Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/594 E. 2021/1416 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/594
KARAR NO: 2021/1416
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 23/11/2017
NUMARASI: 2017/339 E. – 2017/190 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Tecavüzün Tes. İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Türk Patent Enstitüsünde … marka numaralı … markasının müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin kadıköydeki işyerinde et, balık, kümes ve av hayvanları satışı ile iştigal ettiğini, müvekkilinin kadıköy çarşıda oldukça meşhur olduğunu, müvekkilinin işletmesine 50 metre uzaklıkta ve aynı sokakta … adlı işyerinin müvekkiline ait markayı tezgahına asmak suretiyle müvekkilin markasına tecavüz ettiğini, tüketicilerin yanıltılmasına sebep olduğunu, müvekkilin markasını kendi ismi altında kullanarak itibarsızlaştırdığını belirtilerek, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, imhasına, davalı tarafça tecavüz ve haksız rekabet dolayısıyla elde edilen karın şimdilik 100 TL sinin ve yine markaya tecavüz ve haksız rekabet sebebiyle 3000 TL manevi tazminat ile 2000 TL itibar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 30/01/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminatı 19.661,88 TL arttırarak bu miktarında davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı iddialarının tamamen gerçek dışı olduğunu, müvekkiline ait işyerini başka bir unvan ile ticari faaliyetini sürdürdüğünü, müvekkilini yanıltarak birlikte ortak … unvanı ile ticari faaliyet yürütmekte iken 150.000 TL bedel ile bu işyerini müvekkiline bıraktığını, devirden kısa bir süre sonra aynı unvan ile yine aynı çarşıda başka bir işyerini işletmeye başladığını, davacı bu eylemiyle haksız rekabete sebep olduğunu, işyerini yüksek bedelle müvekkiline devrettikten sonra aynı çarşıda aynı branşta ticarete başlamasının haksız rekabet teşkil ettiğini, yeni işyerinin işletme ruhsatının bulunmadığını, markasının tescilli adresinin halen müvekkile devrettiği işyeri gözüktüğünü belirterek maddi dayanaktan yoksun açılan haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacıya ait markanın ‘Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri’ emtialarında tescilli olduğu, davalının da kasaplık yaptığı, davacının markasını birebir tabelasında kullandığı, markaya tecavüz ve haksız rekabette bulunduğu, 01/07/2015 tarihinden itibaren davacının ortaklığı sona erdirerek davalının … unvanını ve isim hakkını kullanmasını yasakladığı, davacı vekilinin davalının markanın kullanılmasından dolayı elde ettiği kâr üzerinden tazminat talep ettiği, haksız rekabet dolayısıyla da tazminat istediği anlaşılmakla TBK 50 ve 57 inci maddeler gereğince maddi tazminatın miktarının somut olarak belirlenememesi halinde tazminatın hakkaniyete uygun olarak mahkememizce tespiti gerektiği kanaatine varılarak, ihlal süreside gözönüne alınarak (01/09/2015-05/01/2016 tarihleri arasında )ıslah ile artırılan maddi tazminatın 5.000,00 TL lik kısmının kabulü ile dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 3.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, markanın itibarına zarar verildiği ispatlanamadığından itibar tazminatı talebi ile fazlaya ilişkin maddi tazminatın reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Müvekkili ile davalı taraf ortak olup, 01.07.2015 tarihinde ortaklığı sona erdiren sözleşme imzaladıklarını, bu sözleşmeye göre hali hazırda bulunan işletmenin demirbaşlarla birlikte davalıya ait olacağı, dükkanın unvanı ve markası olan … adlı ismin müvekkiline ait olacağını, 2-Ortaklık sona erdikten sonra müvekkilinin, mevcut dükkana yaklaşık 50 metre uzaklıkta kendi markası olan … isim ve unvan altında işletme açtığını, ortaklığın sona ermesine rağmen, davalı tarafın yapılan sözleşmeye riayet etmediğini ve müvekkilinin markasını kullanmaya devam ettiğini, bu hususun dosyadaki fotoğraflardan ve tanık beyanları ile sabit olduğunu, 3-Müvekkilin yeni işletmesinin eski işletmeye 50 metre uzaklıkta olduğunu, davalı tarafından müvekkilinin markasının haksız ve kesintisiz olarak kullanılmasının müvekkil müşterilerinin tamamının eski işletmeye gitmesine neden olduğunu, müvekkilinin markasının, davalı tarafından kullanılmamış olsaydı … adlı işletmeyi bakıp bulabileceği gibi çarşı esnafından sorması durumunda da müşterilerin müvekkilinin yeni işletmesine yöneleceğini, bu sebeple davacının haksız rekabet ile elde ettiği karın alınıp müvekkiline verilmesi gerektiğini, 4-Davalı işletmesinin …’nın içinde balıkçılar sokağında bulunduğunu, bu sokağın, …’nın sokağı olup, tüketicilerin en çok geçtiği ve alışveriş yaptığı sokak olduğunu, bilirkişi kurulu tarafından yapılan defter incelemesinde gider mahsubu yapıldıktan sonra davalı tarafın 07.09.2015-05.01.2016 tarihleri arasındaki net karının 19.791.88 TL olduğunu tespit ettiğini, yine 07.09.2015-05.01.2016 tarihleri arasında 1.553.402,15 TL satış yapan bir işletmenin net karının 19.791,88 TL olmasının, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, iş bu sebeple gerçekte davalı kararının çok daha yüksek olması gerektiğini, mahkemece talepleri olan 19.791,88 TL’nin 5.000,00 TL’lik kısmının (kısmen) kabul edilmesinin yasa ve usule aykırı olduğunu belirterek, bu nedenlerle, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/339 Esas 2017/190 Karar sayılı ilamının fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine ilişkin hükmün kaldırılmasına, talep gibi 19.791,88 TL maddi tazminatın mevduata uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir, Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin kanıtlanmadığını, esasen davacı tarafın, dava açılmakla haksız rekabetin ve tecavüzün sona erdirildiğini iddia ve kabul ettiğini, davacı tarafın bu iddia ve kabulüne göre, bilirkişi raporları ile tazminat miktarının dava tarihine kadar olan dönem için hesaplandığını, buna göre, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin olduğu kabul edilse bile, dava tarihinde sona ermiş olduğunu, tecavüz ve haksız rekabetin dava tarihi itibariyle sona erdiğine göre, bu konuda karar verilmesinin de gerekmediğini, ancak, mahkemece bu hususun gözardı edilerek haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz bakımından karar tesis edildiğini, mahkemece verilmesi gereken kararın sadece tespit olması gerekirken ayrıca önleme kararı da verildiğini, 2- Ayrıca, davacının ıslah talebinin de usule ve yasaya aykırı olduğunu, ıslah yolu ile dava dilekçesindeki miktarı artırma imkanına sahip olan davacının, talebini değiştirme hakkına sahip olmadığını, ancak davacı başlangıçta talep etmediği halde talebini değiştirerek haksız elde edilen kazancı talep ettiğini, bu sebeple, kök rapordaki tazminat değerlendirmesine aynen katıldıklarını, 19/01/2017 tarihli bilirkişi ek raporunda, davacı talebinin yorum yolu ile kabul şeklinin doğru ve yasal olmadığını, davacının ıslah yolu İle talebini değiştiremeyeceğini, buna muvafakatları olmadığı halde, mahkemece ıslah talebinin kabul edilerek karar verilmesinin açıkça yasaya aykırı olduğunu, kararın bu sebeple kaldırılması gerektiğini, 3- Yine, 02/02/2017 tarihli bilirkişi ek raporuna itiraz dilekçesi ile ayrıntılı olarak belirtildiği gibi, haksız rekabeti ve marka hakkına tecavüzü ve bunların 01/09/2015 – 05/01/2016 arası dönem için devam ettiğini kabul etmenin mümkün olmadığını, yapılan tüm hesaplamaların varsayıma dayalı olduğunu, dosyadaki kanıtların, haksız rekabeti ve devam ettiği dönemi kanıtlamaya elverişli olmadığını, üstelik hesaplamanın da doğru olmadığını, 4-Müvekkilinin 9 dönem için tüm kazancını, haksız rekabet kazancı olarak kabul etmenin mümkün olmadığını, çünkü, müvekkilinin ticari faaliyetinin uzun yıllardan beri devam etmekte olup, tüm et ve sakatat ürünlerini kapsadığını, davacının ise sadece ciğer ve sakatat satışı yaptığını, esasen gerekçeli kararda bu hususun dolaylıda olsa da kabul edildiğini, TBK 50 ve 57. Maddelere göre maddi tazminatın somut olarak belirlenememesi halinde tazminatın hakkaniyete uygun olarak mahkemece tespit edildiğinin belirtildiğini, ancak, tazminatın bu şekilde hesaplanmasının doğru ve yerinde bir hesaplama yapıldığını göstermediğini, tazminat taleplerinin tamamen reddi gerekirken, kısmen kabul edilmesinin yasal olmadığını, 5-Davacının ticari faaliyeti bulunmadığını, cevap dilekçesi ve itiraz dilekçeleri ile belirtilmesine rağmen ticari faaliyet bakımından mahkemece bir araştırma yapılmadığı gibi, davacı tarafından da bu konuda kanıt sunamadığını, bilirkişi incelemelerinde ve değerlendirmelerinde bu hususa dikkat edilmediğini, mahkemece karar verilirken de dikkate alınmadığını, 6-Yine avukatlık ücreti takdir edilirken her bir talep için ayrı ayrı avukatlık ücreti takdir edilmesinin açıkça yasaya aykırı, olduğunu, toplam 3.000.-TL olarak kabul edilen tazminat tutarı için, 11.440-TL avukatlık ücreti kabul edildiğini, üstelik, haksız rekabet ve marka hakkına tecavüzün, dava tarihi itibariyle sona erdiği kabul edilmiş iken, bu talepler için karar verilmesi gerekmediği halde, hem bu talepler bakımından karar verilmesinin, hem de her bir talep için ayrı ayrı avukatlık ücreti takdir edilmesinin yasal olmadığını, red ve kabul oranlarına göre tek bir avukatlık ücretinin takdiri gerektiğini, kararın bu bakımdan da yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle, istinaf talebinin kabulü ile eksik ve hatalı inceleme ile verilen kararın kaldırılmasına, davanın reddine ve avukatlık ücreti bakımından düzeltilme- sine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, markaya tecavüzün tespit ve men’i ile, haksız rekabetten dolayı maddi, manevi ve itibar kaybı tazminatı davasıdır. Davacı taraf, adına tescilli markasının davalı tarafından kullanılmak suretiyle markasına tecavüz ettiği, haksız rekabet yarattığı, bu nedenle haksız rekabetten dolayı maddi ve manevi tazminat ile markasını kullanmak suretiyle itibarsızlaştırdığından dolayı itibar kaybı tazminatı talep etmiş, davalı tarafça iddialar reddedilmiş, aslında davacının davalıyı kandırarak davalı işyerine çok yakın bir yerde yeni işyeri açarak haksız rekabette bulunduğunu savunmuş, mahkemece davanı kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş, her iki taraf vekili aşağıda açıklanan sebeplerle kararı istinaf etmişlerdir. Uyuşmazlık, davacı adına tescilli “…” ibareli markanın davalı tarafından iltibas yaratacak şekilde kullanılıp kullanılmadığı, kullanılıyorsa bu eylemin tecavüz ve haksız rekabet tescil edip etmediği, tecavüz ve haksız rekabet teşkil ediyorsa tespiti ve menine karar verilip verilemeyeceği, davacının maddi, manevi ve itibar tazminatına hakkı olup olmadığı noktalarında toplanmıştır. … tescil sayılı “…” ibareli 29 uncu sınıfta “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” emtialarında tescilli markanın 24/10/2013 başvuru tarihinden itibaren davacı adına tescilli olduğu, ticaret sicil kayıtlarına göre de, davacı tarafın ticari işletmesinin 02/10/2013 tarihinden itibaren “…” ticaret unvanı ile tescilli olduğu, tarafların aralarında 01/07/2015 tarihli Kiracılık Hakkının Devri ve Demirbaş Eşya Satış Sözleşmesi imzaladığı, Sözleşmenin 1. bendine göre, “… mah. … sk. No:… Kadıköy/İstanbul) adresinde faaliyet gösteren … işyerinin, kiracılık hakkı ve demirbaş eşyaları ile birlikte davalı … tarafından işletileceği, ancak isim hakkının davacı …’ta kalacağı, sözleşmenin 4.maddesinde; “…” unvanının …’ta kalacağının, davalının işyerine yeni bir unvan vereceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, her iki taraf tanıkları dinlenmiş, 3 kişilik uzman heyetten 1 asıl ve 2 ek rapor alınmış, davalı ticari defterleri incelenmiş, sunulan raporlar dosya kapsamına ve denetime elverişli görülmüştür. Dinlenen tanıklar, her iki taraf dilekçeleri, taraflar arasında düzenlenen sözleşme ve diğer tescil belgeleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, tarafların birlikte “…” unvanıyla ciğer ve sakatat işyerini işletirken, aralarındaki 01/07/2015 tarihli sözleşme ile, davacının, işyeri kira haklarını davalıya bırakacak, dava konusu markanın kullanım hakkı kendisinde kalacak şekilde işyerini devrettiği ve çok kısa bir süre sonra, bu işyerine yakın bir yerde, dava konusu unvanla kendi işyerini açarak faaliyete başladığı, davalının dava tarihine kadar sözleşmeye aykırı bir şekilde davacıya ait “…” ibareli markayı kullandığı, bu suretle davacının marka hakkına tecavüz ettiği ve haksız rekabet hükümlerini ihlal ettiği, davacının tazminat olarak haksız rekabetten dolayı uğradığı zararı tazminat olarak talep ettiği, bu talebin ıslah niteliğinde olmadığı, zira dava dilekçesinde buna yer verdiği, ihlalin başlangıç tarihinin tespitinin tanık beyanı ve mevcut belgelere göre yerinde olduğu, hesaplamada bir hatanın söz konusu olmadığı, mahkemece TBK 50 ve 57 inci maddelerinin, tazminatta indirim sebebi olarak kullanılmasının ve indirim miktarının somut olaya uygun olduğu, öte yandan marka tecavüzü tespiti ile haksız rekabetin tespiti, maddi ve manevi tazminat taleplerinin her biri için ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin AAÜT gereği olduğu, sonuç olarak İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 23/11/2017 tarih ve 2017/339 E., 2017/190 K. sayılı kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, Davacı yönünden; 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- Davacı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Davalı yönünden; 5- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 609,28 TL TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 151,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 457,38 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 7- Davalı taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 8- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 18/11/2021