Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/502 E. 2021/1283 K. 01.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/502
KARAR NO: 2021/1283
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 28/11/2017
NUMARASI: 2016/737 E- 2017/1234 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, müvekkilin ticari bir kişiliğinin bulunmadığını ve alacaklı ile herhangi bir alışverişinin olmadığını, yerleşik Yargıtay kararlarına göre bonoda malen kaydının bulunması ve borçlunun inkarı halinde, ispat yükünün davalı alacaklıda olduğunu, davalı alacaklının taraflar arasında bir mal alım satımı olduğunu ispat etmesi gerektiğini, teminatsız olarak icra takibinin durdurulmasını, müvekkilinin davalı alacaklıya herhangi borcunun bulunmadığının tespitini, alacağın %20’si oranında haksız takip tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının ödemesinin mevcut olduğunu, ispat külfetinin davacı borçluda olduğunu, davaya konu bonoda malen ibaresi bulunduğundan, böyle bir bonoda malın teslim alındığının borçlu tarafından ikrar edildiği anlamı taşıdığını, bonodaki imzalara da itiraz edilmediğini, alacaklının teslim ettiğini kanıtlamakla yükümlü olmadığını, bu nedenlerle davacı borçlunun açmış olduğu davanın reddine, dava açmakta haksız ve kötüniyetli olduğundan alacağın %20 si oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davalı alacaklı tarafından, davacı borçlu hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında 22/01/2015 düzenleme, 02/02/2015 vade tarihli, 600,00 USD bedelli bonoya istinaden kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığı, davalı borçlunun takibe konu bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, Bononun, mücerret (soyut) borç ikrarı içeren bir kambiyo senedi olmasının sonucu olarak bono, doğumuna neden olan bonoyu düzenleyen ile bononun lehtarı arasında mevcut bulunan hukuki işlemle bağlı olmadığı, bononun düzenlenmesiyle birlikte bonoyu düzenleyen ile bononun lehtarı arasında iki ayrı borç ilişkisinin meydana geldiği, bunlardan birisinin temel borç ilişkisi, diğerinin kambiyo senedi ilişkisi olduğu, lehtarın bonoya bağlanmış alacağını tahsil etmek için temel borç ilişkisine veya bonoya dayanabileceği, bedel kaydının bononun zorunlu unsuru olmadığı, bonoyu düzenleyen ile bono lehdarı arasındaki hukuki ilişkiyi gösteren bir işaret olduğu, bononun düzenlenmesiyle mücerret (soyut) bir borç ilişkisi doğduğundan, bedel kaydının bir önemi bulunmadığı, YİBK’nun 12.4.1933 gün ve 30/6 sayılı ilamında belirtildiği gibi borç ikrarını içeren bir belgede borcun nedeni belirtilmişse, borçlu bu nedenin gerçekleşmediğini ispat ederek borcundan kurtulacağı, bonoda bedel kaydı varsa bononun bu nedenle düzenlendiği doğru kabul edilecek ve bedel kaydının aksini ileri sürenin bu iddiasını ispat yükü altına girdiği, Davaya konu edilen bonoda “malen” kaydının yer aldığı, bonoda “malen” kaydı yer almasının mal teslimine karine teşkil ettiği, aksinin ise iddia eden tarafından kesin delil ile ispatlanması gerektiği, davacının temsilcisi olduğu şirketin, davalının temsilcisi olduğu dava dışı şirkete sözleşme kapsamında mal gönderdiği, bedelin bir kısmının peşin ödendiği, kalan kısmı için dava konusu bononun düzenlendiğinin beyan edildiği, davacının bu beyanının talil niteliğinde olmadığı, davacının da iddiasını bonoda yer aldığı üzere mal teslimine dayandırdığı, ayrıca bono asıl borç ilişkisinden mücerret olup, dava dışı şirketler arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlenmiş olmasının da bononun geçerliliği bakımından bir etkisinin bulunmadığı, hukukumuzda, sözleşme ile üçüncü kişiye alacak hakkı kazandırılması yada edimin üçüncü kişi tarafından ifa edilmesinin mümkün olduğu, bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu senedin kambiyo vasfına haiz olduğu, senette yer alan kaydın talil edilmediği, davacı tarafça yemin delilinin kullanılmayacağının beyan edildiği, ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine, 14/06/2016 tarihli kararla davacı borçlu tarafından ödenecek paranın, dava sonuçlanıncaya kadar davalı alacaklıya ödenmemesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verildiğinden davalı alacaklı yararına tazminata hükmedilmesine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı alacaklı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasıyla kambiyo senetlerine özgü takip yapıldığını, takip konusu bononun 2.610 USD bedelli, keşidecisi …, lehdarı … olup, bonoda malen kaydı bulunduğunu, cevap dilekçesinde bononun sebebi talil edilerek, borcun, tarafların temsilcisi oldukları şirketlerin ilişkisinden kaynaklandığı, alacaklı …’ın temsilcisi olduğu şirketin, borçlu …’un temsilcisi olduğu şirkete mal sattığı, bu bononun da alacaklının temsilcisi olduğu şirketin alacağına ilişkin olduğunun belirtildiğini, dava konusu bono özel şahıslar adına düzenlenmiş olup, teslim edildiği iddia edilen malın dava dışı 3. kişiye (şirkete) teslim edildiğinin (Borç ilişkisinin tarafının farklı olduğu) davalı tarafından ikrar edildiğini, – Alacaklının, cevap dilekçesinde açıkça zikretmemiş olsa da dava konusu bononun teminat niteliğinde olduğunu belirttiğini, (hukuki nitelendirme hakime aittir) dolayısıyla bonoda yer alan malen kaydının ta’lili sebebiyle ispat yükünün yer değiştirdiğini, – Mahkemenin gerekçeli kararında “edimin üçüncü kişi tarafından ifa edilmesi mümkündür” şeklindeki değerlendirmenin olaya uygun olmadığını, burada ancak borcun üstlenilmesinden söz edilebileceğini, TBK 95 vd. maddeleri uyarınca yapılmış bir borcun üstlenilmesi sözleşmesi bulunmadığı gibi, alacaklının da böyle bir iddiası bulunmadığını, alacaklının bu yönde bir iddiası bulunsa bile ispat yükünün yer değiştirmiş olması sebebiyle, alacaklının iddiasını kanıtlaması gerektiğini, -Yemin deliline dayanılıp dayanılmayacağının ispat yükü altında bulunan tarafa hatırlatılması gerektiği ve ta’lil sebebiyle ispat yükü yer değiştirdiği halde, mahkemenin taraflarına yemin deliline dayanıp dayanmayacağını sorduğunu, -Davalı tarafın yemin deliline dayanması ve hatırlatılmaması sebebiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın HMK 353/1-a/6 maddesi uyarınca mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyasına konu, 22/01/2015 düzenleme, 02/02/2015 vade tarihli, 600,00 USD bedelli, keşidecisi …, lehdarı … olan bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. Mahkemece; Davaya konu edilen bonoda “malen” kaydının yer aldığı, bonoda “malen” kaydı yer almasının mal teslimine karine teşkil ettiği, aksinin iddia eden tarafından kesin delil ile ispatlanması gerektiği, davacının temsilcisi olduğu şirketin, davalının temsilcisi olduğu dava dışı şirkete sözleşme kapsamında mal gönderildiğini, bedelin bir kısmının peşin ödendiğini, kalan kısmı için dava konusu bononun düzenlendiğini beyan ettiği, davacının da iddiasını bonoda yer aldığı üzere mal teslimine dayandırdığından, beyanının talil niteliğinde olmadığı, ayrıca bono asıl borç ilişkisinden mücerret olup, dava dışı şirketler arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlenmiş olmasının da bononun geçerliliği bakımından bir etkisinin bulunmadığı, hukukumuzda, sözleşme ile üçüncü kişiye alacak hakkı kazandırılması yada edimin üçüncü kişi tarafından ifa edilmesinin mümkün olduğu, dava konusu senedin kambiyo vasfına haiz olduğu, senette yer alan kaydın talil edilmediği, davacı tarafça yemin delilinin kullanılmayacağının beyan edildiği, ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispatlayamadığından davanın reddine, 14/06/2016 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verildiğinden davalı alacaklı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir. -İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyasına konu senedin, 22/01/2015 tanzim, 02/02/2015 vade tarihli, 600,00 USD bedelli, keşidecisi …, lehdarı … olan malen kaydı ile düzenlenmiş bono vasfında olduğu, şirket kaşesinin bulunmadığı, bonoda sadece keşideci olarak …’un imzasının olduğu, davacı – borçlu tarafından imzanın inkar edilmediği, bononun ön ve arka yüzünde davacı ve davalının temsilcisi olduğu şirketler arasındaki sözleşme sebebiyle verildiğine, yada teminat senedi olduğuna ilişkin açıklama bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı taraf dava dilekçesinde “Müvekkilin ticari bir kişiliği bulunmadığı gibi davalı/ alacaklıdan herhangi bir mal alış verişi de olmamıştır.” sözleri ile davalı – alacaklı ile arasında hukuki ilişki olmadığını iddia etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı / borçlu …, Etiyopya kökenli … şirketinin yetkili kişisidir, adı geçen şirketin sahibi ve yöneticisidir. Müvekkil … ise, … Ltd. Şti.’nin sahibi ve yetkili kişisidir. … Ltd. Şti. Davacı borçlunun sahibi olduğu Etiyopya kökenli … şirketi ile Etiyopya Bayilik Sözleşmesi imzalamıştır. Sözleşme ektedir. Sözleşme kapsamında davacının temsilcisi bulunduğu Etiyopya kökenli … şirketine sözleşme çerçevesinde mal gönderilmiştir. Davacı borçlu mal gönderildiğinde ödemelerin bir kısmını peşin ödemiş kalan kısım için ise, mal tesliminde ödenmek kaydıyla bono düzenleyerek müvekkile vermiştir. Ekte yer alan sözleşmeler, faturalar, navlun bedeli, gümrük belgeleri dikkate alındığında müvekkilin sahibi ve temsilcisi olduğu firmanın davacının sahibi ve temsilcisi olan firmaya emtia gönderdiği belgeler ile sabittir. Davacı ile müvekkil arasında ticari ilişki mevcuttur. Davacının borcuna karşılık bono alınmış ve bedeli davacı borçlu tarafından kısmen ödenmemiştir. Belgelerden de anlaşılacağı üzere taraflar arasında davacı tarafın dilekçesindeki iddiaların aksine karşılıklı mal alış verişi olmuştur şeklinde beyanda bulunmuştur. Dosyada mevcut 22/01/2015 tarihli Etiyopya Bayilik Sözleşmesinin … Ltd. Şti ile bayi olarak, … arasında, … Ltd. Şti ile … arasında … Ltd Şti” nin üretmiş olduğu ürünleri Etiyopya pazarında …“nin tek yetkili satıcısı olması konusunda olduğu, ürünün ihracat dolar fiyatı 25 USD olduğu, ürünün 17 USD’den fatura edeceği, kalan 8 USD’lık bedelin üretime başlamadan elden alınacağının düzenlendiği, … Ltd Şti. yetkilisinin …, … yetkilisinin: … olduğu, sözleşmede, takibe konu bonoya ilişkin hüküm bulunmadığı tespit edilmiştir. Menfi tespit davasında ispat külfeti kural olarak, HMK 190. maddesi uyarınca iddiadan yarar sağlayan olarak davalı taraftadır. Davalı taraf kambiyo senedi vasfındaki bonoya dayanmış olup, bono temelindeki hukuki ilişkiden ayrık olarak, senet metnindeki hususlarda mücerret borç ikrarını içeren belge olduğundan, alacaklı taraf bonoyu sunmakla alacağının varlığını kanıtlamış olur. Davalı- alacaklı taraf, menfi tespit davasında, bononun tarafların temsile yetkili oldukları şirketler arasındaki bayilik sözleşmesi sebebiyle düzenlendiğini, malen kaydındaki malın davacının yetkilisi olduğu şirkete teslim edildiğini iddia etmiş olup, bu hali ile davalı taraf, senet metninde yer alan malen kaydının aksini iddia etmediğinden, ispat külfeti yer değiştirmez. Davalı tarafın, cevap dilekçesinde bononun teminat olarak verildiğine ilişkin açık veya örtülü ikrarı mevcut olmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından, ispat külfetinin senet metnini tarafların yetkilisi oldukları şirketler arasındaki ticari alışveriş sebebiyle düzenlendiği iddiası ile talil eden davalıda olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. -Mahkemece; Davaya konu edilen bonoda “malen” kaydının yer aldığı, bonoda “malen” kaydı yer almasının mal teslimine karine teşkil ettiği, aksinin ise iddia eden tarafından kesin delil ile ispatlanması gerektiği, davacının temsilcisi olduğu şirketin, davalının temsilcisi olduğu dava dışı şirkete sözleşme kapsamında mal gönderildiğini, bedelin bir kısmının peşin ödendiğini, kalan kısmı için dava konusu bononun düzenlendiğini beyan ettiği, davacının bu beyanının talil niteliğinde olmadığı, davacının da iddiasını bonoda yer aldığı üzere mal teslimine dayandırdığı, ayrıca bono asıl borç ilişkisinden mücerret olup, dava dışı şirketler arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlenmiş olmasının da bononun geçerliliği bakımından bir etkisinin bulunmadığı, hukukumuzda, sözleşme ile üçüncü kişiye alacak hakkı kazandırılması yada edimin üçüncü kişi tarafından ifa edilmesinin mümkün olduğu, bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu senedin kambiyo vasfına haiz olduğu, senette yer alan kaydın talil edilmediği, davacı tarafça yemin delilinin kullanılmayacağının beyan edildiği, ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine, karar verilmiştir. TBK 195. maddesi uyarınca; borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur, TBK 196/ 1 ve 2 maddesi uyarınca, borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşme ile olur. İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamındadır. Mahkemenin gerekçesinde belirtildiği üzere “edimin üçüncü kişi tarafından ifa edilmesi mümkün” dür. Edimin üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesi TBK 195. maddesinde belirtilen borcun bizzat ifa edilmesi suretiyle borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılmış bir (borcun iç üstlenilmesi) sözleşmesidir. Bir davada maddi vakaları anlatmak taraflara, hukuki tasnifi yapmak mahkeme hakimine aittir. Davalı tarafça sözleşme ile edimin üçüncü kişi tarafından ifa edildiği açıkça belirtilmemiş ise de; davacı ve davalının yetkilisi olduğu şirketler arasındaki hukuki ilişki sebebiyle bononun düzenlendiği ve bonoya konu malların müvekkilinin yetkilisi olduğu şirket tarafından teslim edildiği iddia edilmekle, bonodaki borcun konusu malın teslimine ilişkin borcun üçüncü kişi şirket tarafından ifa edildiği, edimin üçüncü kişi tarafından yerine getirildiği iddiasında bulunulduğundan, bu konuda iddia olmadığına ilişkin davacı vekilinin istinaf sebebi ile ispat külfeti senet metninin aksini iddia eden davacı tarafta olduğundan, ispat külfetinin davalı tarafta olduğuna ilişkin istinaf sebebinin de reddi gerekmiştir. – Yemin delilinin ispat yükü kendisinde olan tarafa hatırlatılması gerektiği ve ta’lil sebebiyle ispat yükü yer değiştirdiği halde mahkemenin taraflarına yemin deliline dayanıp dayanmayacağını sorduğundan usule aykırı olduğundan kararın kaldırılması gerektiği iddia edilmiştir. Yemin 6100 Sayılı HMK gereğince iddiayı ispat eden kesin taraf delilidir. HMK 225. maddesi uyarınca yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. HMK 232.maddesinde; Yemin, tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur, düzenlemesi mevcuttur. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca iddiasını HMK’da belirtilen usulle ve mevcut delillerle kanıtlayamayan taraf yemin delili ile iddiasını ispatlayabilir. Mevcut davada ispat külfeti davacı tarafta olduğundan, mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı kanaatine ulaşıldığına göre davacı tarafa yemin delilinin ve yemin teklifi hakkının hatırlatılması gerektiğinden davacı tarafa hatırlatılması usule uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince oy çokluğuyla esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/11/2017 tarih ve 2016/737 E- 2017/1234 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 71,80 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 12,50 TL harcın talep halinde davacıya İADESİNE, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi. 01/11/2021
MUHALEFET ŞERHİ Menfi tespit davasında ispat külfeti kural olarak, HMK 190. maddesi uyarınca iddiadan yarar sağlayan olarak davalı tarafta olup, davalı taraf kambiyo senedi vasfındaki bonoya dayandığından, bono temelindeki hukuki ilişkiden ayrık olarak, senet metnindeki hususlarda mücerret borç ikrarını içeren belge olduğundan, alacaklı taraf bonoyu sunmakla alacağının varlığını kanıtlamış olur. Davalı- alacaklı taraf, menfi tespit davasında, Davacı / borçlu …, Etiyopya kökenli … şirketinin yetkili kişisidir, adı geçen şirketin sahibi ve yöneticisidir. Müvekkil … ise, … Ltd. Şti.’nin sahibi ve yetkili kişisidir. … Ltd. Şti. Davacı borçlunun sahibi olduğu Etiyopya kökenli … şirketi ile Etiyopya Bayilik Sözleşmesi imzalamıştır. Sözleşme ektedir. Sözleşme kapsamında davacının temsilcisi bulunduğu Etiyopya kökenli … şirketine sözleşme çerçevesinde mal gönderilmiştir. Davacı borçlu mal gönderildiğinde ödemelerin bir kısmını peşin ödemiş kalan kısım için ise, mal tesliminde ödenmek kaydıyla bono düzenleyerek müvekkile vermiştir. Ekte yer alan sözleşmeler, faturalar, navlun bedeli, gümrük belgeleri dikkate alındığında müvekkilin sahibi ve temsilcisi olduğu firmanın davacının sahibi ve temsilcisi olan firmaya emtia gönderdiği belgeler ile sabittir. Davacı ile müvekkil arasında ticari ilişki mevcuttur. Davacının borcuna karşılık bono alınmış ve bedeli davacı borçlu tarafından kısmen ödenmemiştir açıklaması ile bononun tarafların temsile yetkili oldukları şirketler arasındaki bayilik sözleşmesi sebebiyle düzenlendiğini, malen kaydındaki malın davacının yetkilisi olduğu şirkete teslim edildiğini beyan etmiş olup, bu hali ile davalı taraf, açıkça takip konusu senetteki borcun davacının borcu olmadığını, temsilcisi olduğu şirkete ait olduğunu, diğer anlatımla davacının senetten dolayı borçlu olmadığını mahkeme içi ikrarla açıkça ikrar ettiğinden, davacı tarafın borçlu olmadığına ilişkin iddiası davalının ikrarı ile kanıtlanmış olmakla, davacının senetten dolayı borçlu olduğunu ispat etme yükümlüğü davalı tarafa geçtiğinden, dosya kapsamı ile davacının borçlu olduğunu kanıtlayan belge sunulmadığından, davalı tarafça yemin deliline dayanıldığı nazara alınarak yemin delili hatırlatılıp karar verilmesi gerektiği görüşü ile kararın HMK 353/1-a/6 maddesi uyarınca kaldırılması görüşünde olduğumdan çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.