısı ve yetkili servisi olan davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olduğunu, … Otomotiv’in davalı şirketin takasa aldığı araçları 2. el olarak pazarladığını, müvekkilinin … Otomotiv’in ortağı olarak uzun süre davalı ile çalıştıklarını ve güven ilişkisi nedeniyle davalıya zaman zaman teminat olarak kullanılmak üzere çekler verdiğini, çekler ödendikten yada teminat konusu ilişki sonlandıktan sonra çeklerin … Sanayi Şubesi’ne iade edildiğini, 2013 yılı başlarında müvekkilinin … Şirketi’ndeki hisselerinin tamamını …’a devrettiğini, devir tarihi itibariyle … Sanayi Şubesine ait … numaralı 75.000,00 TL, … numaralı 75.000,00 TL, … numaralı 45.000,00 TL, … numaralı 50.000,00 TL, … numaralı 46.000,00 TL, … numaralı 51.000,00 TL, … numaralı 48.000,00 TL, … numaralı 45.000,00 TL bedelli çeklerin teminat olarak davalıda olduğunu, devir sırasında çeklerin teminat olarak kullanılmaları sebebiyle iadesi mümkün olmadığından, vadeleri geldiğinde iade edileceği taahhüt edildiği halde çeklerin iade edilmediğini, taraflar arasında anılan çek bedelleri tutarında mal yada fatura sebepli borç ilişkisi olmadığını, davalının kötü niyetli olduğunu belirterek, davalıya 8 adet çek bedeli olan 435.000,00 TL tutarında borçlu olmadığının tespitini ve çeklerin ödenmek zorunda kalınması halinde bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Çeklerin teminat olarak verilmediğini, davacının imza yetkisini kullanarak … Otomotiv adına 150.000,00 TL tutarında … Bankası’ndan avans kullanarak kendi menfaatleri için kullandığını, bu avans kredilerinin ödemelerinin müvekkilince yapıldığını, ayrıca davacının müvekkilinden farklı zamanlarda toplamı 285.000,00 TL’yi bulan borç para aldığını, dava konusu çeklerin davacının kullandığı kredi için yapılan ödemeler ve davacıya verilen borçlar karşılığında alındığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “.. davaya konu sekiz adet, toplam bedeli 435.000,00 TL olan çeklerin davacı tarafından keşide edilerek davalı şirkete verildiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, çek bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun tediyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerektiği, dava konusu çeklerin kural olarak davalı tarafın savunmasında ileri sürüldüğü gibi, davacıya verilen borç paralar ve davacının ortağı olduğu … şirketi adına bankadan çektiği, ancak kendi adına kullandığı ve geri ödemesinin davalı şirket tarafından yapıldığı bilirkişi incelemeleri ile de anlaşılan kredi geri ödemesinden kaynaklanan borçların ödenmesi amacıyla verildiği yolundaki davalı savunmasının aksini iddia eden davacının, iddiasını kesin delillerle kanıtlaması gerektiği, somut olayda ispat külfetinin davacı tarafta olup, davacının iddialarını yazılı delillerle kanıtlayamadığı, yemin deliline dayanıldığından, yemin teklif hakkı hatırlatıldığı, yemin teklif edilmeyeceği açıkça beyan edildiğinden, ispatlanamayan davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- 07.05.2014 ve 16.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda müvekkilinin verdiği çekler karşılığı borç doğuran bir işleme rastlanılmadığını, davalının, çekler karşılığında malen yada nakden müvekkiline birşey vermediğini, bu durumun davalı defterleri ve bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, 16.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda dava dışı … otomotivin davalı … Şirketi’ne borçlu olduğunun belirtildiğini, bu halde borçlunun müvekkili olmadığını, üçüncü kişi ile davalı arasındaki alacak ilişkisinin dava konusu çekler ile bir bağlantısının bulunmadığını, çeklerin 3. kişi olan … Şirketi’nin kayıtlarında rastlanmadığına ilişkin bilirkişi tespitinin, davacının borçlu olmadığına dair iddialarını desteklediğini, 2-16.03.2017 tarihli raporda taraflar arasında yapılan işlemlerin güvene dayalı işlemler olduğuna dair tespitin de davayı dayandırdıkları vakıaları destekler nitelikte ve davacı tarafından verilen çeklerin teminat amaçlı olarak verildiğini gösterdiğini, çekin, bir borçlanma aracı olmadığını, ödeme aracı olması sebebiyle teminat amaçlı da çek verilebileceğinden; davalının iddialarına karşın taraflar arasında herhangi bir borç doğurucu işlem olmasa da çek verilebileceğinin kabul edilmesi gerektiğini, 3- Mahkemenin tüm dosya kapsamını ve bilirkişi raporlarını hatalı değerlendirerek; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 1982/1781 Esas, 1982/2264 Karar sayılı hamilin borçlu zararına hareket ettiği iddiasının tanık dâhil her türlü delil ile ispatlanabileceğine ilişkin kararına rağmen, kesin delille ispatlanamadığı ve yemin deliline dayanılmadığı gerekçesiyle yerleşik içlihatlarıyla tümüyle çelişen bir hüküm kurduğunu, 4-Dava konusu çekler hakkında yemin teklif etmemelerinin davanın ispatlanamadığını göstermediğini, davalı tarafta yemini eda edecek şahsın FETÖ soruşturması nedeni ile cezaevinde tutuklu olduğundan, bu dava anlamında yemin delilinin anlam ve önemini kavrayacak durumda olmadığını, yemini eda edecek şahsın ceza evinde tutuklu olmasından dolayı işin niteliği gereği yemin teklif etmelerinin mümkün olmadığını, mahkemece izah edilen işbu hususlar göz ardı edilerek yemin teklif etmemelerinin aleyhlerine hükme gerekçe yapıldığını, izah olunan ve resen göz önünde tutulacak nedenlerle mahkeme kararının kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda “davanın kabulüne” karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; …’de davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olan … ile ortak olduklarını, aralarındaki güven ilişkisi nedeniyle davalıya teminat olarak verilen … Sanayi Şubesine ait … numaralı 75.000,00 TL, … numaralı 75.000,00 TL, … numaralı 45.000,00 TL, … numaralı 50.000,00 TL, … numaralı 46.000,00 TL, … numaralı 51.000,00 TL, … numaralı 48.000,00 TL, … numaralı 45.000,00 TL bedelli çekler iade edilmediğinden, çeklerden dolayı davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece, somut olayda ispat külfetinin davacı tarafta olup, davacının iddialarını yazılı delillerle kanıtlayamadığı, yemin deliline dayanıldığından, yemin teklif hakkının hatırlatıldığı, yemin teklif edilmeyeceği beyan edildiğinden, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş olup karar yukarıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. Mali müşavir bilirkişi tarafından sunulan 08/01/2014 tarihli raporda; Davalı … A.Ş.ni 2012 ve 2013 dönemi defterlerinin lehine delil teşkil ettiği, dava konusu … tarafından keşide edilen çeklerin davalının ticari defterlerinde kayıt altına alındığı, davacının düzenlemiş olduğu çeklerin vadesine yakın davalıya herhangi bir borcunun olmadığı, davalı tarafından iddia edilen 135.000.00 TL EFT’nin … şirketinin kredi hesabına ödendiği, ödemenin davacının hesabından mahsup edildiği, Mali müşavir bilirkişi tarafından davalı şirket ile dava dışı … Otomotiv şirketinin defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu sunulan 07/05/2017 tarihli raporlarda; Dava dışı … Ltd. Şti.’nin 2012 ve 2013 dönemine ait ticari defterlerinin tehine delil teşkil ettiği,“ davacının düzenlemiş olduğu çeklerin, dava dışı ‘… Şti.nin ticari kayıtlarında olmadığı, ” Dava dışı … Şti. ile … A.Ş. arasında ticari ilişki olduğu’nun belirtildiği, 16/03/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının ortağı olduğu … adına birçok ödemenin davalı şirket tarafından yapıldığı, tarafların beyanlarına göre birtakım araç satışlarının kayıtlara işlenmediği, kayıt dışı işlemlerin olduğu, dava konusu çeklerin davalı defterlerine muhasebe usulüne uygun kaydedilmediği, davacının şahsi olarak defter kayıtları bulunmadığı, davalının ortağı olduğu … kayıtlarında çeklere ilişkin kayda rastlanılmadığı, dava dışı … Otomotivin davalı … şirketine 20/05/2013 tarihi itibariyle 963.271,49 TL borçlu bulunduğu, taraflar arasında yapılan dava konusu işlemlerin güvene dayalı işlemler olduğundan dava konusu çeklerin karşılıksız olup olmadığı konusunda kanaat belirtme imkanı bulunmadığı ‘nın belirtildiği tespit edilmiştir. 1- Çek kambiyo vasfı sebebi ile temelindeki borç ilişkisinden ayrık olarak bir ödeme vasıtası olduğundan, mevcut bir borcun ödenmesi için keşide edildiğine karine teşkil eder. Karinenin aksini iddia eden kanıtlamakla yükümlüdür. Davacı taraf çeklerin mevcut borcun ödenmesi için verilmediğini, teminat olarak verildiğini beyan etmekle, karinenin aksini iddia ettiğinden, ispat yükü davacıdadır. Miktar itibariyle tanıkla ispat sınırı üstünde olduğundan, yazılı belge veya bizzat davalı taraftan sadır olmuş, yazılı delil başlangıcı ve bunu destekleyen tanık beyanı ile kanıtlanmak zorundadır. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca yazılı delil başlangıcı; yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış yazılı belge olup, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa, iddianın “tanık” dâhil her türlü delil ile kanıtlanabileceği kabul edilmiştir. Mahkemece alınan 08/01/2014 tarihli raporda; “davacının düzenlemiş olduğu çeklerin vadesine yakın davalıya herhangi bir borcunun olmadığı” 16.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda; “davacının ortağı olduğu … Otomotiv adına birçok ödemenin davalı şirket tarafından yapıldığı, …. dava dışı … Otomotivin davalı … şirketine 20/05/2013 tarihi itibariyle 963.271,49 TL borçlu bulunduğu” tespit edilmiş ise de; çeklerin kambiyo hukukundan doğan temelindeki borç ilişkisinden ayrık olma vasfı nazara alındığında, davalı tarafın ticari defterlerinde davacının daha önce ortağı olduğu … Otomotiv ve davalı şirket arasında borç bulunduğunun veya davacıya mal teslim edilmediğinin tespit edilmesi, davacının borçlu olmadığını desteklemeye yeterli olmadığından, bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Alınan 16/03/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; “davacının ortağı olduğu TMR Otomotiv adına birçok ödemenin davalı şirket tarafından yapıldığı, tarafların beyanlarına göre birtakım araç satışlarının kayıtlara işlenmediği, kayıt dışı işlemlerin olduğu, dava konusu çeklerin davalı defterlerine muhasebe usulüne uygun kaydedilmediği, davacının şahsi olarak defter kayıtları bulunmadığı, davalının ortağı olduğu … Otomotiv kayıtlarında çeklere ilişkin kayda rastlanılmadığı, dava dışı … Otomotivin davalı … şirketine 20/05/2013 tarihi itibariyle 963.271,49 TL borçlu bulunduğu, taraflar arasında yapılan dava konusu işlemlerin güvene dayalı işlemler olduğu” belirtilmiştir. Bilirkişiler tarafından davalı şirket ile dava dışı … Otomotiv şirketinin defter ve belgeleri incelenmiş olup, davacının şahsi olarak defter kayıtları bulunmadığı, tespit edildiğinden, bilirkişiler tarafından yapılan davacı ile davalı arasındaki işlemlerin güvene dayalı işlemler olduğuna dair tespiti tarafların dosyaya yansıyan beyanlarına dayandığından, davacı tarafın iddiasının kanıtlandığını göstermez. TTK 780. maddesinde çekin tarifi yapılmamış ise de; “kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi içermesi” unsuru sebebiyle, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca çek ödeme belgesidir. (Yargıtay 19. H.D.’nin 13/03/2019 tarih ve 2018/1227 esas 2019/1611karar sayılı kararı) Bu niteliği itibariyle aksi belirtilmediği sürece ifa için verildiğinin kabulünü gerektirir. Çek keşidesi mevcut bir borcun ödemesi için keşide edildiğine karine teşkil eder. Teminat olarak verilmesini engelleyen yasal düzenleme bulunmamakla birlikte, çekin ödeme vasıtası olduğuna ilişkin karinenin aksi iddia edildiğinden, teminat olarak verildiğini kanıtlamak davacı tarafa aittir ve miktar itibariyle HMK 201. maddesi uyarınca yazılı delille kanıtlanabilir. Taraflar arasında güvene dayalı işlemlerin olması çeklerin teminat olarak verildiğini kanıtlamaya yeterli olmadığından, HMK 201. maddesi kapsamında belge de sunulmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3- TTK 818. maddesinin atfı ile çekler hakkında da uygulanan TTK 687/1.maddesinde; “poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun” düzenlemesi mevcuttur ve bile bile borçlu zararına hareket edildiği tanıkla ispat edilebilir. Maddenin ikinci cümlesinin uygulanabilmesi için, çekin hamilinin (olayımızda davalı şirket) ciro yolu ile yasal hamil olması, ciro yolu ile yasal hamil olduğu çekten dolayı düzenleyen veya önceki hamillere başvurması ve başvurulan kişi ile düzenleyen veya önceki hamiller ile arasında doğrudan doğruya var olan ilişkiden kaynaklı def’i bulunması yanında, çeki ciro yolu ile edinirken bile bile borçlu (görülen davada …) zararına hareket etmesi gerekip, görülmekte olan davada; davacı çeki keşide eden, davalı ise lehine çek keşide edilen, davacıdan çeki teslim alan lehtar olduğundan, maddenin ve Yargıtay kararının uygulanması mümkün olmadığından, istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 4- HMK 232. maddesi uyarınca yemin tarafa teklif edilir. Davacı tarafın yemin teklifi hakkını kullanması halinde, yemin davalı şirketi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni temsilci tarafından eda edilecektir. Yemin edecek şahsın tutuklu olduğu iddia edilmiş, bu yönde bir delil sunulmamıştır. Tutukluluk fiil ehliyetini ortadan kaldırmadığından, yemin teklif edilmesine engel olmayacağından, yemin edecek kişi yada kişiler mahkemenin yargı çevresi içinde ise, mahkemece yazılacak müzekkere ile tutuklunun hazır edilerek yemin yaptırılması, yargı çevresi dışında ise istinabe yolu ile yeminin yaptırılması mümkün olduğundan, yasada belirtilen resmi veya yazılı belge ile kanıtlanamayan davada, hatırlatılmasına rağmen yemin teklif hakkı kullanılmadığı taktirde dava kanıtlanmamış olacağından, mahkemece de bu yönde karar verildiğinden, istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/11/2017 tarih ve 2014/466 E., 2017/718 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 06/01/2022