Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/536 E. 2021/1126 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/536 Esas
KARAR NO: 2021/1126
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/12/2017
NUMARASI: 2017/63 E., 2017/949 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıya takibe konu faturadaki malları sattığını ve malları teslim ettiğini, davalının da faturaları ticari defterlerine işleyerek bağlı bulunduğu Avcılar vergi dairesine mal ve hizmet alımına ilişkin bilgilendirme formu beyan ettiğini, davalıya teslim edilen mallar yönünden düzenlenen faturanın tahsili için Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalının %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı arasında herhangi bir ticari sözleşme ve alışveriş bulunmadığını, fatura içeriği ürünleri müvekkiline teslim edilmediğini iddia ederek davanın reddi ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “İncelemeye sunulan defter ve belgeler, bilirkişi raporu, BA / BS formları, tarafların iddia ve savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça 02/05/2016 tarihli faturaya dayalı olarak Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile davalı hakkında ilamsız takip başlatıldığı, takibe ilişkin ödeme emrinin 29/11/2016 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, incelenen BA form kayıtlarına göre 30/06/2016 tarihinde dava konusu faturaya ilişkin mal alımının davalı tarafça vergi dairesine bildirildiği, icra dosyasındaki takibe ilişkin ödeme emri davalıya tebliğ edildikten sonra 30/12/2016 tarihinde daha önce onaylanan dava konusu faturaya ilişkin ürünlerin fiili olarak alınmadığı iddiasıyla düzeltme beyanı verildiği, her ne kadar davalı tarafça dava konusu faturalara ilişkin düzeltme beyanı verilmiş ise de takibe konu faturaların davalı şirket tarafından BA formuyla vergi dairesine bildirildiği, takip tarihinden ve ödeme emrinin tebliğinden sonra sunulan düzeltme beyannamelerinin kabulünün düzeltmenin yapıldığı tarih itibariyle dikkate alınmasının mümkün bulunmadığı, davacının mal teslimini ispat ettiği kabul edilerek davanın kabulüne, alacak faturaya dayalı olup belirlenebilir bulunduğundan davacı lehine %20 icra inkar tazminatına hükmedilerek davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; – İlk Derece Mahkemesi taraflar arasında hiçbir ticari ilişki-sözleşme ve alışveriş olmadığını değerlendirmeden ve bu husustaki itirazları dikkate almadan karar ihdas ettiğini, davacının fatura ile ilgili karineden faydalanabilmesi için öncelikle taraflar arasındaki ticari ilişkiyi ispatlaması gerektiğini, – Davada ispat yükü davacıda olup, faturaya konu ürünlerin davalı müvekkiline teslim edildiğini davacının ispatlaması gerektiğini, davacının TTK’da düzenlenen faturaya ilişkin karineden faydalanmasının da hukuken mümkün olmadığını, ispat yükünün hatalı değerlendirildiğini, taraflar arasında ticari ilişki olmadığını, faturanın tebliğ edilmediğini, defterlerinde kayıtlı olmadığını, ürünlerin teslim edilmediğini ve teslimin kanıtlanamadığını, – Davaya konu faturanın davalı müvekkilin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığının dosyadaki bilirkişi raporu ile açıkça tespit edildiğini ancak ilk derece mahkemesi vergisel bir durum olan “ba formu”nu ticari defter kaydıymış gibi kabul ederek hatalı bir karar ihdas ettiğini, delil değeri olmadığını, BA formunun TTK da düzenlenen ve yasa gereği delil niteliği verilen bir belge olmadığını, – Salt faturanın “ba formu” ile vergi dairesine bildirilmesinin ürünlerin fiilen teslim edildiği konusunda kesin delil olarak kabul edilemeyeceğini, İlk Derece Mahkemesinin, vergi mevzuatındaki bir düzenleme olan “düzeltme formu ile ba kaydının düzeltilmesi” olgusunu sanki yasal bir işlem değilmiş gibi değerlendirdiğini, oysaki davalı müvekkilinin ürünlerin davacı tarafından teslim edilmemesi ve ayrıca haksız icra takibine muhatap olması nedeniyle yasal hakkını kullanarak “ba formunu” düzelttiğini, Vergi mevzuatında BA formunun düzeltilmesinin mümkün olan ve işbu düzeltmenin yapılması halinde “faturanın hiç kaydedilmemiş gibi” kayıtların düzeltilmesine imkan tanıyan bir durum olduğunu, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin bu olguyu hatalı ve eksik inceleme ile değerlendirdiğini – Bilirkişi raporunun dikkate alınmadan tam tersi karar ihdas edildiğini, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu tüm nedenlerle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağı ispatlamadığı gibi faturanın tebliğ edilmiş olması da fatura içeriği malların teslimi sonucunu doğurmayacak olup, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/7819 Esas 2017/2738 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, fatura içeriği malların teslim edildiğini ispat külfeti davacıya aittir. Ancak takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. ( Yargıtay 19 HD nin 2018/2293 esas ,2019/4962 karar sayılı 4.11.2019 tarihli ilamında da açıklandığı üzere davalı, davaya dayanak faturaya ilişkin beyanname vermekle malları teslim almış sayılacağı değerlendirilmelidir. Benzer Yargıtay kararları, Yargıtay 19. HD’nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.). Mahkemece, davalının davaya ve takibe konu faturaları BA formu düzenlemek suretiyle vergi dairesine bildirip bildirmediği araştırılmış ve davalı şirkete ait BA formlarının getirtilerek dosya arasına konulduğu görülmüştür. Somut davada, takip konusu faturanın davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olduğundan fatura içeriği malların/hizmetin davalıya teslim edildiğinin/verildiğinin kabulü gerekecektir. Aynı şekilde Yargıtay’ın, “bir satım faturası alıcı ticari defterlerine kaydedilmesi halinde sonradan bu kayıt silinse dahi malın teslim alındığına karine olduğu gibi satım faturası BA formu ile vergi dairesine bildirilirse sonradan düzeltme yapılsa da malın teslim alındığına karinedir.” şeklindeki yerleşik içtihatları gereğince, BA Formu’nda düzeltme öncesi bildirilen kaydın teslime karine olduğu, davalının malın teslim alınmadığına yönelik başkaca delilin bulunmadığı görülmüştür. Davalının savunması, mal teslimi yapılmadığı yönünde olduğu ve aksinin kanıtlandığının kabulü gerektiğinden icra takibine vaki itirazının asıl alacak yönünden iptali yönünde kurulan hükümde hata olmadığı, alacağın likit olması nedeniyle icra inkar tazminatı yönünden verilen kararda usul ve yasaya aykırılık olmadığı anlaşılmıştır. Davalının faturaları kabul ederek BA formu ile vergi dairesine bildirdiği, bu nedenle davalının mal veya hizmet almadığı yönündeki savunmasının hakkın açıkça kötüye kullanılması ve dürüstlük kuralına aykırı olacağından bu savunmasının yerinde olmadığı, İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi tarafından düzenlenen rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek ilk derece mahkemesince kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 05/12/2017 tarih ve 2017/63 E., 2017/949 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 4.384,98 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.096,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.288,73 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/10/2021