Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/485 E. 2021/1000 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/485 Esas
KARAR NO: 2021/1000
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul(kapatılan) 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 23/05/2017
NUMARASI: 2014/32 E. – 2017/80 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davalıların İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/29 D.İş sayılı dosya kapsamında tespit edilen 9 adet ayakkabı modelinin davalılarca üretilerek www…com ve www…com adlı internet sitesinde satışa sunulduğunu, tescilli markaların izinsiz olarak ticareti yapılan ayakkabılar üzerinde … ve … adı altında kullanıldığından bahisle, davacıların eser sahibi haklarına tecavüz, haksız rekabet oluşturan fiillerin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, üretim ve satışının önlenmesine, üretimde kullanılan kalıplara, üretilen ürünlere el konulup imhasına, ilgili internet sitelerinde sergilenmesinin ve satışının engellenmesine, HMK’nın 107.maddesi uyarınca belirsiz alacak davası nedeni ile yasal haklar ile fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 250.000.TL maddi ve 15.000.TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin davaya cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketlerin Türkiye’de bulunan şubelerinin yanı sıra Rusya, Ukrayna, Sırbistan ve Azerbaycan’da şubelerinin bulunduğunu ve belirli bir tanınmışlık seviyesinde olduğunu, satılan ayakkabıların kendi ürünleri olduğunu ve …’nin taklit ürünler üretmesinin kendi tanınmışlık düzeyini ve itibarını zedeleyeceğinden dolayı bu riski almayacağını, her ne kadar ürünler arasında benzerlikler olsa da dava konusu ürünlerin davacılara ait olmadığını, harcıalem olduğunun tescilli olduğu iddia edilen ürünlerden … modelleri birçok ünlü ayakkabı firmaları tarafından kullanılmakta olduğunu ve davacı şirketin ürünlerinin aynısını yapmak maksadıyla hareket edilmediğini, ürünlerin birebir benzer olmadıklarını, haksız rekabet fiil ve işlemlerine ilişkin beyanlarının kabulünün mümkün olmadığını, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 200/2440 – 2002/5406 sayı ve 30/05/2002 tarihli kararında tanınmış bir tasarıma ait bir ürünün bu tasarımın tanınmışlığından faydalanma amacıyla kullanılması halinde haksız rekabet olarak kabul edileceğinin hükme bağlandığını, müvekkili şirketin tanınmışlık seviyesine ulaşmış bir şirket olduğundan davacıların tanınmışlığından faydalanma amacı bulunmadığını, ayrıca 554 Sayılı KHK’da ülkesellik ilkesi kabul edildiğinden buluş ve tasarım sahipleri koruma istedikleri patent ve tasarımları her ülkede tescil ettirmek zorunda olduğunu, davacının tasarımlarının Türkiye’de tescilli olmadığı, korumadan faydalanamayacakları, bu nedenle davacıların taleplerinin kabulünün mümkün olmadığı, müvekkillerinin davacıların ürünlerine herhangi bir tecavüz ve haksız rekabet müdahalesi söz konusu olmadığından, maddi ve manevi tazminat taleplerinin ve ihtiyati tedbir taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Tarafların iddia ve savunmaları, dosyadaki mübrez deliller ve bilirkişi raporları doğrultusunda, sonuç olarak, dava konusu ürünlerin sahibinin hususiyetlerini taşımadıklarından eser olmadıkları, ürünlerden … siyah … ayakkabı haricindeki ürünlerin davacının tasarımlarına benzer olduğu, davacının tasarımlarından yeni olmadığı, benzerliğin iltibas oluşturacak düzelde olduğu anlaşılmakla, davacının tasarımlarına tecavüz ettiği, bu şekilde haksız relabet oluşturduğu, davacının davalı … Ltd. Şti. açısından 15.042,99 TL, davalı … Ltd. Şti. açısından ise 9.774,07 TL lisans bedelini tazmin hakkının bulunduğu, Davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; Davacının dava konusu ürünlerinin eser olduğundan bahisle tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması taleplerinin reddine, davalının dava konusu olan ürünlerden … siyah … ayakkabısı haricindeki dava konusu ürünlerinin davacının tasarımına tecavüz ettiği bu şekilde haksız rekabet oluşturduğunun Tespitine, önlenmesine, haksız rekabet eden ürünlerin imhasına, toplatılmasına, reklam, görsel, tanıtım materyallerinin toplatılmasına, imhasına, üretim kalıpların el konulması talebinin reddine, Davalının haksız rekabet oluşturan ürünlerinin sergilendiği www…com ve www…com adlı internet sitesinde görsellerinin çıkartılmasına, satışının engellenmesine, Davalı … yönünden 15.002,99 TL, … Ltd Şti açısından 9.774,07 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bu davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 5.000 TL manevi tazminatın davalı …, 5.000 TL manevi tazminatın … Ltd Şti’ nden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine, Davalı …’ e yönelik açılan davaların reddine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava konusu ürünlerin eser niteliğinde olduğunu, önceki iki rapora karşın Mahkemece karara esas alınan raporun kendi içerisinde çeliştiğini, Bilirkişilerce bir yandan ayakkabıların fonksiyonel gereklilikleri karşıladıkları ve işlevsel özelliklerin modellere hakim oldukları ifade edilmişken, diğer yandan da bu modellerin tasarım korumasına sahip olabileceği sonucuna varıldığını, Bilirkişilerin ifade ettiği üzere tasarım korumasına sahip olması için müvekkillerine ait modellere işlevsel özelliklerin hakim olmaması gerektiğini, modeller incelendiğinde topuk yüksekliğinden, kırma taban rengine ve diğer dekoratif unsurlara kadar birçok unsurun işlevsel hiçbir görevi bulunmadığının görüleceğini, müvekkilinin modellerinin işlevsel zorunluluk sınırlarını aşarak sahibinin hususiyetini taşıyan bir moda tasarımı haline geldiğini, eserin yaratıcı gücünü yansıtması eserde daha önce duyulmamış veya görülmemiş mutlak bir orjinalite bulunması anlamına gelmeyeceğini, diğer bir ifade ile bir ayakkabının eser olabilmesi için tabansız veya topuksuz yaratılması gerekmeyeceğini, bilirkişilerin gayet genel bir ifade ile davacı müvekkiline ait ayakkabı tasarımlarını “alt tarafı topuklu, kadın ayakkabısı” noktasına indirgediklerini, müvekkilinin modellerinin eser niteliğine haiz olduklarını, davalıların modelleri bilgilendirilmiş tüketici tarafından ayırt edilemeyecek derecede benzerlerini satışa arz ettiğini, davalıların eser niteliği ile bu fiilleriyle telif hakkı ihlaline ve haksız rekabete yol açtıklarını, bu sebeple ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, haksız rekabetin ve telif hakkı ihlalinin tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine karar verilmesi gerektiğini, -Tazminat hesaplamasının tahmini lisans bedeli üzerinden yapıldığını, ancak neden son 1 yılki kazancın esas alındığının açıklanmadığını, lisans bedeli konusunda da, önceki iki raporda olduğu gibi 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ait kazancın esas alınması gerektiğini, tazminat hesaplamalarında %25 lisans bedeli vergiler ve finansman giderleri düşüldükten sonra kalan net kâr üzerinden hesaplanma yapıldığını ancak bu hesaplama da ticaret hayatının akışına uygun olmadığını, 556 Sayılı KHK’nin 66/1-a bendi üzerinden hesaplanacak yoksun kalınan kazancın net kâr üzerinden hesabı mümkünken, 66/1-c bendi üzerinden hesaplanacak tazminat miktarında tecavüze konu ürünün maliyeti düşüldükten sonra elde kalan brüt kazanç üzerinden hesap yapılması gerektiğini, sebebinin, ticari uygulamada ödenen lisans bedelinin ürünün satış fiyatından veya ürünün maliyeti düşüldükten sonra elde edilecek kazançtan hesaplanması olduğunu, bu sebeple yapılacak bilirkişi incelemesinde takdiri lisans bedelinin hesaplanması için dikkate alınacak miktar ürünün masrafı düşüldükten sonra ürünün satış bedeli üzerinden elde edilecek brüt kazanç olacağını, bu nedenle brüt kazanç üzerinden takdiri lisans bedeli hesabı veya net kâr üzerinden yoksun kalınan kazanç hesabı yapılması gerektiğini, raporların yetersiz olduğunu, Mahkeme’nin hükme esas aldığı 3. ve son Bilirkişi Raporunun da tazminat miktarının hesaplaması tamamıyla davalı beyanı üzerinden varsayımsal olarak yapıldığını, mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, davalı şirket tarafından üretilen toplam ayakkabı model sayısı dava konusu modeller ile orantılanmak suretiyle maddi tazminat hesabı yapılmışsa da, bu hesaplamada davalı tarafından üretilen modellerin diğer modellerden fiyat ve katile farkının olup olmadığının Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde açıklanmadığını ve davalının tüm modellerden eşit kazanç elde ettiği kabulüne dayalı olup bu rapora göre maddi tazminatın ve yine buna bağlı olarak da manevi tazminatın belirlenmesinin doğru olmadığını, -Dava, davalı … bakımından reddedilmiş ise de, bu hususta herhangi bir gerekçe sunulmadığını, anılan şahsın, diğer davalı iki şirketin tek ortağı ve yetkilisi olduğunu, tüm nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak ve yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasını, davalının müvekkil davacının (i) eser sahibi (telif) haklarına tecavüz ve (ii) haksız rekabet teşkil eden fiillerinden dolayı, şimdilik 250.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tazminine, Davacının eser sahibi (telif hakkı) olarak manevi haklarına zararlarına karşılık; 15.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tazminine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Mahkemece davacının ürünlerinin eser niteliği taşımadığının belirlenmesinin yerinde olduğunu ancak davacının ” … (Nude), … (Siyah), …, …, …, …” modellerinin davalı şirket tarafından görsel ile bilgilenmiş kullanıcı yönünden birbiri ile karıştırılacak ölçüde benzerlik arz ettikleri, davacı tarafın kayıt altında olan tasarımının form yapıları, burun, topuk, taban, yüz, yan, ön özellikleri ve modele ayırt edicilik katan fileli ön yüz uygulaması ve taban renginin bilgilenmiş kullanıcı yönünden birbiri ile karıştırılacak ölçüde benzerlik taşıdıkları yönündeki tespitlerinin yerinde olmadığını, modeline göre zorunlu fonksiyonel özellikleri taşıdıklarını, piyasada her bayan ayakkabısı mağazasında aynı veya benzer ürünleri bulabilmenin mümkün olduğunu, -Taraflara arasında ekonomik çıkar çatışması bulunmadığını, tüketicinin davalı şirketin ayakkabılarını görerek davacının markasını satın almaktan vazgeçmesinin akla mantığa ve hayatın olağan akışına uygun olmadığını, bu nedenle de davacının hiçbir kar kaybı ya da elde edebileceği muhtemel gelir kaybı olmadığını, bu nedenle maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş olmasının isabetsiz olduğunu, -Müvekkillerden … için açılan davaların tümden reddine ve diğer davalılar … Ltd. Şti. Ve … Ltd. Şti. aleyhine açılan davaların da kısmen reddedilmiş olması dolayısıyla, hem manevi tazminat, hem de maddi tazminat açısından her bir davalı için ayrı ayrı vekalet ücretlerine hükmedilmesi gerekirken tek bir vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğundan hükmün bu yönden düzeltilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacının dava konusu ürünlerin eser olduğuna yönelik istinaf istemi ve davalının tasarım olmadığına yönelik istinaf istemleri incelendiğinde; moda trendleri kendisi bir fikir olduğundan ve fikir üzerinden tekel haklar sağlanması mümkün olmadığından trendlerin kendisi korumadan yararlanmaz. Ayakkabıların belli bir modaya bağlı olarak ince veya kalın topuklu olması, bağcıklı olup olmaması, açık kapalı olması veya süslemeler taşıması genel bir konseptdir, konsept de fikir olarak korunmaz. Estetik olması yani göze hoş görünmesi tek başına ürüne eser vasfı vermeye yeterli değildir. Bunun belli bir yaratıcı etkinlik sonucu ve benzerlerinden farklı olarak oluşturulmuş olması zorunluluğu da vardır. Yenilikle orjinallik aynı şey değildir. Modanın unsurları üzerinde de tekel haklar verilemez. Bütünü ile orjinal olması ve benzerlerinden ayrılması, bu benzerliği de ona tasarlayıcısının kazandırmış olması gerekir. Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında da ayakkabıların çivili olması, alt tabanının kırmızı olması olması özellikleri incelenmiş olup, bu özelliklerin eser kapsamında değerlendirilemeyeceği ancak tasarım kapsamında değerlendirilebileceğine yönelik vurgulama yapılmış olup, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ile dava konusu ayakkabı modellerinin eser vasfında olmadığına yönelik mahkeme kabulünde herhangi bir isabetsizlik bulunmamıştır. Bu nedenle davacı yönünden eser olduğuna yönelik istinaf istemi ile, davalının tasarım olmadığına yönelik istinaf istemlerinin ayrı ayrı reddi gerekmiştir. Davacı vekili, net kar üzerinden yoksun kalınan kazanç veya brüt kazanç üzerinden lisans bedeli hesaplanması gerektiği yönünde istinaf isteminde bulunmuş olup, yoksun kalınan kazancın nasıl hesaplanacağının 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesinde düzenlendiği ve bu madde; “Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir: a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre, b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre, c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hükmüne haiz olduğu görülmektedir. Buna göre marka hakkı sahibinin uğradığı maddi zararın ikinci kalemi olan “yoksun kalınan kazanç”ın hesaplanabilmesi için üç usul öngörülmüştür. Marka hakkı sahibi yoksun kalınan kazanç istemi yanında ayrıca hesaplama usulü olarak bunlardan birini seçmek zorundadır. Başka bir deyişle maddede yer alan hesaplama usulleri dışında hesaplama yapılamayacaktır (Tekinalp, s. 501). Yoksun kalınan kazanca ilişkin belirtilen üç yöntemden ilk hesaplama yöntemi 556 sayılı KHK’nin 66/2-a maddesinde belirtilen “marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı marka sahibinin markasını kullanması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre” tespitidir. Bu yöntem dahilinde bir hesaplama yapabilmek için marka hakkına tecavüzün olmadığı farazi bir ortam yaratılır ve bu ortamda marka sahibinin markasını kullanmak ile elde edeceği muhtemel gelir hesap edilir (Karan/Kılıç, s. 521). Bu maddeye göre yapılacak hesaplama esas itibariyle marka hakkı sahibinin ticari kayıt ve defterleri, ticari faaliyetinin hacmi ve markasının değeri gibi unsurlara dayanacaktır.556 sayılı KHK’nin 66/2-a maddesine göre hesaplama yapılırken gerekirse her iki tarafın ticari kayıtları uzman hesap bilirkişilerince incelenerek öncelikle tecavüzün boyutu belirlenmeli, bu belirlemeden sonra marka sahibinin geçmiş yıllardaki ticari faaliyeti ürün fiyatları, satış performansı, kâr marjı gibi unsurlara göre marka sahibinin muhtemel gelirinin hesaplanmasına çalışılmalıdır. Ancak dava dosyasında davacının ticari defter ve kayıtlara ulaşılamadığından bu yöntem kullanılmamıştır. Yoksun kalınan kazancın hesaplama yöntemlerinden ikincisi 556 Sayılı KHK’nin 66/2-b maddesinde belirtilen, “marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” tespit edilmesidir. Burada amaç somut olarak ortaya çıkan zararın tazmini değil, marka hakkı sahibinin maruz kaldığı zararın adil bir biçimde denkleştirilmesi olduğundan zarar miktarı dolaylı bir yoldan belirlenmektedir. Bu yöntemde marka sahibinin değil, mütecavizin malvarlığında markanın haksız kullanımı sonucunda artış hesaba katılmaktadır. Başka bir deyişle mütecavizin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca ulaşabilmek için kazancın oluşumunda rol oynayan tecavüz konusu marka dışındaki bütün faktörlerin ayıklanması gerekmektedir. Bu hesaplama yönteminde de öncelikle mütecavizin ticari faaliyetinin boyutu belirlenmeli, markayı taşıyan ürünlerden ne kadar sipariş alındığı, ne kadar üretim yapıldığı, ne kadar stok bulunduğu, ne kadar satış yapıldığı, satış fiyatının ve kâr marjının ne olduğu gibi hususlar dikkate alınarak mütecavizin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanç belirlenmelidir. Anılan maddede belirtilen, markayı kullanmak yoluyla elde edilen kazanç, mütecavizin tecavüz fiiliyle ortaya çıkan brüt kazancını değil, maliyetlerin elde edilen gelirden düşürülmesiyle kalan net kazancını ifade etmektedir. Ancak mütecavizin tecavüz fiilinin dışında başka hiçbir ürünü satmamış olması hâlinde dâhi genel masraflar bir bütün olarak elde edilen gelirden mahsup edilmeyecek, sadece hammadde ve satış maliyetleri gibi işin doğası gereği oluşan giderler tecavüz yoluyla elde edilen gelirden mahsup edilecektir. Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında yararlanılabilecek üçüncü yöntem 556 Sayılı KHK’nin 66/2-c maddesinde belirtilen “lisans örneksemesi” yöntemidir. Bu yönteme göre, marka sahibi yoksun kalınan kazancın; “marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hesaplanmasını isteyebilir. Marka lisanslarının bir piyasası olmadığından lisans bedeli, objektif olarak her bir somut durum ve şart dikkate alınarak ve emsal lisans bedelleri araştırılıp kıyaslanarak belirlenmelidir. Ayrıca markanın tanınmışlığı, lisansın münhasır olup olmaması gibi etkenler de lisans bedelinin belirlenmesinde hesaba katılır. Davacı taraf her ne kadar brüt kazanç üzerinden lisans bedeli hesaplanması gerektiği yönünde istinaf isteminde bulunmuş ise de, bilirkişiler tarafından kullanılan yöntemin ikinci yöntem olduğu ve bu yöntemde de net kar üzerinden yoksun kalınan kazancın hesaplandığı, bu hesap yönteminde brüt kazancın dikkate alınamayacağı anlaşıldığından hukuka aykırı bir durum olmadığı görülmekle davacının bu yöndeki istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Davanın davalılarından biri olun … şirketin yönetici ortağıdır. Eldeki davada, o davada yöneticisi olduğu şirkete karşı açılan dava konusu fiillere ilişkindir. Gerek tüzel kişiyi organının (ve organ üyelerinin) haksız fiilinden sorumlu tutan MK’nun 50/2, gerekse bu hükmü limited şirket için tekrarlayan TTK’nun 542. maddesi ve bu maddenin yollamasıyla TTK’nun 321/5. maddeleri, organlarının haksız fiillerinden sorumlu olan tüzel kişinin kusurlu organ üyelerine rücu edebileceğini kabul etmektedirler. Çünkü, kusurlu fillerinden dolayı tüzel kişiyle birlikte organda şahsen sorumlu bulunmaktadır (MK 50/3). Şu halde limited ortaklık ve şirket yönetici ortağı haksız fiil davacısı karşısında iki sorumlu olarak yer alırlar ve aralarında eksik teselsül hükümleri cari olur. Haksız fiilin bir türü olan ve zamanla ayrı bir müessese hâline gelen haksız rekabet, sadece işletmelerin ve rakiplerin değil, müşteriler başta olmak üzere tüm piyasa katılımcılarının ve kamunun da menfaatini gözeten, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamayı ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemeyi amaçlayan bağımsız bir hukuki müessesedir (Nomer Ertan, Füsun: Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul, 2016, s. 4). Bu hâliyle haksız rekabet müessesesi gereğince haksız rekabet teşkil eden eylemi gerçekleştiren kişinin tacir olup olmamasının da bir önemi bulunmamaktır. Bu itibarla haksız rekabeti gerçekleştiren organ kişisel olarak tüzel kişi ile birlikte müteselsil sorumludur. … tek yönetici organ olduğundan, … yönünden açılan davanın kabulü gerekirken reddi hukuka aykırı olup davacının istinaf isteminin bu yönden kabulü gerekmiştir. Davalının, … yönünden vekalet ücretine yönelik istinaf isteminin ise bu nedenle reddi gerekmiştir. Dosya kapsamındaki belgeler dikkate alınarak, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde davacının ve davalının … yönünden yapılmış olan istinaf istemleri dışında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının … yönünden yapmış olduğu istinaf istemine konu haksız rekabeti gerçekleştiren organ kişisel olarak tüzel kişi ile birlikte müteselsil sorumlu olması sebebiyle ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamaya göre kararın kısmen kaldırılmasına karar vermek gerektiği, bu sebeplerle 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-b/2. maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının … yönünden kaldırılarak yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜNE, davalı İstinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2- 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince İstanbul(Kapatılan) 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 23/05/2017 gün ve 2014/32 Esas, 2017/80 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Davacının davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; 3/a- Davacının dava konusu ürünlerinin eser olduğundan bahisle tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması taleplerinin REDDİNE, 3/b- Davalının dava konusu olan ürünlerden .. siyah … ayakkabısı haricindeki dava konusu ürünlerinin davacının tasarımına tecavüz ettiği bu şekilde haksız rekabet oluşturduğunun TESPİTİNE, ÖNLENMESİNE, haksız rekabet eden ürünlerin İMHASINA, TOPLATILMASINA, reklam, görsel, tanıtım materyallerinin TOPLATILMASINA, İMHASINA, üretim kalıpların el konulması talebinin REDDİNE,
3/c- Davalının haksız rekabet oluşturan ürünlerinin sergilendiği www…com ve www…com adlı internet sitesinde görsellerinin ÇIKARTILMASINA, SATIŞININ ENGELLENMESİNE, 3/d- Davalı … Ltd. Şti. yönünden 15.002,99TL, … Ltd Şti açısından 9.774,07TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine, 3/e- 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı … Ltd. Şti. ve …’ten ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı … Ltd Şti ve …’den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 3/g- Davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE, 4- İlk derece mahkemesi kararının yerine geçmek üzere; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.034,07 TL karar harcının peşin yatırılan 4.525,54 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 2.491,47.TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4/b- Davacı tarafından ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 11.579,34.TL yargılama giderinden kabul ve reddedilen miktarlar göz önüne alınarak hesap olunan 5.114,60.TL’sinin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’nin 13/(1). maddesine göre, maddi tazminat davası yönünden 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin, davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’nin 10/(1). ve 13/(2). maddelerine göre, manevi tazminat davası yönünden 5.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’nin 13/(3). maddesine göre, maddi tazminat davası yönünden 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin, davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine, 4/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’nin 10/(2). ve 13/(2). maddelerine göre, manevi tazminat davası yönünden 5.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf talebi reddolunduğundan davalılar taraftan alınması gereken 2.034,07 TL karar harçtan peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.002,67 TL harcın davalılardan tahsiliyle hazineye gelir kaydına, 5/c- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 28,50 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 114,20 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/d- İstinaf aşamasında davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 5/e- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/09/2021