Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/493 E. 2021/1098 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/493 Esas
KARAR NO: 2021/1098
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2017
NUMARASI: 2015/1154 E., 2017/670 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket aleyhine Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, müvekkil şirketi bono ile borçlandıran (bono üzerindeki şirket kaşesi üzerinde imzası olan) …’ın 2 ay süre ile şirket yetkilisi olarak görev yaptığını, …’ın şirket yetkilisi olarak göründüğü tarihleri kapsayan yetki kararında imzası bulunan ortak … imzasının sahte olduğunu, …’ın iki ay gibi kısa sürede sürekli olarak şirketi borç altına sokan sahte senetler imzalayarak şirketi dolandırdığını, bono lehtarı ile müvekkili şirketin hiçbir alışverişinin olmadığını, şirketin bu senet karşılığında davalıdan nakden para almış gibi gösterildiğini, oysa ki şirketin tüm ticari işlerinin kayıt altında olduğunu, böyle bîr paranın da kayıtlarda olmadığını, yine benzer bir şekilde … alacaklı gösterilen başka bir bononun da Kocaeli …İcra Müdürlüğünün … e sayılı dosya ile takıp konusu olduğunu, bu senetteki imzanın da … adlı kişiye ait olduğunu, iki ay gibi kısa bir süre görev yapmış olmasına rağmen bütün borçlanmaların bu kişi tarafından yapılmasının manidar olduğunu belirterek Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki takibin dava sonuna kadar ihtiyati tedbir kararı ile durdurulmasına, takibin iptaline ve müvekkil şirketin takip dayanağı bono ile borçlu olmadığının tespitine, müvekkil şirket lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kambiyo senetlerinde soyutluk ilkesinin geçerli olduğunu, davacının iddialarının müvekkilinin alacağının sürüncemede bırakmak amacına yönelik olduğunu, müvekkilinin alacağını tahsil etmek için şirket yetkilileri ile defalarca görüştüğünü, davacı şirketin piyasaya çok miktarda borcu olduğunu, şirket merkezinin ve yetkililerin sürekli olarak değiştiğini, …’ın müdür olarak atanmasına ilişkin kararın Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanarak ilan edildiğini, bononun geçerli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Netice olarak davalının aksi ispat edilemeyen savunmasına , senette ihdas nedeni nakden yazmasına göre , senedin borç para verilmesine istinaden düzenlenip verildiği, senet tanzim tarihinde senedi imzalayan …’ın şirketi temsile yetkili olduğu, şirket müdürünün davalıdan aldığı parayı şirket kayıtlarına işletmemiş olamasının borç alınmadığı anlamına gelmeyeceği, davalının şirket müdürü ile işbirliği halinde hareket ettiği de ispat edilemediğinden, davacının davalıdan alınan borç parayı şirket hesaplarına almayan şirket müdürüne karşı sorumluluk davası açabileceği de nazara alınarak açılan davanın reddine karar verilmiştir. Dava alacaklı lehine neticelendiğinden İİK nun 72.maddesindeki ”Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde “yüzde yirmiden” aşağı tayin edilemez” hükmüne göre davalı lehine %20 tazminata hükmedilmesine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Müvekkili firmanın sahte imzalar ile alınan karar sonucu yetkili müdür olduğu döneme ilişkin … tarafından dolandırıldığı, 2- …’ın müdürlüğüne ilişkin ortaklar kararında yer alan imzaların sahte olduğu, …ın yetkisiz olarak müdürlük görevini yürüttüğü, ancak yerel mahkeme tarafından bu iddiaların hiçbirisinin dikkate alınmadığı, kaldı ki müvekkili şirketin yüklü miktarda bono borçlanmalarının da … döneminde gerçekleştirildiği, 3- Söz konusu bononun belirtilen tarihlerden çok sonradan tamamen müvekkili şirketi zarara uğratmak amacıyla düzenlendiği, 4- Davalı asil, …’in Kocaeli Başsavcılığı’na verdiği ifadede …’a 2015 yılı temmuz ayında elden borç verdiğini beyan ettiği, ancak davaya konu bono incelendiğinde düzenlenme tarihinin 07.06.2015 tarihi olduğu, …’ın müvekkili şirkette müdürlük yetkisinin ise 02.07.2015 tarihinde sona erdiği, davalı asilin savcılık makamında verdiği ifadesinde temmuz ayında borç verdiğini ifade etmesi bononun sonradan düzenlendiğine açıkça bir delil olduğu, çünkü …’ın sözde müdürlük yetkisi sona ermeden önce bono verilmiş olsa idi düzenlenme tarihinin temmuz ayından 1 ay öncesine yazılmayacağı, davaya konu bononun düzenlenme tarihi 07.06.2015 tarihi olup pazar gününe denk geldiği, sonradan düzenlenen bononun gelişi güzel düzenlenmiş olması sebebiyle bono üzerine yazılan düzenlenme tarihi 2015 yılında Pazar gününe denk geldiği, bir pazar günü tarafların 230.000TL nakden elden borç vermesi ve karşılığında bono teslim almasının ise hayatın olağan akışına açıkça aykırılık taşıdığı, 5- Bono üzerinde … tarafından kullanılan kaşede mevcut adresin müvekkili şirketin Uşak adresi olduğu, müvekkili şirketin bonoda belirtilen tarihlerde Uşak adresinde mevcut olmadığı, bono üzerinde Uşak adresli kaşenin olması ise bononun sonradan düzenlendiğini açıkça ortaya koyduğu, 6- Dosyada mevcut bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, müvekkili şirket kayıtlarında iddia edilen para girişinin mevut olmadığı, davalı tarafın beyanlarında da söz konusu paranın ticari amaçla değil …’a borç olarak verildiğinin kabul edildiği, …’ın ise geçersiz elde ettiği yetkisi sona ermesine rağmen müvekkili şirketi borçlu göstererek bono düzenlediği, 7- Davalı asilin … ile iş birliğinde olduğunun aşikar olduğu, ne hikmetse davalı asilin icra takibine Kocaeli ilinden giriştiği, ancak ne davalı asilin ne de müvekkili şirketin adresinin Kocaeli ili olmadığı belirtilerek, bu sebeplerden dolayı istinaf talebinin kabulüne, yerel mahkemenin bu kararının kaldırılmasın,yeniden yargılama yapılarak talebimiz doğrultusunda davamızın kabulüne karar verilmesini incelemenin duruşmalı yapılmasını ve tehiri icra kararına hükmedilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, Senet lehtarı ile bononun keşidecisi olan şirket arasında ticari ilişki bulunmadığı, senedin şirket yetkilisi olan … tarafından şirketi zarara uğratmak ve menfaat elde etmek için düzenlendiği iddiasına dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır. Kocaeli …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, davalı tarafından davacı aleyhine 07/06/2015 düzenleme, 30/09/2015 vade tarihli 210.000,00 TL bedelli bonodan dolayı kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapıldığı, bononun düzenlenme sebebi olarak “nakden” ibaresinin yer aldığı, Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarına göre senedin düzenlendiği tarih itibarıyla, …’ın şirket yetkilisi olduğu, mahkemece, SMMM bilirkişi …’dan alınan bilirkişi raporunda, takip konusu senedin davacının defter kayıtlarında olmadığı, bu senet mukabili paranın da kasa ve banka v.s hesaplarda kayıtlı olmadığının belirtildiği, Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarına göre, …’ın müdür atanmasına dair 02.05.015 tarihli ortaklar kurulu kararının 13.05.2015 tarih ve 8819 sayılı gazete ile ilan edildiği, davacı şirketin şirket merkezinin 2015 yılı içinde Uşak’tan Elazığ’a, Elazığ’dan Kars’a, Kars’tan Hatay’a nakledildiği görülmüştür. Kocaeli C.Başsavcılığı’nın 2015/ 23030 Sor. Sayılı dosyasında, davacının şikayeti üzerine … ile dava dışı …, … isimli şahıslar hakkında dolandırıcılık suçundan yapılan soruşturmada şüphelilerin …’a senet karşılığında borç para verdiklerini beyan ettikleri, şüpheli …’ın ifadesinin alınamadığı, şüphelilerin dolandırıcılık kastı ile hareket ettiklerine dair yeterli delil olmadığından takipsizlik kararı verilmiştir. Sonuç olarak, davalının senedin borç para verilmesine istinaden düzenlenip verildiği şeklindeki aksi ispat edilemeyen savunması, senette ihdas sebebi olarak “nakden” yazması, senet düzenleme tarihinde senedi imzalayan …’ın şirketi temsile yetkili olması, 13.05.2015 tarih ve 8819 Sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde …’ın davacı şirketin müdürü olarak atanmasına ilişkin kararın yayınlanmış olması, …ın şirket müdürü olarak atanmasına ilişkin karardaki imzanın sahteliğine yönelik hukuki yollara başvurulduğuna dair dosyada delil bulunmamasının yanı sıra müdürlük yetkisinin Türk Ticaret Sicili Gazetesinin 27 Temmuz 2015 tarihli 8867 Sayılı sayısında usulüne ilişkin olarak alınan kararla iptal edilmiş olması, şirket müdürünün davalıdan aldığı parayı şirket kayıtlarına işletmemesinin borç alınmadığı anlamına gelmemesi, davalının şirket müdürü ile işbirliği halinde hareket ettiğinin ispat edilememesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/10/2017 tarih ve 2015/1154 E., 2017/670 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/10/2021