Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/508 E. 2021/1195 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/508
KARAR NO: 2021/1195
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul(kapatılan) 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/07/2017
NUMARASI: 2016/87 E. 2017/133 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleş. Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin solaryum ve güzellik hizmetleri sektöründe faaliyet göstermek kararı ile davalı firmaya ait “…” markasının franchise şubesini alabilmek için davalı ile görüştüğünü ve taraflar arasında 05.08.2010 tarihinde franchise sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmeye göre müvekkilinin davalıya ait … isimli markasıyla … Alışveriş Merkezinde solaryum stüdyosu işleteceğini, sözleşmede aylık toplam cironun %10’unun marka ve franchise kullanım bedeli olarak davalıya ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmeye uygun olarak müvekkili tarafından stüdyo için üçüncü kişiye kira sözleşmesi akdedildiğini, bedeli ödenerek stüdyo projesi hazırlatıldığını, dekorasyon ve elektrik firmalarının stüdyo tadilatını gerçekleştirdiğini, solaryum makinası bedelinin ödendiğini, mali müşavir ile sözleşme akdedildiğini ve danışmanlık bedeli ödendiğini, bu sırada müvekkilinin 28.10.2010 tarihinde ölümcül bir trafik kazası geçirdiğini, davalının kendileri bakımından bir sorun olmadığını beyan ettiğini, bu beyana rağmen ve müvekkilinin davalıya sözleşmeye bağlı hiçbir borcu da bulunmamasına rağmen davalının sözleşme uyarınca teminat bedeli olarak kararlaştırılan 50.000 Euro tutarındaki vade tarihi boş teminat senedini 21.10.2010 vade tarihi koymak suretiyle 09.11.2010 tarihinde icraya koyduğunu ve müvekkilinin almakta olduğu maaş üzerine haciz uygulattığını, evindeki eşyaları fiilen haciz ederek icra satışını gerçekleştirdiğini, bunun üzerine müvekkilinin davalıya 22.12.2010 tarihli bir ihtarname göndererek hiçbir ihbar yapılmaksızın sözleşmenin fiilen sona erdirilmek suretiyle yapılan haksız fesih nedeniyle uğramış olduğu zararın 109.000 TL’lik kısmının ödenmesinin talep edildiğini, davalı tarafça herhangi bir ödemede bulunulmadığını, müvekkilinin sözleşme ile üstlendiği tüm edimlerini ifa ettiğini, bu nedenle feshin haksız olduğunu, sözleşmeye göre hiçbir gerekçe ile 3 ay öncesinden yazılı ihbarda bulunulmaksızın sözlesmenin feshinin mümkün bulunmadığını, davalının herhangi bir yazılı ihbarda bulunmadığını, haksız fesih nedeniyle müvekkilinin maddi zararı ve yoksun kalınan karının davalı tarafından tazmin edilmesi gerektiğini, müvekkilinin toplam maddi zararının 103.032,00 TL olduğunu ve bu miktarı talep ettiklerini, davalının franchise sözleşmesini haksız bir şekilde fesih etmiş olması nedeniyle müvekkilinin yoksun kaldığı kazanç tutarını da tazmin etmek zorunda bulunduğunu, bu zarar miktarının net biçimde belirlenebilmesinin mümkün olmadığını iddia ederek, fazlaya ilişkin talep haklarını saklı tutarak şimdilik müvekkilinin yoksun kalınan kazanç nedeniyle uğramış olduğu zarar miktarının belirlenmesinin mümkün olmaması nedeniyle HMK’nın 107. Maddesi gereğnice şimdilik 1.000,00 TL tutarında maddi tazminatın, dava tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini ve müvekkilinin 103.032,00 TL maddi zarar tutarının hüküm altına alınmasını ve hüküm altına alınan toplam alack tutarına, ihtarname tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Sözleşmenin fesih nedeninin davacının kötü niyetli olarak sözleşme ile kendisine yüklenen edimleri yerine getirmemesinden kaynaklandığını, sözleşmede belirtilen stüdyonun açılmadığı gibi, stüdyoya alınması gereken malzeme ve ekipmanın tedarik edilmediğini, yapılan masrafların ve işlerin sözleşmeye aykırı olarak yapıldığını, sözleşmenin uygulanabilmesi için şart olan stüdyo uygunluk raporunun müvekkilinden alınmadığı için davacının stüdyoyu açma hakkının da bulunmadığını, davacının kendi kusurundan dolayı müvekkilini sorumlu tutamayacağını, sözleşmenin 4.4. maddesinde belirtilen makinelerin alınmadığını, mağaza dekorasyonunun müvekkilinin talimatları haricinde yapıldığını, sözleşmede davacıya yüklenen edimler yerine getirilmediği için hukuka uygun olarak sözleşmenin 26.maddesi gereğince sözleşmenin fesih edildiğini, sözleşmenin fesih edilmesinde davacının kusuru bulunduğundan yapmış olduğu masrafları müvekkilinden isteyemeyeceğini, davacının sözleşmenin 6. maddesine göre stüdyo uygunluk raporu alınmadan faaliyete başlayamayacağını gayet iyi bilmesine rağmen, yaptığı masraftan istemesinin sözleşmeye aykırı olduğunu, sözleşmenin 26. maddesinde sözleşmenin bazı maddelerinin yerine getirilmemesi nedeniyle hiçbir süreye bağlı kalmaksızın sözleşmeyi fesih edebilme hakkının müvekkiline tanındığını, fesih için 3 ay önceden haber verme şartının davacının uymadığı sözleşme şartları için geçerli olmadığını, davacının kaza geçirmiş olmasının sözleşme ile kendisine yüklenen edimleri yerine getirmesine engel olmadığını, davacının 1 adet solaryum makinesi aldığını beyan ettiğini, oysa ki davacının alması gereken makine adedinin bunun çok üstünde olduğunu ve davacının bu beyanının dahi sözleşmenin feshini gerektirir esaslı bir aykırılık olduğunu, sözleşmenin feshinden sonra davacının yaptığı masrafların müvekkilini bağlamadığını, müvekkilinin zamanında yapılmayan açılış ve alınmayan uygunluk raporu nedeniyle sözleşmeyi fesih ettiğini, davacının 01.09.2010 tarihinde stüdyoyu açması gerekirken bu tarihte çalışmasını bitiremediğini, stüdyo açılış tarihinden sonra yapılan ödemeler ve dosyaya konulan ödeme belgelerinin müvekkilini bağlamadığını, ödemelerin çoğunun 01.09.2010 tarihinden sonra olduğunu, bu tarihten sonra yapılan ödemeler müvekkilinden kesinlikte istenemeyeceği gibi bu tarihten öncekiler de sözleşmenin feshinde sorumlu davacı olduğu için istenemeyeceğini, müvekkilinin sadece davacıdan sözleşmeye uymasını istediğini, müvekkilinin Beykoz İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayı ile giriştiği icra takibi ile bu hususun bir ilgisinin bulunmadığını, davacının vermiş olduğu senedin takibe konulduğunu ve takibin davacının itirazına rağmen kesinleştiğini ve devam ettiğini, davacının aynı savunmaları İcra Mahkemesine de yaptığını ve itirazlarının reddedildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Tespit edilen bu durum karşısında davalının sözleşmeyi feshinin yerinde olmadığı, zira teminat senedi icraya konulduğu gibi, fesih için haklı bir gerekçe olmadığı, haksız fesih sebebiyle davacının zarara uğradığı ve devamında sözleşmeyi kendisinin feshetmek durumunda kaldığı, sürekli edim içeren nitelikli olan franchise sözleşmesinin asıl ediminin ifasına başlamadan davalının sonlandırması sebebiyle ve davalı yanın faaliyete başlanamamasının sebebinin davacıda olduğunu ispatlayamaması sebebiyle davacının haklı feshinden kaynaklanan ve boşa çıktığı görülen yaptığı masrafları talep edebileceği, bu masraflardan ikinci bilirkişi heyet raporunda kalem kalem tespiti yapılan kira bedeli, yapılan tadilat bedeli ve makine için yapılan masraf ile muhasebeciye ödendiği belirtilen miktarların toplamı olarak belirlenen 52.949,90 TL tazminatın davacıya ödenmesi gerektiği kanaatiyle, tüm dosya kapsamı topluca değerlendirildiğinde, davanın kısmen sübut bulması sebebiyle aşağıda yazılı olduğu üzere zarar kaleminden talep edilen toplam 52.949,90 TL tazminatın, ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine, ayrıca haksız fesih sebebiyle kazanç kaybı olarak belirsiz alacak davası niteliğinde 1.000,00 TL talep edilmiş ise de, henüz iş yeri açılmadan sözleşme sonlandırıldığından, bu iş yerinin açılmamasındaki sebeplerin sunulan deliller ile tam yansıtılmadığı, dolayısıyla davalının teminat senedini takibe koyması dışında bu değerlendirmeye esas alınacak bir veri bulunmadığından, hesaplama ve değerlendirme yapılamadığı anlaşılmakla, bu yöndeki talebin ise reddine, karar verilmesi gerektiği” kararı verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Yerel mahkeme eksik inceleme ile kararını oluşturduğunu, sözleşmenin ve delillerin yeterince değerlendirilmediğini, bilirkişi raporuna yapılan itirazların dikkate alınmadığını, davacının stüdyoyu teslim tarihinden sonra yaptığını iddia ettiği masrafların dahi yerel mahkemece kabul edildiğini, davacı 01.09.2010 tarihinde stüdyoyu açmasi gerekirken bu tarihte çalişmasini bitirmediğinden, sözleşme ile kendisine düşen edimleri yerine getirmediğini, Sözleşmenin esaslı unsurlarının ve sözleşmeyle yüklenen edimlerin hiç biri davacı tarafından yerine getirilmediğinden sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, sözleşmede belirtilen sürede stüdyo açılmadığı gibi, stüdyoya alınması gereken malzeme, ekipmanın sözleşmeye uygun şekilde tedarik edilmediğini, ayrıca sözleşmenin uygulanabilmesi için şart olan stüdyo uygunluk raporu müvekkili şirketten almadığı için stüdyoyu açma hakkının da bulunmadığını, masrafların ve yapılan işlerin müvekkiliyle imzaladığı sözleşmeye aykırı olarak yapıldığını, bu hususta müvekkiline sorumluluk yüklenemeyeceğini, Yerel Mahkemenin, bilirkişilik kanununa aykırı olarak, hukukçu bir bilirkişi atayıp, onun hukuki yorumlarını dikkate alarak gerekçeli kararını oluşturduğunu, ayrıca bilirkişilerin hukuki değerlendirmede bulunduğunu Davacının, stüdyo uygunluk raporunu almadığını, bu hususun Mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, yapılan feshin olağanüstü fesih olduğunu ve süre vermeye gerek olmadığını, sözleşmede belirtilenlerin yapılmaması halinde sözleşmenin tarafımızdan derhal feshedileceğinin yazıldığını, davacı delilleri arasında yer alan sözleşmenin 4.4 maddesinde belirtilen makinaların talebe rağmen, davacı tarafından alınmadığını, 4.7. ve 6. Maddelerine istinaden stüdyo uygunluk raporunun müvekkilinden alınmadığını ve 7.maddede belirtilen mağaza dekorasyonunun müvekkili talimatları haricinde yapıldığını, tüm bu hususlar yazılı ve sözlü olarak davacıya iletildiğini, buna rağmen, davacının bu konuda hiçbir işlem yapmayarak müvekkilinin markasına zarar verdiğini, yapılan tüm reklamlar sonrası stüdyonun açılmamış olması nedeniyle zor durumda kaldığını, bu nedenlerle davacının masraflarını talep edemeyeceğini, sözleşmenin 26. maddesine göre hiçbir süre gözetmeksizin müvekkilinin sözleşmeyi feshetme hakkı olduğunu, davacı yanın, sözleşmenin feshinde kusurlu olduğu için ne sözleşme nedeniyle uğradığı zararı ne de mahrum kaldığı karı talep edebileceğini, dosyaya sunulan her iki bilirkişi raporundaki hesaplanan miktarların birbiriyle farklı olduğunu, bu çelişki giderilmeden karar verildiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında düzenlenen 25/08/2010 tarihli franchise sözleşmesinin, davalı tarafından haksız feshedildiği iddiasıyla uğranılan maddi zarar ile yoksun kalınan kazancın tahsiline yöneliktir. Davacı, sözleşmenin haksız yere davalı tarafça feshedildiğini, maddi zarara uğradığını ve kârdan yoksun kaldığını iddia etmiş, davalı; işletmenin zamanın açılmamış olması ve sözleşmede kararlaştırılan uygunluk raporunun alınmamış olması nedeniyle sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini, haklı fesih durumunda istediği zaman sözleşmeyi feshetme yetkisinin bulunduğunu savunmuş, İlk Derece Mahkemesince; davalının davacıya eksiklikleri gidermesi için bir süre tanımadığı, temerrüt koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle ikinci bilirkişi raporunda hesaplanan 52.949,90 TL maddi zararın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiş, karar davalı vekilince istinaf edilmiştir. Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen 25/08/2010 tarihli franchise sözleşmesinin, davalı bakımından fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, fesih nedeniyle davacının uğradığı bir maddi zarar ile yoksun kalınan bir kazanç olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Davalı taraf her ne kadar, davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediği gerekçesiyle sözleşmeyi feshetttiğini ileri sürmüş ise de; sözleşmenin 5 yıl süreyle imzalandığı, henüz sözleşme yürürlük kazanmadan davalı tarafça sözleşmenin feshedildiği, feshe ilişkin herhangi bir yazılı ihtar veya bildirimde bulunulmadığı, sözleşmede öngörülen edimlerin hangi süreler içerisinde yerine getirileceğine dair açık bir düzenleme bulunmadığı, davalının, işletmenin zamanında açılmamış olması ve sözleşmede kararlaştırılan uygunluk raporunun alınmamış olmasını haklı bir fesih nedeni olarak ileri sürdüğü dikkate alındığında; sözleşmenin 26. maddenin g bendine göre “Franchise veren tarafından yapılacak olan teftişlere izin vermemesi ve/veya bu teftişler sonucu belirlenen eksikliklerin Frahchise alan tarafından 15 gün içinde yerine getirilmemesi” hükmü ile, belirlenen yükümlülüğün giderilmesi için bir ek süre dahi belirlendiği, davacı tarafça, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirildiği iddia edildiğine göre, hangi yükümlülüklerin, belirlenen hangi süreler içinde yerine getirilmediği hususunda dosyaya yansıyan bir delil bulunmadığı, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK nun 20/3 maddesi uyarınca ( 6102 sayılı TTK nun 18/3 ) tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi fesih ya da ondan rücu ile yapılacak her türlü ihbar veya ihtarın muteber olması için noter marifeti ile, iadeli taahhütlü bir mektupla veya telgrafla ( ve eklenen yeni ibare” güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile ) yapılacağının düzenlendiği halde davalının sözleşmeyi fesih ihbarını yukarıda yazılı yöntemlerle iletmediği gibi, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi hususunda bildirimde bulunulduğuna dair bir delile de rastlanmadığı, bu nedenle davalının davacıyı temerrüde düşürdüğünü, dolayısıyla fesihte haklı olduğunu da kanıtlayamadığı, bilimsel ve teknik açıdan denetime elverişli ikinci bilirkişi raporunda hesaplanan istenebilir zarar kalemlerinin yerinde olduğu, Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik olmadığı, davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul(kapatılan) 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/07/2017 tarih ve 2016/87 E. 2017/133 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 1.776,65 TL nispi harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 904,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 872,65 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davalı tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/10/2021