Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/524 E. 2021/1519 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/524 Esas
KARAR NO: 2021/1519
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2017
NUMARASI: 2014/915 E. – 2017/667 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleş. Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 28/09/2012 tarihli ödünç sözleşmesi akdedildiğini, iş bu sözleşme kapsamında müvekkili tarafından davalıya 35.740,00 TL ödünç verildiğini ve ayrıca taraflar arasında devam eden danışmanlık ilişkisi kapsamında da davalıya toplamda 19.351,00 TL avans verildiğini, davalının iş bu bedelleri ödemediğinden davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalının itiraz ettiğini, ödünç olarak verilen bedel ile ilgili yapılan borca itirazın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalıya iş avansı olarak ödenen bedel ile ilgili yapılan itirazın da haksız ve hukuka aykırı olduğunu, faiz ve faiz oranına yapılan itirazın da haksız olduğunu, alacağın likit olduğunu beyanla itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dilekçede açıklanan sebeplerle dava konusu uyuşmazlığın hizmet ilişkisi nedeniyle olduğundan dosyanın görevsizlik kararı verilerek görevli iş mahkemesine gönderilmesini, mahkemece aksi kanaat hasıl olması ve dosyanın danışmanlık sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi halinde iş bölümü itirazları dikkate alınarak dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, dava dilekçesinde hukuki sebeplerin belirtilmemiş olması sebebiyle HMK 119/2 maddesi uyarınca dava dilekçesinin reddine, davacının faize ilişkin talebi ticari işlerde uygulanacak faize dair kanuna aykırı olması, reeskont avans faizi şeklinde bir faiz olmaması, dosyaya sunulan belgenin sözleşme niteliğine haiz olmadığından, bu belgeye dair uygulanması istenen faize yönelik olmak üzere davacının faize ilişkin taleplerinin reddine, dosyaya sunulan ve davacı tarafından ödünç sözleşmesi denilen belge üzerinde yazı incelemesi yaptırılmasına ve bahsi geçen belgede müvekkili davalı ağzı ile yazılmış yazının müvekkili davalıya ait olmadığının tespitine, asılsız ve mesnetsiz davanın sübuta ermemesi ve kanıtlanamaması nedeniyle esastan reddine ve davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Taraflar arasında 28.09.2012 tarihli ödünç sözleşmesi imzalandığı ayrıca 15.10.2012 tarihli danışmanlık sözleşmesi aktedildiği ancak davalı tarafça, ödünç sözlemesinde yer alan ödeme ve taahhüt kısmının sonradan davacı yanca doldurulduğu savunulmuştur. Ödünç sözleşmesine dair belge incelendiğinde, alt alta yazılı tarihler ile her bir tarih karşısında ve TL olarak alınan miktarlara yer verilip, ikinci sahifede devam ederek sayfa ortasına gelmeden … AŞ ‘den muhtelif tarihlerde ödünç olarak nakten tahsil ettiğim toplam 35.740 TL(…yazıyla) ‘nı 01.03.2013 tarihinde nakten ve defaten ödeyeceğimi taahhüt ederim. 28.09.2012 tarihi ile bu metnin tarih sonrası devam eden hemen alt satırda ve sağ alt tarafında (bu meblağları nakten aldım … isim ve imzasının yer aldığı görülmektedir. Belgede muhtelif tarihlerde yapılan ödemelere yer verildiği ve sonunda toplam miktar belirtilerek davalının da muhtelif tarihlerde aldığı ödünç paraları toplam miktar belirtilerek ve belirlenen tarihte ödemeyi taahhüt ettiği, ayrıca kendi el yazısı ile de bunu teyid ederek imzaladığı anlaşılmaktadır. Keza, tarih ve karşılığında miktarın yer aldığı son satır sonrasında, yukarıda belirtilen metin kısmı el yazısı ile yazılmış olup, beş satırı doldurmaktadır ki davalı beyan ve imzası bu beş satırdan sonra yer almıştır. Bu kapsamda belgede farklı kalemler kullanılması, konu ve işin gerçekleşme şekli dikkate alındığında bizatihi düzenlemeye de uygun olduğu gibi, ayrıca davalı tarafçada el yazısı ve imza ile teyid edilerek imzalandığı, davalının bu imzaya yönelik bir itirazının da bulunmadığı ve taahhüt kısmının sonradan ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu savunması bakımından da yazılı bir delil ibraz edilememiştir. Davalı yanın bu yöndeki şikayeti üzerine başlayan soruşturma da koğuşturmaya yer olmadığı kararı ile sonuçlanmıştır. Davalı yan vasıflı ikrarın varlığı ve buna göre de isbat yükünün davacıda olduğunu ileri sürmekle birlikte, davacı tarafça dayanılan belgede “sebep” bellidir ve ödünç olduğu belirtilmiştir, davalı tarafça da bu mahiyetteki belgedeki imzaya itiraz edilmemiştir. El yazılı beş satırı aşan bir kısmın metne ve imzanın üstüne sonradan eklendiği savı davalının konumu da dikkate alındığında, metin sonunda imzanın atılmasının bekleneceği makul kısma nazaran, hayatın olağan akışına da aykırıdır ve davalının sözleşmede ki imzasına bir itirazı da bulunmamaktadır. Yine davacı defterlerinde tümü avans hesabı altında kaydedilip takip edilen ve 15.10.2012 tarihli danışmanlık sözleşmesi kapsamında düzenlenen ve avans olduğu da ifade olunan makbuzlar dikkate alındığında, bu avans ödemelerininde iadesi gerekmekle davalı itirazının iptali gerektiği kanaatine varılmış ayrıca alacağın likit-itirazın haksız olması karşısında davacı yararına icra inkar tazminatı tayini suretiyle davanın kabulüne” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Öncelikle … davacının çalışanı olduğunu, çalışan ile işveren arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan uyuşmazlıkları inceleme yetkisinin 7036 sayılı kanun uyarınca İş Mahkemelerine ait olduğunu, nitekim 15/10/2012 tarihli danışmanlık sözleşmesine istinaden davalıya avans verildiği, davacının dava dilekçesinde yazılı iddiası olduğunu, nitekim ödünç sözleşmesi adı verilen belgenin akit tarihi 28/09/2012, danışmanlık sözleşmesinin ise 15/10/2012 tarihli olduğunu, henüz ortada olmayan danışmanlık sözleşmesi öncesinden kaynaklanan iş ve işlemlerin, davacı ile davalı arasındaki hizmet akdinden kaynaklandığını, 2-Ayrıca, eğer görevli mahkeme iş mahkemesi değilse bile, danışmanlık sözleşmesine, Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekli bir sözleşme olup, 6102 sayılı TTK 5/3 maddesi gereğince Ticaret ve Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkisi görev ilişkisi olduğundan davanın konusunun, sözleşmeden kaynaklı bir uyuşmazlık olarak değerlendirilmesi halinde görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, 3-Davalı tarafından davacı şirketten alınan paranın niteliği ve geri ödeneceğine ilişkin kaydı belgeye yazanın davacı şirket yetkilisi olduğu,bu hususun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma neticesinde sabit hale geldiğini, davacı şirket yetkilisinin CBS’na verdiği ifadesinde yazıyı kendisinin yazdığını açık bir şekilde ikrar ettiğini, 4-Davacı tarafın bu belgeye dayanarak paraları talep etmediğini, belgedeki kendisinin yazdığı sabit olan kayda dayanarak paraları talep ettiğini, 30/05/2017 tarihli Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı Adli Tıp Raporunun, davanın başından bu yana iddia ettikleri tüm hususları doğruladığını, 5- İlk derece mahkemesinin ispat külfetini davalıya yüklediğini, davacı şirket yetkilisinin, bizzat belgedeki borçlandırıcı yazıyı kendisinin yazdığını ikrar ettiğini, artık bundan sonra ispat külfetinin yer değiştirdiğini, çünkü bizzat davacı şirket yetkilisinin eliyle yazıldığı ikrarla ve raporlarla sabit olan bir yazının, davalının rızasına uygun olarak ve onun rızasına binaen yazıldığını ispat külfetinin bu yazıyı yazdığını kabul eden davacıya geçtiğini, 6- Davacı şirketin, bu belgenin ödünç sözleşmesi olduğunu ve bu belgede yazılı miktarları davalıya ödünç olarak verdiğini iddia ettiğini, oysa dosyaya ibraz edilen belgenin sözleşme vasfının mevcut olmadığını, tek taraflı bir belge olup davacı şirket yetkilisinin, bu belgenin üzerinde davalıyı borçlu duruma sokan beyanın kendisi tarafından yazıldığını ikrar ettiğini, 7- Davacının avans olarak verildiğini iddia ettiği miktarların alındığının davalı tarafından kabul edildiğini, ancak davalının, bu paraların davacının iddia ettiği gibi avans olarak değil kendisine olan borcu karşılığı maaş ödemesi olarak yapıldığını iddia ettiğini, davacı tarafın dava konusu miktarı avans olarak verdiğini ispat etmekle mükellef olduğunu,, bu ispatı, dayandığı belgeyle de ispatlamasının mümkün olmadığını,8-Bilirkişinin, yapılan ödemelerin çoğunluğunun henüz kurulmamış, taraflar arasında akdedilmemiş 15/10/2012 tarihli sözleşmeden önce başladığını tespit ettiğini, ancak bu ödemelerin çok sonra akdedilen bu sözleşmeye ilişkin olduğunu iddia etmediğini, Bilirkişilerin bu paraların 15/10/2012 tarihli sözleşme tarihinden öncesine ait olduğunu tespit etmiş olmalarına rağmen hangi gerekçeyle bu tutarların bu sözleşme kapsamına girdiğinin izah edilemediğini, 9-Davacı yan lehine hukuka aykırı bir şekilde ilk derece Mahkemesince icra inkar tazminatına hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yargılamaya konu edilen varlığı şüpheli olan bir alacakla ilgili icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını,bu nedenlerle İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/915Esas 2017/667Karar sayılı kararının istinafen incelenerek, istinaf talebinin kabulüyle, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, ödünç sözleşmesinden kaynaklı itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalıyla ödünç sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşme kapsamında davalıya 35.740,00 TL ödeme yapıldığı, ayrıca davalıyla devam eden danışmanlık ilişkisi kapsamında da 19.351,00 TL avans verildiğini, davalının bu bedelleri ödememesi sebebiyle davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının bu takibe haksız yere itiraz ettiğini ileri sürmüş, davalı tarafça, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet ilişkisi olduğunu bu nedenle iş mahkemelerinin görevli olduğu, mahkemenin aradaki ilişkinin danışmanlık sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi halinde de, asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu, davacı dayanağı belgedeki borç ikrarının davacının bizzat kendisi tarafından davalıdan habersiz bir şekilde doldurulduğunun tespitine, bu sebeple davalıya borçlu olmadığından davanın reddine karar verilmesine talep edilmiştir. Uyuşmazlığın, 15/10/2012 tarihli sözleşme başlıklı sözleşme ile 28/09/2012 tarihli başlıksız sözleşmenin geçerli olup olmadığının bu sözleşmeler kapsamında davacının davalıya takip konusu miktar kadar borçlu olup olmadığı hususlarında olduğu görülmektedir. Taraflar arasında akdedildiği iddia edilen ÖDÜNÇ SÖZLEŞMESİ adlı el ürünü belgede de, davalının davacıya çeşitli tarihlerde almış olduğu tutarlardan toplam 35.740,00 TL borçlu olduğunun ifade edildiği, sözleşmenin altında, davalının adı soyadı ve imzasının mevcut olduğu, sözleşmenin en altında elyazısıyla “bu meblağları nakden aldım” … ismi ve imzasının bulunduğu, son rakam ile bu imza arasındaki boşlukların farklı bir kalemle yazılmış, “… A.Ş (…) “muhtelif tarihlerde ödünç olarak nakden teslim ettiğim toplam TL… 35.740,00 TL (otuzbeşbinyediyüzkırktürklirası) 01/03/2013 tarihinde nakden ve defaten ödeyeceğimi taahhüt ederim, 28/09/2012” şeklinde yazı bulunduğu, davalının bu kısmın kendisinin rızası hilafına ve kendisinden habersiz olarak doldurulduğunu ileri sürüldüğü görülmektedir. Davacının davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında toplam 55.091,00 TL üzerinden icra takibinde bulunulduğu, davanın takibe itiraz sonucunda bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme başlıklı 15/12/2012 tarihli sözleşmede ise, sadece …’nin imzasının bulunduğu, bu sözleşmeye göre davacı şirketin davalıdan danışmanlık hizmeti aldığı, bu anlaşmanın 3.3 maddesine göre şirketin elde ettiği net karının (her türlü vergi, masraf ve harcamalar düşüldükten sonra) %35’inin Met Sistem tarafından danışmana ödeneceği, sözleşmenin 2 yıl süreli olduğu, …’in sözleşmeyi herhangi bir zamanda 15.gün öncesinde feshedebileceğinin kararlaştırıldığı görülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, taraflar arasında düzenlenen bu sözleşmeler İş kanununda tanımlanan ya da TBK’da düzenlenen hizmet sözleşmelerinin unsurlarını taşımadığından, görevli mahkeme iş mahkemesi değildir. Ayrıca dosya bulunan delillere göre davalının fatura düzenleyebildiği, tacir sıfatının bulunduğu, yapılan işin her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu, bu sebeplerle görevi mahkemenin ticaret mahkemesi olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin göreve ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Mahkemece, davacı şirket ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dosyaya sunulan 09/05/2016 tarihli bilirkişi raporuna göre, davacı ticari defterlerinde davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 58.164,01 TL alacaklı gözüktüğü, davacı tarafça dosyaya 27 adet değişik tarihli para makbuzu sunulduğu, makbuzların toplamının 19.350,00 TL olduğu, makbuzların açıklamasında “… Avans” yazılı olduğu ve davalı …’nin adı soyadı ve imzasının bulunduğu, ödünç sözleşmesi adlı belgede de davalının davacıya 35.740,00 TL borçlu olduğunun ifade edildiği, 19.351,00 TL alacak açısından da bu ödemelerin davacı … davalı arasındaki 15/10/2012 tarihli danışmanlık sözleşmesine ilişkin oldukları ve iadelerinin gerektiği sonucuna ulaşıldığı görülmektedir. Davalının şikayeti üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/24698 Soruşturma nolu dosyasında davalı şirket yetkilileri hakkında 28/09/2012 tarihli belgedeki bir bölüme ilişkin sahtecilik soruşturması sonucunda şüpheliler hakkında özel belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan dolayı kovuşturma yer olmadığına kararı verildiği, davacı müşteki tarafından karara yapılan itiraz sonucunda Sulh Ceza Mahkemesince itirazın reddedildiği ve kararın kesinleştiği görülmüştür. 28/09/2012 tarihli belge üzerinde mahkemece inceleme yaptırılmak üzere İstanbul Adli Tıp Kurumundan 30/05/2017 tarihli rapor alınmış, bu rapora göre; Belge içinde 4 farklı kalemden, 4 farklı yazı yazıldığı fakat bu yazılar arasında öncelik sıralamasının yapılamadığı tespiti yapılmıştır. İstanbul 14. ATM’nin 2013/142 Esas sayılı dosyasında davacı şirket tarafından davalı ile dava dışı … ŞTİ. aleyhine cezai şart ve tazminat alacağı davası açılmış, eldeki dosya davalısı … hakkındaki davanın 15/10/2012 tarihli danışmanlık sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki 15/10/2012 tarihli danışmanlık sözleşmesinin davalı … tarafından davacı şirkete gönderilen 26/03/2013 tarihli ve Beyoğlu … Noterliğinin … Yevmiye nolu ihtarnamesi ile feshedildiği, bu hususun taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı görülmektedir. İcra takibinde 2 ayrı alacak kalemindeki taleplerden 19.350,00 TL’nin 15/10/2012 tarihli danışmanlık sözleşmesi kapsamında 35.740,00 TL’lik talebin ise, 28/09/2012 tarihli belge kapsamında talep edildiği, 15/10/2012 tarihli danışmanlık sözleşmesinin davalı tarafça süresinden önce feshedildiği, sözleşme süresinin 2 yıl olduğu, sözleşmeye göre davalının net karın %35’ini hak edeceği, sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi ve fesih tarihinden itibaren bu sözleşmeden dolayı davacı şirketin kar elde ettiği kanıtlanamadığından bu kapsamda davacıya verilen avansların sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davacı şirketçe talep edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. 28/09/2012 tarihli belgede yazılan alacak kalemleri incelendiğinde ise, taraflar arasında yazılı olarak düzenlenen 15/10/2012 tarihli danışmanlık sözleşmesinden öncede ticari ilişkinin bulunduğu, bu ticari ilişkinin çerçevesinde belgedeki ödemelerin davalıya yapıldığı, bu ödemelerin 15/10/2012 tarihli sözleşme kapsamında değerlendirilemeyeceği, yine dosyadaki belgelere göre davalının 15/10/2012 tarihinden önce davacı şirkete iş yaptığı, fakat aralarında yazılı bir sözleşme bulunmadığından yapılan iş karşılığı ödemelerin şartlarının dosyadan anlaşılamadığı, davacının buna yönelik delil sunamadığı, davalının, herhangi bir bedel şartı olmaksızın yaklaşık 1 yıl süreyle hizmet üretmesinin hayatın olağan akışına ait olmadığı, davacı şirket tarafından 28/09/2012 tarihli belgede yazılı miktarlar dışında davalıya herhangi bir ödeme yapıldığınında ileri sürülmediği, bu ödemelerin ileride düzenlenmesi muhtemel bir sözleşme kapsamında avans olarak verildiğinin ticari hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, bu nedenlerle bu ödemelerin davalıya yaptığı iş karşılığı gerçekleştirildiği ve iadesinin talep edilemeyeceği, ödünç olarak verildiğinin kabulünün mümkün olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Öte yandan 28/09/2012 tarihli belgede yazılı miktarlar için davalının yazılı miktarları aldım ibaresinin ve altında imzasının bulunduğu, davalının da bu şekilde belgeyi kabul ettiğini, miktarları aldığını beyan eden davalının ihtilaf konusu “… A.Ş (…) “muhtelif tarihlerde ödünç olarak nakden teslim ettiğim toplam TL… 35.740,00 (otuzbeşbinyediyüzkırktürklirası) 01/03/2013 tarihinde nakden ve defaten ödeyeceğimi taahhüt ederim, 28/09/2012” şeklinde ayrı bir metin yazmasının yada bu metni kabul etmesinin çelişki oluşturduğu, çünkü tırnak içindeki metnin varlığı halinde zaten yazılı miktarların nakden teslim aldığına dair ayrı bir açıklamanın gerekmediğinin görüldüğü, bu metnin sonradan doldurulduğu, aksi takdirde yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde başkaca bir ödeme yapılmaması nedeniyle hayatın olağan akışına aykırı olarak davalının 1 yıl boyunca karşılıksız çalıştığının kabulü gerektiği, davalının belirtilen miktarı aldığına dair beyanının vasıflı ikrar olduğu, bunun aksinin somut olayda verilen paranın ödünç olduğunun davacı tarafça kanıtlanması gerektiği, fakat taraflar arasında ödünç para verilmesini gerektirir bir ilişkinin bulunmamasının yanı sıra, davalıya yapılan iş karşılığı başkaca ödemeninde yapılmaması ve ihtilaf konusu metnin belge içindeki konumunun kendi içinde çelişki yaratması karşısında, davacının, belge içeriği bedellerin ödünç olarak verildiğini kanıtlayamadığının kabulü gerektiği, bu sebeple bu miktara ilişkin talebin yerinde olmadığı, buna yönelik delillerin mahkemece değerlendirilmesinde hata olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, fakat yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç olmadığından kararın “davanın kısmen kabulüyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasından davacının davalıdan 19.350,00 TL alacaklı olduğunun tespitine ve takibin bu miktar üzerinden devamına, alacağın tespiti yargılamayı gerektirmesi sebebiyle likit olmadığından davacı tarafça talep edilen icra inkar tazminatı ile fazlaya ilişkin talebin reddine” dair karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/09/2017 tarih, 2014/915 E., 2017/667 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın davasının KISMEN KABULÜYLE, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasından davacının davalıdan 19.350,00 TL alacaklı olduğunun tespitine ve takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya dair istemin reddine, 4- Alacağın tespiti yargılamayı gerektirmesi sebebiyle likit olmadığından davacı tarafın icra icra inkar tazminatı talebinin reddine, 5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.321,79 TL karar harcından peşin alınan 940,85 TL’nin mahsubu ile bakiye 380,94 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 24,30 TL başvurma harcı, 940,85 peşin harç, 3,75 TL vekalet harcı, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti, 237,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 2.382,10 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 833,73 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 5/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan, 50,00 TL posta giderinden davanın kabul ret oranına göre, 32,50 TL’sinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, bakiye giderin üzerinde bırakılmasına, 5/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1). maddesine göre, 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/e-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1). maddesine göre, 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 6/b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6/c-Davacının istinaf yargılaması için yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6/d-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021