Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/59 E. 2020/201 K. 16.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/59 Esas
KARAR NO: 2020/201
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy(kapatılan) 2.Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 12/06/2017
NUMARASI: 2014/205 E. – 2017/137 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili adına TPE nezdinde tescilli 2012/28961 tescil numaralı “…” ibareli markayı 2009 yılından beri kullandığını, davalının “www…com” alan adlı internet sitesinde davacı markasına haksız tecavüzde bulunarak … ismi altında ürünler üretip sattığını, internet sitesinin benzer olarak kullanıldığını, müvekkili şirketin yangın kapısı ibaresini maruf ve meşhur hale getirdiğini beyan ederek tecavüzün tespiti ile önlenmesine, haksız rekabetin tespiti ile men’ine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının markasının esas unsurunun “…” olduğunu, ürünün cins adının tek başına tescil edilmesinin sahibine münhasır hak sağlamadığını, müvekkilinin davacının markasına tecavüzünün ve haksız rekabetinin bulunmadığını, müvekkili şirketin distribütörlüğünü yaptığı … şirketi tarafından TPE’ye müracaat edilerek, … markası altında … tescil nolu marka tescil edildiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, … ibaresinin tek başına ayırt edici bir ibare olmadığı, ürün cinsini bildiren bir ifade olduğu ve çok sayıda benzer ibarenin bulunduğu, bu nedenle markanın davacı tarafından ihdas edildiğinin ispat edilemediği, davacının öncelikli hak sahibi bulunduğuna dair delil olmadığı, davacının inhisarı hak sahibi olduğu iddiasının kanıtlanamadığı, davacının tescilli markasının ancak bir bütün olarak değerlendirildiğinde tescil edildiği hali ile kullanılması halinde ayırt edici kabul edileceği, ayrıca davalının internet sitesindeki “…” ibaresinin davacının tescilli markasından farklı olarak düz ve özellik arz etmeyen bir yazı karakterinde kullanıldığı, “…” ibaresinin ürün çeşidi bildirir şekilde kullanımının 556. Sayılı KHK nın 12. maddesi anlamında dürüst ticari kullanım olarak yorumlanması gerektiği, davalının kullanımının marka hakkına tecavüz oluşturmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili; …nın ilk defa müvekkili tarafından ihdas edildiğini, kullanıldığını, maruf ve meşhur hale getirildiğini, ilk derece Mahkemesince aksi yöndeki değerlendirmenin hatalı olduğunu, Dava konusu markayla ilgili davalı tarafça davacıdan önce bir kullanım olmadığını, bu durumun tarafların ticari defterleri incelenmek suretiyle tespit edilmesi gerekirken mahkemece herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, Davalıya ait olup davacı tarafça sunulan katalogların değerlendirilerek haksız rekabet konusunda bir inceleme gerçekleştirilmediğini, Davalının bahse konu markayı davacıdan önce kullanımının bilirkişilerce değerlendirilmediğini ve haksız rekabetle ilgili olarak bilirkişilerce yeterli inceleme yapılmadığını, Davalının 2013 yılında ”…” olarak kullandığı ibareyi hangi gerekçeyle ”…” ibaresine çevirdiğinin bilirkişilerce tespit edilmediğini, Bilirkişi raporunun konusunda uzman olmayan heyet tarafından eksik inceleme ile düzenlendiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti ve meni ile haksız rekabetin tespiti ve meni davasıdır. Davacı, “…” ibareli markayı kullandığını, …nın ilk defa kendisi tarafından ihdas edildiğini, kullanıldığını, maruf ve meşhur hale getirildiğini, davalının eylemlerinin marka hakkına tecavüz oluşturduğunu ve haksız rekabet oluşturduğunu iddia etmiş, davalı ise, davacının markasının esas unsurunun “…” olduğunu, ürünün cins adının tek başına tescil edilmesinin sahibine münhasır hak sağlamadığını savunmuş, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince istinaf edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalının, ”…” ismi altında ürünler üretip satmak ve bu ibareyi markasal olarak kullanmak şeklindeki eylemlerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte olan 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’nin 5. maddesinde tanımlanan marka; bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Madde 4- (1) Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir. Marka tescilinde mutlak ret nedenleri Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez: a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler. b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler. c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. Diğer yandan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Dava tarihinde yürürlükte olan 556 s. KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ise, iltibasın ilk koşulu markaların tescilli oldukları sınıfların birbirine benzerliği, ikinci koşulu ise markaların benzerliğidir. Benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin tespitinde, mal ve hizmetlerin; benzer alıcı çevresine hitap edip etmedikleri, benzer ihtiyaçları giderip gidermedikleri, son kullanıcıları ve tüketici profilleri, birbirleri yerine ikame edilip edilemeyecekleri ve birinin diğerini tamamlama imkanının bulunup bulunmadığı, rekabet etme olanakları, kullanım amaçları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, kullanım yöntemleri, hedeflenen tüketici kesiminin dikkate alınması gerekmekte olup, bu şekilde mal ve hizmetlerin benzer olup olmadığının ve davacının markasının tanınmış marka olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Türk Patent ve Marka Kurumuna yazılan müzekkere cevabında, davacı adına … başvuru no’lu “…” ibareli markanın 09, 37, 42, 06. sınıflarında tescilli olduğu, davalı adına “…” ibareli marka başvurularının bulunduğu davalının distbirütörlüğünü yaptığı şirket adına … tescil no’lu ”…” ibareli markanın 06. sınıfta tescilli olduğu, anlaşılmıştır. www…com adlı web sitesine ilişkin olarak yapılan incelemede; sahiplik bilgisine göre; söz konusu alan adının … adına kayıtlı olduğu, site içeriğinde ”…” ibaresinin ve ”…” ibarelerinin markasal olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Dosya kapsamında alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında, davacının …ndan oluşan tescilli markasındaki ”…” ibaresi üzerinde yoğun olarak kullanımının bulunduğu, … ibaresinin tek başına ayırt edici bir ibare olmadığı ve davacının kendisi tarafından ihdas edildiğinin ispat edilemediği, ”…” ibaresinin markasal kullanım olmadığı, davalının kullanımının dürüstçe kullanım olarak kabul edilmesi gerektiği tespitlerinde bulunulmuştur. Davacı adına TPE nezdinde tescilli … ibareli markanın ayırt edici unsurunun, … ibaresi ile alev şekli olduğu, … ibaresinin genel ibare olup ürünün cins adı olduğu, davalının markasal kullanımının … olduğu, davalının distiribütörlüğünü yaptığı firmanın ”…” ibareli markasında …nın ayırt edici bir unsur olarak kullanılmadığı, diğer yandan davalının ”www…com” adlı web sitesinde ”…” ibaresini ürün cinsini bildirir şekilde kullandığı, markasal kullanımın … şeklinde olduğu, kaldı ki bilirkişi tarafından yapılan tespitlerle sabit olduğu üzere, davacının markasal kullanımının daha çok ”…” ibaresi üzerinden gerçekleştiği, bu nedenlerle davacı markasının tanınmış marka olarak kabulü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, bu kapsamda davalının eylemlerinin davacı markasına tecavüz teşkil etmediği gibi davacı markasının esaslı unsurunu çağrıştırmaması nedeniyle tüketici nezdinde ayırt edilmeyecek bir kullanımın söz konusu olmadığı, karıştırılma ihtimalinin de bulunmadığı, yangın kapılarının çeşitli materyallerden üretildiği, camlı ya da camsız olabileceği, dolayısıyla … üretenlerin “…” ibaresini kullanmalarının kaçınılmaz olabileceği, bu ibarenin …sını tarif ettiği dikkate alındığında haksız rekabet koşullarının da somut olayda gerçekleşmediği, davalının davacıdan önce kullanımının bulunup bulunmadığı hususunun yukarıda yapılan açıklamalar nazarında bir öneminin bulunmadığı, zira …nın ilk defa davacı tarafından üretilip davacı markası ile bütünleştiği yönünde dosyaya yansıyan bir delilin de bulunmadığı, açıklanan sebeplerle davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla a (aynı davacı ve konuyla ilgili Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/6637 esas, 2018/983 karar sayılı, 12/02/2018 günlü ilamı da aynı yöndedir), ilk derece mahkemesince verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy(kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/06/2017 tarih ve 2014/205 E., 2017/137 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gerekli 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK. m. 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/10/2020