Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/548 E. 2021/1284 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO : 2020/548
KARAR NO : 2021/1284
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2017
NUMARASI : 2016/79E- 2017/772 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynak. Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı tarafından, davalı firma aleyhine Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas nolu dosyasından sözleşme ve ihtarnamelere dayalı olarak icra takibi yapıldığını, davalının yetkiye, takibe, borca ve fer’ilerine itiraz ettiğini, bunun üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalı firmanın icra takibine yapmış olduğu itirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu, taraflar arasında imzalanan 15.02.2010 tarihli Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi’ne göre, davalı firmanın ödemesi gereken 6.488,17 USD ve 3.630 EURO bakiye borcunu ödemekten imtina ettiğini ve müvekkilini uzunca bir süre toplu olarak ödeyeceği bahanesiyle oyaladığını, davalı firmanın taraflar arasındaki sözleşmeyi inkâr etmediğini, icra dosyasına yapmış olduğu itirazın tamamen zaman kazanmaya yönelik olduğunu belirterek davalı borçlu firmanın ödeme emrine itirazının iptali ile takibin devamına, davalı borçlu firma aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde; Müvekkilinin taraflar arasında imzalanan Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi ile takip alacaklısının nezdindeki kar ve zarar katılım hesap bakiyesinin temliki hususunda mutabakata varıldığını, söz konusu takip dayanağı alacağın Alacağın Temliki Sözleşmesine istinaden Tasfiye Halinde … A.Ş nezdinde henüz vadesinin gelmediğini, mutlak ödenmesi de hukuken garanti edilmeyen kar ve zarar katılım bakiyesi temlik alındığını, davalının ibu temlik sözleşmesinden dolayı davacıya takip ve dava miktarı kadar günü geçmiş bir borcunun bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; ”Taraflar arasında imzalanan 15/02/2010 tarihli Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesine göre, davacının, dava dışı… AŞ nezdinde mevcut alacaklarını davalıya sattığı, sözleşmede davalının satın aldığı alacağın bedelini ödemesine ilişkin takvim mevcut olup ödemelerin dava dışı finans kurumunun tasfiyesi sonrası yapılacağına ilişkin hüküm bulunmadığı, davacının ihtarnameye ve icra takibine konu 6.488,17 USD ve 3.630 Euro alacağını kanıtladığı gerekçesiyle davanın kabulüne, icra takibine yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Taraflar arasındaki sözleşmede, alacağın temliki değil, borcun nakli söz konusu olduğunu, bu nedenle borcu devralan yeni borçlunun, eski borçlunun alacaklıya karşı ileri sürebileceği itiraz ve defileri alacaklıya karşı ileri sürebileceğini, bu kapsamda, alacağın miktarının ancak tasfiye sonucunda belli olacağını, Dava dışı … A.Ş.’nin tasfiye halinde olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmeye konu alacağın ancak tasfiye işlemleri sonucunda netleşeceğini, dolayısıyla alacağın muaccel olmadığını, Davacı tarafın icra takibinde talep ettiği % 9 faiz oranının yasal karşılığının bulunmadığını, Mahkemece bu hususun değerlendirilmeden aynı şartlarla takibin devamına karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu,İcra inkâr tazminatının açık, anlaşılabilir ve hesaplanabilir şeklinde belirtilmediğini, takip tarihindeki güncel kur üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesi nedeniyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı yanca, dava dışı finans kurumunun tasfiye halinde olduğu, tasfiye sonuçlanıp kâr ve zarar durumu belirginleşmeden davacının alacak talep etmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla tasfiye sonuçlanmamış ve dava tarihi itibariyle alacak muaccel hale gelmemiş bulunduğundan, davanın zamansız açıldığı ileri sürülmüştür. Taraflar arasında 15.02.2010 tarihli sözleşme düzenlenmiş olup, bu sözleşmeyle davacı dava dışı … A.Ş. nezdinde mevcut alacaklarını davalıya USD ve Euro mukabilinde temlik etmiştir. Sözleşmede davalının satın aldığı alacağın bedelini ödemesine ilişkin takvim mevcut olup, ödemelerin dava dışı finans kurumunun tasfiyesi sonrası yapılacağına ilişkin hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır (Yargıtay 19 HD 2016/4537 esas, 2016/7507 karar, Yarg. 3 HD 2020/5222 esas, 2021/3773 karar sayılı ilamları).Diğer yandan, icra takibinde asıl alacağa, 3095 sayılı yasa uyarınca T.C Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı yıllık % 9 oranında faiz oranının yasal dayanağı bulunmadığı yönündeki istinaf sebebi dayanaksız görülmüştür.Ayrıca, davalı taraf her ne kadar icra inkâr tazminatının açık, anlaşılabilir ve hesaplanabilir olmadığını, takip tarihindeki güncel kur üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini beyan istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de, davanın icra takibindeki güncel kur üzerinden hesaplanan asıl alacak miktarı olan 24.767,29 TL üzerinden harçlandırıldığı, Mahkemece miktar belirtilmeden % 20 oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, hükmün infazda tereddüt oluşturacak mahiyette olmadığı anlaşılmıştır.Dolayısıyla yapılan tüm bu açıklamalar ışığında, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/10/2017 tarih ve 2016/79 E. 2017/772 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin HMK 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 1.691,85 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 423,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.268,58 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/11/2021