Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/581 E. 2021/1462 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/581
KARAR NO: 2021/1462
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/09/2017
NUMARASI: 2014/1119 E. 2017/796 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki ticari satım ilişkisi nedeni ile müvekkilinin edimini yerine getirerek davalıya malı teslim ettiğini, ancak davalı tarafın keşide edilen fatura bedelini ödemediğini bu nedenle müvekkilinin cari hesap ve faturadan kaynaklı alacağının bulunduğunu ileri sürerek 18.304,04-TL alacağın 17/06/2013 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının aynı alacağa ilişkin olarak İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile takip başlattığını, itiraz üzerine dosyanın Küçükçekmece İcra Müdürlüğü’ne gönderildiğini, açılan itirazın iptali davasının Bakırköy 19. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce hukuki yarar yokluğundan red edildiğini ve kararın kesinleştiğini, taraflar arasında cari hesaba ilişkin bir mutabakat bulunmadığını, müvekkilinin sözleşme konusu malları teslim almaması nedeni ile borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. İlk Derec Mahkemesince; ”Davacı tarafından ibraz edilen mutabakat mektubu isimli belgenin incelenmesinde, ıslak imzalı olmadığı fotokopi olarak sunulduğu, 17/06/2013 tarihi itibari ile davalının 18.304,05 TL borcu bulunduğunun bildirildiği ancak davalı kaşesi ve imzanında fotokopi olduğu, aslının sunulmadığı davacı vekilinin de belge aslının ellerinde olmadığını beyan ettiği, Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davanın, ticari satımdan kaynaklanan alacağın tahsiline ilişkin olduğu, bu tür sözleşmelerde davacının ediminin sözleşme konusu malları sözleşmeye uygun şekilde davalıya teslimi, davalının edimi ise ücret ödeme borcu olduğundan, davacının malları teslim ettiğini usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerektiği, davacının sözleşme konusu malları davalıya teslim ettiğini kanıtlamayamadığı, ibraz edilen hesap mutabakatı isimli belge aslının sunulamadığı, şirketi temsil ve ilzama yetkili kişi tarafından imzalandığının kanıtlanmadığı, dava konusu alacağın miktarı itibari ile tanık dinletme olanağı bulunmadığı gibi, davacı tarafın munhasıran davalı defterlerine dayanmamış başkaca delil ileri sürmüş olması nedeniyle, davalının defterlerini ibraz etme yükümlülüğü bulunmadığı, bu durumda teslim olgusunun usulüne uygun yazılı delil ile kanıtlanması gerektiği, davacı tarafın açık şekilde yemin metnine dayanmadığı anlaşılmakla davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, cari hesap bakiyesi olan 18.304,04 TLnin avans faizi ile birlikte tahsili talebiyle açıldığını, davalı vekilinin 02.09.2014 tarihli cevap dilekçesinde müvekkil şirket ile arasındaki ticari ilişkinin varlığına ve içeriğine ve cari hesap özetine itiraz etmediğini, delil olarak sundukları mutabakat mektuplarının içeriğine altındaki imzaya ve faturalar içeriğindeki malların teslim alınmadığı itirazında bulunduğunu, 28.05.2015 tarihli dilekçesinde ise faksla davalı şirkete gönderilip yine faksla imzalanıp kaşelenerek gönderilen 31.12.2012 ile 17.06.2013 tarihli mutabakat mektubunun altında imzası bulunan davalı şirket çalışanlarının tanık olarak dinlenmesine itiraz ettiğini, müvekkilinin defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenerek davalı ile arasındaki ticari ilişkinin detaylarında; 2011 yılı bakiye alacağın 105.328,63 TL, 2012 yılı bakiye alacağın 34.286,02 TL, 2012 yılı bakiye alacağın 18.304,05 TL tespit edilerek iki tarafın karşılıklı işlem hacminin, müvekkilinin satış ve ödemeleri bakımından 413.593,91 TL, davalı şirket satış ve ödemeleri bakımından 395.289,86 TL olduğunun tespit edildiğini, Müvekkili şirketçe davalıya; 2011 yılında … sayı 658,43 TL, … sayı 19.373,24 TL , 2011 yılında … sayı 23.562,24 TL miktarlı toplam 43.593,91 TL tutarlı fatura kesildiğini, Davalının tüm faturalara konu malların teslim alınmadığı iddiasında bulunduğunu, bilirkişi ve mahkemenin fatura içeriğindeki malzemelerin, standart ticari mallar olmadığı, imal edilip montajı yapılan ürünler olduğu ve davalının tüm bu faturalara itiraz ederken her biri dayanakları ile defterlerinde mevcut ödemelerin 43.593,91 TL (Toplam Fatura Değeri) -18.304,05 TL (Bakiye Alacak Bedeli) = 25.289,86 TLlik kısmının da bu fatura bedelleri için yapıldığının ve ödeme yapılmakla esas olarak fatura içeriğindeki malların teslimine ilişkin itirazın yersizliğini görmek yerine, ispat yükünün tarafları üzerinde olmasından yararlanmak amacıyla kendi defter ve kayıtlarını sunmayıp mahkemeye usulen yaptığı itirazın dikkate almasının, Mutabakat mektuplarına çalışanlarınca imza attırıp sonra imzaya itiraz etmesinin Mutabakat mektupları faks dahi olsa 31.12.2012 tarihli mutabakat mektubunun üstünde gönderen faksa ait bilgilerin yer aldığı başlık kısmında, 09/01 2013 14:31 FAX … … ibareleri yer aldığından, bu ibarelerin faksın davalı … Şirketi’ne ait olan … numaralı hattan 09.01.2013 tarihinde saat 14:31de gönderildiği hususlarını gösterdiğinden ve bu şartlar altında mutabakat mektubu içerikli faks çıktılarının yazılı delil başlangıcı sayılarak, dinletmek istedikleri tanıkların dinlenmesi gerekirken dinlenmemesi, nedenleri ile yerel mahkeme kararı usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasına ve duruşma yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; davalı şirket ile arasındaki ticari satım ilişkisinden kaynaklı malın davalıya malı teslim edilmesine rağmen, keşide edilen fatura bedelini ödemediğininden, cari hesap ve faturadan kaynaklı 18.304,04-TL alacağın 17/06/2013 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ilişkindir. Mahkemece; davanın, ticari satımdan kaynaklanan alacağın tahsiline ilişkin olduğu, davacının ediminin sözleşme konusu malları sözleşmeye uygun şekilde davalıya teslimi, davalının ediminin ise ücret ödeme borcu olduğundan, davacının malları teslim ettiğini usulüne uygun delillerle kanıtlanması gerektiği, dosya kapsamındaki delil ve belgelerden davacının sözleşme konusu malları davalıya teslim ettiğini kanıtlamayamadığı, ibraz edilen hesap mutabakatı isimli belge aslının sunulamadığı, şirketi temsil ve ilzama yetkili kişi tarafından imzalandığının kanıtlanmadığı, dava konusu alacağın miktarı itibari ile tanık dinleme olanağı bulunmadığı gibi, davacı tarafın munhasıran davalı defterlerine dayanmadığı, başka deliller ileri sürmüş olması nedeniyle, davalının defterlerini ibraz etme yükümlülüğü bulunmadığı, bu durumda teslim olgusunun usulüne uygun yazılı delil ile kanıtlanması gerektiği, davacı tarafın açık şekilde yemin deliline dayanmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir. 1-Davacı tarafça alacağa dayanak olarak 19/12/2013 tarih ve … seri numaralı, 19.371,00 TL, 27/0/2011 tarihli … seri numaralı 658,43 TL ve 26/01/2012 tarih ve … seri numaralı 22.682,20TL tutarlı faturalar gösterilmiştir. Faturalar irsaliyeli fatura olmadığı gibi, faturalarda teslim edildiğine ilişkin şerh ve teslim alan imzasının bulunmadığı tespit edilmiştir. Alınan bilirkişi raporundan davacı tarafın 2011-2012-2013 yılı defterlerinin açılış kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun yaptırıldığı, tarafların ticari ilişkide cari hesap usulüne göre çalıştıkları, davacı defterlerine göre davacının 2011 yılı itibariyle davalıdan 105.328,63 TL, 2012 yılı sonu itibariyle 34.286,02 TL, 2013 yılı itibariyle 18.304,05 TL bakiye alacağının göründüğü, davalı tarafın defterlerini sunmadığı anlaşılmıştır. Davacı taraf, kendi defterlerinde yapılan 25.289,86 TL ödemenin, alacağa dayanak yaptığı 19/12/2013 tarih ve … seri numaralı, 19.371,00 TL, 27/0/2011 tarihli … seri numaralı 658,43 TL ve 26/01/2012 tarih ve … seri numaralı 22.682,20TL tutarlı faturalara ilişkin olduğu belirtilmiş ise de; bilirkişi raporunda tarafların cari hesap usulü çalıştıklarının belirtildiği, münhasıran iddia edilen faturalara ilişkin ödeme olduğu yönünde tespitin mevcut olmadığı görülmüştür. HMK 222/2. maddesi uyarınca ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış kayıtlarının yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerekir. 3.fıkraya göre, ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Davacı defterlerinin incelenmesi sonucu bilirkişi tarafından 18.304,05 TL alacağın varlığı ile açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı tespit edilmiş ise de ticari kayıtlara işlenen fatura irsaliyeli olmadığı için, teslim fatura içeriğine dahil olmadığından, fatura içeriği emtianın alıcıya teslim edildiğine dair irsaliyenin dayanak belgeleri arasında olması gerekip, davacı tarafça sunulan belgeler arasında olmadığından, dayanak belgeleri ile defter ve kayıtlar desteklenmediğinden, sahibi lehine delil niteliği taşımadığından, fatura içeriği emtianın teslimini ispat külfeti davacı taraftadır. Davacı taraf fatura içeriğinin montajlanan ürün niteliğinin bilirkişi ve mahkemece nazara alınmadığını ileri sürmüş ise de, yasalarımızda teslimin ispat şekli ve külfeti yönünden, fatura içeriği emtianın niteliğine ayrıcalık getirilmemiştir. Davalı tarafın teslimin yapılmadığı itirazı yasalardan doğan hakkı olup, yasal hakkını kullanan tarafın bu davranışında iyi niyetli olması asıldır. Aksini davacı tarafın kanıtlaması gerekir. Mahkemece de tarafların yasal itirazlarının dikkate alınması gerekir. Davacı tarafça itirazın kötü niyetli olduğu kanıtlanmadığından, davacı tarafın istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davacı taraf mutabakat mektubu faksının fotokopisini sunmuş, aslını ibraz edememiştir. Faks mutabakat metubu fotokopisinde şirket kaşesi ve imza olduğu, davalı şirket tarafından kaşe ve imzanın inkar edildiği tespit edilmiştir. Belgedeki kaşenin şirkete, imzanın davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili olan şirket yetkilisine veya vekiline ait olduğunu kanıtlamak davacı tarafa aittir. Dosya kapsamındaki SGK ve İTO kayıtlarından, davalı şirketi temsile yetkili kişinin … olduğu, Küçükçekmece SGK’nun 06/03/2017 havale tarihli yazı cevabında, davalı …dönem bordrolarının incelenmesi sonucu … ve … isimli çalışan bulunmadığının bildirildiği tespit edilmiştir. Sunulan belge, fotokopi olduğundan, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca faks üzerinde imza incelemesi yaptırılamayacağından, davalı tarafça da aslı ibraz edilmediğinden, kaşenin şirkete aidiyeti, imzaların davalı şirket yetkilisi veya vekiline ait olduğu kanıtlanmadığı gibi, davacı tarafın imzaların sahibi olduğunu iddia ettiği … ve …’nın davalı çalışanı olduğu ve imzaların … ve …’ya ait olduğu konusunda dosyada belge olmadığından, davacı vekilinin, davalı şirketin mutabakat mektuplarına çalışanlarına imza attırıp sonra da inkar etmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3-HMK 202 maddesinde;/(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir düzenlemesi mevcuttur. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca yazılı delil başlangıcı; yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış yazılı belge olup, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa, iddianın “tanık” dâhil her türlü delil ile kanıtlanabileceği kabul edilmiştir. Davacı taraf mutabakat mektubu faksının fotokopisini sunmuş, mahkemece 05/05/2015 tarihli oturumda 3 numaralı, 10/03/2016 tarihli oturumdaki 4. numaralı ara karar ile mutabakat aslının ibraz edilmesine karar verilmesine rağmen, aslını ibraz edememiştir. Faks mutabakat mektubu fotokopisinde şirket kaşesi ve imza olduğu, davalı şirket tarafından kaşe ve imzanın inkar edildiği tespit edilmiştir. Faks metinin ıslak imzalı aslının ibraz edilerek mutabakat metninin varlığını ve mutabakat metnindeki alacağın varlığını kanıtlamak HMK 190. maddesi uyarınca davacı tarafa aittir. Faks metninin yazılı delil başlangıcı kabul edilebilmesi için faks metnindeki kaşenin davalı şirkete, imzanın şirketi temsile yetkili …’e veya vekiline ait olması gerekip, davacı tarafça bu hususlar kanıtlanmadığından, yazılı delil başlangıcı niteliğinde olmadığından, yazılı delil başlangıcı olmadan tanık dinlenemeyeceğinden, mahkemece tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesinde usule aykırılık bulunmadığından, istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2017 tarih ve 2014/1119 E., 2017/796 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a ve 362/1-g maddeleri gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021