Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/576 E. 2021/1261 K. 01.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO : 2020/576
KARAR NO : 2021/1261
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/09/2017
NUMARASI : 2016/915 E. – 2017/829 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; Ticari hesapta kayıtlı faturalar ve muhtevası malların davalıya teslim edildiğini, davalının herhangi bir itirazının olmadığını, borç ödenmediğinden Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptaline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin davacıdan hiç bir şekilde mal ve hizmet almadığını, ne cari hesaplarda ne de defteri-i kebirde böyle bir fatura kaydının bulunmadığını, ayrıca davacının sunmuş olduğu faturalarda da herhangi bir imza ve kaşe bulunmadığını beyanla davanın reddine, davacının % 20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Somut olayda ihtilaf, davacı defterlerinde kayıtlı olan 06.02.2015 tarih … nolu 20.319,60 TL tutarlı ve 27.02.2015 tarih … nolu 28.679,38 TL tutarlı irsaliyeli faturalarda yazılı malların davalıya teslim edilip edilmediği noktasındadır. Davalı vekili cevap dilekçesinde müvekkilinin davacıdan söz konusu faturalarda yazılı mal-hizmeti almadığını savunmuştur. Dolayısıyla teslim hususunu ispat yükü davacıya aittir. Söz konusu irsaliyeli faturalar davacı defterlerinde kayıtlı ise de irsaliyeli faturaların teslim alan kısmında isim ve imza bulunmamaktadır.Davacı irsaliyeli faturalarda yazılı mal-hizmeti davalıya teslim ettiklerini ispatlayacak yazılı delillerini sunamadığı gibi yemin deliline de dayanmamıştır. Böylelikle davacı teslim hususunu ispatlayamadığından davanın reddine; davacının takipte haksız ve kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin de reddine” karar verilmiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; -Davacının davalı ile ticari ilişkisinin bulunduğunu, cari hesaba dayalı olarak davalının 06.02.2015 ve 27.02.2015 tarihli faturaları ödemediğini, icra takibine itiraz ettiğini, davalı vekiline ticari defter ve kayıtlarını sunması için Mahkemece süre verildiğini, ancak ticari defterlerini sunmadığını, vergi dairesinden gelen cevapta, davalının BA/ BS beyan mükellefiyetinin bulunmadığı, tutmakla yükümlü bulunduğu defterlere ait kaydın mevcut olmadığının bildirildiğini, ancak davacının 2015 Şubat ayı içinde davalıya kestiği 5 adet fatura kaydı ile davalının tahakkuk ve mahsup KDV bilgilerinin mevcut olduğunu, Davalının KDV mahsubundan davacı faturalarında tahakkuk eden KDV yi ödemesi gereken KDV ye mahsup ettiği, davacı faturalarının davalı defterlerine kaydının yapıldığının bu şekilde anlaşılmakta olduğunu,-Davalının 5 adet faturada imza bulunmamasına rağmen imzasız 3 faturayı kabul ettiğini, diğer 2 faturanın da imzasız kabul edildiği yolunda teamül haline geldiğini, tacirin diğer tarafa teslimi olmadan fatura düzenlemesi, defterlerine kaydı, tahakkuk ettirdiği KDV’yi ödemesinin, ticaretin gerçeklerine, hayatın olağan akışına da uygun olmadığını, davalının kötü niyetli olduğunu,-Davalının ticaret sicil ve vergi kayıtlarına göre tacir olduğunu ancak bunun Mahkemece değerlendirilmediğini, göreve dair karar verilip, taraflara tefhim ve tutanağa yazılmamış olması sebebiyle görev konusunun karara bağlanmamış olduğunu askıda kaldığını, davalının esnaf veya tacir olduğunun tespiti ile asliye hukuk veya ticaret mahkemesinin görevli olup olmadığı yolundaki karar verilmesinin zorunlu olmasının sebebi HMK 222/5 maddesinin uygulanmasında önemli hale geldiğini, davalının esnaf veya tacir olduğu yolunda mahkemece araştırma yapıldığını ancak karara bağlanmadığını,-Davalının ihtara rağmen ticari defterlerini ibraz etmemesinin bir müeyyidesi olması ve kararda gösterilmesi gerektiğini ancak Mahkeme kararında bu yolda bir tespit yapılmadığını ihtarın sonuçsuz kaldığını, mahkemece değerlendirilmediğini,-Davanın açıldığı, delil listesinin verildiği tarihlerde davacı delilleri arasında sair yasal deliller gösterildiğini, açıkça yazılı olmamakla birlikte sair deliller ibaresinin yemin delilini de kapsadığını tüm nedenlerle kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Somut olayda, davacı şirket olup, davacının da tacir kaydının bildirilmiş olduğu görülmekle ayrıca tutmakla yükümlü olduğu defterlerin bildirilmesine gerek olmadığı, gelirinin esnaf sınırı üzerinde olan gerçek kişi tacir niteliğinde olduğu görülmektedir. Buna göre her iki tarafı tacir ve ticari işletmesiyle ilgili olan eldeki davaya ilişkin ticari dava olan uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesince ticaret mahkemesi sıfatıyla davanın görülüp karara bağlanmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 Sayılı HMK’nın 219. (1086 sayılı HUMK’nın 326.) maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK’nın 222/5. (6762 sayılı TTK’nın 83/2.) maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK’nın m. 220 (HUMK’nın 330.) maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK’nın 220. (HUMK’nın 332.) maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nın 220. (HUMK’nın 332.) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK m. 220. madde (HUMK’nın 330 ve sonraki maddeleri) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 82.) maddesindeki hüküm, “I Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 64. (6762 sayılı TTK’nın 69. vd.) maddeleri uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK. m. 222/4, 6762 sayılı TTK’nın 84,8). Bu madde hükümleri dikkate alınarak yapılan açıklamada, davacı her ne kadar davalının ihtara rağmen ticari defter ve kayıtları sunmadığına yönelik istinaf isteminde bulunmuş ise de, davacının salt davalı tarafın ticari ve defterlerine dayanmaması nedeniyle ispat yükünün kendi üzerinde olduğu dikkate alınarak verilen hükümde usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır.Davacı faturaların imzasız kabul edilmesi sebebiyle taraflar arasında ticari teamül bulunduğu konusunda istinaf isteminde bulunmuş ise de, ticari teamül olabilmesi için taraflara arasında uzun süren ticari ilişkilerin bulunması gerektiği, sadece 5 fatura üzerinden ticari teamül hususunun değerlendirme konusu yapılamayacağı anlaşılmakla istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.Yemin delili 6100 Sayılı HMK’nın 225 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması sebebiyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez. Ancak iddia veya savunmasını ispat edemeyen tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılabilmesi için açıkça yemin deliline dayanılmış olması da gerekir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 03.03.2017 T. 2015/2 E. 2017/1 K. sayılı kararı gereğince açıkça yemin deliline dayanılmamış ise, dilekçede yer alan sair deliller gibi bir ibare yemin deliline dayanıldığı anlamına gelmez. Dava dilekçesinin deliller bölümünde açıkça yemin deliline dayanılmamış ise de “ilgili tüm deliller” denildiği ve davanın 1086 sayılı HUMK.un yürürlüğü döneminde açılmadığı, bu sebeple 6100 Sayılı HMK uyarınca açıkça yemin deliline dayanılması gerektiği davacı yanın istinaf başvurusunun bu sebeple de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan sebepler ve tüm dosya içeriğine göre, ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında ve değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/09/2017 tarih ve 2016/915 E., 2017/829 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/11/2021