Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/513 E. 2021/1311 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/513
KARAR NO: 2021/1311
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/02/2017
NUMARASI: 2014/242 E. – 2017/143 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili bankanın Çarşı Kadıköy Şubesi ile dava dışı borçlu … arasında akdedilen 04.04.2003 tarihli Kredili Bankomat 7/24 Sözleşmesine istinaden adı geçene kredi açılarak kullandırıldığını, dava dışı borçlu tarafça sözleşme hükümleri yerine getirilmediğinden borcun ödenmesi hususunun hesap ekstresi ile birlikte Beyoğlu …Noterliği’nin 15.02.2007 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile dava dışı borçlu …’a karşı keşide edildiğini, işbu ihtarnameye karşı borç ödenmediğinden İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı icra takibi başlatıldığını, daha sonra dosya yenilenerek … E.numarası ile takip başlatıldığını, yenilenen dosya uyarınca dava dışı borçlu …’a gönderilen ödeme/yenileme emrinin neticesinde kendisinin öldüğünün öğrenildiğini, dava dışı borçlu …’ın geride kalan mirasçılarının öğrenilmesi için İcra Müdürlüğü’nün İ.İ.K.md.94’e istinaden yetki belgesi alındığını, bu yetki belgesine dayanılarak İstanbul 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/84 E.sayılı dosyası ile dava dışı borçlu …’ın veraset ilamının alındığını, İstanbul 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/84 Esas ve 2012/188 K.sayılı kararı ile dava dışı borçlunun yasal mirasçılarına borcu ödemeleri hususunun Beyoğlu …Noterliği’nin 07.08.2012 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ihtar edilmiş olduğunu, bu ihtarnameye rağmen borç ödenmediğinden tüm yasal mirasçılar aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalıların söz konusu icra takibine itirazı ile takibin durdurulduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek bu nedenlerle davalıların yapmış olduğu itirazların iptaline, takibin devamına, davalılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı takdirine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Yetkiye itiraz ettiklerini, müvekkillerinin babalarının imzaladığı bir belgeden hiç haberleri olmadığı gibi bu belgedeki madde ve şartların müvekkillerini bağlamadığını, borcun anne … tarafından ödendiğini, borcun sebebi belli olmadığından ödeme mükerrerliğinin olma ihtimali mevcut olduğunu, bankanın borcu kapatma işleminin usulüne göre yapmadığını, eğer banka borç kapamayı usulüne uygun olarak yapsa idi bu borcun ödenebileceğini, banka müteveffanın tüm borçları ödenmesi için gidildiğinde belirtilse idi ödenebileceğini, bu hususta bankanın kusurlu ve hatalı olduğunu, faizlerin hiçbirini ve kötü niyetleri asla kabul etmediklerini beyan ederek tüm yasal hakları saklı kalmak kaydıyla müşterilerinin (ve mirasçılarının) haklarını yükümlülüklerini tam olarak korumada kusurlu olan ve bu kusuruna rağmen icra takibi yapmakla kötüniyetle hareket ettiği açık olan davacı hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, müteveffa ile yapılan sözleşme ve şartları taraflarını bağlamadığından davanın reddine, dava harç ve masrafları ile ücreti vekaleti karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Somut olayda, davalı borçlular borçlu olmadıkları, borcun ödendiği yolundaki itirazlarını kanıtlayamamışlar, davacı banka kayıtlarına göre davalılardan alacaklı olduğu anlaşılmış, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davalı borçlular tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyasına yöneltilen itirazların 1.986,81 TL asıl alacak, 1.816,44 TL işlemiş faiz, 90,82 TL faizin % 5 gider vergisi olmak üzere toplam 3.894,07 TL yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, borç tamamen ödeninceye kadar asıl alacak (1.986,81 TL) tutarına takip tarihinden itibaren % 18 temerrüt faizi ve faizin % 5 gider vergisinin talep edilebileceğinin tespitine, geçerli bir ilamsız genel icra takibinin varlığı, borçluların yedi günlük süre içerisinde ödeme emrine itiraz etmiş olmaları, bir yıl içinde açılmış bir itirazın iptali davası bulunması, davacı alacaklının tazminat istemini dava dilekçesinde açıkça talep etmiş olması ve takip konusu alacağın miktarının belli (likit) olması dikkate alınarak borçluların itirazlarının haksız olması nedeniyle takip konusu asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Yerel Mahkemenin, dava dosyasından alınan bilirkişi raporunun sonuç kısmını birebir alarak hüküm kurduğunu, oysa dava dosyasında yapılan hatalı hesaplamalar ve eksik incelemelerin bilirkişi raporuna karşı sundukları itiraz dilekçesinde açıklandığını, fakat itirazlarının hiçbir şekilde dikkate alınmayarak müstekar Yargıtay kararlarına aykırı ve hatalı hüküm kurulduğunu, 2- Müvekkili bankanın Çarşı Kadıköy Şubesi ile dava dışı borçlu (davalıların murisi) … arasında 04.04.2003 tarihinde kredili mevduat hesabı kredisi tahsis edildiğini, bilirkişi raporunda da teyit edildiği üzere; ”Davacı bankaca, dosyaya ibraz edilen hesap ekstre kayıtlarının incelenmesinde, çeşitli tarihlerde davacı banka nezdinde açılan kredili mevduat hesabından davalılar murisinin (hesapta para yokken çekilen paralar şeklinde) kullanmış olduğu krediler gereği, tahakkuk ettirilen faiz ve diğer ücretler nedeniyle 15.02.2007 tarihi itibariyle kredili mevduat hesabındaki borç bakiyesinin -1.986,81TL’ye ulaştığı görülmektedir.” şeklinde beyanda bulunulduğunu, 3- Müvekkili bankaca, davalıların murisine; Beyoğlu …Noterliği’nin 15.02.2007 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 1986,81TL tutarındaki borcu 7 gün içinde ödenmesini, aksi taktirde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, fakat dava dosyasında temerrüt tarihi hesaplaması yapılırken 15.02.2007 tarihinin dikkate alınmadığını, gerekçe olarak da söz konusu ihtarnamenin muhatabın adresinde tanınmadığından iade edilmiş olduğunun gösterildiğini, oysa akitten doğan ve sözleşmede kararlaştırıldığı üzere söz konusu borç tutarı için ayrıca ihtarname yapılmasına gerek kalmadan temerrüt olgusunun oluştuğunun kararlaştırıldığını ve bu doğrultuda yasal işlemler yapıldığını, işbu sebeple yerel mahkeme tarafından belirlenen 17.08.2012 tarihli temerrüt tarihinin hukuka ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğu, 4- Yerel Mahkeme tarafından hükme esas alınan temerrüt tarihinin, davalı mirasçılara keşide edilen Beyoğlu …Noterliği’nin 07.08.2012 tarihli, … yevmiye sayılı ihtarnamesine dayandığını, bu ihtarnamenin 10.08.2012 tarihinde mirasçılara tebliğ edildiğini ve içeriğinde ilgili tutarın 7 gün içinde ödenmesi gerektiğinin ihtar edildiğinden temerrüt tarihi olarak yedi gün sonrası olan 17.08.2012 tarihinin dikkate alındığını, temerrüt tarihi olarak bu tarihin dikkate alınmasındaki hukuka aykırılıkla birlikte, borçlu mirasçılara -haklarında yasal takip işlemlerine başlamadan önce- ihtarnamede verilmiş 7 günlük sürenin de temerrüt tarihine eklenmesinin abesle iştigal olduğunu, bu 7 günlük süre haklarında yasal icra takip işlemlerine başlanacağını bildiren iyiniyetle verilmiş bir süreyi ihtiva ettiğini, yoksa temerrüt tarihini öteleyen bir zaman dilimi olmadığını, işbu sebeple Yerel Mahkemenin belirlediği temerrüt tarihinin hukuka aykırı olduğunu, 5- Yerel Mahkeme, 13,50 üzerinden akdi faiz oranını hesaplamışsa da bu oranın hatalı olduğunu, anapara faizi ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranının sözleşme ile kararlaştırıldığından ve üzerinde mutabakata varılmış oran %46,80 olduğundan, mahkeme tarafından belirtilen oranın dikkate alınmaması gerektiğini, TBK m.88 ve m.120 hükümleri ile hazırlanmış bilirkişi raporunda ve rapordaki hesaplamayı aynen uygulayan mahkeme kararında ”borca uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenecektir” hükmünü dikkate alındığını, fakat akdi faiz oranının sözleşme ile kararlaştırıldığını, bu oranın %46,80′ olduğunu, 6- Davalıların murisi ile banka arasında akdedilen ve dava dosyasına sunulan 04.04.2003 tarihli sözleşmenin 35. maddesinde ”Temerrüd Faizi ve Temerrüde İlişkin Hükümler” başlığı altında belirtildiği üzere; ”…yapılan TL harcamalarından ve nakit çekmelerinden doğan borca uygulanacak temerrüt faizinin oranı; Bankanın kısa vadeli kredilere uyguladığı en yüksek cari faiz oranına %50 ilavesi sureti ile hesaplanacaktır. … Bankanın kısa vadeli kredilere uyguladığı faiz oranında yapacağı değişiklik, bu değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren herhangi bir ihbara hacet olmaksızın uygulanacaktır. Müşteri bunu şimdiden kabul eder. Faiz oranları ve diğer değişikliklerle ilgili olarak Banka, Müşteri ve ek kart hamiline ayrıca bir duyuruda bulunmak zorunda değildir.” şeklinde madde metninin mevcut olduğunu Yani Yerel Mahkemenin gerekçeli kararda belirttiği üzere temerrüt faiz oranının sözleşmede kararlaştırılmamış olmadığını, Yerel Mahkemece yapılması gerekenin müşteriye kredi kullandırıldığı tarihteki banka cari faiz oranını tespit etmek ve bu oran üzerinden temerrüt faiz oranının hesaplamasını yapmak olduğunu, Zira tarafımızca dosyaya, takip konusu bireysel mahiyetli Bankomat-724 kredilerine uygulanan aylık faiz oranlarını gösterir banka tebliğinin sunulduğununu, buna rağmen hükme esas alınamayacak bilirkişi raporundan hareketle ve başkaca incelemeye gerek duyulmadan hüküm kurulduğunu, 7- Sözleşmede kararlaştırılmasına rağmen TBK m.120 atfıyla 3095 sayılı yasanın 2. Maddesi uyarınca %18 üzerinden hesaplama yapılarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, söz konusu maddenin ”sözleşmede kararlaştırılmamışsa” kaydı ile hüküm ifade ettiğini ve somut olaya uygulanamayacağını, 8- Müvekkili bankanın yasal alacağı dahilinde olan ve toplamda takip talebinde belirtildiği üzere 455,88TL tutarındaki masrafın, önceki beyanlarla ve somut delillerle tekrarla açıklamalarına rağmen dikkate alınmadığını, bu nedenlerden ötürü; İstinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talep doğrultusunda davanın kabulüne, karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafından açılan dava, kredili bankomat sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemi ile başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalıların murisi … ile davacı banka arasında imzalanan kredili bankomat sözleşmesinden kaynaklanan bir borç bulunup bulunmadığı, var ise bu borcun ödenip ödenmediği, İstanbul İcra Müdürlüklerinin ve mahkemenin yetkili olup olmadığı hususlarındadır. İlgili İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E Sayılı icra takibi dosyasının incelenmesinde, davacı bankanın davalılar aleyhine 1.986,81 TL asıl alacak, 6.321,66 TL işlemiş faiz ve masraflar, 455,88 TL masraflar olmak üzere 8.764,35 TL alacak için tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek olan %46,80 oranında faizi, icra giderleri, avukatlık ücreti ile birlikte tahsili talebi ile takibe geçtiği, davalı borçlulara ödeme emrinin 10/07/2013 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların 16/07/2013 tarihinde İcra Müdürlüğü’ne verdikleri itiraz dilekçeleri ile …’ın 08/07/2006 tarihinde vefat ettiğini, bunun üzerine kendisine ait tüm borçların çıkarılmasının istendiğini, borcun tamamen kapatıldığını beyan ederek yetkiye, borca, faize ve tüm ferilere itiraz ederek takibi durdurdukları anlaşılmıştır. Mahkemece, uzman bankacı bilirkişiden 12/11/2015 tarihli bilirkişi raporu alınmış olup, bu rapora göre; Çeşitli tarihlerde davacı banka nezdinde açılan kredili mevduat hesabından davalılar murisinin kullanmış olduğu krediler gereği, tahakkuk ettirilen faiz ve diğer ücretler nedeniyle 15/07/2007 tarihi itibariyle kredili mevduat hesabındaki borç bakiyesinin (-) 1.986,81 TL’ye ulaştığı, davacı bankaca murisin vefatının öğrenilmesi üzerine, davalılara Beyoğlu … Noterliğinin 07/08/2012 tarihli, … yevmiye sayılı ihtarnamesiyle borcun 06/08/2012 tarihi itibariyle 8.018,73 TL’ye ulaştığı, borcun 7 gün içerisinde ödenmesi aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, bu nedenle davalılar yönünden temerrüdün 17/08/2012 tarihi itibariyle oluştuğu, uygulanması gereken faizinde TBK’nın 88/2 maddesine atıfıyla 3095 Sayılı yasanın 1.maddesinde belirlenen faizin %50 arttırılması ile yani %9×1,5=%13,5 olarak belirlendiği, buna göre 07/08/2017 temerrüt tarihinde, hesap kat tarihi olan 15/02/2007 tarihi itibariyle kredili mevduat hesabı borç tutarı 1.986,81 TL, %13,5 akdi faiz, %5 BSMV toplamı 3.559,25 TL olarak belirlendiği, takip tarihi itibariyle de 1.986,81 TL’lik ana para alacağına, 04/07/2013 tarihli takip tarihine kadar %18 temerrüt faizi uygulandığında, davacının toplam 3.894,07 TL alacak talebinde haklı olduğu tespiti yapılmış, mahkemece, bu tespite göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davacı vekili mahkemenin de kabulünde olan bilirkişi tarafından tespit edilen temerrüt tarihine ve faiz oranına itiraz ederek istinaf talebinde bulunmuştur. Dosya kapsamına göre, 15/02/2007 tarihli ihtarnamenin muhatabın adresinde tanınmadığından bahisle iade edildiği, bu durumda hesap kat ihtarının borçluya tebliğ edilmemesi nedeniyle temerrüdün oluşmayacağı, ancak davacı bankanın davalılara keşide ettiği Beyoğlu … Noterliğinin 07/08/2012 tarihli … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile temerrüdün gerçekleştiğinin kabulü ve faizinde bu tarih itibariyle başlatılması gerektiğinden davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinde haklı olmadığı anlaşılmıştır. Uygulanan faize yapılan itiraza gelince, TBK’nın 88 ve 120.maddeleri emredici nitelikte olup TBK’nın 88.maddesine göre, faiz (ana para faizi) ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı sözleşmede kararlaştırılamamışsa faiz borcunun doğduğu tarihteki mevzuat hükümlerine göre belirleneceği, anılan yasa hükmünde sözü edilen ilgili mevzuatla, 3095 sayılı yasa hükümlerinin amaçlandığı, (3095 sayılı Kanun m.1) ve Faiz (anapara faizi ) ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı sözleşmede kararlaştırılmamışsa buna itibar edileceği, burada bir sınır getirildiği, sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranının birinci fıkra uyarınca 3095 sayılı yasaya göre belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamayacağı, bu durumda, TBK 88/2 maddesine atfıyla 3095 sayılı yasanın 1. maddesi uyarınca faizin %50 artırımlı hali ile, %9×1.50=%13,50 olduğu, TBK’nın temerrüt faizine ilişkin 120.maddesine göre uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirleneceği, sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacağını, akdi faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdi faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdi faiz oranının geçerli olduğu, buna göre, davacı yanın TBK m 120/2 atfıyla 3095 sayılı yasa 2. maddesine göre akdi işlerde %100 fazlası oranlarda temerrüt faizi oranın %9+100 fazlası ile %18 nispetinde temerrüt faizi isteyebileceği, bilirkişi raporunda da, bu yönde doğru hesaplama yapıldığı anlaşıldığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebi de yerinde görülmemiştir. Davalılar vekili istinaf başvurusunda hem takipteki hemde davadaki yetkiye itiraz ettiğini belirtmişse de, her iki yetki itirazı incelendiğinde, davalı vekilinin yetkili icra dairesini ve yetkili mahkemeyi bildirmediği, oysa, HMK 19/2 maddesine göre yetki itirazında bulunan tarafın yetkili mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkeme bulunması halinde seçtiği mahkemeyi bildirmesi gerektiği, aksi halde yetki itirazının dikkate alınamayacağı hüküm altına alınmış olmakla, yetkili mahkeme bildirmediğinden davalı vekilinin yetki itirazı konusundaki istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin diğer istinaf sebepleri incelendiğinde ise, davalıların, borçlu murisin mirasçıları oldukları, mirası reddetmediklerinden murisin borçlarından sorumlu oldukları, davacı bankanın davalılara keşide ettiği Beyoğlu …Noterliği’nin 07.08.2012 tarihli … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile … ile banka arasında akdedilen Kredili Bankomat Sözleşmesine istinaden adı geçene kredili bankomat açıldığı ve kullandırıldığı, muhataplar …, … ve …, …’ın mirasçıları sıfatıyla borçtan sorumlu bulundukları, sözleşme hükümleri yerine getirilmediğinden 06.08.2012 tarihi itibarı ile bankaya olan 8.018,73 TL borcun yedi gün içinde ödenmesi, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, söz konusu ihtarname davalılara 10.08.2012 tarihi itibariyle tebliğ edilmiş olup verilen süre sonu olan 17.08.2012 tarihi itibariyle temerrüdün oluştuğu, hesaplamanın buna göre yapıldığı, bankanın, borca ilişkin olarak davalılar hakkındaki işlemlerin yasal çerçeve ve makul süreler içerisinde yapıldığı, bu işlemlerde davalı bankanın kötü niyetinden, ya da daha çok faiz geliri elde etmeye dönük bir eyleminden bahsedilemeyeceği, davalılarca borcun ödendiğinin kanıtlanamadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı ve davalı vekillerinin istinaf taleplerinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/02/2017 tarih ve 2014/242 E., 2017/143 K. sayılı kararına karşı davacı vekili ve davalılar vekilleri tarafından yapılan istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDEDİLMESİNE, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 266,00 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 66,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 199,50 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDEDİLMESİNE, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/11/2021