Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/596 E. 2021/1358 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/596
KARAR NO: 2021/1358
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2017
NUMARASI: 2015/393 E. – 2017/843 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile davacı arasında taşınmazın satışı konusunda anlaşma olduğunu, davalı tarafından davacıya ödenen 120.000,00 TL’nin cayma parası olarak ödendiğini, davalının taşınmazı almaktan vazgeçerek cayma parasının iadesini istediğini, davalının bu hakkının bulunmamasına rağmen davacının davalıya 40.000,00 TL peşin ödediğini, kalan kısımlar için ise 30.09.2014 tarihinde ödenmek üzere 67.500,00 TL ve 30.10.2014 tarihinde ödenmek üzere 20.000,00 TL bedelli senetler düzenlediğini, 27.000,00TL nin makbuzlar karşılığında davalıya bizzat ödendiğini, 12.02.2015 tarihinde ise 50.000,00 TL nin … Gebze Şubesine gidilerek davalının farklı hesaplarına yatırıldığını, bu ödemeler sonucunda davacının davalıya 15.000,00 TL borcunun kaldığını, buna rağmen Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ve Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile bedelin tamamını talep ettiğini, bedelleri ödenen senetlerin müvekkiline iade edilmediğini, davalı tarafça müvekkilinin tehditle rızası hilafına senetler imzalattığını ve bu senetler ile bedelleri ödenen senetlerden dolayı icra takibi yapıldığını, davacının davalıya 15.000,TL borcunun bulunduğunu, bu sebeplerle Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasının ve Gebze … İcra Müdürlüğünden … Esas sayılı takip dosyasının ve takibe dayanak senetlerin iptaline, 15.000,TL tutarı aşan kısımlar yönünden borcunun bulunmadığının tespitine, haksız takipler nedeniyle alacak tutarının %20 oranında icra tazminatının davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … hakkında 24/04/2015 tarihinde menfi tespit davası açıldığını, davacının davasında haksız olduğunu, dava dosyasına delil olarak davacı tarafça herhangi bir sözleşme sunulmadığını, davacının sunmuş olduğu tutanaklarda müvekkilinin imzasının bulunmadığını, davacının kendi el yazısı ile yazıp getirmiş olduğu sözleşme öncesinde sözlü mutabakata varılmış olup, çeşitli zamanlarda arsa alımı için alınan ve elden alınan borçlar toplamının 290.000,00TL olduğu konusunda anlaşmaya vardıklarını, yapılan sözlü anlaşmalar neticesinde …’e elden verilen borçlar ve kaparolar karşılığında alınan çeşitli tarih ve miktarlardaki senetlerin güvence olarak müvekkilinde kalmasının kararlaştırıldığını, bu ve bundan önce defalarca bir araya gelinerek varılmış olan sözlü mutabakatlar neticesinde toplam borcunu ve müvekkilinin uğramış olduğu zararların toplamını 1 aylık zaman diliminde ödemeyi kabul eden …’ün borcunu hiçbir şekilde tamamen ödemediğini, …’ün müvekkiline olan 290.000,00 TL borcuna mahsuben toplam 77.000,00 TL ödeme yaptığını, toplam borçtan kalan kısım olan 213.000,00 TL’nin … tarafından ödenmediğini, iki ayrı icra dosyasında takip yapıldıktan sonra davacının müvekkili hakkında zorla senet imzalatmaktan suç duyurusunda bulunduğunu, davacının menfi tespit davası açtıktan sonra 21.03.2015 tarihinde müvekkilinin yanına gelerek kendi el yazısı ile belgeler düzenleyip müvekkiline verdiğini, bu belgede davacının davalıya 50.000,00TL ödeyeceğini ve davacıya sattığı arsayı da 110.000,00TL ye müvekkilden satın alacağını açıkça beyan ettiğini, davacının bu şekilde farklı tarihlerde kendi el yazısı ile yazıp davalıya verdiği belgelerle 160.000,00TL borcunun olduğunu kabul ettiğini beyan ederek haksız açılmış davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince; “Her ne kadar davacı taraf davalının satın alacağı 2. taşınmaz için davacının kendisine 120.000TL verdiğini beyan etmiş ise de; dosyadaki deliller, davalının yemini ve kabulü ile senet miktarları birlikte nazara alındığında mahkememizce davalının davacıdan satın alacağı 2.taşınmaz bedeli olarak 140.000,00TL verdiği kabul edilmiş, davacının 120.000,TL aldığına yönelik iddiasını ispat edemediği kanaatine varılmıştır. Taraflar arasında satılan ve halen davacının mülkiyetinde olan Dilovası Tapu Sicil Müdürlüğü … Mahallesi, … parselde kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali için davalı tarafça açılmış bir dava olmadığı, kaldı ki böyle bir davanın açılması halinde davanın satışı yapan gerçek maliklere yöneltilmesi gerektiği, zira davacının vekaleten satış sözleşmesi yaptığı ve bu taşınmazın önceki maliki olmadığı, böyle bir dava açılması halinde de satış sözleşmesinin hata/hile vs sebeplerle iptalinin olup olmayacağının henüz belli olmadığı, davacının vekaletin davalıya sattığı … parsel sayılı taşınmazı davalının ödediği bedel üzerinden/aynı bedeli davalıya geri ödeyerek kendisine satın almayı vaad etmiş ve satın alma bedeli olarak da davalıya bonolar vermiş ise de; taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin resmi şekilde noterde yapılmadığından geçerli olmadığı, geçerli olmayan satış vaadine dayanarak davacının davalıya verdiği senetlerinde geçersiz olacağı, davalının taşınmazın tapu kaydını davacıya devretmeden taşınmazın bedeli için verilen senetler ile ilgili icra takipleri başlattığı, davalının bu senetlerin bedelini davacıdan tahsil etmesi halinde haksız olarak davacı aleyhine zenginleşeceği, tüm bu sebeplerle Gebze … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasında takibe konulan keşidecisi davacı olan 15/06/2014 vade tarihli, 30/05/2014 düzenleme tarihli 15.000,00 TL bedelli senet, 30/09/2014 vade tarihli 09/06/2014 düzenleme tarihli, 67.500,00 TL bedelli senet, 20/06/2014 vade tarihli 30/05/2014 düzenleme tarihli 15.000,00 TL bedelli senetlerler ile Gebze … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasında takibe konulan keşidecisi davacı olan 30/10/2014 vade tarihli 20.000,00 TL bedelli, 23/07/2014 düzenleme tarihli senet, 16/12/2014 vade tarihli 22.000,00 TL bedelli, 12/11/2014 düzenleme tarihli senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır. Davalının davacıya henüz satın almadığı başka bir taşınmaz için verdiği 140.000TL paranın ise 77.000,00TL’sinin davacı tarafça davalıya ödendiğini davalının yemin beyanında kabul ve ikrar ettiği, davalının bu ilişkiden dolayı davacıdan bakiye 63.000,00TL daha alacağının kaldığı, iş bu sebeple Gebze … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasında takibe konulan keşidecisi davacı olan 11/01/2015 vade tarihli 70.000,00 TL bedelli, 12/11/2014 düzenleme tarihli senetden dolayı davacının davalıya 63.000,00 TL borçlu olduğu iş bu senetten dolayı 7.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine, iş bu senet yönünden yapılan takibin 7.000,00 TL miktar yönünden durdurulmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır. Takibe konu Gebze … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığı anlaşılmakla senet miktarları toplamı olan 97.500,00TL’nin % 20 tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yine Gebze … İcra Müdürülüğünün … Esas sayılı dosyasında davacının kabul edilen toplam senet miktarı 49.000,00TL üzerinden %20 tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı ile davalı arasında taşınmaz satışı konusunda anlaşma yapıldığını ve davalı tarafından ödenen bedelin müvekkiline cayma parası olarak verildiğini, davacıya ait … Mahallesi … Parsel, … ve … parsel numaralı taşınmazların satımı konusunda tarafların anlaştığını ve bu anlaşma gereğince de davalı tarafından davacıya 120.0000 TL cayma parası ödendiğini, esasen bedelin cayma parası olarak verilmesine ve iade zorunluluğu olmamasına rağmen davacı tarafından 40.000 TL peşin olarak ödeme, bakiye kalan kısımlar için ise 30.09.2014 tarihinde ödenmek üzere 67.500 TL ve 30.10.2014 tarihinde ödenmek üzere 20.000 TL bedelli senetler düzenlendiğini, (Müvekkil bakiyenin ödemesini 27.000 TL ekte yer alan makbuzlar karşılığında davalının bizzat kendisine veya müvekkile gönderdiği çalışanlarına ödemiştir. 12.02.2015 tarihinde ise 50.000 TL bizzat davalı ile … Gebze Şubesine gidilerek davalının farklı hesaplarına yatırılmıştır. Davalıya ödenen 77.000,00 TL dava aşamasında davalı tarafça kabul edilmiştir. ) -Davacının vadesi gelen senetleri maddi durumu elvermediği için vadesinde ödeyemeyince davalı tarafından zorla 15.12.2014 vade tarihli 22.000 TL bedelli, 11.01.2015 vade tarihli ve 70.000 TL bedelli iki senet daha imzalatıldığını, ilk senetler ile son senetlerin aynı alacaklarla ilgili olduğu ve mükerrer takip olduğunun da kanıtı olduğunu, her iki takip incelendiğinde senet tutarları arasında küçük farklar olduğu bunun da ilk senetlerin vade farkları eklenerek yeniden senet düzenlendiğine ilişkin karşılık geldiğinin görüleceğini, -Davalı tarafın mahkemeye verdiği beyanda takibe koyduğu senetlere karşılık satın almış olduğu arsayı iade etmediğini açıkça ikrar ettiğini, Davalı her ne kadar arsanın bedelinin 40.000,00 TL olduğunu iddia etmişse de anılan taşınmazın değerinin 150-170.000,00 TL civarında olduğunu, anılan taşınmaz iade edilmediğine göre taşınmazın değerinin tespiti ile takip tutarlarının borçtan mahsubu gerektiğini, anılan taşınmazın takip konusu alacaklardan mahsup edildiğinde davacının borcu kalmayıp alacaklı durumda olacağını, -Davalının yemin teklifinde yemine aykırı şekilde beyanlarda bulunduğunu, yeminin bölünemeyeceği olgusu karşısında davalının yemin yükümlülüğünü yerine getirmediğinin gözetilerek davalarının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, -Davacının davalı tarafa yukarıda açıklanan taşınmaz satım sözleşmesinden vazgeçilmesi ile ilgili olarak yalnızca 15.000,00 TL borcu bulunduğunu diğer senetler yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini tüm nedenlerle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacıdan satın alınan taşınmazın gerçek değerinin 36.000,00 TL olduğunun anlaşılması nedeniyle davacı ile arsanın iadesi konusunda anlaşma yapıldığını, taraflar arasında çeşitli zamanlarda arsa alımı için alınan ve elden alınan borçlar toplamının 290.000,00 TL olduğu konusunda anlaşmaya varıldığını, senet düzenlendiğini, bahse konu borcun sadece 77.000,00 TL’lik kısmının ödenmiş, 213.000,00 TL’lik bakiye kısmını ise ödenmemiş olduğunu, sonrasında davacının tek taraflı bir sözleşme yazarak müvekkiline teslim ettiğini sözleşmede davalıya çeşitli tarihlerde toplam 50.000,00 TL ödeyeceğini ve ayrıca yukarıda bahsedilen arsayı da 110.000,00TL bedel ile müvekkilinden satın alacağını açıkça kabul ve beyan ettiğini, Yerel Mahkemenin bu borç ikrarını içeren ve yazısı ve imzası inkar edilmeyen kesin delil niteliğindeki bu delilleri yok sayarak vermiş olduğu kararın yasa ve usule aykırı olduğunu kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, icra takibine konu kambiyo senedi nedeniyle menfi tespit talebine ilişkindir. Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davalıdadır. Ancak davalının alacağı kambiyo senedine dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 20/03/2019 tarih 2017/3521 E., 2019/1844 K. Sayılı kararı da bu yöndedir.) Öte yandan davalı alacaklı senedi talil eder yani senette belirtilen düzenlenme sebebini değiştirir ise ispat yükü alacaklıya geçer. Somut olayda davacı taraf satılması planlanan taşınmaz yönünden cayma bedeli olarak senetlerin alındığını ve mükerrer olduğunu ileri sürmüş, davalı taraf ise senetlerin bir kısmının satılması planlanan taşınmaz, bir kısmının ise geri verilmesi gereken taşınmaz yönünden düzenlendiğini ileri sürmüştür. Her iki taraf da senet nedenini talil ettiğinden ispat yükü yer değiştirmemiş olduğunu ve dava konusu senet bedelinin ödendiğini davacı ispat etmelidir. Her iki tarafta dava konusu senetlerin bir kısmını yani 140.000 TL lik kısmına ilişkin senedin davacıya ait … Mahallesi … Parsel, … ve … parsel numaralı taşınmazların satımı konusunda verildiğini ancak taşınmaz satımının gerçekleşmediğini kabul etmektedir, bu konudaki tek uyuşmazlık davacının 120.000 TL davalının ile 140.000 TL olarak verildiği hususundan kaynaklanmaktadır. Senet üzerinde sebep belirtilmediğinden ve davalının da yemin ettiği dikkate alınarak, söz konusu bedelin 140.000 TL olarak verildiği konusunda uyuşmazlık yoktur. Bu senetlere yönelik 77.000 ödeme yapılması nedeniyle kalan bakiye kısmın 63.000 TL olduğu ve bu miktar kadar davacının borçlu bulunduğu konusunda da mahkeme gerekçesinde hata edilmemiştir. Takibe konulan toplam senet miktarının 209.500 TL olduğu ve bunun 140.000 TL lik kısmının alınması planlanan taşınmaza ilişkin olup, kalan kısım için düzenlenen senetlerin ilk taşınmazın iadesi için alındığı iddiası ise davalının savunması olup, davacı bu hususu kabul etmemekte mükerrer düzenlendiğini iddia etmektedir. Bu noktada ispat yükü yer değiştirmiş olup, davalı iddiasını ispatla mükelleftir. Davacı tarafın davalıya yemin teklifinde bulunması üzerine ilk derece mahkemesince davalıya usulüne uygun olarak yemin eda ettirildiği anlaşılmıştır. Davalı asil yeminli beyanında özetle, taşınmazın iade alınması gerekirken alınmadığını, bu senetlerin bedelinin ödenmediğini beyan ettiği görülmüştür. Kendisine yemin teklif edilen taraf yemini eda ettiği takdirde, yemin teklif eden kimsenin iddia ettiği vakıanın doğru olmadığı ispat edilmiş olur. Yani, yeminin eda edilmesi üzerine, artık ortada uyuşmazlık konusu olan vakıa kesin delille kanıtlanmış olacağından, karşı taraf o konuda yeni bir delil getiremez, hâkim de yeni araştırmada bulunamaz.Yemin, eda eden kişi ve mirasçıları lehine kesin delil teşkil eder. Yemin ile iddianın sonucu, yemin edecek kimsenin iradesine ve vicdanına bırakılmış olur ve yemin altında söylenen sözler bölünemez. Gerçekten de yemin edecek olan kimse, ikrarda olduğu gibi, yemin edeceği hususa bazı ilaveler yapacak tarzda yemin edebilir. Bu takdirde yemin yine bütün olarak ele alınmak gerekir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1977, C.I,s. 575). Konu ile ilgili olarak Kuru da, yemin edenin, mahkemenin hazırladığı yeminli ifade metnini aynen tekrarlamak zorunda olmayıp, kendisine sorulan sorulara metin dışı bazı açıklamalar yapmak suretiyle cevap verebileceğini; bu halde mahkemenin, yemin edenin sözlerini bölmeden tüm olarak değerlendirmesi gerektiğini ifade etmektedir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, C.III, s. 2530). Öğretide, yemin altında söylenen sözlerin bölünemeyeceği, yani yemin edilen husustaki ifadenin bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği hususu Ejder Yılmaz tarafından da dile getirilmektedir (Yılmaz, E.: Medeni Yargılama Hukukunda Yemin, Ankara 2012, s.178). Nitekim, öğretide olduğu gibi Hukuk Genel Kurulunun 01.04.1964 gün ve 146/253 sayılı kararı ile 16.03.2012 gün ve 2011/3-861 E., 2012/158 K. sayılı kararlarında da yemin teklif etmenin iddianın sonucunu yemin edecek kişinin iradesine ve vicdanına bırakma, yani onun söyleyeceklerinin doğru olduğunu hâkimin kabul etmesine önceden rıza göstermek demek olduğu ve yemin altında söylenen sözlerin tüm olarak göz önünde bulundurulması gerektiği benimsenmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21/03/2017 tarih 2017/3-1002 E., 2018/494 K. Sayılı kararı) Bu sebeple mahkemece davalının yemin beyanında söylediği sözlerin de bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Davalının yemin beyanı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davaya konu senet bedellerinin kendisine ödenmediği, ancak düzenlenen senetlerin de başka bir hukuki ilişki nedeniyle düzenlendiği, satış vaadini içeren bu hukuki sözleşmenin ise sözlü yapıldığı beyan edilmiştir. Davalı yemin eda ederek ve senedi talil ederek ispat yükünü üzerine almış olduğundan, bu sözleşmelerin geçerli olmadığına yönelik Mahkemece yapılan değerlendirmede hukuka aykırı bir durum olmadığı, davacının iadeye konu taşınmazlar yönünden verildiği kabul edilen taşınmazlar yönünden düzenlenen senetler nedeniyle borçlu olmadığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamı ve açıklanan hususlar gereğince davacı tarafından ve davalı tarafından öne sürülen istinaf istemlerinin yerinde olmadığı, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf taleplerinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/11/2017 tarih ve 2015/393 E., 2017/843 K. sayılı kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf taleplerinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 10.007.41 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 3.401,96 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.605,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 11/11/2021