Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/503 E. 2021/1208 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/503 Esas
KARAR NO: 2021/1208
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2017
NUMARASI: 2016/303 E. – 2017/1053 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı … tarafından davacı müvekkili hakkında İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü … sayılı dosyası ile Kambiyo senetlerine özgü icra takibi yapıldığını, ancak müvekkil davacının davalıya böyle bir borcu olmadığını, bu nedenlerle dava konusu 16.03.2015 düzenleme tarihi,30.08.2015 ödeme tarihli 10.000 Euro senet, 16.03.2015 düzenleme tarihi,30.09.2015 ödeme tarihli 12.000 Euro senet, 19.03.2015 düzenleme tarihi,06.07.2015 ödeme tarihli 18.000 Euro senet, 29.06.2015 düzenleme tarihi,14.08.2015 ödeme tarihli 18.000 Euro senet, 16.03.2015 düzenleme tarihi,30.07.2015 ödeme tarihli 10.000 Euro senetler hakkında davalıya borcunun bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Bononun kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren sebepten mücerret bir belge olup, gerçek bir alacağı temsil etmediği iddiasını davacı tarafın ispat etmesi gerektiği, davacının bononun teminat amaçlı düzenlendiğine dair aynı kuvvette bir yazılı belge yahut kesin delil ortaya koyamadığı, bonoya dayalı alışverişin veya bono teslimine ilişkin kayıtların davalı defterlerine işlenmemiş olmasının ancak vergi mevzuatı açısından önem arz edebilecek olup, tek başına bonoyu ortadan kaldıracak kuvvete sahip delil olarak kabul edilemeyeceği, bono üzerinde “nakden” kaydının bulunduğu, davalının bononun ihdas sebebini talil etmediği, bu nedenle ispat külfetinin davalıya geçmediği, davacının beyan ettiği şekilde soyut biçimde bononun teminat vasfında olduğunun tartışmaya konu edilemeyeceği, davacının bonolara yönelik iddiasını ispat edemediği, Her ne kadar davalı tarafça icra takibinde yabancı paranın TL karşılığı talep edildiği yönünde beyanda bulunulmuş ise de, takip talebinde Euro döviz cinsinden talepte bulunulduğu, icra takibinde alacağın döviz cinsi talep edilmesi nedeniyle 3095 S.lı Kanunun 4/a maddesi dikkate alınarak faiz hesabı yapılması gerektiği, buna göre yapılan hesaplamada takip tarihi itibariyle işlemiş faiz bakımından 3703,76 TL fazla talepte bulunulduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Davalı … ile müvekkili davacı …’nın arasında kişisel bir alacak borç ilişkisi dahil, gerçek kişi olarak hiçbir hukuki ilişki bulunmadığını, davalıdan 68.000 Euro bedelli toplam 5 adet senet karşılığında nakden herhangi bir bedel alınmadığını, davaya ve icra takibine konu senetlerin, davacı ve davalının ortakları bulundukları şirketler dolayısıyla yapılan mal alımı-satımı nedeniyle karşı teminat olarak verildiğini, dolayısıyla nakden ibaresini kabul etmediklerini dava dilekçesinde belirttiklerini, nakden davacıya borç verdiğini ispat külfetinin iddia eden davacıya ait olduğunu, 2- Davanın konusunun senetlere ait kişisel ilişkinin var olmadığı ve bu senetlerin nakdi bedellerinin kendilerince alınmadığını ispata yönelik olduğunu, davacı müvekkilinin böyle bir bedel almadığını, bedelin alınmadığına ilişkin olarak davacının ve davalının şahsi banka hesaplarının incelenmesinin esas olduğunu,, inceleme talebinin 2 ‘nolu delil açıklamasında yer aldığını, ancak gerekli incelemenin yapılmadığını, 3- Müvekkili davacının senetteki imzaya itiraz etmemesi senetlerin dayandığı hukuki ilişkinin geçerliliği sonucunu doğurmadığını, davalıyla aralarındaki ilişkinin sadece ortakları bulundukları dava dilekçesinde sözü edilen dava dışı şirketler nedeniyle olduğunu, dolayısıyla davacı kambiyo senedinin düzenlenmesini bir sebebe bağladığını ve bu sebebin sonuçlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ise dava dışı şirket defterlerinin incelenmesiyle ortaya çıkacağını, bu nedenlerle, eksik inceleme sonucu verilen, İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi2016/303 E ve 2017/1053 K Nolu Mahkeme kararının istinaf incelemesi ile ortadan kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesi ve tehiri icra talebimizin kabulünü içerir yeni karar oluşturulması yönünde karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 72 maddesi gereğince kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile takipte borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı, kendisinin ve davalının yetkilisi oldukları şirketler arasındaki ticari ilişki bulunduğunu, fakat kendisi ile davalı arasında ticari ilişki bulunmadığını, kendisine davalı tarafından herhangi bir şekilde para transferi yapılmadığını, takibe konu senetlerden dolayı davalıya borcunun bulunmadığını, senetlerin teminat olarak verildiğini beyan ederek menfi tespit istemine bulunmuş, davalı, senet altındaki imzaların davacı tarafından inkar edilmediği, senetlerden borçlu olunmadığının aynı kuvvette bir delille davacı tarafından ispatı gerektiği, davacının iddialarını kabul etmedikleri savunmasında bulunmuş, mahkemece davanın faiz yönünden kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, davacı tarafça karar istinaf edilmiştir. Davalı alacaklı tarafından davacı aleyhinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında takibe konulan 30/07/2015 ödeme tarihli 10.000 Euro bedelli, 16/03/2015 tarihli; 30/08/2015 ödeme tarihli 10.000 Euro bedelli, 16/03/2015 tarihli; 30/09/2015 ödeme tarihli 12.000 Euro bedelli, 16/03/2015 tarihli; 06/07/2015 ödeme tarihli 18.000 Euro bedelli, 19/05/2015 tarihli; 14/08/2015 ödeme tarihli 18.000 Euro bedelli, 29/06/2015 tarihli senetlerin kayıtsız şartsız para borcu içerdiği, bu senetlerin bono vasfını taşıdığı, bu senetlerin davacı tarafından davalı lehine keşide edildiği ve “nakden” kaydı bulunduğu tespit edilmiştir. Senet içeriği ve imzalarına yönelik sahtelik iddiasının bulunmadığı, senetlerin teminat olarak her iki tarafın yetkilisi oldukları şirketlerin ticari ilişkisi kapsamında verilen teminat senetleri olup olmadığı, ispat yükünün kime ait olacağı noktasında uyuşmazlık bulunduğu görülmektedir.Menfi tespit davaları İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiş olup, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72/1. maddesi “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” şeklindeki düzenlenmiştir Dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere tabidir. Somut olayda, davacı taraf, icra takibi başlatıldıktan sonra lehtar ve ciranta aleyhine İİK 72/1.maddesi uyarınca menfi tespit davası açmıştır. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Diğer bir değişle, alacaklı olduğunu iddia eden kişi borcunun dayandığı hukuki sebebi ve onun geçerli olduğunu ispat etmek zorundadır. Ancak alacaklı bonoya dayalı alacağını talep ettiğinde ispat soyutluğu karinesi sebebiyle sebep göstermek zorunda değildir. Alacağını bonoyu sunarak iddiasını ispatlamış kabul edilmektedir. Artık borcunun olmadığını ispatlamak zorunda olan borçludur. İspat yükü borçluya geçmiştir. Ancak alacaklı bono üzerinde borcun sebebine ilişkin bir açıklama varken başka bir düzenleme sebebine ilişkin beyanda bulunursa yani bonoyu talil ederse artık ispat soyutluğu nedeniyle elde ettiği avantajı kaybeder. Bu durumda borçlu ile aralarında olan borç ilişkisinin dayandığı hukuki sebebi ve bu sebebin geçerliliğini ispatlamak zorundadır. Diğer bir deyişle bononun üzerindeki bedel kaydının aksinin savunulması bononun talili anlamına gelir ve böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Bonoyu talil eden savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Dosya kapsamında tartışılması gereken husus bononun talil edilip edilmediği, ispat yükünün hangi tarafta olduğu ve iddiasını hangi delillerle ispat edebileceğidir. Dava konusu bonolarda, ihdas nedeni olarak “nakten” kaydı bulunmaktadır. Somut olayda, davacı taraf, kendisinin ve davalının yetkilisi oldukları şirketler arasındaki ticari ilişki bulunduğunu, fakat kendisi ile davalı arasında ticari ilişki bulunmadığını, kendisine davalı tarafından herhangi bir şekilde para transferi yapılmadığını, senetlerin teminat olarak verildiğini verildiğini ileri sürerken, davalı taraf, davacı ile aralarındaki nakit para kapsamında söz konusu bonoların düzenlendiğini iddia etmiştir. Senet nakden kaydı ile düzenlenmiş olup, şirketler arasındaki mal alım-satımı çerçevesinde teminat amaçlı düzenlendiğini davacı iddia etmektedir. Bononun, bağımsız borç ikrarını içeren bir senet olması, bu nedenle bir illete bağlı olmasının gerekmemesi ve ispat yükünün senedin bedelsiz olduğunu ileri süren ve senedin ihdas nedenini değiştiren tarafa ait olması sebebiyle somut olayda ispat yükünün davacı tarafta olduğu kuşkusuzdur. Bu kapsamda, davacının bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Öte yandan 6100 Sayılı HMK’nın 353/1 maddesinin ikinci cümlesi uyarınca re’sen yapılan inceleme sonucunda, davacı tarafın dava dilekçesi ile 28/01/2016 havale tarihli delil dilekçesinin deliller kısmında açıkça yemin deliline dayandığı tespit edilmiştir. Mahkemece davanın kanıtlanamadığı kanaatine varılmıştır. Bu konuda yeminin kesin delil olduğu, yemin deliline dayanan tarafın, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması sebebiyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlü olup, kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemeyeceğinden, davacıya tüm deliller toplandıktan sonra gerekli görülür ise yemin teklifi hatırlatılıp davacı yemin teklif etmek istediği taktirde, yemin delili hatırlatılarak sonuca ulaşılması gerekirken, davacı tarafın yemin deliline dayanmasına ve mahkemece, davanın kanıtlanamadığı kanaatine ulaşılmasına rağmen, davacı tarafa yemin delili hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davacı tarafa yemin delili hatırlatılmaksızın karar verilmesi sebebiyle karar usule aykırı olduğundan, kararın bu eksiklik giderilmek üzere kaldırılarak mahkemesine gereği için gönderilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/10/2017 gün ve 2016/303 Esas, 2017/1053 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/1-g maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/10/2021