Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/578 E. 2021/1287 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO : 2020/578
KARAR NO : 2021/1287
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2017
NUMARASI : 2015/50 E.- 2017/699 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçeside; Müvekkili … Bankası A.Ş. Nişantaşı Şubesi ile … Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan 01.05.2006 tarihli Genel Nakdi Kredi Sözleşmesi uyarınca adı geçen firmaya muhtelif krediler kullandırıldığını, davalı … anılan sözleşmeyi müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borçlu firmanın Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine, borcu muaccel hale geldiğini, borcun ödenmemesi üzerine Beyoğlu Noterliğinin 22/10/2008 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edildiği, ancak davalı/borçluların her hangi bir ödeme yapmadıklarını, bunun üzerine dava dışı ….San. Tic. Ltd. Şti. ve … ile birlikte davalı/borçlu hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … (yeni …) Esas sayılı dosyasından “Haciz Yoluyla” icra takibi başbaşlatıldığını, borçlulardan …’e ödeme emri ilanen tebliğ edilmiş ise de adı geçen tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından ilanen yapılan tebligatın usulüz olduğu belirterek İstanbul 15. icra Hukuk Mahkemesinin 2013/939 E sayılı dosyasından şikâyette bulunulduğunu, yapılan yargılama neticesinde söz konusu itirazın haklı bulunmayarak yerel mahkeme tarafından davanın reddine karar verildiği, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2014/11596 E. ve 2014/13954 K. sayılı kararında ”Tebligat Kanıınu’nun 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı, Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. O halde mahkemece şikâyetin kabulü ile 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32.Maddesi de gözetilerek tebligat tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi ” gerekçesiyle bahsi geçen kararın bozulduğunu, daha sonra, İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/939 E. (yeni 2014/804 E.) sayılı dosyasından Yargıtay kararı doğrultusunda kefilin tebliğe muttali olduğunu bildirdiği tarih (27.09.2013) tebliğ tarihi olarak kabul edildiğini, bu itibarla, borçlu tarafından 30.09.2013 tarihinde icra dosyasına yapılan itirazın geçerli hale geldiğini,davalı takibe haksız yere itiraz ettiğinden icra takibine devam edilebilmesi için bu davanın açılması zorunluluğu doğduğunu, davalının imza itirazının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı vekili dilekçe ile 06.03.2014 tarihinde müvekkil bankaya başvurularak 10.000,00,-TL ödeme yapması kaydıyla kefaletten ibra edilmesine ilişkin teklifte bulunulduğunu, davalının, imzanın sahteliği iddiasında samimi olsa idi müvekkili Bankaya ödeme teklifinde bulunmayacağının açık olduğunu, davalı/borçlunun borca, faizine ve fer “ilerine itirazı yerinde olmadığını beyan ederek, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından yürütülen icra takibine yönelik itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takip tutarının % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemeye mahkûm edilmesi ne, icra ve yargılama masrafları ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; Takip dayanağı 01.05.2006 Tarihli Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, Kredi sözleşmelerinde imzaların bizzat banka görevlileri tarafından huzurda alınması gerektiğinden ve imza müvekkiline ait olmadığından kredi sözleşmesinin verildiği Türkiye iş Bankasının Nişantaşı Şubesi yetkilileri ve dava dışı şirketin yetkilisi … hakkında TCK 207. Maddesi gereğince Özel Belgede sahtecilik suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, Müvekkilinin 21.12.2006 tarihinde şirket ortaklığından ayrılmış olduğunu, Müvekkilinin Değeri 1 trilyonu aşan taşınmazına ilişkin satış gün belirlenmiş olması ve usulsüz tebligata ilişkin itirazımızın reddedilmiş olması nedeni ile davacı bankaya uzlaşma teklif ettiğini ve teklifinde ” hiçbir şekilde borcu ve kredi sözleşmesindeki imzayı kabul anlamına gelmemek üzere; Müvekkilinin hiçbir kusuru bulunmamasına rağmen sadece bankanın basiretsiz davranması nedeni ile sahte imza ile yaratılan kefalet kaydına dayalı olarak icra tehdidi altında bırakılmış olup, müvekkilinin sadece anapara borcu olan 10.000,00,- TL yi ödeyerek müvekkil hakkında yapılan icra takibi dolayısı ile ibra edilmesine karar verilmesini talep” ettiğini, davacının iddia ettiği gibi imzayı ve borcu kabul ettikleri için uzlaşma talep edilmediğini bildirerek davanın reddine, davacının % 20 den aşağı olmamak üzere TTK hükümleri gereği basiretsiz ve özensiz davrandığından kötü niyet tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; ”Davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu … Ltd. Arasında 01/05/2006 tarihinde 10.000TL limitli genel nakti ve gayri nakti kredi sözleşmesi akdedildiği, …’in bu sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzaladığı, davacı banka tarafından 22/10/2008 tarihinde hesabın kat edildiği, Beyoğlu 22. Noterliğinin 22/10/2008 ve 24665 yevmiye sayılı hesap kat ihtarının davalıya tebliğ edilemediği, davalının takip tarihi 05/03/2009 tarihi itibari ile temerrüde düştüğü, kefalet limitinin 10.000 TL olarak belirlendiği, GKS nin 71. Maddesinde de temerrüt halinde bankaca borçlu cari hesap şeklinde çalıştırılan kredilere uygulanan en yüksek cari faiz oranının iki katı oranında gecikme faizi uygulanacağının kararlaştırıldığı, cari hesap şeklinde çalıştırılan kredilere uygulanan en yüksek cari faizin % 40 olarak bildirildiği bunun iki katı olan % 80 oranının temerrüt faizi olarak uygulanması gerektiği, davalı tarafından kefalet imzasına itiraz edildiği, mahkememizce aldırılan Adli tıp Kurumu Başkanlığı raporu ve bir grafolog bilirkişiden alınan raporlardan kefalet imzasının davalı …’in eli ürünü olduğunun tespit edildiği, her nekadar CBS ce yapılan soruşturma dosyasına ibraz edilen tek kişilik grafolog incelemesine dayalı raporda; GKS deki imzanın …’in eli ürünü olmadığı tespit edilmiş isede ceza soruşturmasında alınan raporun mahkemeyi bağlamayacağı, mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu raporu ve Grafolog raporlarından GKS deki imzanın …’in eli ürünü olduğu tespit edildiğinden bu raporlara üstünlük tanınması gerektiği, dava dışı kredi borçlusunun hesabın kat edildiği tarih itibari ile 10.928,80-TL, takip tarihi itiari ile de 12.637,34-TL davacı bankaya borçlu bulunduğu, davalı kefilin icra takip tarihinden önce temerrüde düşürülmediği, kefilin asıl borçlunun borç miktarı olan 10.928,80-TL ve hesap kat tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faiz, temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar temerrüt faizinden ve ferrilerinden kefaret limiti kadarından sorumlu olduğu, temerrüde düşmüş olduğu icra takip tarihinden itibaren ise kefilin kendi temerüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu tutulması gerektiği (Yargıtay 19 HD nin 2016/6502 Esas 2016/16085 Karar Sayılı 21/12/2016 tarihli ilamı da bu yöndedir.) kefilin kefalet limitinin gayrin nakti alacakların depo talebini de kapsadığı, kefalet limitini aşacak şekilde depo kararı verilemeyeceği, davalı kefilin kefalet miktarınca sorumlu olduğu 10.000-TL ye temerrüt tarihi olan 05/03/2009 tarihinden itibaren %80 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV uygulanması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak taraflarca belirlenebilir mahiyette bulunan likit alacak miktarına kötü niyetli olarak itiraz edildiğinden, kabul edilen toplam alacak miktarı üzerinden % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, gayri nakit alacaklar yönünden depo talebine ilişkin davanın reddine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Davaya konu kredi sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, buna ilişkin itirazlarının dikkate alınmaksızın ve bu hususta alınan raporlardaki çelişkiler giderilmeksizin hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2013/163998 Sor. numaralı dosyasından (İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi 2011/264 esas dosyası ile birleşirilen 2016/241 e. sayılı dosyasının içinde mevcuttur ) alınan ve Mahkemeye de sunulan 15/05/2016 tarihli bilirkişi raporuyla, 01/05/2006 tarihli Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesindeki imzanın davalı …’in el ürünü olmadığı sonucuna varıldığını, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için dosyanın Ulusa Kriminal Büro’ ya tevdiinin talep edildiğini, ancak bu talep hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin ve dolayısıyla raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeksizin karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Kredinin kullanıldığı tarihte müvekkilinin şirket ortağı olmadığını, müvekkilinin 2006 yılında şirketten ayrıldığını, , kredinin ise 2008 yılında kullanıldığını, bankanın basiretli tacir olarak hareket etmediğini, … Bankası Nişantaşı Şubesi yetkilisi … hakkında özel belgede sahtecilikten suç duyurusunda bulunulmuş olup, İst. 6. Ağır Ceza Mahkemesi 2016/241 e. sayılı dosyadan başlatılan kovuşturmanın İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi 2011/264 e. sayılı dosyasıyla birleştirildiğini, bu dosyanın derdest olduğunu, Müvekkilinin ancak ve ancak kefalet limiti miktarından sorumlu olduğunu, somut olayda temerrüt şartlarının gerçekleşmediğini, kat ihtarının tebliğ edilmediğini, Müvekkili faizden sorumlu tutulacaksa dahi ödeme emrinin tebliğ edildiği 27.06.2013 tarihinden itibaren faizden sorumlu tutulması lazım iken , yerel mahkemece takip tarihinden itibaren faizden sorumlu tutulmasının usule ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemece takip tarihinden itibaren ana paraya faiz yürütülmesinin hatalı olduğunu,Alacağın likit ve belirlenebilir olmadığını, bu nedenle müvekkili aleyhine ve kabul edilen miktar üzerinden hükmedilen bu tazminatın haksız olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, dava dışı şirket ile davacı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine müteselsil kefil olan davalı hakkında başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Davalı sözleşmedeki imzayı inkar etmiştir. Dosyaya sunulan denetime elverişli 12.04.2017 tarihli Adli Tıp Kurumuna ait rapor ile 24.11.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre, sözleşme üzerindeki imzanın davalının eli ürünü olduğunun sabit olduğu, her ne kadar konuya ilişkin olarak İstanbul CBS’nın 2013/163998 soruşturma sayılı dosyasına sunulan raporda söz konusu imzanın davalı eli ürünü olmadığı yönünde tespitte bulunulmuş ise de, bu raporun 12.04.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna üstün tutulamayacağı, dolayısıyla sözleşmedeki imzanın davalıya ait olduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür.Diğer yandan davalıya usulüne uygun bir kat ihtarı tebliğ edilmemiş olması nedeniyle takip tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edilmesinde ve % 80 oranındaki temerrüt faizi oranının sözleşmede kararlaştırılmış olması nedeniyle temerrüt tarihinden itibaren faiz olarak bu oranın uygulanmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.Ayrıca davalının şirketten ayrılmış olması, sözleşmedeki imzadan kaynaklanan kefil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağından bu yöndeki istinaf başvuru sebebi de yerinde görülmemiştir.Son olarak, alacağın likit olması, borçlunun itirazında haksız olması hususları dikkate alınarak davalı aleyhine hüküm altına alınan alacağın % 20’si oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesi yerinde görülmüştür.Açıklanan nedenlerle, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2017 tarih ve 2015/50 E.- 2017/699 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalıdan alınması gerekli 683,10 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 171,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 512,10 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5-Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/11/2021