Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/582 E. 2021/1463 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/582
KARAR NO: 2021/1463
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/10/2017
NUMARASI: 2015/170 E. 2017/1144 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin taraflar arasında akdedilen 16/08/2013 tarihli sözleşme ile davacı şirketten bir kısım kuru temizleme makinesi ve ekipmanları satın aldığını, taraflar arasında ilişkinin cari hesap çerçevesinde yürütüldüğünü, davacı şirketin davalı şirkete yapmış olduğu teslimlere karşılık faturalar düzenlediğini davalı tarafından fatura içeriklerine bir itirazda bulunulmadığını, yapılan anlaşma çerçevesinde davacının satış ve kur farkından doğan 5.934,18 Euro tutarında alacağı bulunduğunu, alacağın 3095 Sayılı Kanunda gösterilen yabancı para alacaklarına işletilecek faiziyle beraber davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu alım satım sözleşmesinin kuru temizleme işi ile uğraşan davalı ile makine ticareti ile uğraşan davacı arasında akdedilmiş ani edimli bir sözleşme olup iş bu sözleşmeden doğan her türlü ücret ödeme borcunun davalı tarafından süresinde yerine getirildiğini, birkaç ürün satışı ve irsaliyeli fatura keşide edilmesi suretiyle taraflar arasında cari hesap şeklinde çalışma usulü bulunduğunu iddia eden davacının dava konusu ile ilgisi olmayan faturalar ibraz ettiğini, ani edimli bir alım satım sözleşmesi için davalının tüm hesap hareketlerinde şaibe uyandırmak istendiğini, satılmış olan ürünlere ilişkin tüm ödemelerin davalı şirket tarafından gerçekleştirildiğini, davacının işbu sözleşmeye dayanarak ileri sürebileceği herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın sözleşmeden kaynaklı alacak davası olduğu, bilirkişi tarafından düzenlenen 12/06/2017 tarihli raporda; davacıya ait ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı, lehine delil olarak kullanılabileceği, davalı tarafça ticari defterlerin sunulmadığı, davacı şirketin davalı ile 16/08/2013 tarihinde çamaşırhane ekipmanları alımı için sözleşme akdettikleri, …’a verilen 16/08/2013 tarih, … nolu proforma fatura muhteviyatı Kuru Temizleme ekipmanlarının fiyatları için, 50.223,00 Euro KDV dahil olarak anlaşıldığı, sözleşmeye göre ödenmesi gereken bedelin mal tesliminden önce 25.000 TL 19/08/2013 tarihinde peşin, 26.500 TL 20/08/2013 tarihinde peşin, kalan bakiye 30/01/2013 -25/02/2013 tarihli 38.463 TL ve çek ile ödeme yapılacağı, davacı tarafın muhatabı davalı olan 3 adet fatura düzenlendiği, davalı tarafın sunmuş olduğu … Bankası hesap ekstresine göre 129.922,50 TL (46.733,27 Euro) ödeme yapmış olduğu, ancak ödemelerin akdedilen sözleşme gereği döviz satış kuruna göre hesaplanacağı belirtildiğinden, davalı tarafça ödeme yapılan tarihlerdeki döviz satış kuru ve dönem sonlarında yapılan kur değerlemesine göre 6.868,27 TL hesaplandığı, ancak davacı yan tarafından 31/12/2014 tarihinde değerleme yapılmadığının görüldüğü ve en son 30/09/2014 tarihinde yapılan değerleme ile 5.753,64 Euro ve 606,60 TL halen davalı yanın davacıya borcu bulunduğu, yapılan hesaplamalara göre mevcut ve 5.753,64 Euro döviz bedelli bakiye için ödeme yapılmadığı sürece her 3 aylık vergilendirme döneminde de ayrıca kur değerlemesi yapılması ve %18 KDV ile davalı tarafa fatura edilmesi gerekeceğinin belirtildiği, Toplanan deliller bilirkişi incelemesi ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı tarafından ibraz edilen ticari defter ve kayıtlar ve banka kayıtları kapsamında denetime elverişli olarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre davalı tarafça 129.922,50 TL (43.733,27 Euro) ödeme yapıldığı, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alındığında ödemelerin döviş satış kuruna göre hesaplanması gerektiği, sözleşme hükümlerine göre son ödeme vadesinin 25.02.2013 tarihi olarak belirlendiği, hükme esas alınan rapordaki 606,60 TL lik TL cinsinden bakiyenin de son ödeme tarihi dikkate alınarak döviz cinsine göre hesaplanması gerektiği, faiz başlangıç tarihi olarak son ödeme tarihi dikkate alınabilir ise de taleple bağlılık gereği, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olduğu, yine 606,60 TL’nin 25.02.2013 tarihli satış kuruna göre 253,80 Euro yaptığı dikkate alındığında, davalının bakiye borcunun 5753,64+253,80 = 6.007,44 Euro olduğu (hesaplama işlemi basit işlem niteliğinde olduğundan usul ekonomisi dikkate alınarak ek rapor alınmaksızın resen hesaplama yapılmıştır) anlaşılmakla taleple bağlılık gereği davacının sübut bulan davasının kabulüne, alacağın dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarının Euro cinsine uyguladığı en yüksek bir yıllık mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi özetle; Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 16.08.2013 tarihinde çamaşırhane ekipmanlarının alımı ile ilgili bir anlaşma imzalandığını, anlaşmaya konu makinanın fiyatının KDV dahil 50.223,00 € olarak belirlendiğini, ödemelerin mal tesliminden önce 19.08.2013 tarihinde 25.000,00 £ peşin, 20.08.2013 tarihinde 26.500,00 £ peşin, 38.463,00t’nin 30.01.2013 tarihinde ve 25.02.2013 tarihinde para ve çek ile ödeneceğinin düzenlendiğini, müvekkili şirketin, makinanın ücretini davacı şirkete anlaşmada belirtildiği şekilde ödediğini, Dava dilekçesi incelendiğinde, taraflar arasında düzenlenmiş anlaşma çerçevesinde satış işleminden doğan alacağın ve kur farkının talep edilerek, delil olarak da üç adet faturanın dava dilekçesine ek olarak sunulduğunu, sözleşmede kur farkından doğan alacak talebi için fatura düzenleneceği belirtilmiş olmasına rağmen, kur farkından doğan alacağın talep edildiğini ve taraflar arasında bir cari hesap sözleşmesi olmamasına rağmen, davacı şirketin tek başına düzenlediği bir cari hesap ekstresine dayanılarak alacak talep edildiğini, Dava dilekçesinde belirtilen hususlar ile ileri sürülen delillerin birbirini karşılamamasına ve ortada bir cari hesap sözleşmesi bulunmamasına rağmen, bilirkişi tarafından cari hesap ilişkisi esas alınarak inceleme yapıldığını, yapılan incelemenin ve muhasebe hesabının hatalı olduğunu, mahkemenin kararında bilirkişi raporunu esas aldığını, 1-Davacı şirketin, dava dilekçesinde cari hesap ilişkisini öne sürüp “cari hesap alacağının tahsiline ilişkin” taleplerde bulunduğunu, ancak davacı şirket ile müvekkili şirket arasında sadece bir defa anlaşma yapıldığını, bu anlaşmada da cari hesap sözleşmesine ilişkin hiçbir husus düzenlenmediğini, davacı şirketin, olmayan bir cari hesap sözleşmesini ileri sürerek alacak talep etmesinin kötü niyetli olduğunu, 2-Ortada yazılı bir cari hesap sözleşmesi yokken, cari hesap ekstresine dayanarak bilirkişi raporu düzenlenmesi ve gerekçeli kararın da bilirkişi raporu esas alınarak hazırlanmasının hukuka ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, 3-Davacı şirket ile yapılan anlaşmada kur farkından doğan alacağın da fatura edilerek talep edileceğinin düzenlendiğini, alacağın fatura ile talep edilmediğini ve müvekkili şirkete; söz konusu fatura, cari hesap ekstresi ve diğer taleplere ilişkin bir itiraz olanağı da tanınmadığnı, davacı şirketin usul ve yasaya uymadan, hakkı olmayan alacakları talep etmesinin tamamen kötü niyetli olduğunu, ticari hayattaki güven ilişkisini de kötüye kullandığını, 4-Taraflar arasında bir cari hesap ilişkisi olmadığı ve sözleşmeye dayalı tek seferlik bir ilişki olduğu dikkate alındığında, davacı tarafından talep edilebilecek kalemlerin, sözleşmeden kaynaklanan; – 16.08.2013 tarihli anlaşma ile belirlenen 50.223,00 € faturadan kaynaklanan; – 10.01.2014 tarihli, … seri ve sıra nolu, KDV dahil 21,24€ bedelindeki fatura “13.01.2014 tarihli, … seri ve sıra nolu, KDV dahil 65,20€ bedelindeki fatura – Sözleşmede belirlenen bedel ile 23.08.2013 tarihli, … seri ve sıra nolu, KDV dahil 52.311,76€ bedelindeki faturanın farkından kaynaklanan 2.088,76 € “luk bedel olduğunu, taraflar arasında bir cari hesap ilişkisi olmadığı gibi, herhangi bir cari hesap ekstresinin de müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, cari hesap ilişkisi mevcut olsa dahi, hesap kesilmeden cari hesaba bağlı alacak talep edilemeyeceği için, davacı şirketin alacağı olduğunu ileri sürmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, 5-Sundukları hesap ekstresinde görüleceği üzere, müvekkili şirket tarafından davacı şirkete; 19.08.2013 25.000,00 & Sözleşmede ödeme planı ile düzenlenmiş borcun 1. taksidi 22.08.2013 25.500,00 Sözleşmede ödeme planı ile düzenlenmiş borcun 2. taksidi 30.01.2014 38.463.006 Sözleşmede ödeme planı ile düzenlenmiş borcun 3. taksidi 28.02.2014 38.463,00 6 Sözleşmede ödeme planı ile düzenlenmiş borcun 4. taksidi 04.07.2014 256.506 … ve … seri numaralı faturalara mahsuben toplam 128.682.506 TL ödeme yapıldığını, kur farkından doğan alacakların hesaplanmasında da hesap ekstresinde belirtilen tarihlerin dikkate alınması gerektiğini, 6-Müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki sözleşmenin 16.08.2013 tarihli olmasına ve bu tarihten önce taraflar arasında hiçbir ticari ilişki bulunmamasına ve sözleşmenin de bu tarihten sonra hüküm doğuracağı taraflarca kararlaştırılmış olmasına rağmen; 15.08.2013 tarihli bir alacağın nasıl ortaya çıktığının anlaşılamadığını, bu hususa dair fatura ya da herhangi bir ispat aracı sunulmadığını, cari hesap esktresinde de “kredi kartı fişi” şeklinde hiçbir anlama gelmeyen bir açıklama yazılarak somut bir açıklamaya yer verilmediğini, davacı tarafından söz konusu cari hesap ekstresinde alacak olarak gösterilen kalemin neden kaynaklandığı izah edilmediği gibi bilirkişi raporunda da bu hususa hiçbir şekilde değinilmediğini, cari hesap ekstresinde gösterilen alacak kaleminin mevcut olmayan bir alacağın haksız menfaat temin etmek amacıyla talep edildiğinin açık olduğunu, 7-Sunulan banka hesap ekstresinde müvekkili şirket tarafından 04.07.2014 tarihinde 256,50 TL’lik bir ödeme yapıldığının görüldüğünü, banka kayıtlarıyla sabit bu ödemeyi cari hesap ekstresine eklemediğinden kötü niyet olduğunu, 8- Bilirkişi raporunun, kur farkı üzerinden doğan borcun incelenmesi açısından hatalı olduğunu, Taraflar arasındaki 16.08.2013 tarihli sözleşmede “Ödeme yapıldığı gün Merkez. Bankası € satış kuru geçerlidir.” hükmü ve sözleşme tarihindeki TCMB Döviz Satış Kurunun 2.5851 olduğu dikkate alındığında, öncelikle sözleşme tarihindeki TCMB döviz satış kuru tespit edilip, daha sonra ödeme yapılan tarihlerdeki TCMB döviz satış kurlarının tespiti ve aradaki kur farklarının her ödeme günü için ayrı ayrı hesaplanarak, yapılan ödemeler ile o ödemenin yapıldığı tarih için belirlenmiş olan kur farkının çarpılarak TL bazında yansıyan oran tespit edilmesi gerekirken, bilirkişinin hesaplama işlemini yaparken, yapılan ödemeleri o tarihe ait kur üzerinden Euro’ya çevirip, bütün ödemelerin Euro karşılığını toplayarak 16.733,27€ bedel belirleyip, bu bedeli sözleşmede belirtilen 50.223,00€’ dan çıkararak 5.753,64 € kur farkı olduğunu belirlediğinden, hatalı olduğunu, 9- Sözleşmede açıkça Türk parasıyla ödeme yapılacağı kararlaştırılmasına rağmen yabancı para üzerinden hüküm verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 10-Duruşma sırasında bilirkişi raporuna itiraz edilmesine rağmen, ek bilirkişi raporu düzenlenmeksizin yapılan tahkikatın hukuka aykırı olduğunu, açıklanan nedenlerle, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun istinaf taleplerinin reddine, karar verilmesini istemiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; davalı ile arasındaki 16/08/2013 tarihli Ekipman Alımı Sözleşmesinde kararlaştırılan 5.934,18 Euro (16.567,00 TL) kur farkı alacağının davalı taraftan tahsiline ilişkindir.Mahkemece; Davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri yönünden yapılan incelemeye göre; 1-Davacı şirketin, dava dilekçesinde cari hesap ilişkisini öne sürüp “cari hesap alacağının tahsiline ilişkin” taleplerde bulunduğu, ancak davacı şirket ile müvekkili şirket arasında sadece bir defa anlaşma yapıldığı, bu anlaşmada da cari hesap sözleşmesine ilişkin hiçbir husus düzenlenmediği, olmayan bir cari hesap sözleşmesine göre alacak talep etmenin kötü niyet olduğu ileri sürülmüştür. Cari Hesap Sözleşmesi TTK 89.maddesinde; İki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker veya ayrı ayır istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme olarak tanımlanmış ve geçerliliği yazılı şekle bağlanmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında münferit alım satım ilişkisine dayalı ve cari hesap şeklinde işleyen bir ticari ilişki bulunmakta olduğunu beyan etmiştir. Davacı vekilinin sözleri, taraflar arasında fiili cari hesap üzerinden süre gelen ticari alım satım ilişkisinde bakiye alacağın talep edildiği yönünde olup, taraflar arasında cari hesap sözleşmesinin varlığına ilişkin olmadığından, her iki kavram birbirinden farklı olduğundan, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 2-Ortada yazılı bir cari hesap sözleşmesi yokken, cari hesap ekstresine dayanarak bilirkişi raporu düzenlenmesi ve gerekçeli kararın da bilirkişi raporu esas alınarak hazırlanmasının hukuka ve yasaya aykırılık teşkil ettiği iddia edilmiştir. Bilirkişi raporunda, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi olduğuna ilişkin tespit mevcut değildir. Bilirkişi tarafından, taraflar arasındaki sözleşme ve bu sözleşme uyarınca davacı tarafın düzenlediği faturalar ile davalı tarafın yapmış olduğu ödemeler tespit edilerek kur farkından doğan miktar tespit edildiğinden, davalı vekilinin taraflar arasında cari hesap sözleşmesi yokken, cari hesap ekstresine dayanarak bilirkişi raporu düzenlenmesinin ve mahkemece gerekçeli karara esas alınarak hazırlanmasının hukuka ve yasaya olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 3-Davacı şirket ile yapılan anlaşmada kur farkından doğan alacağın da fatura edilerek talep edileceğinin düzenlendiğini, alacağın fatura ile talep edilmediğini ve müvekkili şirkete; söz konusu fatura, cari hesap ekstresi ve diğer taleplere ilişkin bir itiraz olanağı da tanınmadığını, davacı şirketin usul ve yasaya uymadan, hakkı olmayan alacakları talep etmesinin tamamen kötü niyetli olduğunu, ticari hayattaki güven ilişkisini de kötüye kullandığını, Taraflar arasındaki sözleşmenin ödeme koşullarını düzenleyen 6. maddesinin son cümlesi; “Kur farkından doğabilecek fark fatura edilecektir. (ödeme yapıldığı gün Merkez Bankası € satış kuru geçerlidir.)” hükmü bulunduğundan, ahde vefa ilkesi uyarınca davacı tarafın, kur farkı faturasının düzenleneceği tarih açıkça belirtilmediğinden, son ödemenin hesaplarına geçmesini takiben, işin niteliğine göre, en kısa sürede dava açmadan önce kur farkı faturası düzenleyerek davalı tarafa tebliğ ettirmesi zorunludur. Davacı taraf davadan önce kur farkından doğan fatura düzenleyerek davalı taraf tebliğ ettirdiğini ve faturanın itiraz edilmeksizin kesinleştiğini iddia ve ispat etmemiştir. TTK 21.maddesi uyarınca ticari ilişki sebebiyle alıcı fatura tebliğinden itibaren 8 gün içinde itiraz hakkına sahiptir. Ancak tek başına kur farkı faturası ve cari hesap ekstresinin tebliğ ettirilmemiş olması kötü niyetli davranış olarak nitelendirilemeyeceğinden, ticari hayattaki güven ilişkisini kötüye kullandığına dair istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 4-Faturalar davalı tarafın kabulünde olup, davacı tarafın alacağının aralarındaki sözleşme hükümlerine göre hesaplanması gerekir. Davalı tarafça birden fazla ödeme yapıldığından, her ne kadar cari hesap sözleşmesi yok ise de; taraflar arasında fiili cari hesap üzerinden süre gelen ticari alım satım ilişkisinin bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir. Davalı tarafça; 16.08.2013 tarihli sözleşme ile 50.223,00 € tutarlı makine satın almış ve faturası kesilmiş olup, daha sonra bu sözleşme kapsamında olmayan 10.01.2014 tarihli, … seri ve sıra nolu, KDV dahil 21,24€ bedelindeki faturadaki ürün ile 13.01.2014 tarihli, … seri ve sıra nolu, KDV dahil 65,20 € bedelindeki fatura konusu ürün satın almıştır. Faturalar davalı tarafın kabulündedir. 10.01.2014 tarihli, … seri ve sıra nolu, KDV dahil 21,24€ bedelli ve 13.01.2014 tarihli, … seri ve sıra nolu, KDV dahil 65,20 € bedelindeki faturalarda vadesinde ödenmeyen faturalar için vade farkı için %1 gecikme faizi ve kur farkı uygulanacağı açıkça belirtildiğinden, davalı tarafça faturalara tebliğinden itibaren 8 gün içinde kur farkı ve faize ilişkin itiraz edildiği iddia ve ispat edilmediğinden, kur farkı uygulaması da kesinleştiğinden, davalı vekilinin sonraki tarihli sözleşmeler yönünden ileri sürdüğü istinaf sebebinin de yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. 5-Sundukları hesap ekstresinde görüleceği üzere, müvekkili şirket tarafından davacı şirkete; 19.08.2013 25.000,00 & Sözleşmede ödeme planı ile düzenlenmiş borcun 1. taksidi 22.08.2013 25.500,00 Sözleşmede ödeme planı ile düzenlenmiş borcun 2. taksidi 30.01.2014 38.463.006 Sözleşmede ödeme planı ile düzenlenmiş borcun 3. taksidi 28.02.2014 38.463,00 6 Sözleşmede ödeme planı ile düzenlenmiş borcun 4. taksidi 04.07.2014 256.506 … ve … seri numaralı faturalara mahsuben toplam 128.682.506 TL ödeme yapıldığını, kur farkından doğan alacakların hesaplanmasında da hesap ekstresinde belirtilen tarihlerin dikkate alınması gerektiğini, Taraflar arasındaki sözleşmede; Kur farkından doğabilecek fark fatura edilecektir. (ödeme yapıldığı gün Merkez Bankası € satış kuru geçerlidir.) hükmü bulunduğundan, ödemelerin yapıldığı tarihteki kurun esas alınması gerekir. Bilirkişi tarafından;30.01.2014 tarihli ödeme için aynı tarihli kurun esas alındığı, ancak 19.08.2013 tarihli ödeme için 16/08/2013 tarihindeki, 22.08.2013 tarihli ödeme için 21/08/2013 tarihindeki, 28.02.2014 tarihli ödeme için 27/02/2014 tarihli kurun esas alındığı, 03/07/2014 ile 04.07.2014 ve 29/08/2014 tarihli ödemelerin hesaplamaya dahil edilmediği anlaşıldığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 6-Müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki sözleşmenin 16.08.2013 tarihli olması ve bu tarihten önce taraflar arasında hiçbir ticari ilişki bulunmaması ve sözleşmenin de bu tarihten sonra hüküm doğuracağı taraflarca kararlaştırılmış olmasına rağmen; 15.08.2013 tarihli bir alacağın nasıl ortaya çıktığının anlaşılamadığı, bu hususa dair fatura ya da herhangi bir ispat aracı sunulmadığı, cari hesap esktresinde de “kredi kartı fişi” şeklinde hiçbir anlama gelmeyen bir açıklama yazılarak somut bir açıklamaya yer verilmediği, davacı tarafından söz konusu cari hesap ekstresinde alacak olarak gösterilen kalemin neden kaynaklandığı izah edilmediği gibi bilirkişi raporunda da bu hususa hiçbir şekilde değinilmediği, cari hesap ekstresinde gösterilen alacak kaleminin mevcut olmayan bir alacağın haksız menfaat temin etmek amacıyla talep edildiğinin açık olduğu iddia edilmiştir. Davacı vekilinin ticari defterlerinde davalı ile aralarındaki ticari ilişkinin TL hesabını 120.01.4050 numaralı alıcılar hesabında, Euro hesabını 120.04.1014 numaralı hesaptan takip ettiği, 15/08/2013 tarihinde kredi kartından 5.156,00 TL tahsil edildiği açıklaması ile defterine işlediği, Euro’ya çevirerek döviz hesabına aktardığı, bilirkişi tarafından bu konuda açıklama yapılmamış ise de, borç bakiyesinden düşüldüğünden sonuca etkili olmadığı, bu ödemenin kayıt edilmesi davalı tarafın yararına olup, davacı tarafın haksız menfaat temin etmeye yönelik davranış olarak nitelendirilemeyeceğinden, aksine davalı tarafın dahi hatırlamadığı bir ödemenin davacı tarafça kayıt altına alınması ticari ilişkide dürüst davrandığına karine olduğundan, davalı tarafın istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 7-Dosya içerisinde mevcut … Bankası hesap özetinden; davalı tarafça 04/07/2014 tarihinde davacı şirket hesabına 256,50 TL ödeme yapıldığı, bilirkişi raporuna ekli cari hesap ekstresinde aynı tarihte 002754 fiş numarası ile 256,50 TL olarak kayıt edildiği tespit edildiğinden, davalı vekilinin müvekkili tarafından 04.07.2014 tarihinde 256,50 TL’ ödeme banka kayıtlarıyla sabit iken, davacı tarafça cari hesap ekstresine eklemediğinden kötü niyet olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 8- Bilirkişi raporunun, yapılan ödemeler ile o ödemenin yapıldığı tarih için belirlenmiş olan kur farkının çarpılarak TL bazında yansıyan oran tespit edilmesi gerekirken, bilirkişinin hesaplama işlemini yaparken, yapılan ödemeleri o tarihe ait kur üzerinden Euro’ya çevirip, bütün ödemelerin Euro karşılığını toplayarak 66.733,27€ bedel belirleyip, bu bedeli sözleşmede belirtilen 50.223,00€’ dan çıkararak 5.753,64 € kur farkı olduğunu belirlediğinden, kur farkı üzerinden doğan borcun incelenmesi açısından hatalı olduğu iddia edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmede; satış bedelinin KDV dahil 50.223,00 € olduğu, ödemelerin 19.08.2013, 20.08.2013, 30.01.2013 ve 25.02.2013 tarihlerinde yapılacağı, kur farkından doğabilecek farkın fatura edileceği, Euro kuruna ödeme yapıldığı gün Merkez Bankası € satış kuru esas alınacağına dair hüküm bulunduğundan, bilirkişi tarafından ödemelerin yapıldığı tarih itibariyle Merkez Bankası Euro Satış kuru esas alınarak hesaplama yapılmış ise de; taraflar arasındaki tek hukuki ilişkinin dava konusu satış akti olduğu davacı tarafında kabulünde olduğundan, 06/02/2015 dava tarihinden önce davalı tarafça 03/07/2014 tarihinde yapılan 240,00 TL, 04/07/2014 tarihinde yapılan 256,50 TL ve 29/08/2014 tarihinde yapılan 1.000,00 TL’sı ki toplam 1.496,50 TL ödemenin, ödeme tarihlerindeki kur üzerinden Euro’ya çevrilerek kur farkından doğan alacak miktarından düşülmesi gerekirken hesaplamaya dahil edilmediğinden bilirkişi raporunun hatalı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 9- Sözleşmede açıkça Türk parasıyla ödeme yapılacağı kararlaştırılmasına rağmen yabancı para üzerinden hüküm verilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür., TBK 99/son maddesinde “Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme yada bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade yada fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 1.maddesinde; satışa konu Kuru Temizleme Ekipmanlarının fiyatının 50.223,00 € KDV dahil olarak anlaşıldığı,2.maddesinde; Nakliye ücretinin MÜŞTERİYE ait olduğu, KDV ve oluşabilecek resmi vergilerin ilave edileceği, ödeme şeklini belirleyen 6. maddesinde; – Mal tesliminden önce 25.000,00 TL’nın 19.08.2013 tarihinde peşin, 26.500,00TL’nın 20.08.2013 tarihinde peşin, bakiyenin 30.01.2013 /25.02.2013 tarihli 38.463,00 TL tutarlı çek ile ödeme yapılacağı, Kur farkından doğabilecek farkın fatura edileceği, ödeme yapıldığı gün Merkez Bankası € satış kurunun geçerli olacağı kararlaştırılmış olup taraflar arasındaki ödemenin açıkça “Türk Lirası” ile yapılacağı belirtilmemiştir. Her ne kadar davalı vekilinin sözleşmede açıkça Türk parasıyla ödeme yapılacağı kararlaştırılmasına rağmen yabancı para üzerinden hüküm verilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebi yerinde değil ise de; TBK 99/son maddesi uyarınca davacı tarafın tercih hakkını kullanarak davalıdan Euro talep edebilmesi ve mahkemece de yabancı para cinsinden alacağa karar verilebilmesi için, davalının temerrüte düşürülmüş olması gerekip, davalı tarafça sözleşmedeki ödeme takvimine göre ödemelerin yapıldığı, davacı tarafça kur farkından doğan alacak için kur farkı faturası düzenlenerek davalı tarafa tebliğ ettirilip ödenmesi istenerek temerrüte düşürülmediği dosya kapsamı ile sabit olduğundan, mahkemece bu yönde değerlendirme yapılmaksızın yabancı para cinsinden karar verilmesi yasaya aykırı olup istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 10-HMK 281.maddesi uyarınca, taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliğinden itibaren 2 hafta içinde itiraz ederek eksik gördükleri hususların tamamlattırılmasını, belirsizlik olan konularda açıklama yaptırılmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden isteyebilirler, mahkeme gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırabilir.Bilirkişi raporu 22/06/2017 tarihli oturumda taraf vekillerine tebliğ edilmiş olup, taraf vekillerinin beyanda bulunmak için süre talep ettikleri, mahkemece 2 haftalık kesin süre verildiği, davalı vekili tarafından verilen süre içerisinde bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunulmadığı, takip eden 03/10/2017 tarihli oturumda sözlü olarak taraflar arasın cari hesap ilişkisinin olmadığı, bilirkişinin cari hesap üzerinden yaptığı değerlendirmelere itiraz ettiklerini bildirdiği tespit edildiğinden, davalı tarafça süresinde ve usulüne uygun yapılmış itiraz bulunmadığı taktirde rapora itiraz etmeyen taraf yönünden rapor kesinleşeceğinden, davalı vekilinin duruşma sırasında bilirkişi raporuna itiraz edilmesine rağmen, ek bilirkişi raporu düzenlenmeksizin yapılan tahkikatın hukuka aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Dosya kapsamına göre davalı vekilinin 1-2-3-4-6-7- ve 10 numaralı istinaf sebeplerinin reddine, 5-8 ve 9 numaralı istinaf talebinin kabulü ile maddelerde belirtilen şekilde araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmek üzere kararın, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen KABULÜ ile, 2- İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/10/2017 tarih ve 2015/170 E. 2017/1144 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 282,92 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- İstinaf incelemesi duruşmasız yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6-362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021