Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/575 E. 2021/1250 K. 01.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO : 2020/575
KARAR NO : 2021/1250
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 01/11/2017
NUMARASI : 2015/43 E. – 2017/942 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı banka vekili dilekçesinde özetle; Müvekkil bankanın Rahmanlar/İstanbul Şubesi ile davalı asıl borçlu … San. Tic. Ltd. Şti. firması arasında imzalanan … Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden asıl borçluya kredi kullandırılmış olduğunu, diğer davalılar … San. Ve Tic. Ltd. Şti. ve …’ın kredi sözleşmelerini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalamış olup borçtan sorumlu bulunduğunu, Kredi borçlarının ödenmemesi üzerine Kartal … Noterliği’nin 15/09/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihbarnamesi keşide edilerek borcun ödenmesinin istenildiğini, borcun ödenmesi üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile alacağın tahsili için ilamsız icra takibi yapıldığını, yapılan icra takibinde borçlular tarafından borca itiraz edilmesi nedeniyle işbu davayı açma zorunluluğu doğduğu belirtilerek fazlaya dair hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla itirazın iptaline takibin devamına davalı borçluların takip tutarı alacak üzerinden icra inkar tazminatına mahkum edilmesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talebinde bulunulduğu görülmüştür.Davalı vekili dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin alacaklı görülen bankaya karşı takip ve talep edilen borcu bulunmadığını takip alacaklısının banka alacakları için verilmiş ipotekler bulunmakta olup bu ipoteklerin paraya çevrilmeden kefilleri icraya vermesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu hesap ayrıntısı hesabın niteliği ve dayanak belgelerinin borçlulara tebliğ edilmediğini haksız ve yasal dayanaktan yoksun icra takibine yetkiliye borcun tamamına faiz ve faiz oranına itiraz ediyoruz şeklinde beyan ve itiraz ile takibin durdurulması talebinde bulunulmuştur. Davacı bankanın dava dışı borçlardan işbu alacakları için ipotekleri bulunduğunu ipotekler paraya çevrilmeden kefil hakkında icra takibi yapılmasının haksız ve yasal gerekçeden yoksun olduğunu TBK.’nun 584 maddesi gereğince kefil …’ın eşinin kefaletinin alınması mükellefiyetine uyulmaması nedeniyle kefilin kefalet imzasının gereksiz bulunduğunun kefil …’ın şirket ortağı ve yöneticisi olmadığının bu nedenle 27/12/2016 tarih ve 5570 sayılı Kanun ile TBK’nun da yapılan değişiklikle şirket ortak ve yöneticilerine tanınan eşin imzasının alınmaması muafiyetinden de muaf tutulması gerektiğini kefilin kendi işletmesiyle ilgili kefalet imzası vermediğini dava dışı asıl borçlu Karbosa şirketi için kefalet vermiş bulunduğunu uygulanan temerrüt faiz oranının TBK 120 maddesi gereğince ticari temerrüt faiz oranı olan % 10,50 oranının % 100 fazlasının aşmaması gerektiğini yılık % 39 temerrüt faiz oranını yasal gerekçeden yoksun bulunduğunu beyanla davaya cevaplarının kabulüyle açıklanan nedenlerle davanın reddine yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesini karar verilmesini talep edildiği görülmektedir.İlk derece mahkemesince; “Davalılardan … eşinin muvafakat imzasının alınmadan sözleşmeyi kefalet sıfatı ile imzalamasının T.B.K 584. Maddesi uyarınca geçersiz olduğunu savunmuştur. 15/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren T.B.K’nun 584/1 fıkrasında; “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızası ile kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce yada en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır…” hükmü düzenlenmiştir. T.B.K’nun işbu maddesine 6455 sayılı kanunun 77. Maddesi ile bir fıkra eklenmek sureti ile; “Ticaret sicile kayıtlı ticari işletme sahibi veya ticaret şirketinin ortak yada yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı… Kefaletler için eşin rızası aranmaz” hükmü getirilmiştir. İlgili hüküm ve davalı savunması doğrultusunda asıl borçlu şirketin ticaret sicil kayıtlarının celbi sağlanarak davalı … borçlu şirketin ortak yada yönetici olup olmadığı araştırılmış, davalı … asıl borçlu …. San. Tic. Ltd. Şti’nin yöneticisi ya da ortağı olmadığı, kefil olan diğer şirketin yetkilisi olduğu anlaşılmıştır. 6455 sayılı kanunun 77. Maddesi ile eklenen 6098 sayılı kanunun 584. Maddesine eklenen fıkrada açıkça “… İşletme veya şirket ile ilgili olarak verilecek kefaletler…” ibaresi uyarınca … kefilliğinin bu madde kapsamında değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla kefalet sözleşmesinin geçerli olması için eşinin rızasının aranması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Davacı bankanın davalı… kefaletinin geçerliliği için eşinin rızası alınmadığı yönündeki savunmaya karşılık kefalet sözleşmesi sırasında kendilerine ibraz edilen nüfus cüzdanı örneğinde bekar olarak görülmesinin bankayı bilgilendirme açısından yanılttığını ileri sürerek kefaletin geçerli olduğunu iddia etmiştir. Davacı bankanın iddia ettiği gibi davalı kefil … kefalet sözleşmelerinin akdedildiği sırada davacı bankaya ibraz ettiği nüfus cüzdan örneğinde bekar olarak yazılı olduğu görülmektedir. Eşin rızasını yasal koşul haline getiren T.B.K 584. maddesi 1. Fıkra hükmü; eşi korumak için getirilmiş emredici bir hükümdür. Bu nedenle davacı bankanın, davalı kefil ile kefalet anlaşmasını yapmadan önce davalı kefilin evli olup olmadığı hususunda daha detaylı bir inceleme yapması gerekirdi. Ne var ki davacı bankanın böyle bir incelemeyi yaptığı ispat edilememiştir. Söz konusu hüküm eşi korumak amacıyla getirilmiş olduğundan ve bankanın da davalı kefilin evli olup olmadığı hususunda detaylı bir inceleme yaptığı anlaşılamadığından somut olayda kefaletin geçersiz olduğunun ileri sürülmesinin Medeni Kanunun 2. Maddesi anlamında hakkın kötüye kullanılmasını teşkil etmeyeceği; dolayısıyla davalı … kefaletinin geçersiz olduğu vicdani kanaatine varılmış olmakla işbu davalı kefil yönünden davanın reddi, Diğer davalı kefil … Şti yönünden de; takibe dayanak kredi sözleşmeleri uyarınca asıl borçlu dava dışı … Şti’ne kullandırılan kredilerden dolayı davacı bankanın; … referans nolu kredi için 902,52 TL asıl alacak, 188,42 TL yıllık %39 temerrüt faizi, 9,42 TL faizin %5 BSMV’si olmak üzere toplam 1.100,36 TL alacak, … refarans nolu kredi için 275.357,69 TL asıl alacak, 24.067,97 TL yıllık %14,5 akdi faiz ve 1.203,40 TL akdi faizin %5 BSMV’si olmak üzere toplam 300.629,06 TL alacak, … nolu tazmin edilen çek sorumluluk bedeli yönünden 1.120,00 TL asıl alacak, 49,75 TL yıllık %26 akdi faiz ve 2,49 TL faizin %5 BSMV’si olmak üzere toplam 1.172,24 TL alacak talep hakkı bulunduğu, asıl alacak üzerinden yıllık %39 oranında temerrüt faizi ile faizin %5 BSMV’sini de talep edebileceği anlaşılmakla işbu davalı kefil yönünden davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davalıların dava dışı şirket ile imzalanan genel kredi sözleşmesine kefil olduklarını, borcun ödenmemesi üzerine, ihtarname keşide edildiğini, keşide edilen ihtarnameye rağmen davalı borçlular dâhil diğer borçlular tarafından borcun ödenmemesinden dolayı borçlular hakkında İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiğini, BK.586 maddesinin birinci paragrafında “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlamına gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehinini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak bunun için borçların, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” denildiğini, davalılar vekilinin bahsettiği hükmün, BK.586/2 de “Alacak, teslime bağlı taşınır rehini veya alacak rehini ile güvenceye alınmışsa” hükmü yer aldığını, dava konusu takip bu şekilde yapılmış bir takip olduğundan davalı borçlular vekilinin bu yöndeki itirazlarının da haksız ve mesnetsiz olduğundan, itirazın reddi ile haklı oldukları davalarının kabulü gerektiğini,-Davalı … kredi kullandırıldığı zaman müvekkili Bankaya ibraz etmiş olduğu kimliğinde (fotokopisi ektedir) bekâr olduğu anlaşıldığından, bu sebeple de söz konusu kefilden Eş Rıza Belgesi istenmediğini, BK.534 uyarınca eksiklik davalının hakkın kötüye kullanmak amacı ile yapmış olduğu aşikâr olduğundan, davalı kefilin kendi kastından dolayı meydana gelen eksiklik istisnai durumlar kapsamında tutulması ve ayrıca davalı kefil …, madde 584/3’de belirtilen istisnalar kapsamında olduğundan davalının ortağı olduğu diğer davalı firma da iş bu kredide müteselsil kefil olup, bu yöndeki itirazlarının reddini gerektiğinden kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, dava dışı şirket ile davacı şirket arasında sözleşmeye dayalı kullandırılan kredi nedeniyle davalı kefil hakkında yürütülen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.İlk Derece Mahkemesince, davalı ile yapılan kefalet sözleşmesinde eş rızasının bulunmadığı gerekçesiyle … yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Diğer davalılar yönünden ise davanın kabulüne Kefalet sözleşmesinin bir örneği dosyaya sunulmuş, sözleşme altında müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla davalı … isim ve imzasının yer aldığı görülmüştür.Kefalet sözleşmelerinde eş rızasının 6098 Sayılı TBK’nın 584.maddesinde “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.(Ek fıkra: 28.03.2013 – 6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” şeklinde düzenlendiği, somut olayda davalının, dosyada mevcut sicil kayıtlarına göre şirket ortağı olmadığı ve diğer istisnai hallerden birinin bulunmadığı, Kanun metninden de görüldüğü üzere düzenlemede kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulması için hangi hallerde eşin rızasının gerektiği ayrıntılı bir şekilde hükme bağlandığı anlaşılmıştır. Emredici olan bu düzenlemeden, eşlerin feragat etmesi mümkün değildir. Eşin yazılı rızasının verilmesi adi yazılı şekle tâbidir. Yani rıza beyanının eş tarafından imzalanması gerekli ve yeterlidir. Ancak rıza somut ve belirli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulması anında verilmelidir. (TBK m.584). Dolayısıyla gelecekte yapılacak kefalet sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genel bir rıza verilemeyeceği gibi sözleşmenin yapılmasından sonra (geçersiz sözleşmeye geçerlik kazandırmak için de) rıza verilemez. Türk Borçlar Kanunu’nun 584/1 inci maddesine göre rıza sonradan verilecek icazet ile tamamlanmadığından, eşin izni tamamlayıcı unsur değil geçerlilik unsurudur. Yani kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi için eşin rızası mutlaka gereklidir. Aksi halde kefalet sözleşmesi geçersiz olacaktır. Zira rıza, eşin kefil olma ehliyetini sınırlar ve rızanın yokluğunun yaptırımı kesin hükümsüzlüktür. Bu geçersizlik hakim tarafından resen dikkate alınır (Gümüş, M.A.: Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, İstanbul 2014, s.348). Somut olayda, sözleşme tarihi itibarıyla kefalet sözleşmesinde eşin rızasının bulunması gerektiği, davacı bankanın basiretli tacir olarak davalının evli olup olmadığını araştırması gerektiği, eş rızası bulunduğuna ilişkin dosyaya yansıyan herhangi bir bilgi, belge ve delilin bulunmadığı, dolayısıyla İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla başkaca istinaf sebeplerinin incelenmesinde yarar görülmemiştir. Davacı vekili dava dosyasında BK 586. Madde ile ilgili hükümlerin uygulanmasının dava dosyası bakımından aykırılığın bulunmadığı yönünde istinaf isteminde bulunmuş ise de, Mahkeme karar ve gerekçesinde davacı aleyhine bu madde ile ilgili bir hüküm kurulmadığı anlaşılmakla istinaf istemenin bu madde yönünden yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/11/2017 tarih ve 2015/43 E., 2017/942 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 01/11/2021