Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/543 E. 2021/1212 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/543 Esas
KARAR NO: 2021/1212
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2017
NUMARASI: 2014/888 E. – 2017/724 K.
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalı firma arasında yapılan sözleşme kapsamında firmanın ürünlerini satmak üzere bayi ve yetkili merkez sözleşmesi imzalayan firma, daha sonra bu işlere vakit ayırmamakla hem firmanın satışını engellemiş hem de bir süre sonra haksız fesih yaparak tek taraflı olarak sözleşmesi fesih ettiğini, ürettiği ürünü Türkiye geneli satması ve belirli adette firmanın alması, bu konuyla ilgili satış sistemi kurması için vermiş olduğu yetkiye amacı doğrultusundan kullanmadığını, dolayısıyla firmanın maddi ve manevi zarar gördüğünü, hem satış yapamadığını, hem satışın engellendiğini hem pazara karşı imajın bozulduğunu, sözleşmenin tek taraflı feshinin kaynaklanan zararın telafisinin tespit edilerek karşılanmasını, sözleşmede yazan ve tahsil edilemeyen alacak kalanının ödenmesini, bayinin satış yapmayarak firmaya vermiş olduğu ticari zararın karşılanmasını, davanın kabulü ile davalıdan sözleşmede yazan alacak hakları hesaplanarak tarafına ödenmesinin sağlanmasına yönelik karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davalı şirket arasında 2011 yılında satış ortaklığı sözleşmesi yapıldığını, davalı yan ile sözleşmeyi davalı yan bizzat kendisi hazırladığını, davalı yan artniyetli olarak hazırlamış olduğu sözleşmeye hiçbir tarih atmadığını, ne sözleşmenin bitim tarihi ne sözleşmenin başlangıç tarihi ne de sözleşmenin imzalandığı tarihi atmadığını, müvekkil ile davalı yan yetkileri tanıdık olduklarından dolayı da müvekkil tarafından bu hususlara hiç dikkat edilmediğini, sözlemenin imzalandığı tarihte müvekkil nam ve hesabına … tarafından 105,000 TL ödeme yapıldığını, kaldı ki bu ödemenin yapıldığı anılan sözleşmenin özel şartlar bölümünün 1.maddesinde açıkça belirtildiğini, ayrıca müvekkil tarafından geri kalan ödemelerde yapıldığını, ayrıca 2011 yılında yapılacak olana ödemeye karşılıkta teminat olarak davalı şirket tarafından müvekkile 300.000,00 TL bedelli senet verildiğini, müvekkil tarafından toplam ödenen miktar 280.272,00 TL ödeme yapıldığını, davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacı tarafça dosya kapsamına sunulan 21/10/2011 tarihli 53.000,00 TL bedelli irsaliyeli faturanın 100 adet ısı cihazına ilişkin olduğu ve teslim alan kısmının imzalı bulunduğu, 19/12/2011 tarihli irsaliyeli faturanın ise 300 adet kablolu ısı cihazına ilişkin olduğu, yine teslim alan kısımlarının imzalı bulunduğu anlaşılmıştır. 19/12/2011 tarihli irsaliye üzerindeki imzaya ilişkin olarak; davalı tarafça her ne kadar … isimli şahsın davalı şirket bünyesinde çalıştığı, irsaliye konusu malların davalı şirkete getirildiği, ancak malların teslim alınmaksızın iade edildiği belirtilmiş ise de; malların iade edildiğine ilişkin dosya kapsamında bir delil bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamına alınan bilirkişi kök ve ek raporunda da belirlendiği üzere; sözleşmede akdedildiği şekilde davacı tarafa 105.000,00 TL ödeme yapıldığı, bunun dışında davalı tarafça yapılan ve belgesi bulunan ödemelerin ise 133.172,00 TL olduğu, ancak 133.172,00 TL içerisinde hesap edilen 2.900,00 TL tutarındaki sipariş avanslarının yalnızca davalı defterinde kayıtlı bulunduğu, ancak davacı defterlerinde yer almadığı, bu nedenle davalı tarafça yapılan ödemeler toplamının (105.000,00 TL + 133.172,00 TL – 2.900,00 TL) toplamının 235.272,00 TL olduğu belirlenmiştir. İrsaliyeli fatura ile imza karşılığı teslim alınan ve taraflar arasında akdedilen sözleşmede birim fiyatı 450,00 TL olarak tespit edilen 100 adet ısı cihazının 53.100,00 TL olduğu, 300 adet kablolu ısı cihazı ürün bedelinin ise 159,300,00 TL (53.100,00 TL*3) olduğu, bu nedenle ürün bedelinin toplamının 212.400,00 TL olduğu anlaşılmıştır. Bu bağlamda; Davalı tarafça yapılan ödemeler toplamının 235.272,00 TL olmasına rağmen davacı tarafça 212.400,00 TL’lik ürün teslimi yapıldığı nazara alındığında davacı tarafça sözleşme kapsamında teslimine yükümlendiği malları teslim etmediğinden, yani davacının edimini yerine getirmemesi nedeniyle davalı tarafça sözleşmenin fesih etme hakkı bulunduğu anlaşılmış bu nedenle davacının davasının reddine” karar verilmiştir.Davacı istinaf dilekçesinde özetle; 1- Bu dava bir sözleşme davası olup, tarafların tüm ayrıntıya uyacakları her maddenin bu sözleşmede yazdığını, bu sözleşmede ürün birim fiyatları, teslim ve fesih durumları, borç, alacak yazdığını, Mahkemenin sözleşmeye göre değil, basit borç alacak durumuna göre karar verdiğini, Mahkemenin davalının sözleşmeyi haksız feshetmesini bile dikkate almadığını, 2- Firmalarının cihaz ürettiğini, sözleşme imzalayan davalı taraftan siparişi aldığını, sipariş için taahhüt edilen paranın bir kısmının alındığını, kalan paranın alınacağının varsayıldığını ve üretime başlandığını,üretimin yapıldığını, ilk partinin teslim edildiğini, faturasının kesildiğini, ancak davalının daha fazla para ödemesi gerektiğini, 3- Açtıkları davanın İlk bilirkişilerinin, Bakırköy davasının bilirkişi raporunu aynen alıp, buraya kopyaladıklarını, buna ek olarak da b hesabımdan 1.000,00 TL aldıklarını bilirkişi işlemi olmadı, bu rapor gerçek değil, paramın iadesini istiyorum, şeklinde dosyada itiraz dilekçesini olduğunu, doğal olarak benden fazladan alınan para nedeniyle bilirkişi için param bitti, son istenen bilirkişi ücretini yatıramadığını, bu hesabından ödenen 1.000,00 TL’nin hesabına iade edilmesi gerekir iken, mahkemenin bunu da dikkate almadığını, 4- Tek yetkili bayi olunca ve bayi de çalışmayınca firmalarına büyük zarar verildiğini ve bunu yetkili bayinin kendilerini batırmak için yaptığını ifade ettiklerini, mahkemenin bunu da ve sözleşmeyi haksız fesihten kaynaklı zararlarının olacağını dikkate almadığını, 5- Sözleşmede, şahit olarak imzalı gözüken …’in 150.000,00 TL, davalının 150.000,00 TL ödeyeceğinin düzenlendiği, gerekçeli kararda dosya hakiminin, karşı tarafı sözleşmede yazan tutardan daha fazla alacaklı çıkardığını, 6- Sözleşmede 105.000,00 TL olan …’in ödedim dediği tutarın belgesini sunamadığı, ancak söze güvenerek aldım diye sehven yazılan fakat alınmayan malum 105.000,00 TL’yi davalı taraf lehine alacak olarak geçirdiğini, böyle bir hak teslimi ve hak mahsubunun olmaması gerektiğini, Ayrıca, sözleşmede; “yazılım ve donanım ürünü verilmesine,” yazdığını, 4 (dört) adet Kalite Otomasyonu yazılımı verildiğini, yazılımın belgesi olmayınca, bunu ahlaken davaya koymadıklarını, belgesi olmayan iddia olarak alacak kabul edilecekse, ek olarak 72.000,00 TL yazılım ürünleri de hesaplarına alacak olması gerektiğini, 105.000,00 TL belge olmadığı halde, bilirkişi bile bunu kabul etmezken, dava hakiminin kabul ettiğini, belgesiz kararın, adaletsiz karar olduğunu, 7- Mahkeme hakiminin dikkate almadığı çok önemli bir ayrıntı daha olduğunu,, Sözleşmede; Özel şartlarda “Ödemeler 2011 yılı sonuna kadar yapılacak” yazdığını, tüm sözleşmede üretim ve ürün teslimi; Avans alınıp, üretim yapılacağı kararı üzerine olduğunu, her tülü ödenmeyen, ödendiğine dair ispatı olmayan para için …’in 105.000,00 TL’si mahkeme tarafından davalı adına ödendi diye kabul ediliyorsa, sözleşmeye uymayan ve aksatan, işimizi kilitleyen, art niyetli sorumluluk da aynı tarafın olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, işi karşı taraf aksattı ise, bu da malı alıp, kaçma planının bir parçası olduğunu, ödemeyi aksatan ve taahhüt içinde sözünü yerine getirmeyenin karşı taraf olduğunu, ayrıca, ürün tesliminden önce değil, yüklü adet ürünü teslim ettikten sonra karşı tarafın sözleşmeyi fesih etmesinin, aklen ve vicdanen çok büyük şüphe doğurduğunu, bunların davanın son aşamasında dikkate bile alınmadığını, 8- Ayrıca, sözleşmenin hiçbir yerinde “Bu sözleşmenin süresi … yılına biter” ifadesinin bulunmadığını, bu durumda, Hakimin, “eksik ürün verildiği için davalının sözleşmeyi fesih etmesi haksız değil” ifadesinin de gerçeğe uymadığını, belki daha sonra ek ürün verileceğini, davalının yeni müşteri buldukça yeni ürün isteme hakkının var olduğunu, sözleme sonrası davalı ile ticari faaliyetleri zamanında davalının kendilerinden isteyip de alamadığı hiçbir ürün olmadığını, istediği ürünü, istediğinde muhakkak verdiklerini, davanın hakiminin, sözleşmede süre olmadığını ve her hangi bir gelecekte ürün vereceklerini dikkate bile almadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının iptalini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Davalı vekili istinaf dilekçesinde mahkeme kararının sonuç itibariyle doğru olduğunu, fakat Yerel mahkeme tarafından alınan 12.10.2015 tarihli kök raporda ve 06.12.2016 tarihli ek raporda davacı tarafın sayın mahkemeye 21.10.2011 tarihli 53.000,00 TL’lik fatura dışında mal teslim yapılmadığının sabit olmasına rağmen, davacı tarafından 19.12.2011 tarihli irsaliye düzenlendiğini ve 07.03.2017 tarihinde yerel mahkemeye sunulduğunu, bunun delil olarak dikkate alınamayacağını, 2- Yerel mahkeme tarafından verilen kararın yerinde ve somut olaya uygun iken davacı tarafından müvekkili şirkete 212.400,00 TL mal teslim edildiği kanaatinin yanlış ve gerçeğe ve 6100 sayılı HMK hükümlerine aykırı olduğunu,, davacı tarafından müvekkiline 53.100,00 TL’lik mal teslimi yapıldığını (bu durum davacı tarafın ve müvekkili şirketin ticari defterine işlenmiş olup somut olayda müvekkiline 53.1000,00 TL’lik mal teslimi yapıldığını) bunun haricinde davacı tarafından müvekkili şirkete herhangi bir mal teslimi yapıldığına dair ticari defterinde bir kayıt bulunmadığını, 3- Yerel mahkemede (İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde) görülen yargılama ilk önce kapatılan 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/367 E. Sayılı dosya ile görülmekte olup ön inceleme duruşması 15.04.2014 tarihinde yapıldığını ve tahkikat aşamasına geçildiğini, buna karşın davacı tarafından tahkikat aşaması bitmesinden tam 3 yıl 1 ay sonra 07.03.2017 tarihinde 6 yıl öncesine ait içeriği tam olarak anlaşılmayan ve tanzim tarihi şaibeli bir fatura sunulduğunu, 4- 19.12.2011 tarihli irsaliyede adı geçen …’nin o dönemde müvekkili şirket bünyesinde çalıştığını, müvekkil şirketten edinilen bilgiye göre irsaliye konusu malların müvekkili şirkete getirildiğini, fakat fatura düzenlenmediği için ve de irsaliyede herhangi bir bedel dahi yazmadığı için malların iade edildiğini, davacılar tarafından malların aynı şekilde teslim alındığını, bu sebeple davalı tarafın bahse konu malları müvekkili şirkete teslim ettiğine dair hiç beyan veya kanun kendi ticari defterine dahi işlenmediği gibi bahse konu mallara ait fatura düzenlenmediğini, 5- Hiç bir şekilde bahse konu irsaliyeye dayalı malların teslim edildiğini kabul etmemekle beraber bahse konu irsaliyede herhangi bir bedel yazmadığını, davacı tarafından sunulan dava dilekçesinde hiç bir miktar olmamasına karşın mahkemeye sunduğu beyan dilekçesinde kendisinin toplam 158.000,00 TL değerinde ürün teslim ettiğini belirttiğini, mahkemece yapılan hesaplama yönteminin anlaşılamadığını ve kabul edilemeyeceğini belirterek gerekçe kısmındaki teslim edilen mal bedelinin düzeltilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, sözleşmenin feshi ve sözleşmeye aykırılıktan dolayı uğranılan zararın tahsili davasıdır. Davacı taraf, davalıyla yaptıkları sözleşme kapsamında, davacının ürettiği ürünleri davalıya teslim etmesine rağmen davanın sözleşmeye aykırı şekilde satışını yapmadığı ayrıca gönderdiği ürünlerin parasını da ödemediğini belirterek aralarında düzenledikleri tarihsiz “SATIŞ ORTAKLIĞI SÖZLEŞMESİ” başlıklı sözleşmenin feshine ve şimdilik uğradığı zarar olarak 10.000,00 TL’nin kendilerine ödenmesini talep etmiş, davalı ise, davacıyla sözleşme yaptıklarını kabul etmiş, bu sözleşme kapsamında davacıya 280.272,00 TL ödeme yaptıklarını fakat davacının iddiasının aksine bu bedel karşılığı ve sözleşmedeki kararlaştırıldığı şeklinde kendilerine mal gönderilmediğini, sözleşmenin davacı tarafça ihlal edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiş, mahkemece, davacı tarafça sözleşme kapsamında teslimine yükümlendiği malları teslim etmediğinden kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, davacı taraf bu kararı istinaf etmiştir. Taraflar arasında, düzenlenen bila tarihli sözleşmenin varlığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlığın bulunmadığı, uyuşmazlığın sözleşmenin tarafların edinimlerinin yerine getirip getirmedikleri, bundan dolayı davacının sözleşmeyi feshetmekte haklı olup olmadığı ve bundan dolayı uğradığı zararı talep de haklı olup olmadığı, uğranılan zararın miktarı hususlarında olduğu görülmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmeye göre, davacının üretici, davalının da bayi olduğu, bu ürünlerin satışında davalının tek yetkili satıcı olarak konumlandırıldığı, sözleşmenin özel şartlar bölümünde satılacak ürünün fiyatları ve bundan bayiye kalacak miktarın belirlendiği fakat hangi sürelerde davalıya ne kadar ürün teslim edileceği buna göre bayinin davacıya ödemesi gereken asgari bedele ilişkin davalı adına … davacıya 105.000,00 TL’lik ödeme yaptığı, bundan başka 45.000,00 TL daha ödeyeceği, toplam ödeme miktarının 300.000,00 TL olacağını, bu avans ödemesine karşılık davacının davalıya 300.000,00 TL tutarında teminat senedi alınacağının kararlaştırıldığı görülmektedir. Mahkemece, önce 12/10/2015 tarihli 2 kişilik bilirkişi heyetinden asıl bilirkişi raporu alınmış, itiraz üzerine sadece mali müşavirden 06/12/2016 tarihli ek rapor alınmış, her iki rapor arasında çelişki görülmesi nedeniyle 07/03/2017 tarihli celsede, çelişkileri giderir mahiyette yeni bir rapor alınmasına, bilirkişi ücretinin davacı tarafça ödenmesine karar verilmiş fakat ücret yatırılmaması nedeniyle dosya bilirkişiye gönderilmemiş, mevcut delillere göre karar verildiği görülmüştür. Dosyaya sunulan 12/10/2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; Taraflar arasında bila tarihli satış sözleşmesi yapıldığı, işbu sözleşmenin özel şartlar bölümünün 1.maddesinde davalı adına … adına 105.000,00 TL ödeme yapıldığı belirtilmiş, ayrıca yine … tarafından 2011 soruna kadar 45.000,00 TL ödeme yapılacağının belirtildiği fakat ödemelere ilişkin belgelerin dosyaya sunulmadığı, her iki tarafın kayıtlarında da bu miktarların yer almadığı, ayrıca davacının 300.000,00 TL tutarında ürün teslim edileceğinin belirtildiği ancak ticari defterler ve dayanağı belgelere göre sadece 53.100,00 TL tutarında malın teslim edildiğine dair fatura bulunduğu, davacıya ait ticari defterlerin kapanış tasdikleri yapılmadığından lehine delil sayılamayacağı, davalının ise, 2012’den sonraki yıllara ait ticari defterlerinin yasal süre içerisinde kapanış tasdiklerinin yapıldığı, TTK’nın 70/6 ve 64/3 maddeleri gereğince sahibi lehine delil vasfı taşıdıkları tespitleri yapılmıştır. Tek kişilik 06/12/2016 tarihli ek raporda ise, davalının kayıtlarında da yer alan 133.172,00 TL’lik ödemenin bulunduğu, davalının defter ve kayıtlarına göre daha önce ödemesi yapılan ve taraflarca kabul edilen 53.100,00 TL’nin mahsubuyla 77.172,00 TL davacıdan alacaklı olduğu tespiti yapıldığı görülmüştür. Öte yandan dosyada anlaşıldığı üzere, eldeki dosya davalısı … Ltd. Şti’nin davalı şirkete yönelik Bakırköy 2. ATM’nin 2014/8 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açmış olduğu, bu dosyada alınan ve eldeki dosyaya sunulan 09/02/2015 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafından davalıya verilen 3 adet 95.000,00 TL’lik çekler dahil olmak üzere 12.272,00 TL’lik iade faturası hariç toplam 223.000,00 TL’lik ödeme yapıldığı, bu tutardan davacı taraftan davalı tarafa tanzim edilmiş 53.00,00 TL’lik faturanın düşülmesi neticesinde davacının davalıdan 169.900,00 TL alacaklı olduğu tespit edildiği görülmektedir. Her ne kadar davacı tarafça, davalıya sözleşme kapsamında 300 adet ürün teslimi yapıldığına dair sevk irsaliyesi sunulmuşsa da bu teslimine ilişkin faturanın davacı tarafça düzenlenmediği ve dosyaya sunulmadığı, davalı vekilinin aksi kanıtlanamayan beyanına göre, fatura düzenlenmediği için davacı tarafça gönderilen bu ürünlerin iade edildiğinin kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır. Ayrıca davacının mahkemeye sunduğu 25.04.2014 tarihli beyan dilekçesinde de davacıya teslim edilen ürünlerin toplam bedelinin 158.000,00 TL olduğunun ifade edildiği, buna göre davacının kendi beyanının da irsaliyedeki miktarla çeliştiği görülmektedir. Yine dosya kapsamına göre, eldeki dosya davalısının davacıya karşı Bakirköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasında özetle; “227.552,20TL tutarındaki toplam alacağın icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek (227.272,00TL %9,00 yıllık) faiz ile ( fazlaya dair ve faiz oranlarındaki artıştan doğan talep hakkımız saklıdır. TBK 100.mad gereğince kısmi ödemeler öncelikle işlemiş faiz, masraf ve ferrilere mahsup edilecektir)” tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır. Eldeki dosya davacısının davalıya karşı, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasında ilamsız takipte ödeme emrinde özetle; “Sözleşmenin tek taraflı feshinin %30 sözleşme bedeli 120.000,00TL , sözleşme alacak kalanı 45.000TL, bayinin satış yapmayarak vermiş olduğu ticari zararın 100.000,00TL olmak üzere toplam 265.000,00TL” tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır. Sonuç olarak, her ne kadar davacı tarafça davalının sözleşmeye aykırı olarak gönderilen ürünleri satmadığı ve bedellerini ödemediği ve bu sebeple sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini iddia etmiş, zararın giderilmesini talep etmiş ise de, davalının sözleşmeye aykırı davrandığının ispat yükü kendisine ait olup sunduğu deliller ile yapılan bilirkişi incelemeleri sonucu sunulan raporlara göre, davacının, davalıya sözleşmede kararlaştırılan birim fiyat üzerinden kararlaştırılan miktarda ürün teslimatı yaptığını, ayrıca davalı tarafından kendisine yapılan ödemeleri karşılar miktarda ürün gönderdiğini ve teslim ettiğini kanıtlayamadığı, bu sebeple davalının sözleşmeye aykırı davrandığının dosya kapsamına göre kanıtlanamadığı, öte yandan bilirkişi raporlarına ve davacının dosyaya sunduğu 25.04.2014 tarihli beyanından teslim edilen ürün bedeli olarak 158.000,00 TL’yi aşar şekilde, her iki taraf ticari kayıtlarında yer almayan ve bedel içermeyen sevk irsaliyesi baz alınarak bu bedelin 212.400,00 TL olarak hesaplanmasının doğru olmadığı, ancak her iki taraf ticari kayıtlarında yer alan 53.000,00 TL’lik fatura bedeli kadar davalıya mal teslim edildiğinin kabul edilebileceği, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunda haklı olduğu, bu sebeple diğer kısımları aynı kalacak şekilde, mahkeme gerekçesinin, son sayfasında hesaplama kısmındaki “.. İrsaliyeli fatura ile imza karşılığı teslim alınan ve taraflar arasında akdedilen sözleşmede birim fiyatı 450,00 TL olarak tespit edilen 100 adet ısı cihazının 53.100,00 TL olduğu, 300 adet kablolu ısı cihazı ürün bedelinin ise 159,300,00 TL (53.100,00 TL*3) olduğu, bu sebeple ürün bedelinin toplamının 212.400,00 TL olduğu anlaşılmıştır. Bu bağlamda; Davalı tarafça yapılan ödemeler toplamının 235.272,00 TL olmasına rağmen davacı tarafça 212.400,00 TL’lik ürün teslimi yapıldığı nazara alındığında…” ifadesinin “….davacı tarafından teslim edildiği kanıtlanan ürün bedeli 53.000 TL olarak görülmekle, davalı tarafça yapılan ödemeler toplamının 235.272,00 TL olmasına rağmen davacı tarafça 53.000,00 TL’lik ürün teslimi yapıldığı nazara alındığında…”şeklinde değiştirilmesine, bu doğrultuda ilk derece mahkemesince verilen kararın sonuç itibarıyla esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu, fakat gerekçesinde hata yapıldığı anlaşılmakla davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 3531-b/2. maddesi gereğince kabulüne ve gerekçenin karar kaldırılmaksızın yukarıdaki şekilde düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacının istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/09/2017 tarih ve 2014/888 Esas, 2017/724 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Davanın REDDİNE, 4- İlk derece yargılaması yönünden; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu’na göre alınması gerekli 59,30 TL maktu harcın, peşin yatırılan 170,80 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 111,50 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, 4/b- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından karar verilmesine yer olmadığına, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 16.613,68 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf yargılaması yönünden; 5/a- Davacı asilin istinaf talebi reddedildiğinden, alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 5/b- Davalı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde iadesine, 5/c- İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/d- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,5/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/10/2021