Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/580 E. 2021/1290 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/580 Esas
KARAR NO: 2021/1290
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24/10/2017
NUMARASI: 2015/1027 E. – 2017/1082 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı 23,10.2015 tarihli dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin … Ltd. Şirketi (birleşme sonucu … A.Ş unvanını almış) ile sözleşme imzalandığını, bu sözleşme ile müvekkilinin bir yıl boyunca sözleşme ekinde yer alan ürünleri karşılıklı olarak kabul edilen fiyat listesi kapsamında tedarik etme ve bedelini ödeme yükümlülüğü altına girdiğini,müvekkilinin edimini eksiksiz yerine getirdiğini, Sözleşmenin akdedildiği tarihten itibaren 6 ay süre ile tarafların karşılıklı yükümlülüklerini yerine getirmiş olsalar da daha sonra … şirketinin, … olarak bilinen davalı … A Ş tarafından satın alındığını ve müvekkiline hiçbir bildirim yapılmadan fiyatların yüksek olduğu iddia edilerek siparişlerin haksız bir şekilde durdurulduğunu ve fiyatların düşürülmesinin talep edildiğini, halbuki şirket birleşmesinden önce fiyatların karşılıklı olarak belirlendiğini, dolayısıyla da bu fiyatların davalı … bağlayacağını, Müvekkilinin 14,07,2014 tarihinde bir yıl süreyle yapılan sözleşmeye güvenle toplam 50.000 TL giriş ücreti adı altında ve ayrıca sözleşme konusu ürünlerin mağazalarda tanıtım ve satışı için talep edilen 2 personel için 12 ay boyunca aylık 2.518 TL olmak üzere toplam 80.216 TL ödediğini, ancak siparişlerin haksız ve dayanaksız olarak 6,ayda durdurulduğu için yatırımların boşa gittiğini, Müvekkilinin satış yapabilmek amacıyla ödemiş olduğu giriş bedelini ve yaptığı harcamaları davalının iade etmediğini, davalının sözleşmeyi haksız olarak ihlal etmesi sonucu müvekkilinin satış yapmasının engellendiğini, bu nedenle zarara uğratıldığını öne sürerek, müvekkilinin uğradığı zarar karşılığının, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 15.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; Dava konusu sözleşmenin ani edimli bir sözleşme olması nedeniyle müvekkili yönünden sözleşmeye aykırı bir durumun söz konusu olmadığını, sürekli borç ilişkisinin bulunmadığını, bu nedenle müvekkil tarafından uzun süre sipariş verilmemesinin sözleşmeye aykırı bir durum arz etmediğini, zaten sözleşmede sipariş sayısına ilişkin bir düzenlemenin de olmadığını, davacının beyan ettiği 50.000 TL giriş ücretinden olan menfaatin 2014 Aralık ayına kadar verilen siparişlerle fazlasıyla karşılandığını, istihdam edilen 2 personelin başka görevlerde çalışıp çalışmadığının da bilinmediğini, kaldı ki müvekkilinin, sözleşme devam ederken yeni siparişlerde bulunmak için davacı tarafla görüşülerek fiyatların revize edilmesi teklifinde bulunulduğunu, ancak davacının uzlaşımcı bir yaklaşım göstermediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince;” Davalının Aralık/2014 tarihinden sonra davacıdan mal alımını durduğu, mal alımını durdurmasına gerekçe olarak ise fiyatların yükseklmesini gösterdiği, fiyatların sözleşme ile tespit edilmiş olması nedeniyle, davalının sonradan fiyat düşürülmesini isteme hakkına sahip olmadığı, davalının sözleşmeye aykırı olarak mal alımını durdurması ile sözleşmeyi haksız olarak feshettiği, Davacının, sözleşmenin 11.3.a maddesi uyarınca yapmış olduğu 50.000,00 TL ödemeyi sözleşmenin bir yıl boyunca uygulanacağı yönünde haklı güven ve inancıyla yaptığı, sözleşmenin süresinden önce fiilen haksız olarak sonlandırılması nedeniyle sözleşmenin sona erdiği Aralık 2014 tarihinden sözleşmenin sona ermesi gerektiği 14.07.2015 tarihi arasına tekabül eden kısmının davacıya iade edilmesi gerektiği, yapılan hesaplamaya göre davacının 26.712,32 TL’yi talebe hak kazandığı, Davacının ayrıca, akdi ilişkinin süresinden önce feshinden dolayı 4.518,00 TL kar kaybının bulunduğu, sözleşmenin haksız olarak feshinden dolayı davalının bu bedeli davacıya ödemesi gerektiği, Davalı her ne kadar, davalı için iki işçi tahsis ettiğini, bu işçilere ödenen ücretlerinin davalıdan tahsilini talep etmiş ise de, sözleşmenin 14.07.2014 tarihinde kurulduğu, işçilerin ise Ocak – Temmuz 2015 tarihleri arasındaki dönem için istihdam edildiği, davacının bu işçileri davalı için istihdam ettiği hususunda bir delil bulunmadığı, bu nedenle davacının bu talebin de yerinde olmadığı, Her ne kadar davacı tarafça 15.000,00 TL’ye dava tarihinden ıslah tarihine kadar faiz işletilerek, faiz miktarı da ıslahla arttırılan bedele eklenmiş ve ıslah ile arttırılan bedele de ıslah tarihinden itibaren faiz uygulanması talep edilmiş ise de, olayda faize faiz uygulanmasını gerektiren şartların oluşmadığı, 15.000,00 TL’ye sadece dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanabileceği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulübe, 31.230,32 TL’nin 15.000,00 TL’sinin dava tarihi olan 23/10/2015 tarihinden itibaren, 16.230,32 TL’sinin ıslah tarihi olan 30/05/2017 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine.” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davacının dava ve ıslah dilekçesinde, tüm maddi zararlarının karşılanmasını talep ettiğini, bu zararların; Başlangıçta davalıya ödenen yatırım bedeli, Sözleş süresi sonuna kadar 2 personele boşuna ödenen ücretler, Sözleşme süresi sonuna kadar uğradığı kazanç kaybı olduğunu, Bilirkişi heyetinin, ilk raporunda davacı Şirketin sözleşmeye isitinaden işe aldığı 2 personele ödenenen 6 aylık ücretlerin de zarar kapsamında olduğunu tespit ve beyan ettiğini, ancak ek raporda bu kez kazanç kaybı hesaplanırken işçilere ödenenen ücretlerin talep edilmeyeceğine dair tespitte bulunduğunu, Sözleşmeye bağlı olarak işe alınan 2 personele sözleşme sonrasında da ödenen ücretlere yönelik taleplerin kar mahrumiyeti kapsamında yer aldığı ve kar mahrumiyeti talep edilmişse bu ücretlerin istenemeyeceğine dair bilirkişi heyeti tespitinin, hem mantık kurallarına, ticari uygulamalara hem de hukuk normlarına aykırı olduğunu, davalı şirket’in haksız şekilde sözleşmeyi feshi üzerine davacının satış yapamadığını, satış yapamamakla birlikte bu 2 personele de ücret ödemeye devam ettiğini, İlk Derece Mahkemesinin 2 personel için yapılan masrafları hüküm altına almamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın bu yönden kaldırılmasına, taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Dosyaya rapor sunan bilirkişilerin kanuni hudutlarını aşarak hukuki yorum ve kanaatlerde bulunduğunu, mahkemenin yerine geçer nitelikte hareket ettiğini, iddia ve savunmaların genişletilmesi/değiştirilmesi yasağı ve talep ile bağlılık ilkeleri ortada iken, dava dilekçesinde yer verilmeyen “kar mahrumiyeti”, “faiz” vb. sözde zarar kalemlerinin hesaplandığını, hiçbir taleple bağlantılı olmaksızın yanlış yöntemler kullanılmak suretiyle yapılan bu hesaplamaların usul hukukuna tamamen aykırı şekilde “iddiaların genişletilmesi” için gerekçe yapıldığını, davacı yanca talep edilen 15.000,00 TL tutarındaki maddi tazminat talebiyle bağlantılı olarak ne “faiz” ne de “kar mahrumiyeti” talep edilmediğini, Sözleşme ile tespit edilen 50.000,00 TL’lik mağaza giriş bedelinin, ürünlerin mağazalarda satılması için ödenen kira bedeli nev’inden bir ücret değil, perakende sektöründe örnekleri çokça görülen ve davacı şirketin adının, tüm yurt sathında büyük bir saygınlık ve güven uyandıran “ebebek” mağazası (hellobaby) altında yer alması nedeniyle elde ettiği görünürlük ve reklam karşılığında alınan bir bedel olduğunu, ancak bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda, bu ödemenin yatırım bedeli olduğu yönünde bir tespit yapıldığını, bu yöndeki Mahkeme kararının da hukuka aykırı olduğunu, Davacı şirket ile 14.07.2014 tarihli olarak akdedilen uyuşmazlık konusu sözleşmede; mütemadiyen ve belirli miktarda mal sipariş etme yükümlülüğü bulunmamakta olup işbu sözleşmenin taraflar arasında gerçekleşecek alımları bir çerçeveye almak ve uygulanacak yöntemi düzenlemek maksadıyla imzalandığını, davacı ile akdedilen 14.07.2014 tarihli sözleşmede hiçbir şekilde sürekli olarak mal sipariş edileceği ve alınacağına ilişkin bir hüküm ve/veya taahhüt yer almadığını, hal böyle iken, bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen raporda yer alan ve daha sonradan mahkemenin gerekçesini oluşturan, “sözleşmenin davalı tarafından zımnen feshedildiği” varsayımına göre inceleme yapılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, Kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için, açık veya müphem belirli bir miktarda sipariş verme yükümlülüğünün bulunduğu mütalaa edilse dahi sözleşmenin imza tarihinden itibaren davacı şirkete yüklü miktarda siparişler verildiğini, İlk derece mahkemesinin istisnasız kabul ettiği bilirkişi görüşüne itibar edilmesi halinde hayli çarpık bir tablo ile karşı karşıya kalınacağını, davacıya daha önce ödenen sipariş tutarı göz önünde bulundurulduğunda, davacı tarafın sözleşmeden beklediği menfaatin çok daha fazlasını sağladığını, Davalı müvekkilin, siparişte bulunmadığı yönündeki gerçeğe aykırı gerekçe ile taraflar arasındaki akdi zımnen feshettiği yönündeki yorumun hiçbir şekilde hukuka uygun olmadığını, tacirler arasındaki feshe ilişkin ihbar ve/veya ihtarların TTK’nın 18/3.maddesinde belirtilen şekilde yapılması gerektiğini, feshin zımnen yapılmasının mümkün olmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın davalı lehine kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında düzenlenen 14.07.2014 tarihli “Mal Alım Sözleşmesi”nin feshinden kaynaklı zararın tazminine yöneliktir. Davacı ile davalıyla birleşen dava dışı şirket arasında 14.07.2014 tarihli “Mal Alım Sözleşmesi” düzenlendiği, sözleşmede davacı şirketin satıcı, davalı şirketin ise alıcı olarak tanımlandığı, sözleşmenin konusunu ise, sözleşmenin ekinde belirtilen ürünlerin bayi fiyatları üzerinden davacı tarafından davalıya tedarikinin sağlanması hususunun oluşturduğu, sözleşme süresinin bir yıl olduğu, sözleşmenin 11.3.a no’lu maddesi gereğince davacı tarafından davalıya 50.000,00 TL ödeme yapıldığı hususları sabit olup, ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucu dosyaya sunulan denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, davalının davacıdan mal alımı yapmamış olması ve davalı tarafından keşide edilen ihtarname içeriği dikkate alındığında, sözleşmenin davalı tarafça haklı bir sebep olmaksızın feshedildiğinin kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır. Dava dilekçesi incelendiğinde, giriş ücreti ve istihdam edilen 2 işçiye ödenen ücretler ile ”davalı sözleşmeden kaynaklanan edimini gereği gibi ifa etseydi davacının malvarlığının bulunacağı durumdan kaynaklanan zararın” tazmininin talep edildiği, dolayısıyla kâr mahrumiyetinin de talep edildiğinin kabulü gerektiği aksi yöndeki davalı istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davacının, sözleşmenin 11.3.a maddesi uyarınca yapmış olduğu 50.000,00 TL ödemeyi sözleşmenin bir yıl boyunca uygulanacağı yönünde haklı güven ve inancıyla yaptığı, sözleşmenin süresinden önce fiilen haksız olarak sonlandırılması sebebiyle sözleşmenin sona erdiği Aralık 2014 tarihinden sözleşmenin sona ermesi gerektiği 14.07.2015 tarihi arasına tekabül eden kısmının davacıya iade edilmesi gerektiği, buna göre yapılan hesaplamaya göre davacının 26.712,32 TL’yi talep edebileceği, davacının ayrıca, denetime elverişli bilirkişi raporuna göre akdi ilişkinin süresinden önce feshinden dolayı 4.518,00 TL kâr kaybının bulunduğu, sözleşmenin haksız olarak feshinden kaynaklı olarak davalının bu bedeli de davacıya ödemesi gerektiği, ancak davacı yanca istihdam ettirildiği iddia olunan işçilere ilişkin olarak sözleşmenin 14.07.2014 tarihinde kurulduğu, işçilerin ise Ocak – Temmuz 2015 tarihleri arasındaki dönem için istihdam edildiği, davacının bu işçileri davalı için istihdam ettiği hususunda dosyaya yansıyan bir delil bulunmadığı, dolayısıyla davacının bu talebinin yerinde olmadığı şeklindeki Mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı görülmüştür. Ancak, dava dilekçesinde 15.000,00 TL tutarındaki talep için faiz talep edilmemiş olmasına rağmen, Mahkemece verilen kararda dava tarihinden itibaren bu tutara faiz işletilmesine karar verilmesinin hatalı olduğu yönündeki davalı istinaf sebebi incelendiğinde; Davacının dava dilekçesinde talep etmiş olduğu 15.000,00 TL alacak için faiz talebinde bulunmadığı gibi ıslah dilekçesinde de bu yönde bir talebinin bulunmadığı, fakat Mahkemece taleple bağlılık ilkesi gözetilmeden bu tutara dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verildiği, ancak yapılan yanlışlığın yeniden yargılamayı gerektirmediği kanaatine varılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, hükmün belirtilen bu sebeple düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine dair karar vermek gerekmiştir. Açıklanan hususlar gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun belirtilen sebeplerle 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine gereğince kısmen kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, belirtilen husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2017 tarih ve 2015/1027 E. 2017/1082 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine uyarınca KISMEN KABULÜ ile, 24/10/2017 tarih ve 2015/1027 E. 2017/1082 K. sayılı kararının kaldırılmasına, belirtilen husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HÜKMÜN DÜZELTİLEREK yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile 31.230,32 TL tazminatın, 16.230,32 TL’lik kısmına ıslah tarihi olan 30/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.133,34 TL nispi harcın peşin alınan 256,17 TL ve 503,02 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 759,19 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 1. 374,15 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan peşin ve ıslah harcı, posta ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.799,60 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre hesaplanan 1.966,71 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 4.684,55 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’nin 13/(1). maddesine göre, 4.080,00 TL (reddedilen miktar yönünden) maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; Davalı yönünden; 5-a)- Davalının istinaf talebi kısmen kabul edildiğinden yatırmış olduğu istinaf peşin karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davalıya iadesine, 5-b)- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan 85,70 TL başvurma harcı ve 31,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 117,20 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5-c)- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-d)- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Davacı yönünden; 5-e)- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 185,50 TL harçtan mahsubuyla fazla yatırılan 126.20 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, 5-f)- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5-g)- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-h)- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/11/2021