Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/595 E. 2021/1357 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/595 Esas
KARAR NO: 2021/1357
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/04/2017
NUMARASI: 2015/713 E. – 2017/302 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; K.Çekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalı borçlu hakkında icra takibi başlattıklarını, her iki şirket arasında ticari ilişki ve faturalardan kaynaklanan cari hesap alacağının bulunduğunu, davalının cari hesap alacağını ödememesi üzerine ilamsız takip başlattıklarını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini, haksız itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davada tarafların karşılıklı olarak sundukları delil durumuna göre değerlendirme yapılması gerektiği anlaşılmış, davalının incelemeye defterlerini ve belgelerini sunmadığı, davacının da sunduğu ve usule uygun tutulduğundan lehine delil vasfı taşıyan ticari defterleri ve belgeleri ile 6999,99 TL alacaklı olduğunu kanıtladığı, davacının dava dilekçesi ile 7084,57 TL talep etmesi dikkate alınarak ve takipten önce davalıyı temerrüde düşürdüğünü kanıtlayamadığından 84,58 TL işlemiş faiz talebinin reddi gerektiği anlaşılmış, ve ayrıca yeterli ve kanun yolu denetimine elverişli görülen bilirkişi raporuna itibar edilmesi uygun görülmüş olup, davacının davasını sunduğu delillerle kanıtladığı anlaşılmış olup, davacının davasının kanıtlanan 6999,99 TL kısım bakımından kabulüne aşan kısma dair talebinin reddine, kanıtlanamadığı için takipten önce temerrüt oluşmadığına, delil durumuna göre davacının defter ve belgelerinde kayıtlı 6999,99 TL alacağı bakımından da takibe itiraz eden ancak davada lehine hiçbir delil göstermeyen davalının itirazında haksız olduğu anlaşıldığından hükmolunan asıl alacak olan 6999,99 TL’nin yüzde yirmisi olan 1399,99 TL icra inkar tazminatına davalının mahkum edilmesine dair ve neticede davacının davasının kısmen kabulüne kısmen reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Gerekçeli kararın hüküm kısmında sehven olduğunu düşündükleri ve tavzih talebi ile düzeltilebilecek bir hatanın söz konusu olduğunun görüldüğünü ve bunun üzerine yerel mahkemeye bu yönde talepte bulunulduğunu, ancak Yerel Mahkemece; “Davacı vekilinin talebine konu hususların maddi hatanın düzeltilmesi veya tavzih yoluyla düzeltilmesi yasal olarak mümkün olmadığı ” gerekçe gösterilip, bu taleplerinin reddedildiğini, bu bakımdan söz konusu kararı istinaf ettiklerini, davalarının, davalı aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe davalının yapmış olduğu itirazın iptaline ilişkin olduğunu, hüküm fıkrasının bir başka karardan alınmış olduğu ve kısa kararla çeliştiği açıkça görüldüğünü, çok büyük bir olasılıkla bir başka dava dosyasından kopyala- yapıştır yapılırken, ortaya çıkmış bir hata olduğunu, 19.04.2017 Tarihli kısa karara mahiyeti itibarıyla hiçbir itirazımız olmamasına karşın, sadece kısa karar ile hüküm fıkrası arasındaki mevcut çelişkinin giderilmesini, Yerel mahkemenin kısa kararı ile açıkça çelişen iş bu hüküm fıkrasının bozularak /ortadan kaldırılmasını talep etmişlerdir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Aynı Kanunun 297/2. maddesine göre hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine aynı Kanun’un 298/2. maddesinde; Gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen emredici nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, re’sen gözetilmesi yasa ile hakime yüklenmiş bir görevdir. Somut olayda; Davacı tarafından itirazın iptali talebinde bulunulduğu, ilk derece mahkemesince yüze karşı verilen kısa kararda, “davacının davasının kısmen kabulüne” şeklinde hüküm kurulduğu, gerekçeli kararın da buna göre yazıldığı, sadece gerekçeli karar hüküm fıkrasının dosya ile bağlantısı olmayan şekilde yazılarak çelişki meydana getirilmiştir. Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiş olup, 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde de hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. Açıklanan sebeplerle, kararın öncelikle bahsedilen çelişki sebebiyle re’sen kaldırılması gerekmiştir. Ancak anılan eksiklikler yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, yerel mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. madde gereğince kaldırılarak Dairemizce, Davalının K.çekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki takibe itirazının 6.999,99 TL asıl alacak üzerinden iptaline, ve takibin talepnamedeki sair koşullarla devamına, davacı tarafa davalıyı temerrüte düşürdüğünü kanıtlayamadığından 84,58 TL işlemiş faiz talebinin reddine ve alacak likit kabul edildiğinden davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi şeklinde yeniden hüküm tesisine karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle, 6100 Sayılı HMK’nın 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacının istinaf isteminin kabulü ile, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince kararın kaldırılarak yeniden hüküm verilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/04/2017 tarih, 2015/713 E., 2017/302 K. Sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, kaldırılan kararın yerine geçmek üzere; 3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının KISMEN KABULÜNE, 3/a- Davalının K.çekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki takibe itirazının 6.999,99 TL asıl alacak üzerinden iptaline, ve takibin talepnamedeki sair koşullarla devamına, davacı tarafa davalıyı temerrüde düşürdüğünü kanıtlayamadığından 84,58 TL işlemiş faiz talebinin reddine, 3/b- Davalının takibe itirazı, dosyadaki mevcut delil durumu ve takibe itiraz etmiş ise de itirazını haklı kılacak delillerini dosyaya sunmadığı anlaşıldığından haksız görüldüğünden hükmolunan asıl alacağın % 20’si olan 1.399,99 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 478,17 TL karar harcından peşin yatırılan 120,99 TL mahsubu ile bakiye 357,18 TL karar harcının davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından yatırılan 120,99 TL peşin harç, 27,70 TL başvuru harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti 853,90 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 2.002,59 TL yargılama giderinden kabul red oranına göre hesaplanan 1.978,55 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafça yapılan masraf bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’nin 13/(1). maddesine göre, 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 84,58 TL (reddedilen miktar yönünden) vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 45,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 130,70 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 11/11/2021