Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/506 E. 2021/186 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/506 Esas
KARAR NO: 2021/186
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 31/10/2017
NUMARASI: 2016/885 E., 2017/1105 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/02/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı 19.07.2016 tarihli dilekçesinde özetle; Davacının, davalı ile giriştiği ticari ilişki neticesinde bakiye 82.509.77 TL alacağının ödenmediğini, bu alacağın tahsili için Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası üzerinden takibe geçilmiş ise de, itiraz üzerine takibin durduğunu öne sürerek, itirazın iptaline ve % 20 inkar tazminatına mahkumiyetini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İddia edilen borcun zamanaşımına uğradığını, davalının davacı şirketle ticari alış verişinin 1997 yılında başladığını, davalı şirketin davacıdan mal almaktan ziyade mal sattığını, davalının 2012-2013-2014 yılları arasında davacı şirketle çok düşük rakamlarla alış verişinin devam ettiğini, ancak davacı şirketin borcunun bitmediğini, davacı şirketin davalıdan düşük miktarlarda mal aldığını, bunun karşılığında davalıya 30.06.2014 vadeli 3.000 TL, 30.07.2014 vadeli 4.000 TL tutarlı çek verdiğini, ancak bu çeklerin karşılıksız çıktığını, davalının 2015 yılında küçük bir kısım alacağını tahsil edebildiğini, davalının neticede 3.902.41 TL alacağının kaldığını, davacıya borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddini ve % 20 tazminata mahkumiyetini istemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası, davacıya ait ticari defter ve belgeler, bilirkişi raporları, faturalar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacının ticari defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine göre takip tarih tarihi itibariyle, davacının davalıdan 82.509,77 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defter ve belgeleri ibraz etmediği, davacının cari hesaba konu olan fatura içeriği mal ya da hizmeti davalıya teslim ettiğini yazılı delil ile ispatlaması gerektiği, davacının bu hususta sevk irsaliyesi ibraz etmediği, davalı tarafın imzasını ihtiva eden ve taraflar arasındaki cari hesap ilişkisindeki 28/05/2014 tarihli 370,81 TL bedelli son faturanın sol alt köşesinde yeni borç bakiyesinin 96.509,76 TL olarak belirtildiği, davalıdan sadır olan bu faturanın davalı bakımından bağlayıcı nitelikte olduğu, bu borcun ödendiği hususundaki ispat yükünün davalının üzerine geçtiği, davacının ticari defterlerine göre davacının bu tarihteki alacak miktarının 79.509,77 TL olduğu, bu fatura içeriğinin davalı bakımından, fatura tarihi itibariyle ticari defterde belirtilen alacak miktarının ise davacı bakımından bağlayıcı olduğu, bu durumda davacının takip tarihi itibariyle 79.509,77 TL alacaklı olduğunu kabul etmek gerektiği anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi incelemesi için belgeleri sundukları halde kararda belgeleri ibraz etmediklerinin belirtildiğini, kendilerinin açıkça davacı tarafın davalıdan aldığı bir kısım mala fatura almadığını, bu sebeple malların teslimine dair sevk irsaliyeleri olmakla birlikte davacının ticari defter kayıtlarında gerçek durumun tersine borçlu görünmüş olabileceklerini bildirdiklerini, bu sebeple de incelemenin gerçeği yansıtmayan ticari defterler üzerinden değil, gerçek alışverişi gösteren cari hesap ekstreleri ve sevk irsaliyeleri üzerinden yapılması gerektiğini, ancak bilirkişinin cari hesap ekstreleri ve sevk irsaliyelerini incelemek istemediği için sadece davacı defterlerine bakarak, sevk irsaliyeleri ile desteklenmeyen ticari defter kayıtlarına göre davacının alacaklı olmadığı yönünde rapor verdiğini, ikinci incelemede sundukları belgelerin incelendiğini ancak bilirkişi hukuki bir dayanak olmadan sadece bir faturanın altında olan bir kayda dayanarak davalı şirketin borçlu olduğuna hükmettiğini, -kök rapordaki davacının alacağını ispat edemediğine dair tespitin değerlendirilmediğini ve kararda da bu rapordan hiç bahsedilmediğini, kök raporda belirtilen, davacının ne olduğu belli olmayan “Cari Hesap Düzeltmesi” açıklaması ile davalıya borç yazdığı 53.392,71 TL’lik kaydına dair tespit ile davacının belirtilen bakiye alacağını ispat etmesi gerektiği, ne var ki davacının bu hususta herhangi bir belge ibraz etmediğini, yani dava konusu alacağını ispat edemediği yönündeki tespitten, nedense gerekçeli kararda hiç bahsedilmemiş ve bu yönde bir değerlendirme yapılmadığını, -kararda bilirkişi raporunun yanlış değerlendirildiğini, bilirkişi tarafından düzenlenen ilk/kök raporda, davacının defter ve belgelerinin incelenmesi neticesinde düzenlendiğini ve ve raporda davacının kendi kayıtlarına göre alacağı olmadığının belirtildiğini, -Ek raporda davacıya borçlarının olmadığı, aksine davacıdan 3.902,41 TL alacaklı olduklarının da tespit edildiğini, Mahkemece de karar gerekçesinde aslında davacının alacak iddiasını ispat edemediğinin tespit edildiğini ancak davanın kabulüne karar verildiğini, tespitler doğrultusunda davanın reddine dair karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğunu, -Faturanın olağan içeriğinden sayılmayan ve sehven yazılmış bir notun, karine olamayacağını, Yargıtay kararına göre ispat karinesinin konusunun, faturada gösterilen malların cinsi ve fiyatları için geçerli olduğunu, bu kapsamda olmayan kayıtların, sözü edilen ispat karinesinden yararlanamayacağını, faturanın altındaki bakiye borcu gösterdiği varsayılan kaydın ispat karinesinden yararlanamayacağını, bu kaydın sehven yazıldığını, bazı kayıtların hesaba geçmediğini, Faturada mutad olmayan kayıtla ilgili yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, mahkemenin tek delilinin de bu kayıt olduğunu, aslolanın taraflar arasındaki gerçek ticari alışveriş olduğunu, sehven yazılmış bir kaydı, davacının defter ve kayıtlarıyla uyuşmadığı belli olduğu halde, gerçek hesaba uygun olmadığı da belli olduğu halde hükme esas almanın kanuna ve usule aykırı olduğunu, -faturadaki mutad olmayan ve sehven yazılmış kayıtla davacının defter kayıtlarının uyuşmadığını, Davacının usule uygun olmayan kayıtlarında aynı faturanın kaydedilmesinden sonra 79.509,77 TL borç göründüğünü, davalı şirket tarafından düzenlenen faturada mutad olmayan ve sehven yazılmış olan kayıtta ise 96.509,76 TL borç yazılı olduğunu, Sehven yazılmış olan bu nottaki miktar ile davacının kayıtlarındaki borç/alacak miktarının uyuşmadığının bizzat bilirkişinin tespit ettiğini, davacının ticari defter ve diğer kayıtlarının, iddia ettiği alacağı teyit etmediğini, -fatura ile ispat karinesinin aksinin ispat edildiğini, taraflar arasındaki tüm alışverişin sevk irsaliyeleri ile gerçek ilişkiye dair hesap ekstresini mahkemeye sunduklarını -Davacının alacaklı olduğunu iddia etmesine rağmen davalıya ödeme yapmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve bu davranışları ile esasen borçlu olduğunu ortaya koyduklarını, alacaklı olduğunu iddia eden davacının borçlusuna/davaılya 6 kez ödeme yapmasının, ticaretin tabiatına aykırı olduğunu, -Mahkemece bir faturanın altına sehven yazılan, hukuken delil niteliği olmayan yanlış bir kaydın müvekkil şirket aleyhine tek ve kesin delil olarak kabul edilmiş olması, davacının defter ve kayıtlarındaki tutarsızlıkların, 79.509,77 TL alacağı varken neden müvekkile 6 kez daha yapıldığının, davacıya ait defter ve kayıtlardaki ne olduğu belli olmayan, hiçbir haklı sebebe dayanmayan “Cari Hesap Düzeltmesi” açıklamasıyla davalıya borç yazılan 53.392,71.TL’lik kaydın tartışılmamış ve değerlendirilmemiş olması, gerçek ilişkiyi gösteren müvekkile ait cari hesap kayıtları ve sevk irsaliyelerinin hiç değerlendirmeye alınmaması, gerekçeli kararda bundan hiç bahsedilmemiş olmasının, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, -İddia edilen alacak likit olmadığından icra tazminatına hükmedilemeyeceğini, tüm nedenlerle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın vermiş olduğu cevap dilekçesinde 2. sayfası 3. paragrafında malların teslim alındığının kabul edildiğini, ayrıca alacağın kaynağı olan malların davalıya müessesede teslim edildiğine ilişkin kayıt içeren faturalar da dosyada mevcut olduğunu, bilirkişi raporunda alacağın ispata muhtaç olduğu görüşüne itirazları doğrultusunda dosyada yeniden alınan bilirkişi raporu ile alacaklı olduklarının tespit edildiğini, davalı kendisine 03.08.2017 tarihinde tebliğ edilen iş bu bilirkişi raporuna 07.09.2017 tarihinde itiraz etmişse de itirazı süresinde olmadığından davalının itirazlarının dikkate alınmasının mümkün olmadığını, Mahkeme hükmünün usul ve yasaya uygun olduğundan davalının istinaf talebinin reddini talep etmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava hukuki niteliği itibariyle, ticari alım-satımdan kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Uyuşmazlık davacının cari hesap alacağını ispat yönünden, davalının sunmuş olduğu fatura altındaki kaydın davacı lehine delil teşkil edip etmeyeceği noktasında toplanmıştır. Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 219. (1086 sayılı HUMK’nın 326.) maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK’nın 222/5. (6762 sayılı TTK’nın 83/2.) maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK’nın m. 220 (HUMK’nın 330.) maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK’nın 220. (HUMK’nın 332.) maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nın 220. (HUMK’nın 332.) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK m. 220. madde (HUMK’nın 330 ve sonraki maddeleri) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 82.) maddesindeki hüküm, “I Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 64. (6762 sayılı TTK’nın 69. vd.) maddeleri uyarınca da defterlerini yöntemince Tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK. m. 222/4, 6762 sayılı TTK’nın 84,8) YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md. 23/2). Mahkemece davalının sunmuş olduğu faturalardaki kaydın davalı aleyhine delil teşkil ettiği sonucuna varılmış olup, somut olayda ilk değerlendirmede ispat yükünün fatura ve cari hesaba dayanan alacaklı davacıda olduğu, faturalara konu mal ve hizmetin teslim ve ifa edildiğini davacının ispatlaması gerektiği ancak davacının kendi ticari defterlerini sunduğu, davalının ise ticari defter yerine fatura ve cari hesap ekstrelerini sunduğu ve bu kayıtların incelenerek karar verilmesini talep ettiği, sunduğu kayıtların kendi iradesi ile sunulduğu ve fatura altındaki kaydın davalı tarafın iradesi ile sunulmuş olması sebebiyle mutad olmayan kayıt olarak değerlendirilmemesi yönündeki isteminin de bu sebeple yerinde olmadığı, Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/10/2017 tarih ve 2016/885 E., 2017/1105 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 5.431,31 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.389,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.041,91 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 25/02/2021