Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/500 E. 2021/1120 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/500 Esas
KARAR NO: 2021/1120
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2017
NUMARASI: 2015/1170 E., 2017/925 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; Davacının, davalı şirkete 02/07/2015 tarihli fatura karşılığında 11.865,20 TL’lik mal sattığını; davalı şirkete borcunu ödememesi üzerine ihtarname keşide edildiğini; ancak, davalının cevabı ihtarnamesi ile davalı şirketin borçla hiçbir ilgilerinin olmadığını beyan ettiğini; davacının, bunun üzerine davalı hakkında, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile takip yaptığını ve davalı tarafından dosya borcuna itirazda bulunulduğunu; davalının borca itirazının haksız olduğundan bu nedenle davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini; talep ve dava etmiştir. Davalı vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında ticari bir ilişkinin bulunmadığını; davalının, davacıdan iddia edilen bir mal satın almadığını; davacı tarafından gönderilen 02/07/2015 tarihli faturanın e-fatura olarak davalıya gönderildiğini; fakat söz konusu faturanın kabul edilmediğini; bu nedenlerle, haksız davanın reddine karar verilmesini; talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; davacı tarafından, icra takibine ve davaya konu edilen 02/07/2015 tarihli 11.865,20 TL fatura muhteviyatı malzemenin davalı şirket çalışanınca teslim alınarak hasta …’e kullanıldığının tarafların kabulünde bulunduğu; tarafların beyanları ve Uzm. Dr. … tarafından düzenlenen hasta hakkındaki ekiprizden anlaşıldığı; ancak, tacir olan davacının, öncelikle davalı ile aralarında kurulduğunu iddia ettiği ilişkiyi yazılı [kesin delille] olarak ispat etmesinin gerektiği gibi davaya konu/satım konusu malın teslim edildiği kişinin de davalı adına mal teslim almaya yetkili olmasının gerektiği; kural olarak, TBK. 207-(2) maddesine göre, aksine sözleşme ve adet bulunmadığı takdirde satıcı ve alıcı borçlarını, aynı zamanda ifa ile yükümlü bulundukları; TMK.m.6 ve HMK.m.200 uyarınca taraflar arasında dava konusu malzemenin, davalı şirket tarafından vadeli/veresiye satın alınmasına ilişkin satım sözleşmesi/hukuki ilişki kurulduğunun davacı tarafından kesin delillerle ispat edilemediği gibi dava konusu malzemenin davalı çalışanınca teslim alınmasına karşın, bu kişinin, davalı şirket adına mal teslim almaya yetkili bulunduğunun da ispat edilemediği; davacının, dava dilekçesi ve delil dilekçesi içeriğinde açıkca yemin deliline dayanılmadığı bilcümle kanuni deliller açıklamasının HMK.nın yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden sonra yemin delilini kapsamadığı; somut olayda, davalı şirketin müsteciri olduğu hastanede tedavi gören hastaya tedavi amacıyla uygulanan dava konusu malzemenin münhasıran/fiilen kullanılmasının davacı ile davalı arasında iddia edildiği şekilde bir satım sözleşmesi/hukuki ilişki kurulduğunu da göstermediği; tarafların tacir olduğu dikkate alınarak, TTK.m.18-(2). maddesi uyarınca davacının, başlangıçta basiretli bir iş adamı gibi hareket ederek taraflar arasında iddia edildiği şekilde bir satım sözlemesi kurulduğuna ilişkin ileride uyuşmazlık çıkması halinde karşılaşabilecek ispat sorunlarını aşmak için, bir belgeler dizisi (belgeler zinciri) oluşturmadığı [Konuralp, Haluk: Medeni Usul Hukukunda İspat Kurallarının Zorlanan Sınırları/İspat Hukukunun Güncel Sorunları, Ankara, 1999, sy:98]; bu nedenlerle, bu noktada çıkan uyuşmazlığın sonuçlarına da katlanması gerektiği; bu nedenlerle, davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu davanın sübut bulmadığından reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; – Dava konusu cihazın davalı hastanede yatan ve şirket faturasında ismi belirtilen hastaya kullanıldığını, bunun yanında cihazı ancak uzman doktorun talep etmekte olduğunu, cihazın davalı hastane tarafından talep edildiğini, cihazın müvekkili şirket tarafından davalı hastane çalışanına teslim edildiğini, teslim sırasında kurum-doktor-hasta adı-protokal numarası vc sut kodunu gösterir barkodun davalı tarafa teslim edildiğini, davalının bu cihazı SGK’a fatura etmedi ise bunun davalıyı ilgilendiren bir durum olduğunu, – Acil durumlar nedeniyle davacı şirket ile davalı şirket arasında bir yazılı sözleşmenin varlığının aranmasının mümkün olmadığını, satış elemanının malzemeyi teslim alan kişinin malzeme teslimine yetkili olup olmadığını sorgulamasının mümkün olmadığını bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibin beş yüz Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibin beşyüz Türk lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan, yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ikrar, yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir. Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK. 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispat edilemez. Bunun tek istisnası olan HMK. 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş ve gönderilmiş belgedir. Davacı yapmış olduğu işlerin karşılığını talep etmiş ise de, davalı taraf akdi ilişkiyi inkar ettiğinden, akdi ilişkinin kurulduğunu ispat külfeti davacı üzerinde kalmaktadır. O halde davacı, akdi ilişkiyi kanıtlamak zorundadır. Borç ilişkileri, sadece bu borcun taraflarını ilgilendiren ilişkilerdir. Bu ilişkiden doğan hak ve borçlar, taraf olanlar dışında, üçüncü kişileri etkilemez. Buna; “borç ilişkilerinin nisbiliği” denilmekte olup, sözleşmeden doğan borçlarda aynı ilke “sözleşmelerin nisbiliği” şeklinde adlandırılmaktadır. Sözleşmeler de borç doğuran ilişkilerden olduğuna göre; “sözleşmelerin nisbiliği” ilkesi de kuraldır. Bu ilke, özellikle sözleşmeyi ifa yükümlüsünün, işi kısmen ya da tamamen bir başkasına yaptırma yetkisine sahip olduğu hallerde, alacaklının bu kişiyi sorumlu tutamaması, sözleşmeden kaynaklanan taleplerini ancak sözleşmenin tarafı olan kişiye karşı ileri sürebilmesi bakımından önem taşımaktadır. Sonuç itibariyle; Davacı inkar edilen akdi ilişkiyi yazılı delille, yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ikrar ve yemin veya davalının açık muvafakati ile tanık beyanıyla ispat edememiştir. Davacı yemin deliline dayanmamıştır. Bu doğrultuda ilk derece mahkemesi kararının esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/10/2017 tarih ve 2015/1170 E., 2017/925 K. sayılı kararına karşı davalı/davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/10/2021