Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/585 E. 2021/1267 K. 01.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/585
KARAR NO: 2021/1267
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21/09/2017
NUMARASI: 2017/251 E. – 2017/192 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıların Beşiktaş … Noterliği’nin 02. 09. 2014 tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinde; taraflar arasında akdedilmiş olan “Merchandising ve Bilgi Bankası Yönetimi Sözleşmelerini, “Edisyon sözleşmesi” İle “01.01.2008 tarihli Edisyon Sözleşmesinin Devrine İlişkin Protokol/ Ek ” sözleşmelerini fesh ettiğini, bu bağlamda; “Merchandising ve Bilgi Bankası Yönetimi Sözleşmesi gereği “sanatçının çalışmaları ile ilgilenen kişilerin profillerinin çıkartılarak bilgi bankası oluşturulması, bu bilgi bankasının değerlendirilmesi, merchandising çalışmalarında etkin bir şekilde kullanılması, bilgi bankasındaki veriler ile ilgili raporlama yükümlülüklerinin bugüne kadar yerine getirilmediği, “Edisyon Sözleşmesi” nin 11(a) maddesi gereği taraflarına göndermekle yükümlü olunan, tahsil edilen tüm tutarları ve bu tutarların kaynaklarını gösterir raporların da bugüne kadar gönderilmemiş olduğunu, Eser sahibi sıfatıyla bilgi ve onayları olmaksızın “…” eserinin “…” dizisinde /filminde kullanımına ilişkin anlaşma akdetmiş olduğu bilgisinin taraflarına ulaşmadığı gerekçelerine dayandıklarını, davacı … A Ş. ve … , …, … ve … tarafından imzalanmış olan “1.1.2008 tarihli Edisyon Sözleşmesi” … A.Ş. ve … , … , … ve … tarafından her türlü hak ve yükümlülüğü ile ve sözleşmenin tüm hükümleri için geçerli olmak üzere “…” e devredildiğinden ve 06.02.2012 tarihli “ 01.01.2008 tarihli edisyon sözleşmesinin devrine ilişkin protokol” dava dilekçesi ekinde sunulduğundan huzurdaki davanın devralan … Limited Şirketi tarafından açıldığını, Kadıköy … Noterliğinin 07,11.2014 tarihli … yevmiye numaralı ve 21,11,2014 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnameleri ile davalılara bildirim yapıldığını, davacı şirketin taraflar arasındaki akitlere aykırı davranmadığını, kaldı ki davalıların akde aykırı bir davranış nedeniyle davacıya herhangi bir ihtarda dahi bulunmadığını, sözleşmelerin feshi yönündeki ihbarlarının; hukuki ve maddi dayanağı olmadığı gibi haksız fesih niteliğinde olduğunu, davacı şirketin sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ve davalılara ödemelerini yaptığını, Davalıların akde aykırı davranışları ve taraflar arasındaki sözleşmeleri haksız feshi nedeniyle, müvekkili davacının şirket sözleşmenin devam etmesi nedeniyle elde edeceği kazançtan mahrum kaldığını, taraflar arasındaki Edisyon sözleşmesi ve ,“01.01.2008 tarihli Edisyon Sözleşmesinin Devrine ilişkin Protokol” ‘un haksız feshi nedeniyle, her türlü zarar ve ziyanlarının davalılar tarafından tahsilinin zorunlu olduğunu, zarar ve ziyan tazmini taleplerinin dayanağı Edisyon Sözleşmesinin 20. Maddesi ile Borçlar Kanunun ilgili hükümleri olduğunu, fazlaya ve sair hususlara ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile, Taraflar arasındaki Edisyon Sözleşmesinin 20’nci maddesi uyarınca 25,000-USD (yirmibeşbinamerikandoları) cezai şartın, amerikan dolarına uygulanan en yüksek mevduat faizi İle birlikte davalılardan müşterek müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğunu, aktif husumet itirazında bulunduklarını, esas yönünden ise; davalı müvekkilleri tarafından yapılan feshin haklı olduğunu, davacının üzerine düşen edimleri hiç/gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle, haklı fesih yapılmış olduğunu, Davacı, “Merchandising ve Bilgi Bankası Yönetimi Sözleşmesi” gereğince “… Sanatçının çalışmaları ile ilgilenen kişilerin profillerinin çıkartılarak bilgi bankası oluşturulması, bu bilgi bankasının değerlendirilmesi, merchandising çalışmalarında etkin bir şekilde kullanılması, bilgi bankasındaki veriler ile ilgili raporlama …” yükümlülüklerini bugüne kadar hiçbir şekilde yerine getirmediğini, yine davacı “Edisyon Sözleşmesi”nin 11 (a). maddesi gereği müvekkillerine göndermekle yükümlü olduğu, tahsil edilen tutarları ve tutarların kaynaklarını gösterir raporları hiçbir şekilde göndermediğini, . Ayrıca, davacı müvekkillerinin eser sahibi oldukları “…” eserinin “…” isimli dizi/filmde kullanımına ilişkin anlaşma akdetmiş ve bu hususta eser sahibi sıfatına haiz müvekkillerden hiçbir şekilde izin/onay almadığını, Cezai şarta yönelik yasal düzenlemeler kapsamında şartlarının oluşmadığını,davanın esas yönünden de reddi gerektiğini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Somut olayda toplanan deliller kapsamına göre; davalının haksız feshi nedeniyle sözleşmeye uymadığı hususu açıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarih ve 2009/18- 421 Esas, 2009/526 Karar sayılı “…Borçlar Kanunu’nun 161. maddesi uyarınca cezai şartın tahsili istemiyle açılan davada, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığının takdiri hakime aittir. Davacının bunu önceden takdir ve tespit etmesi mümkün değildir.Somut olayda; davacının Menajerlik hizmeti veren yapımcı şirket oluşu, davalıların Model grubu olarak bilinen belirli bir tanınmışlık ile eser icra eden sanatçı topluluğundan oluşması, her iki tarafın gerçekleştirdikleri işlerden elde ettikleri gelirler, telif ödemeleri vb dikkate alındığında düşük düzeyde gelir grubuna dahil olmadıkları anlaşılmaktadır. Yine dosya içindeki sözleşme kapsamında sözleşmenin süresi, taraflara yükledikleri borç ve sorumluluklar, davacının sözleşme boyunca meslek birlikleri resmi kuruluşlar nezdinde girişimlerde bulunacak olması nedeniyle sözleşme kapsamında harcadığı emek ve mesai, sözleşmeye güvenerek yapılan hazırlık işlemleri davacının esas faaliyet alanının da bu olması nedeniyle haksız olarak fesih edilen sözleşmeler kapsamında ticari varlığını sürdürmesi yani ticari hayatta ayakta kalabilmesi anlamında davacı ve davalının özgür iradeleri ile belirledikleri cezai şart bedelinin günün ekonomik koşullarına göre uygun bulunduğu dolayısıyla cezai şartan indirim yapılmasına gerek görülmeyerek yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre davanın kabulüne ” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava dilekçesinde cezai şarta ilişkin taleplerinin, USD cinsinden olduğunu, kararda 25.000 USD (Amerikan Doları) olarak belirlenmesi ve 25.000 USD’ye 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre o yabancı parayla açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına devlet bankalarınca ödenen en yüksek faiziyle birlikte hükmedilmesi gerektiğini, yeniden yargılama yapılarak kararın 3095 sayılı yasanın 4/a maddesindeki faiz oranının 25.000 USD’ye uygulanacak şekilde hükmün düzeltilmesi için istinaf incelemesine müracaat edildiğini, kararın Amerikan doları (USD) cinsinden talep edilen cezai şart bedelinin, dava tarihindeki TL karşılığı olan 64.750,00 TL nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi kapsamında devlet bankalarında 1 yıl vadeli olarak açılan mevduat hesaplarına uygulanan en yüksek faize çevrilerek ödenmesine ilişkin kısmının; istinaf incelemesi neticesinde HMK’nın 355’nci madde hükmü gereğince 3095 sayılı yasanın 4/a maddesindeki faiz oranının 25.000 USD’ye uygulanacak şekilde hükmün düzeltilmesini, düzeltilmesinin mümkün olmaması halinde, yeniden inceleme yapılarak itirazları doğrultusunda Yerel Mahkeme kararının bu kısmının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Cezai şart ödenmesinin hiçbir hukuki dayanağı olmamasına dair iddiaları saklı kalmak kaydıyla, Yargıtay kararı ve somut durum göz önüne alındığında, cezai şart ödenmesi dair karar onanacak olsa dahi, bedelde indirime gidilmesinin zaruri olup, yerel mahkemenin kararının bu yönden hukuken kabulünün mümkün olmadığını, -Yerel Mahkeme tarafından davalılar arasındaki ödeme sorumluluğunun müştereken ve müteselsilen takdir edilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 162 numaralı madde hükmünde, birden çok borçludan her biri alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğine dair bir bildirimde bulunmazlarsa, müteselsil borçluluk halinin ancak kanunda öngörülen hallerde doğacağının düzenlendiğini, davaya konu sözleşmenin hiç bir maddesinde olmadığı gibi cezai şart hükmünde, müvekkil ve diğer davalıların müteselsil sorumlu olduklarına dair bir ifade bulunmadığını, ayrıca müvekkili ve diğer davalılar yönünden kanundan doğan bir müteselsil sorumluluk hali de bulunmadığını kararın bu nedenlerle kaldırılarak reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık halleri dışında taraflarca ileriye sürülmemiş sebepler inceleme konusu yapılamayacağından davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır. Davacı vekili tarafından 30.07.2019 tarihli istinaf kanun yolundan feragat dilekçesi sunmuş olduğu görülmüştür. Yapılan incelemede, davacı vekilinin vekaletnamesinde istinaf kanun yolundan feragat yetkisi bulunduğu anlaşılmakla, 6100 Sayılı HMK’nın 349/2. maddesi gereğince davacı tarafın istinaf talebinin feragat sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır. Davalı taraf istinaf istemine ilişkin olarak, davalı tarafça İlk derece mahkemesine talep olunan miktarın fahiş olduğu ileri sürülmüşse de, dava konusu olayda tüm bu olgular, davalının mali ve içtimai durumu dikkate alındığında, tenkis isteği talep olunan miktar üzerinden değerlendirildiğinde cezai şartın fahiş olmadığı ve belirlenen tutarın hakkaniyete uygun olduğu görülmüştür. Talep olunan cezai şartın talep koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, davalı vekilinin diğer istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı taraflar arasında müteselsil borçluluk olmadığını iddia etmiş ise de, sözleşmenin tüm davalılar tarafından imzalandığı bu sebeple cezai şarttan birlikte sorumlu oldukları anlaşılmakla bu yöndeki istinaf isteminin de reddi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin 6100 Sayılı HMK’nın 349/2. maddesi gereğince istinaf talebinin feragat sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/09/2017 tarih ve 2017/251 E., 2017/192 K. sayılı kararına karşı davalı … vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı vekilinin istinaf aşamasında istinaftan feragat etmesi sebebiyle istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 349/2. maddesi gereğince REDDİNE, 3- Davacıdan peşin alınan 31,40 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde istinaf talebinde bulunan davacı tarafa iadesine, 4- Davalıdan alınması gerekli 4.423,07 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.105,77 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.317,30 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5- Davacı ve davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 6- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7- Davacı ve davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 8- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/11/2021