Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/569 E. 2021/1266 K. 01.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO : 2020/569
KARAR NO : 2021/1266
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/10/2017
NUMARASI : 2017/213 E. – 2017/235 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının dünya mutfaklarının geleneksel ve otantik restoranlarına ulaşmak için rehberlik yapan dünya çapında tanınmış bir şirket olduğunu, 2009 yılında başlattıkları proje ile deneyimlerini www…..com internet sitesinde yayınladıklarını, yazılarını … adlı kitaplarında okuyucuya sunduklarını, 2012 yılında davacı … kurduklarını, davacının 4503926 sayı ile kayıtlı 06/07/2012 başvuru tarihli ve davalı markasında yer alan 39. sınıftaki emtialarda dahil olmak üzere 9, 16, 39, 41, 43, 45. sınıflardaki emtiaları kapsayan ABD marka tescil belgesi ile 2012 99071 sayı ile kayıtlı ve 9, 16, 41.sınıftaki emtiayı kapsayan Türk marka tescil belgesinin bulunduğunu, davacının markanın gerçek ve öncelikli hak sahibi olduğunu, davaya konu marka ile davacı markası arasında örnek, emtia listesi bakımından benzerlik olduğunu, iltibas riski olduğunu, markaların bütünsel konsept açısından aynı olduğunu, davalının markasının 39. sınıftaki hizmetleri kapsadığını belirterek, davalı adına … sayı ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini, markanın 3.kişilere devrinin önlenmesini, teminatsız tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının … tescil numaralı … ibareli markayı TPE nezdinde 39. sınıfta adına tescil ettirmiş olduğunu, ITO’ya 261763 sicil numarası ile kayıtlı ve Kültür ve Turizm Bakanlığından alınmış 25/09/1990 tarihli ve 1929 numaralı A grubu Seyahat Acentesi İşletme Belgesi sahibi ticari tüzel kişilik olduğunu, davacının … ibareli markayı 2012 yılında 9, 16, 41.sınıflarda Türkiye’de adına tescil ettirmiş olan seyahat ve yemek turları düzenleyen ABD menşeli ticari tüzel kişilik olduğunu, davalının 1998 yılından beri İstanbul’u tanıtıcı turlar düzenlediğini, Kültür ve Turizm Bakanlığından alınmış 25/09/1990 tarihli ve 1929 numaralı A Grubu Seyahat Acentesi İşletme Belgesi sahibi tüzel kişilik olduğunu, davacının davalı adına tescilli markasının hükümsüzlüğünü talep etmesinin kötü niyetli olduğunu, davalının markasının 39. sınıfta davacının markasının ise 9, 16, 41. sınıflarda tescilli olduğunu, KHK 42, 7 ve 8. maddelerine atıf yapıldığını, hükümsüzlüğe konu marka ile konu gösterilen markanın tescil edildiği sınıflar için farklı mal ve hizmetleri kapsadığını, davacının ikrarları doğrultusunda Belgesiz Seyahat Acenteliği faaliyetleri nedeniyle davacı şirket ve yetkilileri hakkında hukuki ve cezai başvuruların yapılacağını iddia ederek davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince; “Somut uyuşmazlık bu çerçevede değerlendirildiğinde, davacı markasının tanınmışlığının davalı taraf markasının 39. sınıfta yer alan araba park hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Mallarını depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıklarını toplanması ve taşınması hizmetler yönünden haksız bir kazanca yol açmayacağı kanaatine ulaşılmıştır. Tüm dosya kapsamı alınan bilirkişi raporları ışığında, davacının … markasının, davalının marka tescil başvuru tarihinde tanınmış marka vasfında olduğunun tespit edilemediği, davalı kullanım veya tescilin marka sulandırma etkisinin tanınmış marka ekseninde yapılmasına yer olmadığı, buna karşın aynı sektörde yer alan rakibin yaygın kullanan konu markasının kısmen aynı ve kısmen benzer ürün ve hizmet sınıflarını kapsar şekilde tescil başvurusuna konu edilmesinin marka sulandırma etkisini taşıyabileceği, davalının … markasını “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tarihi, turistik ve meşhur ofmuş yeme-içme yerlerine, lokantalara ve restaurantlara tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil), Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetlerinde “kullanması durumunda bu durumun ortalama tüketicilerin bu hizmetlerin davacıdan geldiği yönünde bir algıya kapılmalarına yol açabileceği, davalının marka tescil başvurusunun kapsamındaki diğer ürün/hizmetler bakımından ise bu yönde bir durumun oluşmasına yol açacak bir ilişkilendirme halinin veya bağlantının bulunmadığı anlaşılmakla, davanın kısmen kabulü ile söz konusu hizmetler yönünden markanın kısmen hükümsüzlüğüne ” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;-“…” markasının tanınmışlığına dair yapılan değerlendirmelerin yanlış olup esasında bu markanın sektörel dahi olsa herhangi bir tanınmışlık kriterini sağlamadığını, davacının tanınmışlığını sağlayan kitaplarında Türkiye basımında kitabın hiçbir yerinde “…” ibaresinin geçmediğini, tüketicinin kitabı bu isimle değil Türkçe …” ismiyle bilinmekte olduğunu, ilgili markaya ait web sitesinin tamamen İngilizce olduğu için Türk toplumundaki İngilizce bilen seviyesi de göz önüne alınarak toplumda yeterince tanınmadığı sonucuna ulaşılması gerektiğini, “sektörel bir bilinirlik” söz konusu olsa dahi bu bilinirliğin “…” adı açısından olduğunu, -Mahkemece markanın tescil tarihinden itibaren kullanılıyormuş gibi yapılan değerlendirmesinin doğru olmadığını, yine “ülkesellik prensibi” uyarınca ABD’de yapılmış olan tescilin Türkiye’de herhangi bir hükmü bulunmadığını, -Dosyada davacı markasına ilişkin lisans verildiğine dair belge ve bilgi bulunmadığı, ticari değer açısından dosyaya sunular bilgilerin bulunmadığının belirtildiğini, davacı taraf markasının tanınmışlık hususunda gerekli birçok ölçütü taşımadığını, tek somut delilin, “…” isimli kitabın reklamları, satışları vs. yönündeki belgeler olduğu ancak bunun da dava konusu marka haricinde farklı bir ibareyi belirttiğini,-” …” markasının taraflarca aynı hizmet sektörü için kullanılmadığını, mal ve hizmetlerin içeriği incelendiğinde, davacı tarafın markasının, davalı markasının tescilli olduğu 39. sınıfın içerisinde geçen herhangi bir hizmet için kullanmadığının görüleceğini, davacı şirketin ilgili markayı kesinlikle “39. mal ve hizmet sınıfı hizmetleri” dâhilinde kullanmadığını, 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinde de açık bir şekilde belirtildiği üzere, marka, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabileceğinden, müvekkili şirketin de yukarıda açıklandığı üzere dava konusu markayı yalnızca kendi tescil sınıfları içerisinde kullanmakta olduğundan davacının tescilli sınıfları arasında bir benzerlik bulunmadığını, davacı markasının tanınmış marka da olmadığını, tüm nedenlerle kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davalı, davacı ile sınıf farklılığı olduğunu ileri sürmüş olup, benzerliğin kabulü için, mal ve / veya hizmetin doğası, kullanım amacı, satış ve dağıtım kanalları, tüketici kitlesi gibi birçok ayrıntının göz önünde bulundurulması gerektiği, bu hususlar gözönünde bulundurularak, dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemesinde de belirlendiği üzere, dava konusu 41. Sınıflardaki malların bir kısmı ile 39. Sınıftaki hizmetlerin benzer oldukları anlaşılmaktadır. Ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere yiyecek ve içecek emtiası ile bunların satımına tanıtılmasına ilişkin sınıflar birbirleriyle ilişkilendirilebilecek mal ve hizmetlerdir. Dava konusu markanın, tarihi, turistik ve meşhur ofmuş yeme-içme yerlerine, lokantalara ve restaurantlara tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil, “restoran hizmetleri ” kapsamında tüketiciye sunulabilecek olması karşısında bu hizmetler bakımından da davacının marka kapsamları benzerdir. Nitekim mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da aynı tespitlere yer verilmiştir.Davalı taraf markanın tanınmış olmadığını, tanınmış olan kitabın “…” ismiyle bilinmekte olduğunu, ilgili markaya ait web sitesinin tamamen İngilizce olduğu için Türk toplumundaki İngilizce bilen seviyesi de göz önüne alınarak toplumda yeterince tanınmadığı sonucuna ulaşılması gerektiğini, “sektörel bir bilinirlik” söz konusu olsa dahi bu bilinirliğin “…” adı açısından olduğunu, istinaf istemi olarak öne sürmüş ise de, alınan bilirkişi raporlarının marka tanınmışlığı üzerine incelendiği ve sadece kitap baz alınarak inceleme yapılmadığı tüm yayın ve deliller dikkate alınarak, web siteleri incelenerek sonuca ulaşıldığı, davacının tanınmışlığının marka ile sabit olduğu anlaşılmakla bu istinaf isteminin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının markası ile davacı markası olan “istanbul eats” markasının görsel ve anlamsal benzerlik ayniyet bulunduğu, dava ve itiraza konu markaların, görsel ve anlamsal açıdan iltibas ve ilişki kurma tehlikesi taşıdığının açık olduğunu, bilirkişi raporunda belirlenen mal ve hizmetler yönünden hizmet sınıflarının 556 s. KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer ve ilişkili olduğu, ancak reddine karar verilen markalar yönünden örtüşmediği, bilirkişi raporunda yapılan sınıfsal benzerlik karşılaştırmasının ve mahkemece yapılan karşılaştırmanın usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/10/2017 tarih ve 2017/213 E., 2017/235 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 01/11/2021