Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/483 E. 2021/1097 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/483 Esas
KARAR NO: 2021/1097
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2017
NUMARASI: 2014/1413 E. – 2017/861 K.
BİRLEŞEN DAVADA
BİRLEŞEN DOSYA: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1331 Esas nolu dosyası
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket aleyhine, davalı … Ltd Şti ‘nin alacaklı, müvekkili şirket ve … Ltd Şti ‘nin ünvanlarının yer aldığı iş ortaklığı kaşesinin üzerine müvekkili şirket yetkilerinin imzası olmadan ve müvekkili şirket tarafından kimsenin açıkça yetkilenmediği 16/7/2014 tanzim , 31/10/2014 vade tarihli 340.541,00 TL bedelli senedin tahsili için ihtiyati haciz kararı alınarak, bu kararın İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında esas takibe geçildiğini ve müvekkili şirketin hesaplarının haciz konulduğunu, takibe konu yapılan senetteki imzanın müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığını, müvekkili şirketin diğer icra dosya borçlusu … Ltd Şti ile yapmış olduğu bağımsız iş ortaklığı yada adi ortaklık sözleşmesi bulunmadığı, müvekkili şirketin davalı şirkete hiçbir şirkete borcu olmadığını, müvekkili şirket ile … Ltd Şti arasında iş ortaklığı olmuş olsa dahi, BK. nun 637 maddesinin 3.fıkrasında “kendisine yönetim görevi verilen ortağın ortaklığın veya bütün ortakların üçüncü kişilere karşın temsil etme yetkisi var sayılır , ancak temsil yetkisine sahip yönetici ortağın yapacağı önemli tasarruf işlemlerine ilişkin yetkinin , bütün ortakların oybirliği ile verilmiş olması ve yetki belgesinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır.” maddesi gereği adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından yönetici ortak olsa bile ortaklardan birinin organ sıfatıyla hareket etmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki müvekkili şirket tarafından diğer borçluya üçüncü şahıslara karşı borçlanması ve senet verebilmesi için verilmiş yetki olmadığı gibi ortakların oybirliği ile aldığı herhangi bir kararda bulunmadığını belirterek söz konusu icra dosyasından dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile …’un akdettiği adi ortaklığı sözleşmesi bulunduğunu, Atışalanı Vergi Dairesine de, … Ltd Şti ve … AŞ iş ortaklığı olarak kaydının bulunduğunu, İstanbul Ticaret Odasında da kaydının mevcut olduğunu, adi ortaklık sözleşmesine istinaden kurumlardan aldıkları ihaleleri bitirme amacıyla ortaklık nam ve hesabına müvekkili şirketin sahibi olduğu BP Gebze / Kocaeli Akaryakıt İstasyonundan akaryakıt alımı yapıldığını, 2013/81776 ihale kayıt numarasıyla kısa adı Tübitak olan Gebze/Kocaelinde yerleşik Marmara Araştırma Merkezi Diğer Özel Bütçeli Kuruluşlar Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu tarafından ihaleye çıkarılmış bulunan personel taşıma hizmet alımı işini, ihale ile söz konusu adi ortaklığın aldığını, personel taşıma amacıyla da müvekkilinden akaryakıt alımı yaptıklarını, taraflar arasında imzalanan adi ortaklık sözleşmesinde ” iş ortaklığımızın pilot ortağı işin bitimine kadar … LTd Şti ‘dir pilot ortağın iş ortaklığımızı her konuda temsile tam yetkili olduğunu…akdedilecek sözleşme ile ilgili diğer bütün hususlarda pilot olarak göstermiş olduğunuz ortağımızın , ortaklığımız nam ve hesabına hareket etmeye tam yetkili olacağını, her birimizin akdolunacak sözleşmenin konusuna ve kapsamına girecek işlerin ve taahhütlerin ve sözleşmeden doğup da ortaklığımıza yönelecek yükümlülüklerin yerine getirilmesinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağımızı …beyan kabul ve taahhüt ederiz. ” şeklinde hüküm altına alınarak , açıkça yetki verildiği, kaldı ki senet verme hususunda, pilot ortağa açıkça yetki verilmesine gerek olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28/01/2009 tarihli 2008/12-825 esas 2009/32 karar sayılı ilamında ” adi ortaklığın tüzel kişiliğe sahip bulunmamasına adi ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm yer almadığı sürece , idareci ortağın yapacağı işlemlerin diğer ortakların bağlayıcı nitelikte olmasına adi ortaklıkta idareci ortağın statüsünün , Borçlar Kanunun 449.maddesinde düzenlenen ticari mümessille benzer bir nitelik taşımasına aynı kanunun 450.maddesi uyarınca ticari mümessilin kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine sahip olmasına” denildiğini, yine Hukuk Genel Kurulunun 05/11/2008 gün 2008/15-651 esas , 654 sayılı kararına göre de” adi ortaklıkta idareci ortağın kambiyo senedi düzenleyebilmesi için bu konuda ayrı ve bir yetkiye sahip kılınmasının gerekmemesinin somut olayda , takibe konu kambiyo senedini düzenleyen ortağın idareci ortak durumunda bulunmasına …” denildiğinin belirtildiğini, Yargıtay 12 Hukuk Dairesinin içtihatlarında ise, adi ortaklık sözleşmesinde senet verme hususunda yasak getirilmiş olsa dahi bunun iç ilişkiyi ilgilendirdiği, senet alacaklısına karşı ileri sürülemeyeceğinin belirtildiğini , adi ortaklığı tam temsille yetkili olan ortağın … olduğunu, adi ortaklık sözleşmesi ile adi ortaklık konusuna ve kapsamına girecek tüm işlerin taahhütlerin ve sözleşmeden doğup da ortaklığa yönelecek yükümlülüklerin yerine getirilmesinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağını beyan eden davacının borçlu olmadığını iddia etmesinin mümkün olmadığını, senedin pilot ortak tarafından imzalandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Asıl davada birleşen davada taraflar aynı olup, davacı yukarıda özetlenen asıl davadaki iddiaların aynısını ileri sürerek, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının konu edilen senetler sebebiyle borçlu olmadığının tespitine ve %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı, asıl dosyada sürmüş olduğu hususları ve itirazları birleşen davada aynı şekilde ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Bayrampaşa Vergi Dairesine bu amaçla yazı yazılmış, 08/06/2015 tarihli yazı cevabında söz konusu iş ortaklığına ait mükellefin 31/12/2013-30/06/2014 tarihleri arasında şehiriçi banliyö ve kırsal alanlarda kara yolu ile personel , öğrenci vb. grup taşımacılığı faaliyetin olduğunu, mükellefiyet kaydının 17/7/2014 tarihi itibariyle sonlandırıldığın bildirildiği, ekindeki belgeler incelendiğinde ise, … tarafından 27/08/2014 tarihinde verilen dilekçede vergi numarası yazılarak mükellefiyetin 30/6/2014 tarihi ile kapatılmış olduğu bildirilerek bir takım faturaların iptalinin talep edildiği görülmüştür. İş ortaklığının bağlı bulunduğu Gebze Sosyal Güvenlik Müdürlüğüne yazı yazılarak gerekli bilgiler verilerek ekli iş ortaklığı beyannamesi incelenerek, … ihale kayıt numaralı iş ile ilgili olarak adi ortaklığı oluşturan şirketlerin SGK kapsamında ilişiğinin kesilip kesilmediğinin bildirilmesi istenilmiş cevabi yazı incelendiğinde , henüz ilişiği kesilmediği bildirilmiştir. Gebze Sosyal Güvenlik merkezine ait 16/5/2016 tarihli yazı cevabı ekindeki belgeler incelendiğinde, … AŞ tarafından 25/8/2015 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına dilekçe ile başvurulduğu, dilekçenin … ve … AŞ nin iş ortaklığı denilerek imzalandığı, dilekçe içeriğinde ise prim borcuna itiraz edildiğini tespit edilmiştir. Vergi Dairesi yazısında vergi kaydının 17/7/2014 tarihli işi bırakma bildirimi ile sonlandırıldığı bildirilmiş ise de, Gebze SGK yazısı incelendiğinde SGK kapsamında henüz iş ortaklığının kesilmemiş olduğunun bildirildiği görülmektedir. Yukarıda bazı maddelere yazılan iş ortaklığı sözleşmesinin süre başlıklı 5.maddesinde ” anlaşma , işverene karşı üstlenilen projenin sözleşmesine uygun olarak tamamlandıktan sonra kesin kabulün yapılması teminatların iadesi, taraflar arasındaki hak ve yükümlülüklerin yerine getirmesi, tüm kamu idareleri ile özel şahıs ve kurumlara ilişkin hak ve mükellefiyetlerin yerine getirildiğine ilişkin yönetim kurulu kararını takiben sona erer ” denildiğinden, davacı vekiline bu husus sorulmuş, en son duruşmada sözleşmenin 5.maddesi gereğince yönetim kurulu kararı alınmadığı bildirilmiştir. Bu maddede ve amaç başlıklı 3. Maddede açıkça ihale ile ilgili …özel bütün şahıslarla bütün ilişkiler kesilinceye kadar denilmesi, 5.maddede ise …taraflar arasındaki hak yükümlülüklerin yerine getirilmesi, …özel şahıs ve kurumlara ilişkin mükellefiyetlerin yerine getirildiğine ilişkin yönetim kurulu kararını takiben iş ortaklığı sözleşmesi açıkça düzenlendiğinden bu konuda alınmış yönetim kurulu kararı da bulunmadığından henüz iş ortaklığı sona ermemiştir. Bu nedenle Yargıtay 15 Hukuk Dairesinin 24/02/2014 tarih 2013/1158 esas 2014/1220 karar yine aynı dairenin 7/9/2015 tarih 2015/1293 esas 2015/4172 esas nolu kararlarda belirtildiği üzere “somut olayda dava, kendisine yönetim hakkı tanınan ortak tarafından açılmadığı gibi, diğer ortağın muvafakatı da alınmadığından davanın aktif husumet ehliyeti nedeniyle reddi gerekir ” denildiğinden, söz konusu bonolar nedeniyle borçlu olunmadığının iş ortaklığını oluşturan ortaklar tarafından ileri sürülmesi gerekmektedir, diğer ortağın muvafakat vermemesi halinde davacı tarafından adi ortaklığın tasfiyesi istenerek tasfiye davasında söz konusu iddiaların dile getirilmesi mümkün olduğundan, işbu davanın aktif husumet yokluğundan davanın reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Yerel Mahkemece, müvekkilinin ihtilaf halinde olduğu …Ltd.Şti.’nin davaya dahil edilmesi doğrultusunda ki ara kararına karşı vermiş olduğu beyan dilekçesinden sonra yargılamaya devam edilmesinin, delillerin toplanması ve dosyanın bilirkişiye gönderilmesine rağmen tüm bu aşamalardan sonra, üç yıllık yargılama süreci sonunda davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesinin izahtan vareste olduğu, mahkeme gerekçesinde, adi ortaklığı oluşturan diğer ortağın muvaffakat vermesi halinde davanın devam edebileceğininin belirtildiği, dava dilekçesinde ve dosyaya sundukları tüm beyan dilekçelerinde, dava dışı … Ltd.Şti’nin kötüniyetli olarak senetleri tanzim ettiği ve ortada adi ortaklığın söz konusu olmadığı, zira adi ortaklığın Tübitak taşımacılık işine ilişkin bir iş nedeniyle yapıldığı ve işin 30/06/2014 tarihinde sona erdiği, bu surette fiilen biten iş ilişkisi için diğer ortağın muvaffakatının talep edilmesi hukukun evrensel ilkeleriyle aykırı düştüğü, 2- Davalının, müvekkili şirket merkezinde almış olduğu ihtiyati haciz kararı doğrultusunda haciz uyguladığı, teminat bedeli dosyaya depo edilerek davalının muhafaza yapmasının engellendiği, yerel mahkemece bu hususların gözardı edildiği, dava dışı … Ltd.Şti. ile müvekkili şirketin husumet halinde olduğu ve ortak yapılan Tubitak taşıma işinin bittiği dikkata alınmaksızın SGK’dan gelen cevapta ilişiğin halen kesilmediğinden bahisle adi ortaklık olarak tanımladığı hususun devam ettiği ve bu sebeple davanın husumet yönünden reddine karar verdiği, oysa ki, SGK’dan gelen 26/08/2015 tarihli yazıda, işin 30/06/2014 tarihinde bitirildiğinin beyan edildiğinin mahkeme dosyasına iletildiği, ayrıca, vergi dairesinden gelen cevabi yazıda ilgili vergi kaydının 17/07/2014 tarihinde sonra erdiği belirtilmiş olmasına rağmen mahkemece yanılgı ile hüküm verildiği, 3- Bilirkişi incelemesinde, SGK, vergi ve TÜBİTAK kayıtlarının incelendiği ve iş ortaklığının 30.06.2014 tarihinde sona ermiş olduğunun tespit edildiği, bu hususun dahi müvekkili ile dava dışı … ltd.şti. ile tubitak için yapmış olduğu iş ortaklığı’nın sonra erdiğinin açık bir göstergesi olduğu,yani dava konusu senetlerin, mevcut olmayan bir iş ortaklığı adına düzenlendiği, 4- Müvekkili şirket ile … arasındaki iş ortaklığının bittiği 30.06.2014 tarihi itibariyle artık mevcut olmayan ortaklığın pilot ortağından ya da yetkisinden bahsedilemeyeceği, düzenlenen senetlerin tamamının, iş ortaklığının hitamından sonra düzenlendiği, bu hususun taraflar arasında tartışma konusu olmadığı, aynı şekilde iş ortaklığının bitiş tarihinin de ortada olduğuve aksinin iddia edilmesi mümkün olmadığı, şu halde, hükmen ölü bir ortaklık adına eski temsilcisinin yaptığı işlemler ve düzenlenen senetlerin yok hükmünde olduğu, 5- Bilirkişinin, bir yandan sona ermiş iş ortaklığının eski temsilcilerinin yaptığı işlerin geçerli olabileceğini iddia ederken, diğer yandan kanaatiyle çelişkili yargıtay kararları ile kendini doğrulamaya çalıştığı, Yukarıda ki, (dava konusu senetlerin iş ortaklığı bittikten sonra düzenlenmekle YOK hükmünde olduğuna dair) beyanları mahfuz olmak kaydı ile; Bilirkişice yapılan inceleme de, çeşitli Yargıtay kararları sunularak, aksi kararlaştırılmamış ise pilot ortak tasarruflarının iş ortaklığını bağlayacağı beyan edildiği pilot ortak tasarruflarının iş ortaklığı taraflarını bağlayabilmesi ancak ve ancak ortaklığın devamı sürecindeki tasarruflar için tartışma konusu yapılabileceği, iş ortaklığı bittikten sonra artık pilot ortak diye bir vasıf da kalmadığından, tasarruf yetkisinin de kalmayacağı, bu bir yana sunulan Yargıtay kararlarında açıkça “aksi kararlaştırılmış olmadıkça” şartı vurgulandığı, iş ortaklığı sözleşmesinin 12. maddesinde pilot firma’nın hangi hususlarda tam yetkili olduğu sayılarak tam yetkili olduğu konular sınırlandırıldığı, ayrıca İş Ortaklığı Sözleşmesinin 15. Maddesinde de, ortaklığı mali konulardaki temsile ilişkin sınırlamaların bir kez daha belirtildiği, görüldüğü üzere ortak girişim adına ÇEK keşide edilebilmesi ve bankaya talimat verebilmesi ortak girişim yürütme kurulunun alacağı karar doğrultusunda yetkili kılınacak kişilerden ikisinin birleşen imzaları ile mümkün olduğu, sözleşmede …’a kambiyo senedi düzenleme yetkisi verilmediği gibi, zikredilen madde ile ortak girişim adına çek düzenlenmesi ve banka talimatı verilmesinin tek başına pilot ortağa bırakılmadığı, iş ortaklığını borçlandırıcı evrakların pilot ortak tarafından tek başına düzenlenemeyeceğinin açıkça kararlaştırıldığı, 6- Ticari defterlerin ilgilisi lehinde delil teşkil edebilmesi, ancak kapanış tasdiklerinin usulüne uygun şekilde yapılmış olması halinde mümkün olacağı, iş ortaklığının ticari defterlerinin bilirkişi tarafından incelenmediği, sadece defter açılış tasdiklerinin görüldüğü, defterlerin kapanış tasdiklerinin mevcudiyetinin bilirkişi tarafından incelenmediği, kapanış tasdiki bulunmayan defterlerin delil vasfı olmadığı, 7- Dava dışı …’un imzalayarak davalıya verdiği senetlerden birinin 68.218,79 TL bedelli olduğu, bu senet, davalı defterlerinde 20.08.2014 tarihinde kaydedilmiş göründüğü, bilirkişinin, ortaklığa ait cari hesap diyerek dosyaya sunduğu tabloda ise, aynı senedin 20.10.2014 tarihinde kayıtlara girmiş göründüğü, zaten dosyada sureti de olan bu senedin tanzim tarihin de 20.10.2014 göründüğü, neticede, 20.10.2014 tanzim tarihli senedin, her nasılsa tanzim edilmesinden iki ay önce davalı defterlerine kaydedilebildiği, bu husus açıkça göstermektedir ki; senetlere ve kayıtlara bağlı bir borç bulunmamakta; … ve davalıın, kendilerince kararlaştırdıkları tutarları senetlere ve kayıtlara bağlayıp, hatalı kayıtları da buna göre usulsüz şekilde hukuka aykırı iradeye uydurdukları, 8- Bilirkişi raporundaki tespitlerde yer alan, iş ortaklığının devamı sürecinde kesilen faturalarla son ayda (haziran) kaydedilen tutarlar arasında olağan karşılanamayacak ve açıklanmaya muhtaç bir artış bulunduğu hususu da aynı usulsüzlüğü doğrular nitelikte olduğu, iş ortaklığı bünyesinde yapılan işin, belirli bir rutine sahip olduğu ve aynı sayıdaki personelin aynı sayıdaki araçla, aynı sayıdaki seferlerle taşınmasını konu aldığı ,yakıt alımında aylık küçük dalgalanmalar ve farklar olabilirse de, tutarın birdenbire iki katına çıkmasının mümkün olmadığı, bu hususun raporda da tespiti ile açıklanamaz olduğunun kabul edildiği, dava dışı … ile davalı firma arasında hukuka aykırı surette danışıklı işlemler yapıldığı, usulsüz defter kayıtları ve senetler düzenlendiğinin açıkça anlaşıldığı, danışıklı hareket eden … ve davalı tarafından tutulan kayıtların, hem hukuka hem de hayatın olağan akışına aykırı olmakla delil vasfı taşımadıkları, bu nedenlerle yerel mahkemece davanın husumetten reddine yönelik verilen haksız ve mesnetsiz kararının kaldırılarak ve mahkemenizce gerek görülmesi halinde yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece verilen aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi kararının usule aykırı olduğu, zira davacının adi ortaklık adına dava açmadığı, davacının açıkça müvekkiline kendisinin borçlu olmadığının, adi ortaklık sözleşmesinin tarafı olmadığının ve senet üzerinde kendi kaşesi ve imzası bulunmaması sebepleri ile müvekkiline borçlu olmadığının tespitini talep ettiğini, bu nedenlerle de mahkemece esastan davanın reddine karar verilmesi gerektiği, bu nedenle yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalı şirketin İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas ve Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyalarında davacı aleyhine başlattığı icra takiplerindeki borç nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti davasıdır. İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında … Ltd Şti tarafından … Ltd Şti ve …İş ortaklığı, … Ltd Şti , … AŞ hakkında 16/7/2014 tanzim, 31/10/2014 vade tarihli 340.541,31 TL bedelli senetten dolayı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, senet fotokopisi incelendiğinde , ödeyecek kısmında … Ltd Şti ve …İş ortaklığı kaşesinin ve imzanın mevcut olduğu, düzeleme tarihinin 16/4/2014 lehtarının …, vade tarihinin 31/10/2014 , bedelinin 340.541,31 TL olduğu, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında, … Ltd Şti tarafından … Oto Ltd Şti ve …İş ortaklığı, … Ltd Şti , … AŞ hakkında 18/09/2014 tanzim 31/12/2014 vade tarihli 62.821,32 TL bedelli, 20/10/2014 tanzim 31/01/2015 vade tarihli 18.939,85 TL bedelli, 20/10/2014 tanzim 31/01/2015 vade tarihli 68.218,79 TL tutarındaki üç adet senet ve 20/10/2014 tarihli muacceliyet sözleşmesi esas alınarak toplamda 149.979,96 TL asıl alacak, geri kalanı komisyon olmak üzere toplam 150.429,90 TL alacağın tahsili için kambiyo senetlerine mahsus takip başlatıldığı, takip talebinin ekinde senet fotokopileri ile muacceliyet sözleşmesinin mevcut olduğu, senet fotokopileri incelendiğinde, ödeyecek kısmında iş ortaklığının unvanının yazılı olup, lehtarının … olduğu, ayrıca senetlerle ilgili muacceliyet sözleşmesinin düzenlendiği görülmektedir. … Ltd Şti ve davacı … AŞ tarafından 31/12/2013 tarihinde adi ortaklık sözleşmesi imzalandığı, ortaklık amacının Marmara Araştırma Merkezi Diğer Özel Bütçeli Kuruluşlar Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu tarafından ihaleye çıkarılmış bulunan “Personel taşıma hizmet alımı” işini gerçekleştirmek olduğu, söz konusu ihalenin iş ortaklığı tarafından alındığı, taşıma işinin gerçekleştirilmesi kapsamında iş ortaklığıyla davalı şirket arasında 01.01.2014 tarihli “Akaryakıt Satış Sözleşmesi” düzenlendiği, davacı tarafından davaya konu senetlerin bu sözleşmeye dayalı olarak gerçekleştirilen satış bedellerinin ödenmesi nedeniyle yukarıda belirtilen icra dosyalarında takibe konulduğu görülmektedir. Taraflar arasındaki ihtilafın senetlerin düzenleme tarihi itibarıyle iş ortaklık sözleşmesinin sona erip ermediği, buna bağlı olarak senedin üzerinde her ne kadar iş ortaklığı kaşesi bulunmaktaysa da dava dışı pilot ortak tarafından imzalanması nedeniyle davacı şirketin bu senetlerden-takiplerden dolayı borçlu olup olmadığı, tek başına bu davayı açıp açamayacağı hususlarında toplanmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen İş Ortaklığı Sözleşmesi incelendiğinde; Amaç başlıklı 3.maddede; ” bu anlaşma Müdürlüğünün 31/12/2013 tarihinde ihale ettiği ve … ve … girişiminin üzerinde kalan projenin başında, kesin hesabı yapılıncaya ve işveren, idare, sosyal sigortalar, maliye, resmi ve özel bütün şahıslarla bütün ilişkiler kesilinceye ve teminatların tamamı iade edilinceye kadar, işin taraflarca ortaklaşa yapılması ile iş ortaklığının yönetim usulünün kar ve zararın dağıtımının ve iş sonunda ortaklığın tasfiye usulünü saptamak gibi konuları ifa etmek için yapılmıştır.”, süre başlıklı 5.maddesinde; ” bu anlaşma iş verene karşı üstlenilen projenin sözleşmesine uygun olarak tamamlandıktan sonra , kesin kabulün yapılması , teminatların iadesi, taraflar arasındaki hak ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi , tüm kamu idareleri ile özel şahıs ve kurumlara ilişkin hak ve mükellefiyetlerin yerine getirildiğine ilişkin yönetim kurulu kararının takiben sona erer ” denildiği, 12.maddesinde pilot ortağın … olduğunun belirtildiği ve yetkilerinin maddede tek tek sayıldığı, Sözleşmenin 13.madesinde yönetim kurulunun düzenlendiği, buna göre, iş ortaklığının en üst yetkili kurulu olduğunu, tarafların birer temsilcisinden oluştuğu, banka hesapları başlıklı 15.maddede; ” ortak girişim banka hesapların ortak girişim adına yürütme kurulu tarafından açılacaktır. Bu hesapların işletilmesi yürütme kurulunun alacağı karar doğrultusunda yetkili kılınacak kişilerden ikisinin birleşen imzalarını taşıyan çekler ve talimatlar ile sağlanacaktır. ” hükümleri düzenlenmiş, İş Ortaklığı Beyannamesi başlıklı belge incelendiğinde de, ihale kayıt numarasının… olduğu, Tübitak tarafından ihaleye çıkarılmış bulunan personel taşıma hizmet alım işine ait ihalenin iş ortaklığı üzerinde kaldığı, iş ortaklığının pilot ortağının işin bitimine kadar … olduğu, ve pilot ortağın her konuda tam temsile yetkili olduğun kararlaştırıldığı görülmüştür. TBK 639.maddeye göre adi ortaklığın; I. Sona erme sebepleri 1. Genel olarak Ortaklık, aşağıdaki durumlarda sona erer: 1. Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız duruma gelmesiyle. 2. Sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa, ortaklardan birinin ölmesiyle. 3. Sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir hüküm yoksa, bir ortağın kısıtlanması, iflası veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesiyle. 4. Bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle. 5. Ortaklık için kararlaştırılmış olan sürenin bitmesiyle. 6. Ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir süre için ya da ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir ortağın fesih bildiriminde bulunmasıyla. 7. Haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla sona ereceği düzenlenmiştir. 6098 S.lı Türk Borçlar Kanunu 637 maddesine göre ortakların üçüncü kişilerle ilişkisi şu şekilde düzenlenmiştir. “I. Temsil Kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan ortak, bu kişiye karşı bizzat kendisi alacaklı ve borçlu olur. Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yaparsa, diğer ortaklar ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu olurlar. Kendisine yönetim görevi verilen ortağın, ortaklığı veya bütün ortakları üçüncü kişilere karşı temsil etme yetkisi var sayılır. Ancak, temsil yetkisine sahip yönetici ortağın yapacağı önemli tasarruf işlemlerine ilişkin yetkinin, bütün ortakların oybirliğiyle verilmiş olması ve yetki belgesinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır. ” Taraflar arasındaki iş ortaklığı sözleşmesinin 5.maddesine göre de adi ortaklık ” bu anlaşma iş verene karşı üstlenilen projenin sözleşmesine uygun olarak tamamlandıktan sonra , kesin kabulün yapılması , teminatların iadesi, taraflar arasındaki hak ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi , tüm kamu idareleri ile özel şahıs ve kurumlara ilişkin hak ve mükellefiyetlerin yerine getirildiğine ilişkin yönetim kurulu kararının takiben sona erer ” düzenlemesine göre sona erecektir. Adi ortaklık ile TÜBİTAK arasındaki işe ilişkin 18 aralık 2013 tarihli Hizmet Alım Sözleşmesine göre iş bitimi 30.06.2014 ve Atışalanı Vergi Dairesi Müdürlüğünün 01.06.2015 tarihli yazısına göre mükellefiyet kaydı 17.07.2014 tarihinde kapatılmışsa da, 18.05.2016 tarihli Gebze SGM yazısına göre ilişiğin henüz kesilmemiş olduğu, buna bağlı olarak alınmış bir adi ortaklık kararının da bulunmadığı görülmektedir. Öte yandan mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmış olup bilirkişi … tarafından düzenlenen 17.04.2017 tarihli rapora göre, dava dışı adi ortaklık ile davalı şirketin ticari defterlerinde takibe konu edilen bonoların kayıtlı olduğu, davacı şirket defterlerinde ise kaydın bulunmadığı, adi ortaklığa ait ticari defterlerin SGK Başkanlığı Teftiş Kuruluna sunulması nedeniyle incelenemediği, ancak adi ortaklık şirketinin muavin/cari hesap kayıtlarının incelenebildiği, incelemeye göre, bahse konu bonoların adi ortaklığın davalı şirketten aldığı akaryakıt bedellerine karşılık verildiği, söz konusu bonolar ödenmeyince davalı şirketin cari hesap borcunun gerçek anlamda tasfiye edilmediğini, adi ortaklığın ve davalının ticari defter ve kayıtlarına göre, davalı şirketin bono bedellerinden / cari hesaptan dolayı 490.521,27 TL alacaklı olduğu tespiti yapılmıştır. Sonuç olarak davacı şirket ile dava dışı … Ltd Şti arasında düzenlenen adi ortaklık sözleşmesinin sona erdiğinin kanıtlanamadığı, adi ortaklık sözleşmesinde, … Ltd Şti’nin pilot ortak olarak takip konusu senetleri düzenlemesine engel bir hüküm bulunmadığı, adi ortaklığın davalı ile olan sözleşmesi kapsamında akaryakıt alımına ilişkin ödeme mahiyetindeki senetlerin temsil yetkisine haiz dava dışı ortak tarafından düzenlenmesinin TBK 637.maddeye aykırılık oluşturmayacağı, adi ortaklığın borçlarından bu nedenle davacının da müteselsilen sorumlu olacağı, adi ortaklığın takip konusu senetlerden dolayı böyle bir borcunun bulunmadığının dosya kapsamı itibarıyla kanıtlanamaması sebebiyle davacınında bu borçtan dolayı sorumluluktan kaçınamayacağı, adi ortaklığı oluşturan ortakların iç sorunlarının somut olayda davalıya karşı ileri sürülemeyeceği, anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, fakat davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece aktif husumet yokluğundan usulden red kararı verilmesi hatalı olmakla birlikte, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince bu hata yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Asıl ve birleşen davanın davacı vekilinin istinaf isteminin REDDİNE, 2- Asıl ve birleşen davanın davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, 3- 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/10/2017 tarih ve 2014/1413 E., 2017/861 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4- ASIL VE BİRLEŞEN DAVANIN ESASTAN REDDİNE, 5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince asıl davada alınması gereken 59,30 TL maktu harcın peşin alınan 5.813,60 TL’den mahsubuyla fazla yatırılan 5.754,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 5/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince birleşen davada alınması gereken 59,30 TL maktu harcın peşin alınan 2.561,30 TL’den mahsubuyla fazla yatırılan 2.502,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 5/c- Asıl ve birleşen davada Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5/d- Davalı tarafından yapılan 107,20 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/e- Asıl dava yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, 32.287,89 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/f- Birleşen dava yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, 18.198,10 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya ödenmesine, 6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a- İstinaf talebi reddolunduğundan asıl davada alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 27,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6/b- İstinaf talebi reddolunduğundan birleşen davada alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 27,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6/c- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 6/d- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 50,00 TL tebligat masrafı olmak üzere 137,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6/e- İstinaf aşamasında davacı avans giderinden harcanan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 6/f- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/10/2021