Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/526 E. 2021/1124 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/526 Esas
KARAR NO: 2021/1124
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2017
NUMARASI: 2017/272 E. – 2017/213 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili adına TPE nezdinde 17 sınıfta … tescil nolu … ibareli markanın sahibi olduğunu, Bakırköy 1.FSHHM’nin 2015/60 D.İŞ dosyasında yapılan tespitte müvekkiline ait markanın Çinden ithal edilen ürünler üzerinde kullanıldığının tespit edildiğini, bu nedenle müvekkili markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinden tecavüzün ve haksız rekabetin ortadan kaldırılmasına, taklit ürünlerin satışından men edilmesine, 1.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminatın, 60.000,00 TL itibar tazminatın davalıdan tahsiline, kararın özetinin ulusal gazetede ilanına karar verilmesini yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafın dosyaya süresinde cevap dilekçesi sunmadığı, davayı inkar ettiği kabul olunmuştur. Davalı taraf duruşma esnasındaki beyanlarında davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “Somut olayda davacı tarafa ait … ibareli şekil markasının davalı tarafından Çin’den ithal edilen ürünlerde birebir aynı şekilde taklit niteliğnide kullanıldığından söz konusu kullanımın davacı tarafın marka hakkına yönelik tecavüz aynı zamanda başkasına ait işaretin haksız kullanımının haksız rekabet olduğunun tespiti ve men’i’ne karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. Marka hakkına tecavüzden dolayı markalar kanunu 62/1-b maddesine göre , marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi maddi zararın tazminini isteyebileceğini belirtmiş olup yine 64 maddede marka sahibinin izni olmaksızın, marka taklit edilerek üretilen ürünün üreten satan dağıtan ve başka bir şekilde ticaret alanına çıkaran veya bu amaçlar için ithal eden ve ticari amaçla elinde bulunduran kişi hukuka aykırılığı gidermek ve sebep olduğu zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Marka sahibi 66. madde gereği zararın tazminini isteyebilir. Burada üç türlü zararın tazmini söz konusu olup 1-marka sahibinin uğradığı kazanç kaybı, 2-markayı kullananın kullanma yolu ile elde ettiği kazanç, 3-lisans yolu ile marka sahibinin elde edeceği kazanca göre tazminat seçimlik hakkı olup davacı taraf uğradığı zararın tazminini talep etmiş, bilirkişi heyeti maddi zararın defter ve kayıtlara göre davacı tarafın elde edebileceği gelirin 882.86 TL olduğunu beyan etmiş ise de söz konusu ürünlerin adeti ve niteliği dikkate alınarak maddi tazminat talebi 1.000,00 TL olarak kabul edilmiş, bu miktarın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine , manevi olarak davacı markasının sahte ürünler üzerinde kullanılması dikkate alındığında kullanım şekli ürünlerin kalitesinin düşük olması da dikkate alınarak tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumu hakkaniyet gereği 12.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. İtibar tazminatı yönünden mülga 556 sayılı KHK. Nin 68 maddesinde markanın itibarı başlığı altında itibar tazminatı düzenlenmiş olup marka hakkında tecavüz eden tarafnıdan markanın kötü veya uygun olmayan bir şekilde kullanılması sonucunda markanın itibarı zarara uğrarsa marka sahibi bu nedenle tazminat isteyebilir. İtibar tazminatının maddi ve manevi tazminatdan farklı olup markanın imaj ve güven kurma maliyetinin talep edilmesi söz konusu olup orjinal olmayan bir ürünün satılması ,piyasaya sunulması, asıl marka sahibinin güvenli imajını zedeleyip ürünleri üzernide itibar kaybına sebep olup söz konusu bu itibar kaydının yeniden sağlanması ürününün imajının tekrar yerine getirilmesi bir emek ve çabayı maddi külfeti getireceğinden dosyaya yansıyan markanın sahte olarak kullanılması ürünlerin kalitesiz olması hususları satılan ürünlerin adeti ve niteliği dikkate alınarak 10.000,00 TL itibar kaydı tazminatının davlıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin itibar kaybı tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; – Müvekkilinin marka hakkına tecavüz kastı bulunmadığı gibi kusuru da bulunmadığını, davalı şirketin davacı şirketten daha büyük ve daha tanınmış bir oto yedek parça imalatçısı olduğunu, davalı şirketin sadece “keçe” adı verilen tek bir sızdırmazlık ürünü imalatı ve satışı yaptığını, “Keçe” olarak tabir edilen sızdırmazlık ürünü bugün Türkiye’ de pek çok firma tarafından imal edilmekte olduğunu, “keçe” adı verilen sızdırmazlık ürününün taklidini yapmak amaçlansaydı, taklit edilecek markanın davacının markası olmayacağını, yurt dışında kendi markalarından biri olan … markası ile “keçe” üretimi yapılmasını için yurt dışı üreticisine numune gönderildiğini ancak üreticinin numunenin üzerinde yer alan … ibaresini de bastığını, bu durumun fark edilmesinden sonra piyasaya sürülmediğini, müvekkilinin başına gelen bu talihsiz olayın yurt dışındaki üreticinin ve müvekkili şirketin depo görevlisinin hatası olduğunu, müvekkili şirketin davalının markasının taklit etmeye ihtiyacı olmadığını, – Mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, – Mahkemenin hakkaniyet ve borçlar kanunu gerekçe ile maddi tazminatı bilirkişi raporunda belirlenen miktardan fazlasına hükmetmesinin hatalı olduğunu, bilirkişice belirlenen maddi tazminatın dışına çıkılarak ürünlerin adedi ve niteliği gibi soyut gerekçe ile tazminatın arttırılması yoluna gidilmesinin hatalı olduğunu, – Ek raporda itibar kaybına ilişkin hesaplama unsurlarının hatalı olup, ilgili bilirkişi raporuna dayalı olarak belirlenen itibar kaybı tazminatının hakkaniyete aykırı olduğunu, davacı markasının kullanılması nedeniyle … markasının sahip olduğu imaj ve güvenin ne şekilde zarar göreceği ve davacının bu itibarın yeniden tesisi için ne gibi harcamlarda bulunup bulunmadığı, ikame faaliyetlere ihtiyaç duyup duymadığı tespit edilmeden hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kararın hatalı olduğunu, maddi tazminat açısından davacının 822,86 TL zarara uğradığı düşünülen talihsiz bir olayda 10.000 TL itibar kaybına uğramasının düşünülemeyeceğini, kararın yeniden incelenerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. 556 Sayılı KHK’nın 62/1-b maddesi gereğince, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden, şartları varsa maddi zararının tazminini talep edebilir. 556 Sayılı KHK’nın 64. maddesinde ise “tazminat” kenar başlığı altında haksız fiile özgü terimlere yer verilerek maddi tazminat ayrıca düzenlenmiştir. Esasında her iki maddede düzenlenen maddi tazminat davası aynı olup, 556 Sayılı KHK’nın 62/1-b maddesi genel nitelikte düzenleme içerirken aynı KHK’nın 64. maddesinde yaygın bir ihlal hâli olan “taklit” olgusu ayrıca düzenlenmiştir. Yoksun kalınan kazancın nasıl hesaplanacağı 556 Sayılı KHK’nın 66/2 maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde; “Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir: a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre, b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre, c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hükmünü haizdir. Buna göre marka hakkı sahibinin uğradığı maddi zararın ikinci kalemi olan “yoksun kalınan kazanç”ın hesaplanabilmesi için üç usul öngörülmüştür. Marka hakkı sahibi yoksun kalınan kazanç istemi yanında ayrıca hesaplama usulü olarak bunlardan birini seçmek zorundadır. Başka bir deyişle maddede yer alan hesaplama usulleri dışında hesaplama yapılamayacaktır (Tekinalp, s. 501). Davacı ilk yönetimi seçmiş ve bilirkişiler tarafından bu hesap yöntemi kullanılarak hesaplama yapılmıştır. 556 Sayılı KHK’nın 67. maddesinde ise 66/2 maddesindeki yöntemlerden birisi kullanılarak belirlenmiş yoksun kalınan kazancın artırılması düzenlenmiştir. Buna göre, mahkeme, ürünün satışında markanın ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu kanaatine vardığı takdirde, kazancın hesaplanmasında makul bir payın daha eklenmesine karar verir. Markanın ilgili ürüne ekonomik bakımdan önemli bir katkısının olduğunun kabul edilebilmesi için, ilgili ürüne olan talebin oluşmasında markanın belirleyici etken olduğunun anlaşılmış olması gerekir (556 Sayılı KHK, m. 67). Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece 67. Maddeye göre bedel arttırılmış olup, markanın tanınmış bir marka olmaması nedeniyle başkaca dosyada delil bulunmadığından markanın satışta önemli bir katkısı olacağı değerlendirmesi yapılamayacağından bilirkişiler tarafından belirlenen miktarın arttırılmasının uygun olmadığı anlaşılmakla maddi tazminat yönünden davalı istinafının bu yönden kabulüne karar vermek gerekmiştir. 556 Sayılı KHK’nın 61. maddesi kapsamında davalının eyleminin marka hakkına tecavüz fiilini oluşturduğu, marka hakkı tecavüze uğrayan davacının tecavüz fiilinin durdurulmasını (men’ini) ve tecavüzün giderilmesini (ref’ini) talep etme hakkının bulunduğu, davacı yanın talep ettiği itibar tazminatına ilişkin olarak süre gelen aşamalarda, davalının davacının markasına yönelik kötü eylemlerinin olmadığı, taklit ürün kullanımının tek başına itibar tazminatı kazanımına yol açmayacağı, davalı taraf kullanımlarının davacı markasının itibarını sarsıcı olduğuna dair bir husus ispat edilemediği, dosyaya markanın karalandığı, kötülendiği ve bu nedenle davacının satışlarında azalma olduğuna ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı, diğer taraftan davacının marka hakkının ihlali nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunabileceği, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği, 22.06.1976 günlü ve 7/7 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterildiği, somut uyuşmazlıkta manevi tazminat koşullarının davacı yararına gerçekleştiği yönündeki ilk derece mahkemesi kabulünde ve takdirinde bir isabetsizlik olmadığı ancak itibar tazminatı yönünden ve maddi tazminat yönünden kararın kaldırılması gerektiği, davalı vekilinin manevi tazminat dışındaki diğer istinaf itirazlarının esas yönünden reddine, 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun itibar tazminatı ve maddi tazminata ilişkin kabulü ile 6100 Sayılı HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2- 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi, 09/11/2017 tarih, 2017/272 E. – 2017/213 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA 3- Buna göre; 3/a- Davalı tarafın davacı tarafa ait “… “ibareli markayı çinden ithal ettiği ürünlerde taklit olarak kullanıldığından söz konusu kullanımın markaya yönelik tecavüz ve haksız rekabet olduğunun tespiti ve menine,3/b- Davalı tarafın “Suptex” ibareli ürünleri ithal etmesinin satışa sunmasının engellenmesine, ürünlere el konulmasına, el konulan ürünlerin masrafı davalıdan alınmak suretiyle imhasına, 3/c- Maddi tazminat talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile, 822,86 TL maddi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 3/d- Manevi tazminat talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile 12.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, 3/e- Davacının itibar tazminatı talebinin reddine, 3/f- Fazlaya ilişkin istemlerin REDDİNE, 3/g- Hükmün kesinleştikten sonra davalıdan alınmak suretiyle 5 büyük gazeteden birinde ilanına, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 1.024,65 TL nispi karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 1.110,04 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 85,39 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4/b- Davacı tarafından yapılan 191,80 TL tebligat ve müzekkere gideri 2.100,00 TL bilirkişi ücreti toplam 2.291,80 TL yargılama giderinin davanın kabul oranına isabet eden %75 i 1.603,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, tecavüzün tespiti yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/ç- Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, kabul edilen maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 822,86 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/d- Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, kabul edilen manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/e- Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, reddedilen maddi talepler yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 177,14 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 4/f- Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, reddedilen manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 4/g- Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, reddedilen itibar tazminatı yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5 -İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 35,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 133,10 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/10/2021