Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/571 E. 2021/1471 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/571
KARAR NO: 2021/1471
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/09/2017
NUMARASI: 2016/64 E. 2017/181 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının tescil ettirdiği “…” ibareli markanın müvekkiline ait … ve … tescil numaralı markalarda yer alan şeklin ayırt edilemeyecek ve karışıklığa yol açacak derecede benzeri olduğunu, müvekkilinin tescilli markalarının kapsadığı mallar ile aynı malları kapsadığını, bu nedenle 556 Sayılı KHK’nin 42. maddesinin atıf yaptığı 8/1-b maddesi uyarınca ve müvekkilinin markasının tanınmış marka olması nedeniyle davalının müvekkilinin markasına bu derecede benzeyen bir markayı seçmiş olması tesadüf olamayacağından, davalının kötü niyetli tescili gözetilerek, davalı adına … numara ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının yabancı olması nedeniyle teminat yatırması gerektiğini, markalar arasında bir benzerlik bulunmadığını, aksine davacının markası ile davalının markası arasında çok büyük farklar bulunduğunu, davacının iddiasının kabulü halinde aynı renk ve iri göz yapısını taşıyan herhangi bir çizgi karakterinde davalının markasını ihlal etmiş sayılacağını, benzerliğin bu kadar geniş yorumlanamayacağından, davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; ”Davanın, davalı adına … tescil numarası ile tescilli “…” markasının karıştırma, tanınmışlık ve kötüniyetli tescil iddiasıyla hükümsüzlüğüne ilişkin olduğu, Bilişkişiler marka vekili … ve …’nın 16.5.2017 tarihli raporlarının dosyadaki deliller ile uyumlu, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan hükme dayanak alındığı, Bilirkişi raporunda; Davacıya ait karakterin farklı şekilde tescil edildiği, fakat davacıya ait tescilli karakterin ayırt edici özelliklerinin aynısının davalıya aît karakterde de bulunduğunu, davacıya ait karakterin ayırt edici özellikleri olan saç, kaş, göz, kirpik, burun ve ağız şeklinin, burun üstünde bulunan beneklerin, karakterde kullanılan bluz ve kol şekillerinin, bluzda ön kısımda kullanılan baklava desen şekillerinin ve … şeklinin aynısının kullanıldığı, … benzerliğini kuvvetlendirmek için ayrıca, saç tokasında, saç kıvamında ve üstünde, … şekillerinin kullanıldığı,karakterler arasında fark olarak şapka ve etek şekillerinin, davalıya ait karakterde bulunmadığı, fakat bu farkın karakteri farklı bir karakter yapmadığı, internette, bir çok “…” kız karakteri bulunduğu, hükümsüzlüğü istenen davalıya ait şekil markasının, davacıya ait … nolu ve … nolu markalarına 556 sayılı KHK’da ve 6769 sayılı SMK’da tanımlanan derecesinde benzerlık taşıdığı ve bu itibarla davalının tescilininde kötüniyetli tescil olması nedeniyle hükümsüzlük sebeplerinin oluştuğunu bildirdikleri, Davacının Türk Patent Enstitüsü nezdinde … tescil numarası ile tescilli “…” ibareli, …5 tescil numarası ile tescilli “…” ibareli, … tescil numarası ile tescilli “…” ibareli, … tescil numarası ile tescilli “…” ibareli ve … tescil numarası ile tescilli “…” ibareli markaların sahibi olduğu, tescillerin 09, 14, 16, 18, 21, 24, 25, 28 ve 41. sınıfları kapsadığı, söz konusu karakter için dünyanın farklı ülkelerinde davacının marka tescilleri bulunduğu, dava konusu hükümsüzlüğü istenen markanında “…” markasından ibaret olduğu ve 18. sınıfı kapsadığının anlaşıldığı, Davalının tescilli “…” markasının davacıya ait tescilli markalardan özellikle … ve … tescili numaralı markalarda yer alan şeklin ayırt edilemeyecek ve karışıklığa yol açacak derecede benzeri olduğu ve tescilli markalarının kapsadığı mallar ile aynı emtia sınıfında bulunduğu, 556 sayılı mülga KHK’nın 35. maddesinin “Tescil başvurusu yapılmış markanın 7’nci ve 8’inci madde hükümlerine göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazlar ile başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazlar ilgili kişiler tarafından marka başvurusunun yayınından itibaren üç ay içerisinde yapılır” demek suretiyle, marka başvurusunun kötü niyetli olarak yapılmasını başlı başına bir ret nedeni olarak düzenlendiği, her ne kadar 42’nci maddede 35’inci maddeye doğrudan bir yollama yoksa da, “kötü niyet” hali, hukukun genel prensipleri çerçevesinde markanın hükümsüzlüğü ile ilgili bir neden oluşturabildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.7.2008 tarih ve 2008/11-501E. 2008/507 K. sayılı kararının da “kötü niyet” halini başlı başına bir hükümsüzlük sebebi olarak kabul ettiği, “Kötü niyet” ifadesi ile anlatılmak istenilen, “iyiniyetli olmamak” yani markanın varlığını bilmek veya öğrenebilecek durumda bulunmak olduğu, bunun dışında, mutlaka, bir hilenin, aldatmanın, dolanmanın varlığının bulunup bulunmadığının araştırılmasına ayrıca gerek olmadığı, Davalının, davacının markasından haberdar olmaksızın söz konusu markayı tesadüfen yaratmış olduğunu söyleyebilmenin somut deliller kapsamına göre mümkün olmadığı, zira davacının markası ilk tescil sahibi olan davacı tarafından yaratılmış bir çizgi film karakteri olduğu, Davalının basiretli bir tacir gibi haraket etmediği, sunulu delillere göre yine çizgi film karakterlerinden olan …, …, … gibi markaları da kendi adına tescil ettirmeye çalıştığının gelen TPE kayıtlarından anlaşıldığı, davalının bu karakterleri marka tescil belgesine bağlamak suretiyle emek ve çaba ile oluşturulmuş karakterler üzerinde hak sahibi olmaya çalıştığı ve kötüniyetli olduğunun anlaşıldığı, somut olayda MK. m.2 ile 556 sayılı mülga KHK’nın 35. ve SMK 6/9 maddeleri uyarınca da markanın hükümsüz kılınması koşullarının oluştuğu, Tüm dosya kapsamı, iddia ve savunmalar, TPE belgeleri, bilirkişi raporu dikkate alındığında; davalıya ait … nolu … markasının, davacıya ait … ve … nolu … markalarına ayniyet derecesinde benzediği, markanın başvuru anında 556 sayılı KHK’nun 35. maddesi ve SMK 6/9 maddeleri anlamında kötü niyetle tescil edilmiş olduğu anlaşıldığından, davalı adına tescilli 2014/17861 nolu markanın hükümsüzlüğüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalının markası ile davacının markası arasında bir benzerlik olmadığını ve iki marka arasında çok büyük farklar olduğu halde, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı iddiasının kabulü halinde, aynı renkleri ve iri göz yapısını taşıyan herhangi bir çizgi karakterin de davacının markasını ihlal etmiş sayılacağını, hemen tüm Japon çizgi film karakterlerinin bu ihlale konu olacağını, davacının iddia ettiği ve karara dayanak benzerliğin, “geniş yorumlanan” bir benzerlik olduğunu, Davacı markası “…”ın ayırt edici özelliğinin “…” olması olup, şapka kaldırıldığında, geri kalan karakterin artık … olmaktan çıkarak sıradan bir çizgi film karakteri olacağını, 80 li yıllardaki … karakterinin ve ikinci bir japon çizgi film karekterinin de dava konusu … markasına benzediğini, “…”ın “…” çeklindeki “…” kullanılmadan, bir benzerlikten söz edilemeyeceğini, “…” çıkarıldığında kalan “…”ün, standart ve kimsenin tekelinde olmayan, klasik küçük burunlu, yüze göre büyük orantılı uzakdoğu genel çizgi film karakteri olduğu hususunun gözden kaçırıldığını, Karara dayanak raporda bilirkişilerin; davacının tecilli marklarından çok, internette bulunan ve tecilli olmayan görsellere benzerlikten hareket ettiklerini, ilaveten koşulları da olmadığı halde kötü niyet saiki tespitinde bulunduklarını, raporun bu nedenle hükme esas alınamayacağını, Davacının tescilli olmayan ve davacıya ait olduğu ispat edilemeyen resimleri sunmasının bilirkişinin de bu resimlere dayanarak rapor vermesinin ve mahkemece raporun hükme esas alınmasının, usul ve yasaya aykırı olduğunu, Haklı itirazları karşında başka bir bilirkişi raporu alınması gerektiğini, raporda “tanınmışlık” olmadığının da tespit edildiğini, açıklanan ve resen nazara alınacak nedenlere, usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini, bu mümkün değil ise kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Her iki karakterin saçlarının biçimleri, üst bölümlerindeki kıvrım noktaları, gözlerin üzerine düşen kâküller, gözlerin biçimleri ve baktıkları yönler, kaşların biçimi ve ölçüsü, nokta şeklindeki burun ve üzerinde yer alan çil şeklindeki küçük noktacıklar, ağız yapıları, ağız açıklık şekilleri, her iki karakterin üzerindeki tişörtlerin aynı kol şeklinde olması, renkleri, üzerlerinde yer alan baklava dilimleri şekilleri ve ortasında yer alan … resmi ayniyet ilişkisi içerisinde olduğuun, davalı tarafından söz konusu ayniyeti kuvvetlendirmek bakımından davalıya ait şekil üzerinde farklı yerlere … resmi yerleştirildiğini, bütün bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde markalar arasındaki ayniyet ilişkisinin ortaya çıktığını, davacı müvekkiline ait “…” markasında yer alan şapkanın davalıya ait markadaki karakterde kullanılmaması, markalar arasındaki benzerliği ortadan kaldıran ya da davacıya ait markadaki şekil unsurunu diğer karakterlerle aynı noktaya getiren bir unsur olmadığını, davanın gerekçesi olan markanın, davacı şirket tarafından 1977 yılında oluşturulduğunu ve 40 yıldır bilfiil kullanılan ve davacı şirketle özdeşleşmiş bulunan bir marka olduğunu, markada yer alan “…” unsurunun münhasır ve ayırt ediciliğe sahip bir marka haline geldiğini, davalı şirkete ait marka ile neredeyse ayniyet arz ettiğini, Davalı şirketin bilerek ve isteyerek davacı müvekkiline ait markada yer alan şekil unsurunu kendi adına tescil ettirdiğini, davalı şirketin dünyaca tanınmış pek çok markanın kendi adına tescil edilmesi için onlarca defa marka başvurusunda bulunduğunu, bu başvurulardan bazıları tescille sonuçlanırken bazılarının itiraz üzerine reddedildiğini, davalı şirket tarafından tanınmış bir başka markanın tescili amacıyla yapılan ve itiraz üzerine Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından daha önce verilen bir ret kararını sunduklarını, davalı şirketin üçüncü şahıslar tarafından emek ve masrafla oluşturulup, dünyaca tanınmış hale getirilen markaları sistematik bir şekilde kendi adına tescil ettirmeye çalışarak söz konusu markalardan haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, bu haksız ve hukuksuz eylemin hukuk çerçevesinde sonlandırılmasının, hakkaniyetin gereği olduğundan, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Müvekkil şirkete ait ve Türkiye’de “…” olarak bilinen … markasının dünyaca tanınmış bir marka olduğuna işaret eden kararlarda … markalarının tanınmışlığına vurgu yapılarak, itiraz edilen marka ve tasarım başvurularının reddine karar verildiğini, müvekkiline ait markanın tanınmışlığı sebebiyle de davanın kabulü gerektiğini, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; davalı adına … numara ile tescilli “…” markasının, sahibi olduğu … ve … tescil numaralı markalarda yer alan şeklin ayırt edilemeyecek ve karışıklığa yol açacak derecede benzeri olduğu, kapsadığı malların aynı sınıfta yer aldığı gibi, markasının tanınmış marka olması nedeniyle, markasına bu derecede benzeyen bir markanın seçilmiş olması tesadüf olamayacağından, kötü niyetli tescil sebebiyle, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesine ilişkindir. Davacıya ait … nolu “…, …” isim ve karakterinin 16,18,24,25.29,09,41 nolu sınıflar için tescilli olduğu ve 12.03.2012 tarihinde tescil için müracaat edildiği, davalıya ait … nolu 18. sınıf için tescilli marka için ise 03.03.2014 tarihinde tescil için başvurulduğu, başvuru tarihinin davacının başvuru tarihinden sonra olduğu kayıtların incelenmesinden anlaşılmıştır. Mahkemece; Tüm dosya kapsamı, iddia ve savunmalar, TPE belgeleri, bilirkişi raporu dikkate alındığında; davalıya ait … nolu … markasının, davacıya ait … ve … nolu … markalarına ayniyet derecesinde benzediği, davacının markası ilk tescil sahibi olan davacı tarafından yaratılmış bir çizgi film karakteri olduğundan, davacının markasından haberdar olmaksızın söz konusu markayı tesadüfen yaratmış olduğu somut delillere göre söylenemeyeceği, çizgi film karakterlerinden olan …, …, … gibi markaları da kendi adına tescil ettirmeye çalıştığı tespit edildiğinden, markanın başvuru anında 556 sayılı KHK’nun 35. maddesi ve SMK 6/9 maddeleri anlamında kötü niyetle tescil edilmiş olduğu anlaşıldığından, davalı adına tescilli … nolu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. 1-Dosya üzerinden alınan ve dosya tapsamına uygun bilirkişi raporunda; Davacıya ait karakterin farklı şekilde tescil edildiği, davacıya ait karakterin ayırt edici özelliklerinin bulunduğu belirtilerek, ayırt edici özelliklerinin saç, kaş, göz, kirpik, burun ve ağız şekli, burun üstünde bulunan benekler, karakterde kullanılan bluz ve kol şekilleri, bluzda ön kısımda kullanılan baklava desen şekilleri olduğu, tespit edildiğinden, davalı vekilinin davacı markası “…”ın ayırt edici özelliğinin “…” olması olup, şapka kaldırıldığında, geriye kalan “…”ün, standart ve kimsenin tekelinde olmayan, klasik küçük burunlu, yüze göre büyük orantılı uzakdoğu genel çizgi film karakteri olduğu hususunun gözden kaçırıldığına ilişkin istinaf sebebinin reddi geretmiştir. 2-Bilirkişi raporu ile; Davacıya ait karakterin farklı şekilde tescil edildiği, davacıya ait karakterin ayırt edici özelliklerinin saç, kaş, göz, kirpik, burun ve ağız şekli, burun üstünde bulunan benekler, karakterde kullanılan bluz ve kol şekilleri, bluzda ön kısımda kullanılan baklava desen şekilleri ve … şeklinin aynısının davalı markasında kullanıldığı, … benzerliğini kuvvetlendirmek için ayrıca, saç tokasında, saç kıvrımında ve üstünde, … şekillerinin kullanıldığı, karakterler arasında fark olarak şapka ve etek şekillerinin, davalıya ait karakterde bulunmadığı, fakat bu farkın karakteri farklı bir karakter yapmadığı, internette, bir çok “…” kız karakteri bulunduğu, hükümsüzlüğü istenen davalıya ait şekil markasının, davacıya ait … nolu ve … nolu markalarına 556 sayılı KHK’da ve 6769 sayılı SMK’da tanımlanan derecesinde benzerlık taşıdığı, tespit edildiğinden, mahkemecede benzerlik gözlendiğinden, davalı vekilinin müvekkilinin markası ile davacının markası arasında bir benzerlik olmadığı ve iki marka arasında çok büyük farklar olduğu halde, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3-Bilirkişi raporunun 6,7 ve 8.sayfalarında, davacı ve davalının tescilli markalarının görsellerine yer verilerek karşılaştırmalı olarak benzeyen ve benzerlik arz etmeyen hususların 7 ve 8.sayfada açıklandığı, internette birçok farklı “…” kız karakteri bulunduğu belirtilerek görsellerinin eklendiği, ancak eklenen görseller ile davalı görselleri arasında mukayese yapılmadığı tespit edildiğinden, davalı vekilinin raporda bilirkişilerin, davacının tecilli marklarından çok, internette bulunan ve tecilli olmayan görsellere benzerlikten hareket ettiklerine ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. Bilirkişi raporunda; 07/04/2016 tarihinde … sayı ile gönderilen ve dâvalının TPE nezdindeki tescilli markaları ile başvuruları ile ilgili ekleri içeren yazısı incelendiğinde, davalı tarafın dava konusu marka dışında, çizgifilm karakterleri olarak da ilgilisi tarafından iyi bilinen ve tanınmış, …, …, … gibi markaları da kendi adına tescil ettirmeye çalıştığı ve söz konusu başvuruların TPE tarafından reddedildiğinin tespit edildiği, saptaması yapılmış, Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen 14/02/2017 tarihli yazı cevabından daha önce sahibi adına tescil edilmiş …, …, … tescil başvurusunun KHK’nın 8. maddesi hükmüne göre reddedildiği bildirilmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca; kötü niyet TMK 2. maddesi gereği hukukun genel prensibi olması sebebiyle tüm ihtilaflarda re’sen dikkate alınması gerektiği gibi, dava konusu ihtilaf yönünden mutlak hükümsüzlük nedeni olup, davacı tarafça davada kötü niyetli tescil sebebine dayanılarak hükümsüzlük talebinde bulunulduğundan, bilirkişiler tarafından incelenmesinde usule aykırılık olmadığı, davalı taraf tacir olup, basiretli tacir gibi davranmak zorundadır. Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen 14/02/2017 tarihli yazı cevabından daha önce sahibi adına tescil edilmiş …, …, … tescil başvurusunun KHK’nın 8. maddesi hükmüne göre reddedildiği bildirilmiş olup, yazı cevabından davalı tarafın daha önce de başkaları adına tescilli markalar için başvuruda bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı ve davalı taraf aynı sektörde faaliyet göstermekte olup, markaları da aynı sınıfta yer almaktadır. Davalı tacir olup iş ve işlemlerinde basiretli tacir gibi davranmak zorundadır. Basiretli tacir olarak, aynı sektörde faaliyet gösterdiği ve tescilini talep ettiği ürün markası ile ayın sınıfta yer alan davacı markasından haberdar olması gerekip, davacının tescilli markasından haberdar olmadığını iddia edemeyeceğinden, davalının bu davranışı yerleşmiş Yargıtay uygulamalarına göre kötü niyetli tescil başvurusu olduğundan, davalı vekilinin kötü niyet koşullarının oluşmadığına bu nedenle hükme esas alınmayacağına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 4-TPE’den gelen 08/04/2016 tarihli yazı cevabından … tescil numaralı markanın davacı adına tescilli olduğu, markada yer alan “…” markasının 1980 yılından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nde tescilli marka olduğu, “…” nin telif hakkının Amerika Birleşik Devletleri’nde … tescil numarası ile … adına 06/11/2012 tarihinden itibaren tescilli olduğu, 03/03/2015 tarihinde “Telif Hakkı Devir Sözleşmesi” ile davacı şirkete devredildiği, dosya içerisinde mevcut belge asılları ve Türkçe tercümelerinden tespit edilmiş olup,bu hali ile markanın davacı adına tescilli olduğu, telif hakkının davacıya ait olduğu kanıtlandığından, bilirkişiler tarafından dosya kapsamı nazara alınarak rapor oluşturulduğundan, hükme esas alınmasında yasaya aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 5- Bilirkişi raporu ile; dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 556 Sayılı KHK Md. 7/1-b hükmü uyarınca “aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar” tescil edilemez. Tescilli bir marka ile karıştırılma tehlikesi oluşturmasına rağmen markanın tescil edilmesi halinde, mutlak red sebebi oluşturduğu için Marka KHK m. 42 hükmü kapsamında mahkemece markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 556 Sayılı KHK m. 8/1-b hükmü uyarınca:“Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa” marka tescil edilmez, aksi halde bu durum marka için bir nispi ret nedeni oluşturur. Marka KHK m. 8/1-b hükmüne dayanılarak tescilli bir markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilmesi için: Tescil için buşyurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olması, Tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal/hizmetlerle aynı veya benzer olması, Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunması, gerektiği, SMK madde 6/4 hükmü uyarınca: Paris Sözleşmesi’nin 1 inci mükerrer 6 ıncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aym veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedileceğinin düzenlendiği, davacı tarafın sunduğu deliller incelendiğinde, Telif hakkı sözleşmesi, söz konusu sözleşmeye dair devir sözleşmesi ve dava konusu … markasının eser olarak tescil ettirildiğini gösterir tescil belgelerinin listesini sunduğu, davacı tarafın sunduğu delillerin A.B.D ile sınırlı olduğu, liste dışında tescil belgesi sunulmadığı, tanınmışlığa dair herhangi adli ve/veya idari bir kararın da sunulmadığı görüldüğünden, SMK’nın ilgili maddesi bakımından tanınmışlık sebebi ile hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, TPE tarafından 7.04.2016 tarihinde … sayı ile gönderilen ve dâvalının TPE nezdindeki tescilli markaları ile başvuruları ile ilgili ekleri içeren yazısı incelendiğinde, davalı tarafın dava konusu marka dışında, çizgifilm karakterleri olarak da ilgilisi tarafından iyi bilinen ve tanınmış, …, …, … gibi markaları da kendi adına tescil ettirmeye çalıştığı ve söz konusu başvuruların TPE tarafından reddedildiğinin tespit edildiği, davalı tarafin, ilgilileri tarafından iyi derecede bilinen söz konusu karakterleri tesadüf eseri yaratma şansı olmadığından, bilinen markaları kendi adına tescil ettirme davranışını alışkanlık haline getirdiği ve basiretli tacir gibi davranmanın yükümlülüklerini yerine getirmediği, bu itibarla da dava konusu tescilde de başvuru anında SMK md. 6/9 anlamında kötü niyet saiki olduğu kanaatine varıldığı, bildirilmiştir. HMK 281.maddesi uyarınca, taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliğinden itibaren 2 hafta içinde itiraz ederek eksik gördükleri hususların tamamlattırılmasını, belirsizlik olan konularda açıklama yaptırılmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden isteyebilirler, mahkeme gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırabilir. HMK 282.maddesi uyarınca hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Usul ekonomisi ilkesini düzenleyen HMK 30.maddesi uyarınca hakim yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini, gereksiz masraf yapılmamasını sağlamakla görevlidir. Davalı taraf süresi içinde verdiği 06/06/2017 tarihli itiraz dilekçesi ile; – Dava konusu marka ile ilgili olarak sayın bilirkişiler davacının tecilli marklarından çok, internette bulunan ve tecilli olmayan görsellere benzerlikten hareket etmişler, ilaveten koşulları da olmadığı halde kötü niyet saiki tespitinde bulunmuşlardır. Oysa davacı markası “…”ın ayırt edici özelliği, şapkasının … şeklinde olmasıdır. Bu şapkayı kaldırdığınızda, geri kalan karakter artık … değildir. Tescilli olan … da değildir. Kalan karakter sıradan bir çizgi film karakteridir. Örneğin aşağıda 80 li yıllardaki … karakteri de, yada başka bir japon çizgi film karekteri de dava konusu … markasına benzemektedir. Açıklanan nedenlerle rapora itiraz eder, başka bir heyetten rapor alınmasını saygılarımızla talep ederiz sözleri ile itirazda bulunmuş olup, davalı tarafın davalı tarafın itirazına konu kötü niyetli tescil olgusu mahkemece tespiti gereken hukuk bilgisi ile çözümlenmesi gereken hususlardan olduğundan HMK 266/2.maddesi uyarınca genel bilgi ve tecrübeyle yada hakimin hukuk bilgisi ile çözülecek hususlarda bilirkişiden rapor alınamayacağından, bilirkişi raporunun 6,7 ve 8.sayfalarında, davacı ve davalının tescilli markalarının görsellerine yer verilerek karşılaştırmalı olarak benzeyen ve benzerlik arz etmeyen hususların 7 ve 8.sayfada açıklandığı, internette birçok farklı “…” kız karakteri bulunduğu belirtilerek görsellerinin eklendiği, ancak eklenen görseller ile davalı görselleri arasında mukayese yapılmadığı tespit edildiğinden, davalı vekilinin raporda bilirkişilerin, davacının tecilli marklarından çok, internette bulunan ve tecilli olmayan görsellere benzerlikten hareket ettiklerine ilişkin itirazı yerinde olmadığından, bilirkişi raporunda davacı markasının ayırt edici özellikleri ayrı ayrı belirtilerek, davalı markası ile aynılık arzeden yönleri tartışıldığından, rapor bu hali ile dosya kapsamına uygun ve karar vermeye yeterli olup, mahkemece de; Dosyaya sunulu rapor marka tescil belgesi içeriğine göre ayrıca renkli görsellerle birlikte sunulduğundan rapora yönelik itirazın reddine karar verildiğinden, HMK 30. maddesi gereğince mahkeme hakimi gereksiz zaman kaybı ve masrafa sebebiyet vermemekle yükümlü olduğundan, istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1.fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/09/2017 tarih ve 2016/64 E., 2017/181 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021