Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/572 E. 2021/1550 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/572
KARAR NO: 2021/1550
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 31/10/2017
NUMARASI: 2015/225 E. 2017/296 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin dünyaca ünlü …, … Şekil ve … Şekil ibareli markaların sahibi olduğunu, bu markalardan … Şekil ibareli markanın tanınmış marka olduğunu, davalının müvekkiline ait markaları kendisine ait mağazada ve www…com ve www…com.tr internet sitelerinde çantalar vs. üzerinde izinsiz olarak kullandığını, buna ilişkin İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/66 D. İş ve Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/128 D. İş sayılı dosyaları ile tespit yapıldığını, davalının …, …, …, … numaralı başvuruları ile müvekkiline ait … ve … markalarının tescili için TPE’ye başvuruda bulunduğunu, müvekkilinin itirazı neticesinde başvuruların engellendiğini, 556 sayılı KHK m. 67 uyarınca maddi tazminata makul oranda bir payın da eklenmesini talep ettiklerini, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, … ve şekil markaları yönünden davalının eylemlerin haksız tecavüz teşkil ettiğinin tespitine ve tecavüzün men’ine, 1.000 TL maddi, 2.000 TL manevi tazminata ve 2.000 TL itibar tazminatına, … şekil markası yönünden davalının eylemlerin haksız tecavüz teşkil ettiğinin tespitine ve tecavüzün men’ine, 1.000 TL maddi, 2.000 TL manevi tazminata ve 2.000 TL itibar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dosyaya sunulan delil tespiti dosyalarına ve raporlara itiraz ettiklerini, www…com adlı internet sitesinin müvekkili şirkete ait olmadığını, müvekkilinin resmi sitesinin www…com.tr olduğunu, bu sitede davacı ile ilgili herhangi bir ürün bulunmadığını, www…com adlı internet sitesinin müvekkili ile bağlantılı dahi olsa bu sitedeki ürünlerin gerçek, konusu suç oluşturmayan ürünler olduğunu, internet sitesi üzerinden satış da yapılmadığını, müvekkilinin ürünleri yetkili satıcılardan temin ederek satış yaptığını, tespit dosyalarında resmi çekilen ürünlerin eski ürünler olduğunu, dilekçeye ekli faturalardaki ürünler olduğunu, www…com internet sitesinde yada tabelada davacının görsellerinin kullanılmasının davacıya zarar değil yarar vereceğini, müvekkilinin kendisine ait 20 markası bulunduğunu, manevi tazminat talebinin hukuki temeli bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Türk Patenti Enstitüsü tarafından davacı adına …, …, …, …, …, …, …, …, …, … sayılı markaların halen geçerliliğini koruduğu, ayrıca … sayıyla tescilli markaya ilişkin devir talebinin gönderilmiş olduğu, “…” markasının 556 Sayılı KHK m. 71- (1) bendi çerçevesinde tanınmış marka olduğunun bildirildiği, Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/128 D. iş dosyasına sunulan 17/09/2015 tarihli rapora göre tespit mahallinde … markalı 50 adet okul çantası, 50 adet kalem kutusu, 14 adet beslenme çantası, … markalı 50 adet okul çantası tespit edildiği, tescilli markaların 18. sınıf emtiası üzerinde tescil edildiği, markaların aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer şekilde kullanıldığı, aleyhine tespit istenilen tarafın marka kullanımı ile ilgili marka tescil başvurusu/ belgesi, devir veya lisans sözleşmesi gibi markayı kullanmasını meşru hale getirecek herhangi bir belge sunmadığını, markaların aynı ve/ veya benzer mal ve hizmetler için kullanıldığı, bu kullanımın …, Şekil ibareli markanın tanınmışlığından yararlanma amacıyla ve ayırt ediciliğine zarar verici boyutta olduğu, ortalama tüketici nezdinde bıraktığı genel intiba nedeniyle karıştırılma ihtimali yarattığı, tespit talep edenin marka hakkına tecavüz teşkil edebileceğinin bildirildiği, İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/66 D. İş sayılı dosyasına sunulan 10/09/2015 havale tarihli rapora göre, dosyaya konu adreste … Ltd. Şti. ticaret unvanı altında faaliyet gösterildiği, işyerinde bulunan örnekte tespit talep edenin TPE nezdinde … numara ile 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 26, 27, 28, 30, 32, 35, 41, 43, 44 sınıflarda tescilli … markasına tecavüz oluşturacak mahiyette bir kullanıma rastlanıldığı, www….com alan adı altında bulunan internet sitesinde yer alan görsellerde … şeklinin işyerinde bulunan çantalardaki aynı kullanım şekliyle yer aldığı, bazı görsellerde ise … şeklinin … ibaresi ile birlikte kullanıldığı, bu durumun tespit talep edenin marka haklarına tecavüz niteliği taşıdığı, aleyhine tespit talep edilen işyerinde ürünlerin lisanslı olarak satın alındıklarına dair bir fatura yada sözleşme ibraz edilmediği, tespit talep eden şirket adına tescilli … ve … tescil numaralı markalara tecavüz vaki olduğunun tespit edildiği, Alınan bilirkişi heyet raporunda; davalının tespit edilen kullanımının ortalama tüketici algısını yanıltıcı seviyede ve davacının … ve … marka hakkına tecavüz oluşturacak nitelikte bir kullanımın söz konusu olduğu, bu nedenle tecavüzün meni ve refi gerektiği, emsal lisans sözleşmesinin bulunamadığı ve ticari defter ve kayıtlardan hangi üründen ne miktarda satış yapıldığının tespit edilememesi nedeniyle TBK 50. 51.maddeleri uyarınca hakkaniyete uygun olacak şekilde belirlenen lisans bedeli üzerinden davacının ıslah talebi doğrultusunda istenilen tazminat miktarının uygun olduğu, ayrıca davacının tanınmış her iki markasına yönelik tecavüz nedeniyle dava konusu taklit ürünlerden dolayı davacı markasının ticari itibarının zedelendiği, bu nedenle manevi zararına yönelik olarak itibar tazminatına da hükmolunması gerektiği kanaati ile; 1- Davanın kabulü ile, davalının davacıya ait … ve … marka haklarına tecavüzün tespitine, men’ine ve ref’ine, 2-Islah talebi doğrultusunda … markasına ilişkin 3.000 TL ve … için 2.000 TL toplamı olan 5.000 TL’nin dava tarihinden itibaren yürütülecek değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Her iki markaya yönelik 2.000’er TL’den toplam 4.000 TL itibar tazminatının ve 2.000’er TL’den toplam 4.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Gerekçeli kararın 2 nolu maddesinde hükmedilen 5.000,00 TL’nın maddi veya manevi tazminat niteliği belli olmadığından, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 2-Davacının, davadan önce şirket temsilcisinin hazır olmadığı davalı iş yerlerinde birer gün arayla yaptırdığı delil tespiti raporlarına ve tespite itiraz ettiklerini, ortada davalıyı bağlayıcı bir delil olmadığını, 3-Davacının, emsal lisans sözleşmesi sunmadığını, İTO’dan gelen cevapta “söz konusu ürünün satış cirosunun %15’i emsal lisans bedeli olarak tespit edilebilir” denmemesine rağmen; bir tek satış tespit edilmediği halde sanki satış varmış gibi hesap yapıldığını, bilirkişi uzmanlık alanına girmediği halde ve hiç bir yasal dayanağı olmadığı halde, davalı tarafın sattığı diğer ürünlere göre dava konusu ürünlerin birim fiyatını takdir edip, “muhtemel satış hasılatı” belirlediğini, ticari defterlerde satış olmadığı halde, bilirkişinin “tespitten önce dava konusu markalara yönelik satışın bulunabileceğini göz önüne alarak” hesap yapmaya karar verip, bu hesabı da olsa olsa net satışın 1/10 oranında yaparsak makul olur diyerek bir lisans bedeli bulduğunu, hiç bir “hukuk” sisteminde, dayanak alınamayacağını, dosyanın bilirkişiye, ticari defterlere göre bir hesap yapılması için tevdi edildiğini, davalının, aldığı ürünlerin orijinal olduğunu savunup, faturalarını ibraz etmesine rağmen, bu hususa raporda değinilmediğini, itirazlarına itibar edilmediğini ve hükme dayanak yapıldığından, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 4-Tespit konusu ürünlerin sahte olduğunu ispat külfetinin davacıda olduğunu, davalının, ürünlerin fatura ile alındıklarını faturaları dosyaya sunarak ispat ettiğini, yapılan yargılamada dava konusu ürünlerin görülmediğini, sahteliğin de ispat edilemediğini, kararın bu denenle usul ve yasaya aykırı olduğunu, 5- Hiç bir “kanuni” dayanağı olmadığı halde birden fazla vekalet ücretine hükmedildiğini, 6- Davacının Japon Şirketi olup, Türkiye Japonya arasında imzalanmış bir anlaşma, mütekabiliyet bulunmadığından, davacı tarafça teminat yatırılmadan davanın esasına girilemeyeceğine ilişkin savunmalarının aksinin davacı tarafından “kanıtlanmadan” davanın görüldüğünü, 7- Davalının bir tüzel kişilik olup, cevap dilekçesinde ganiçanta web sitesi ile şirketin hukuki bağı açıklama olmadığını belirttiklerini, sitenin davalıya aidiyeti ispatlanmadığı halde, davalının kabul edildiğini, web sayfası davalının dahi olsa, davacının hak sahibi olduğunu iddia ettiği ürünlerin satışı yasak ürünler olmadığından, ilgili firmalardan aldığı ve sattığı gerçek ürünleri web sayfasında yayınlaması da doğal olduğunu, 8- Delil tespitinin, bu davayı açmanın bir ön şartı olmadığından, tespit masraflarının davalıdan talep edilmesinin hukuki dayanağı olmadığından, bu nedenle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 9-Davacının zararını kendisinin daha önce hesap edip ettirip, buna göre dava açması gerektiğini, belirsiz alacak davasının bu iddia için uygulanamayacağını, davacı maddi vakılarla zararlarını ispat etmesi gerektiği gözetilmeden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 10- Maddi- manevi zarar ve itibar kaybı koşullarının oluşmadığını, orijinal ürünler için huzurdaki davanın hiçbir hukuki temelinin olmadığını, manevi tazminat talebinin Yargıtay 4. HD’nin, E: 2002/013659, K: 2003/003961, Tarih: 02.04.2003 kararına aykırı olduğunu, davacının itibar zararları talebinin de hukuki bir dayanağı olmadığınından reddine karar verilmesi gerektiğini, 11- Davacı iddialarının “bir an için” doğru olarak kabul edilse dahi, davacının kendi tescil tarihi olan 19/06/2015 tarihinden hemen sonra, delil tespiti ile arasındaki bir iki aylık süre içinde, talep ettiği maddi manevi ve itibarına yönelik haklarının ihlal edilmesinin açıklanan nedenlerle fiilen mümkün olmadığı husus gözetilmeden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, açıklanan ve resen nazara alınacak nedenlerle kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; sahibi olduğu … ve … Şekil ibareli markaları ile tanınmış marka … Şekil ibareli markayı davalının kendisine ait mağazada ve www…com ve www…com.tr internet sitelerinde çantalar vs. üzerinde izinsiz olarak kullandığından, eylemlerin haksız tecavüz teşkil ettiğinin tespiti ve tecavüzün men’i, 2 x1.000,00 TL maddi, 2×2.000,00 TL manevi ve 2×2.000,00 TL itibar tazminatının tahsiline ilişkindir. Mahkemece; Toplanan deliller sonunda, davalının tespit edilen kullanımının ortalama tüketici algısını yanıltıcı seviyede ve davacının … ve … marka hakkına tecavüz oluşturduğu, bu nedenle tecavüzün meni ve refi gerektiği, emsal lisans sözleşmesinin bulunamadığı ve ticari defter ve kayıtlardan hangi üründen ne miktarda satış yapıldığının tespit edilememesi nedeniyle TBK 50. 51. maddeleri uyarınca hakkaniyete uygun şekilde belirlenen lisans bedeli üzerinden, ıslah talebi doğrultusunda istenen tazminatın uygun olduğu, davacının tanınmış her iki markasına yönelik tecavüz nedeniyle, dava konusu taklit ürünlerden dolayı davacı markasının ticari itibarının zedelendiğinden, manevi zararına yönelik itibar tazminatının tahsiline hükmolunmuştur. Dosya üzerinden alınan 04/01/2017 tarihli marka vekili ve tekstil mühendisinden oluşan bilirkişi heyet raporunda; Bakırköy 2. Fıkrı ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/128 D. İş sayılı dosyası, İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/66 D. İş sayılı dosyası ve tüm dosya kapsamına göre, davalının tespit edilen kullanımının ortalama tüketici algısını yanıltıcı seviyede ve davacının … ve … marka hakkına tecavüz oluşturacak nitelikte bir kullanımın söz konusu olduğu kanaatine varıldığı, 11/09/2017 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda; davalının ticari defterlerinin sahibi lehine kati delil olma kabiliyetinin bulunmadığı, davalı ticari defter ve belgelerinde, ürün gruplarına göre alt hesapların kullanılmadığı, bu nedenle dava konusu markaya yönelik satışlarının tespit edilemediği, Bakırköy 2. FSHHM’nin 2015/128 D.İş sayılı dosyasında hazırlanan Bilirkişi Tespit Raporu kapsamında işyerinde yapılan tespitlerde belirlenen adetler üzerinden yapılan hesaplamalara göre, davalının ortalama satış fiyatları üzerinden 218.33 TL’sı lisans bedeli hesap edildiği, ancak tespitten önce de, davalının dava konusu markaya yönelik satışlarının olabileceği göz önüne alındığında, davalının 2015 yılı Net Satışlarının 1/10 nu dikkate alınarak yapılan hesaba göre belirlenen lisans bedelinin 13.755,71 TL’sı olarak hesap edildiği, davalının dava konusu markaya yönelik satışları net olarak tespit edilemediğinden, davacı tarafın maddi tazminat talebinin Borçlar Kanunu’nun 50. ve 51. maddelerine göre belirlenmesi hususunun mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir, 1-Mahkemece gerekçeli kararda; Islah talebi doğrultusunda … markasına ilişkin 3.000 TL ve … için 2.000 TL toplamı olan 5.000 TL’nin dava tarihinden itibaren yürütülecek değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, tazminatın maddi veya manevi tazminat niteliği ile davacı tarafın tazminat taleplerinden hangisi için karar verildiğinin belirtilmediği saptanmıştır. Gerekçeli kararın son paragrafında; davacının marka haklarının tecavüzünün sabit olduğu bu nedenle tecavüzün meni ve refi gerektiği, emsal lisans sözleşmesinin bulunamadığı ve ticari defter ve kayıtlardan hangi üründen ne miktarda satış yapıldığının tespit edilememesi nedeniyle TBK 50. 51.maddeleri uyarınca hakkaniyete uygun olacak şekilde belirlenen lisans bedeli üzerinden davacının ıslah talebi doğrultusunda istenilen tazminat miktarının uygun olduğu, ayrıca davacının tanınmış her iki markasına yönelik tecavüz nedeniyle dava konusu taklit ürünlerden dolayı davacı markasının ticari itibarının zedelendiği, bu nedenle manevi zararına yönelik olarak itibar tazminatına da hükmolunması gerektiği belirtilmiş olup, mahkemece, her ne kadar tazminatın davacı tarafın taleplerinden hangisi için verildiği belirtilmemiş ise de; davacı tarafın haksız tecavüz sebebiyle uğradığı maddi zararı, itibar kaybı zararı ve manevi tazminat talep ettiği, gerekçeli kararın 3. bendinde davacı tarafın itibar kaybı zararı ile manevi tazminat talebi konusunda hüküm kurulduğu nazara alındığında, 2. bentteki tazminatın 556 Sayılı KHK’nin 66. maddesi uyarınca talep edilen tazminat olduğu anlaşıldığından, sonuca etkili olmadığından istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, delil tespiti ile kanıtlanan bir olgunun aksinin karşı tarafça kanıtlanması gerekir. Yine yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca karşı tarafın gıyabında yapılan ve itiraza uğrayan delil tespitindeki rapor hükme esas alınamaz ise de; mahkemece itiraz üzerine dosya üzerinden alınan 04/01/2017 tarihli rapor ile; davalının tespit edilen kullanımında yoğun ve yaygın olarak davacı markasının şekil unsurunun kullanılmakta olduğu, ürün üzerindeki kullanım da nazara alındığında bu kullanımın satışa sunulan malın asli unsuru olarak öne çıktığı, bu hali ile de ortalama tüketici algısını yanıltıcı seviyede ve davacını marka hakkına tecavüz oluşturacak nitelikte bir kullanımın söz konusu olduğu kanaatine varılmıştır tespiti yapıldığından, tespit raporları doğrulanmış olduğundan, davalı vekilinin delil tespiti raporlarına ve tespite itiraz ettikleri, ortada davalıyı bağlayıcı bir delil olmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3-İbraz edilen faturaların, değişik iş tespit dosyasındaki ürünlere ilişkin olduğunu kanıtlamak davalı tarafa aittir. Davalının defter ve sunduğu faturaların incelemesi sonucu alınan bilirkişi raporunda; Davalı tarafın, ticari defterlerinin kapanış onayları olmadığından, delil vasfı bulunmadığının tespit edildiği, ticari defter ve belgeleri incelendiğinde, ürün gruplarına göre alt hesaplar kullanılmadığından, hangi üründen ne miktar ve ne tutarda satış yaptığının tespit edilemediği, davalı tarafın satış faturaları incelendiğinde, ürün açıklamalarında ayırt edici bir marka ve/veya kod gibi bir ibare kullanılmadığı, davalı tarafın satışa sunduğu ürünleri silindir peluş kalem çanta, seyahat çantası, çanta, çapraz çanta vb. ibareler kullanarak faturalandırdığı tespiti yapıldığından, bu hali ile davacı tarafın sunduğu faturaların değişik iş tespit dosyasındaki ürünler olduğu kanıtlanmamıştır. Davalı vekilinin fatura ile kanıtladıklarına ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı taraf kazanç kaybı yönünden 556 sayılı KHK’nın 66. maddesinde düzenlenen seçimlik tazminat hakkını lisans bedeline göre kullanmış, emsal lisans sözleşmesi sunamamıştır. Yerleşmiş Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararlarında ve 11/06/2020 tarihli 2019/4663 esas ve 2020/2810 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Bu durumda mahkemece lisans bedelinin tespitine yönelik olarak ilgili ticaret odası ya da meslek kuruluşlarından emsal sözleşme örnekleri sorulması, bulunamaması halinde ise lisans bedelinin hesaplanmasında markaya ait ciroya yüzde olarak uygulanacak miktarın tespiti ile 556 sayılı KHK’nin 66/c ve son fıkrası uyarınca lisans bedeli belirlenir iken davacının dava konusu ürün satış hacmi, piyasa hacmi, geçmiş yıllardaki satış performansı, ürünün niteliği, davacının piyasadaki pazar payı, markanın ekonomik değeri, genel ekonomik koşullar, davalıda ele geçen tespit edilen ürün miktarı, tecavüzün süresi gibi etkenler dikkate alınarak hakkaniyete uygun bir lisans bedelinin belirlenmesi gerektiğinden, bilirkişilerce Yargıtay kararı doğrultusunda inceleme yapıldığından rapor usule uygun olduğu gibi, mahkemece TBK uyarınca hakkaniyete göre karar verilmesi sebebiyle yasa ve usule aykırılık bulunmadığından istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 4-Davalı tarafça, her iki tespit dosyasına konu ürünlere ait olduğu iddia edilerek faturalar sunulmuş ise de, bilirkişi raporu ile; “Davalı tarafın, ticari defter ve belgeleri incelendiğinde, ürün gruplarına göre alt hesaplar kullanılmadığından, hangi üründen ne miktar ve ne tutarda satış yaptığının tespit edilemediği, davalı tarafın satış faturaları incelendiğinde, ürün açıklamalarında ayırt edici bir marka ve/veya kod gibi bir ibare kullanılmadığı, davalı tarafın satışa sunduğu ürünleri silindir peluş kalem çanta, seyahat çantası, çanta, çapraz çanta vb. ibareler kullanarak faturalandırdığı” tespit edilmiş olup, tespit dosyalarına konu ürünlerde markayı kullanmasını meşru hale getirecek herhangi bir belge sunulmadığından, yerleşmiş Yargıtay uygulamalarına göre mahkemece yapılan tespitteki bulguların, aksinin iddia edilmesi halinde iddia eden tarafça kanıtlanması gerekip, tespite ve davaya konu ürünlerin sahte olduğu bu hali ile kanıtlanmış olduğundan davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. 5- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17/01/2017 tarihli 2015/12281 esas ve 2017/295 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, ilke olarak, aynı eylem sonucu bir kişinin birden fazla fikri ve sınai mülkiyet haklarına tecavüz edilmesi halinde, söz konusu tecavüzler esasen, BK’nın 41 ila 66. maddelerinde kaynağını bulan haksız fiil sorumluluğunun özel yasalarda düzenlenen halini oluşturduğundan, böyle bir durumda hak sahibi ihlal olunan her hakkı için ayrı ayrı talepte bulunabilir. Bu halde ihlal olunan haklar yarışır ancak tazminat talepleri yığılmaz. Davacı tarafın talebi; davalının eylemlerinin haksız tecavüz teşkil ettiğinin tespiti ve tecavüzün men’i, 2 x1.000,00 TL maddi, 2×2.000,00 TL manevi ve 2×2.000,00 TL itibar tazminatının tahsiline ilişkindir ve ayrı ayrı talepte bulunması mümkündür. Tek başına dava konusu olabilen her talep için ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi gerekir. (Yargıtay HGK’nun 09.11.2016 günlü 2014/11-1307 esas ve 2016/1045 karar sayılı kararı) Dosyada uygulanması gereken 2017 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10/4.maddesi uyarınca; manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda, manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir, hükmü nazara alındığında mahkemece her talep için ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinde yasa ve usule aykırılık olmadığından, istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 6-5718 sayılı MÖHUK madde 48/1’e göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. Bu maddeye göre hakim tarafından verilen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava, dava şartı eksikliğinden HMK’nun 114/1-ğ maddesi uyarınca reddedilir. MÖHUK madde 48/2’de ise; “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmü yer almaktadır. Buna göre yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise, bu kişiyi teminattan muaf tutacaktır. Karşılıklılık, iki devlet arasında imzalanan (iki taraflı) anlaşma veya iki devletin de taraf olduğu uluslararası (çok taraflı) anlaşma ile sağlanabileceği gibi, kanuni veya fiili karşılıklılık şeklinde de sağlanabilir. Bu yöndeki anlaşmalardan biri de 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi olup, anılan sözleşmenin 17. maddesinde; âkit devletlerden birinde ikamet eden ve diğer bir devletin mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan âkit bir devletin vatandaşlarından yabancı olmaları sebebi ile herhangi bir teminat istenemeyeceği düzenlenmiştir. Japonya 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi’nin tarafı olduğundan, teminattan muafiyet kapsamındadır. Davalı vekilinin 5718 sayılı MÖHUK madde 48/1’e göre teminat alınmadan yargılama yapıldığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 7-Cevap dilekçesi ekinde bulunan ticaret sicil kaydından … Ltd. Şti.’nin ortaklarının … ve … olduğu, kayıtlı adreslerinin … Mahallesi, … Caddesi, … No:… Dükkan No:… Eminönü olduğu, www…com alan adı altında bulunan internet sitesinde alan adı sahibinin …, adresinin … Caddesi, … No:… Mercan olarak gösterildiği tespit edildiğinden, davalı tarafa ait olduğu gibi, davalı vekilinin ilgili firmalardan aldığı ve sattığı gerçek ürünleri web sayfasında yayınlamasının doğal olduğu, yönündeki beyanı ile internet sitesinin müvekkiline aidiyetini ikrar ettiğinden, aidiyetin tespit edilmediğine ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı tespit edilmiştir. İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/66 D. iş sayılı dosyasına sunulan 10/09/2015 havale tarihli rapora göre dosyaya konu adreste … Ltd. Şti. ticaret unvanı altında faaliyet gösterildiği, işyerinde bulunan örnekte tespit talep edenin TPE nezdinde … numara ile 03, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21, 24, 25, 26, 27, 28, 30, 32, 35, 41, 43, 44 sınıflarda tescilli … markasına tecavüz oluşturacak mahiyette bir kullanıma rastlanıldığı, www.ganicanta.com alan adı altında bulunan internet sitesinde yer alan görsellerde … şeklinin işyerinde bulunan çantalardaki aynı kullanım şekliyle yer aldığı, bazı görsellerde ise … şeklinin … ibaresi ile birlikte kullanıldığı, aleyhine tespit talep edilen işyerinde ürünlerin lisanslı olarak satın alındıklarına dair bir fatura yada sözleşme ibraz edilmediği tespit edildiğinden, Marka tescilinden doğan hakların kapsamını düzenleyen 556 sayılı KHK’nin dava tarihinde yürürlükte olan 9. maddesinde (anılan madde 21.01.2009 tarihli ve 5833 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir); “Aşağıda belirtilen hâllerde, marka sahibinin, izni alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi vardır: a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması, b) Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması, Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra uyarınca yasaklanabilir: b) işareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret alanda hizmetlerin sunulması veya sağlanması, c) İşareti taşıyan malın ithali veya ihracı, d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarda kullanılması.” şeklinde düzenleme içerdiğinden davacı tarafın talebi üzerine ürünlerin satışı yasaklanabileceğinden, ürünlerin satışının yasaklanamayacağına ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 8- Delil tespiti, açılacak olan davadaki iddianın ispatı yönünden hemen tespit edilmediği taktirde kaybolması muhtemel delillerin, dava açılmadan önce belirlenmesine ilişkin olup, davacı tarafın talebi markalarının davalıya ait mağazada ve www…com ve www…com.tr internet sitelerinde çantalar vs. üzerinde izinsiz olarak kullanılmak suretiyle marka hakkına tecavüz olduğundan, dava açıldıktan sonra keşif yolu ile inceleme istendiği taktirde, davalı tarafın internet sitesinden ve mağazasından ilgili ürünleri kaldırması sonucu kaybolma ihtimali karşısında, dava açılmadan önce delil tespitinin yaptırılmasında zorunluluk bulduğundan, HMK 405. maddesi uyarınca delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayıldığından, yargılama giderlerinin düzenlendiği HMK 323/1-h maddesi uyarınca yargılama sırasında yapılan diğer gider kapsamında değerlendirilmesi gereken giderlerdendir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/04/2018 tarih ve 2016/9813 esas ve 2018/2379 karar sayılı kararı ve 22/092014 tarihli 2014/7793-14254 esas ve karar sayılı kararları uyarınca, davadan önce yaptırılan delil tespiti giderleri, yargılama gideri kapsamında olduğundan, HMK 326. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin aleyhine karar verilen taraftan tahsili gerektiğinden, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 9-HMK 107. maddesinde; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenmeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi veya asgari bir miktar yada değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilir hükmü mevcuttur. Davacı tarafın tazminata ilişkin talebi, davalının eylemlerinin haksız tecavüz teşkil ettiğinden uğradığı kazanç kaybından doğan zararın 556 Sayılı KHK madde 66/c uyarınca “Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre.” hesap yöntemi kullanılarak tespitine ve itibar kaybına ilişkindir. Taraflar arasında telif sözleşmesi olmadığı gibi, davacı tarafın emsal telif ücreti sözleşmesi sunamadığı, İTO’na yazılan müzekkere cevabında da emsal sözleşme olmadığının bildirildiği, bilirkişi raporu ile; Davalı tarafın, ticari defter ve belgeleri incelendiğinde, ürün gruplarına göre alt hesaplar kullanılmadığından, hangi üründen ne miktar ve ne tutarda satış yaptığının tespit edilemediği, davalı tarafın satış faturaları incelendiğinde, ürün açıklamalarında ayırt edici bir marka ve/veya kod gibi bir ibare kullanılmadığı, davalı tarafın satışa sunduğu ürünleri silindir peluş kalem çanta, seyahat çantası, çanta, çapraz çanta vb. ibareler kullanarak faturalandırdığından, dava konusu markaya yönelik satış miktarı ve satış ciroları tespit edilemediği, davalı tarafın, dava konusu markaya yönelik satışları net olarak tespit edilemediğinden, davacı tarafın maddi tazminat talebinin Borçlar Kanunu nun 50. ve 51. Maddelerine göre belirlenmesi hususunun mahkemenin takdirinde olduğu belirtildiğinden, tazminat miktarı bilirkişi tarafından dahi tespit edilemediğinden, HMK 107. maddesinde belirtilen davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenmeyeceği veya bunun imkansız olduğu haller, kapsamında kaldığından, hesaplamanın davalı ticari defterlerinin incelenmesi ile tespitinin mümkün olacağından ve davalı tarafın ticari defterlerinin incelemesinin ancak dava açılarak istenebileceğinden, itibar kaybının ise 556 Sayılı KHK madde 66/c uyarınca tespit edilecek miktara göre belirleneceğinden, davacı tarafça belirsiz alacak davası açılmayacağı, davadan önce tespit yaptırılması gerektiği yönündeki istinaf talebinin reddi gerekmiştir. 10- Dava tarihinde yürürlükte bulunan ve davada uygulanması gereken 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (556 sayılı KHK) ile markaya tecavüz hâlinde oluşan zararın tazminine yönelik üç çeşit tazminat davası öngörülmüştür. Bunlar maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatıdır.(Yargıtay HGK’nun 01/07/2021 tarih ve 2018/11-1096 esas ve 2021/898 karar sayılı kararı) Dosya kapsamı ile davalının davacı tarafa ait marka hakkına tecavüz ettiği saptandığından, tecavüz halinde marka hakkı sahibi, 556 Sayılı KHK’nin 66.maddesine göre tazminat talep etme hakkı olup, 556 sayılı KHK’nin 66/1 maddesi gereğince, marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsamaktadır. Buna göre “maddi zarar” iki kalemden oluşmakta olup, hem meydana gelen “fiili kaybı” hem de marka hakkı sahibinin tecavüz dolayısıyla “yoksun kaldığı kazancı” içermektedir. (Yargıtay HGK’nun 01/07/2021 tarih ve 2018/11-503 esas ve 2021/897 karar sayılı kararı) marka hakkına tecavüz haksız fiil olduğundan, tecavüz eylemi ile birlikte zarar gerçekleşeceğinden, tespit dosyalarındaki tecavüzün varlığının tespiti ile zarar oluştuğundan, davalı tarafça ürünlerin orijinal olduğu kanıtlanmadığından, tazminat koşullarının oluşmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 11- Marka hakkına tecavüz ve bu sebeple tazminat talebi TBK 49.maddesinde belirtilen haksız fiilin bir türüdür. Yerleşmiş Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere, haksız fiiller neticesi harekete bağlı olduğundan, zarar haksız fiilin vuku bulduğu tarihte gerçekleşeceğinden, tazminat hakkı doğar. Marka tescilinden sonra geçen süre takdir edilecek tazminat miktarında gözetilir. Bu nedenle davacı tarafın markasının tescil edildiği 19/06/2015 tarihinden sonra gerçekleşen markaya tecavüz eylemi ile birlikte zarar gerçekleşmiş olacağından, davacının marka hakkına tecavüz sebebiyle kazanç kaybı ve itibar kaybı zararı ile manevi tazminat talep etme hakkı doğmuştur. Mahkemece de bu süre nazara alınarak tazminat belirlendiğinden usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından bu yöne dair istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 31/10/2017 tarih ve 2015/225 E. 2017/296 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 888,03 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 222,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 666,03 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde Bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine Yer Olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/12/2021