Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/476 E. 2021/994 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/476 Esas
KARAR NO: 2021/994
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul(kapatılan) 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 23/03/2017
NUMARASI: 2014/245 E., 2017/52 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … henüz dünyada da yeni bir kavram olan “scent marketing”, diğer ifadeyle “kokusal pazarlama” olarak terimleştirilen pazarlama tekniği ve profesyonel ortam kokulandırma sektörünü Türkiye’de oluşmasını sağlayan sektöründe önemli güçlü bir firma olduğunu, müvekkil şirketinin Türkiye ve 34 ülkede, seçkin mağaza zincirleri, otel lobi ve SPA’ları yaşam ve çalışma ortamlarının profesyonel, sağlıklı ve dünya standartlarında kokulandırılması konusunda hizmet vermekte olduğunu, … markası ile 2013 yılında Houston, Texas ABD’de kendi ofis ve depolarını açan müvekkilinin ürünleri ve satış ve pazarlama teknikleri ile oldukça dikkat çeken bir firma haline geldiğini, mahkememizin 2014/2 D.İş sayılı dosyasında davalı iş yerinde yapılan tespit işleminde davalının müvekkilinin 2012/05985 nolu tasarımına tecavüz ettiğinin tespitinin yapıldığını, bunun üzerine karşı yan, uzlaşma talep ettiğini, söz konusu tasarıma tecavüz etmeyeceğini taahhüt ettiğini, 14/03/2014 tarihli sulh protokolünü imzaladığını, davalı yanın taahhüdüne ve sözleşme şartlarına uymayarak aynı ürün üzerinde değişiklik yaparak ürünü satmaya devam ettiğini ve bu durumun müvekkilinin tasarım haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, davalının tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitini, durdurulmasını, önlenmesini, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet ve tecavüz sonucunda müvekkilinin uğradığı zararın giderilmesi adına 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının tecavüz iddiasında bulunduğu “…” … no ve “…” … no ile markalarını TPE nezdinde tescil ettirdiğini, müvekkilinin taraflar arasında ki protokol uyarınca “…” markasını kullanmadığını, ticari faaliyetini “…” markası altında devam ettirdiğini, müvekkilinin tescilli markasını kullanmasının en doğal hakkı olduğunu, davacının iltibas iddiasında bulunduğu ürün tasarımının müvekkilinin TPE nezdinde … no ile tescilli ürünü olduğunu, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Birleşen Mahkemenin 2015/24 Esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … henüz dünyada da yeni bir kavram olan “scent marketing”, diğer ifadeyle “kokusal pazarlama” olarak terimleştirilen pazarlama tekniği ve profesyonel ortam kokulandırma sektörünü Türkiye’de oluşmasını sağlayan sektöründe önemli güçlü bir firma olduğunu, müvekkil şirketinin Türkiye ve 34 ülkede, seçkin mağaza zincirleri, otel lobi ve SPA’ları yaşam ve çalışma ortamlarının profesyonel, sağlıklı ve dünya standartlarında kokulandırılması konusunda hizmet vermekte olduğunu, … markası ile 2013 yılında Houston, Texas ABD’de kendi ofis ve depolarını açan müvekkilin ürünleri ve satış ve pazarlama teknikleri ile oldukça dikkat çeken bir firma haline geldiğini, mahkemenin 2014/2 D.İş sayılı dosyasında davalı iş yerinde yapılan tespit işleminde davalının müvekkilinin … nolu tasarımına tecavüz ettiğinin tespitinin yapıldığını, bunun üzerine karşı yan, uzlaşma talep ettiğini, söz konusu tasarıma tecavüz etmeyeceğini taahhüt ettiğini 14/03/2014 tarihli sulh protokolünü imzaladığını, davalı yanın taahhüdüne ve sözleşme şartlarına uymayarak aynı ürün üzerinde değişiklik yaparak ürünü satmaya devam ettiğini, kötüniyetli olarak tecavüz eylemlerine son vermek için mahkemenin 2014/245 esas sayılı dosya açıldığını, davalının hükümsüzlüğü istenen tasarım belgesinin … numara ile tescil ettirdiğini iddia ederek, davalının 554 Sayılı KHK’nın 5, 6 ve 7. Maddelerince aradığı şartları haiz olmayan 2014/02067 sayılı tasarımın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 14/03/2015 tarihli bir protokol imzalandığını, bu konuda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını, davacının bu protokolün imzalanması öncesindeki aşamaları bu davaya halen konu etmesinin iyi niyetle bağdaşmadığını, müvekkilinin protokol tarihi sonrasında tasarım ve bu tasarımdaki ürünleri hiçbir şekilde kullanmadığını, satış ve pazarlamasını yapmadığını, hatta önceden piyasaya sürülmüş olanları da piyasadan toplattığı ve protokoldeki yer alan tüm yükümlüklerini yerine getirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “…Asıl davada tecavüz iddiasına konu davalı yanın endüstriyel tasarım tescil belgesinin hükümsüzlüğüne yönelik bir talep bulunmadığı gibi, TPE cevabında belirtildiği üzere, dayanak endüstriyel tasarım tescil belgesinin tescil başvurusunun 17/09/2012 tarihinde yapıldığı, dosyaya konulan sosyal medyadaki ve internet sitelerindeki bilgilerin çıktıları ile gazete haberlerinde görüldüğü üzere, davalının tescilsiz olarak tasarım başvurusundan önce bu ürünü … markası ve … markası ile kullandığı, dava açıldığı tarihte de davalının hükümsüzlüğü talep edilen tasarımının tescil başvurusunun mevcut olduğu anlaşılmakla, tüm bu hususlar nazara alındığında, benzerlik olsa dahi markaya tecavüz ve arada düzenlenen protokol ile yukarıda belirtilen önceye dayalı kullanımlar ve ayrıca yine raporda tespit edildiği üzere davalının kullanımı sebebiyle davacının bir zararının oluşmadığı yolundaki tespit karşısında da haksız rekabet fiilinin oluşmayacağı anlaşılmakla asıl davanın reddine, karar verilmesi gerekmiştir. Birleştirilen dosya yönünden yapılan değerlendirmede ise, davacının tasarım tescil belgesi 2012 yılında, davalının hükümsüzlüğü istenilen tasarım tescil belgesi ise 2014 yılında TPE nezdinde yapılan başvuru üzerine tescil edilmiştir. Hükümsüzlüğü istenilen endüstriyel tasarım tescil belgesinin yenilik ve ayırt edicilik unsurlarını taşıyıp taşımadığı, dolayısıyla hükümsüzlük koşullarının mevcut olup olmadığı yönünden yapılacak teknik inceleme önem arzettiğinden ve bu konuda uzman olan bilirkişilerin yaptıkları inceleme sonucunda da davacı tasarımı ile davalı tasarımı karşılaştırıldığında, morfolojik yapı ve kütle ilişkisinin benzer olduğu tespit edildikten sonra, her iki tasarımın prizmatik yapıda olduğu, ölçü-oran ilişkisinin benzer olduğu, tasarımların ön yüzlerinde kumanda bölümlerinin konumlandırıldığı, kumanda boşluklarının geometrik yapısında doğrudan benzerlik bulunduğu gibi konumlandırmaların da aynı bölümde olduğu, kapak bölümünün yapı ve biçim olarak benzer olduğu, kapakların konumu ve yüzey üzerindeki oransal ilişkilerin kapak biçimlerinin doğrudan benzer bulunduğu, her iki kapağın da L biçimli morfolojye sahip olduğu, ayrıca tasarımların üst yapılarında da benzer geometrik ilişki bulunduğu, ölçü ve oran ilişkisinin ayniyet gösterdiği, bunun yanı sıra üst hava-koku çıkış nozulunun yerleşimi, ölçü ve oransal yapısı ile biçimsel değerinin birebir aynı olduğu, prizmatik ana kütlenin ön yüzünde, köşelerinde ve yatay eksende oluşturulan açılı kırılmaların ise tasarıma yenilik katmadığı, bu halde de hükümsüzlüğü istenilen davalı tasarımının dava tarihinde yürürlükte bulunan 554 Sayılı KHK’nın 6. Maddesinde belirtilen yenilik kriterini taşımadığından 43/1-a maddesi gereğince koruma şartlarına sahip olmaması sebebiyle, birleştirilen dosya yönünden davanın kabulü ile, davalının 2014/02067 endüstriyel tasarım tescil belgesinin hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Asıl davanın reddine ilişkin gerekçenin kesinlikle hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, birleşen dosyada verilen kararın karşı yanın istinaf yoluna başvurmaması nedeniyle kesinleştiğini, -Tarafların tasarımlarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunun ilk derece mahkemesi tarafından belirtildiğini ancak tecavüz iddiasında bulunurken davalının tasarım belgesinin hükümsüzlüğünün talep edilmemesi nedeniyle maddi manevi tazminat taleplerine ilişkin davanın reddedildiğini oysa tecavüz davasının açıldığı esnada tescil işlemlerinin sona ermediğini yani tescil edilmemiş bir tasarım bulunduğunu, bu davanın 04.11.2017 tarihinde açıldığını ve karşı yanın tasarım belgesinin ise 17.12.2014 tarihinde tescil edildiğini, asıl dava sürerken karşı yanın tasarım belgesine karşı hükümsüzlük davası açıldığını ve iş bu dava ile birleştirildiğini ve karara bağlandığını, -İlk derece mahkemesinin davacının tescil tarihi olan 17.09.2012 tarihinden önce karşı yanın satışları olduğunu buna ilişkin sosyal medya ve internet haberleri olduğunu ifade ettiğini, ancak davalı yanın davacının tasarım başvurusundan sonra 16.10.2012 tarihinde kurulduğunu ve var olmayan bir şirketin söz konusu tasarımı kullanmasının da mümkün olmadığını, davalının da bu yönde bir iddiasının olmadığını, -Mahkemenin taraflar arasında ilk tespit işleminden sonra yapılan 14.03.2014 tarihli protokolü, davalının davacı tasarımını taklit etmesinin haklı bir sebebi olarak kabul ettiğini, oysa iş bu protokolde davalının davacıya ait tasarımı bir daha taklit etmeyeceği yazmakta olduğunu, buna rağmen davalının davacının ürününü taklit etmeye devam ettiğini, bu protokolün imzalanmasından 3 gün sonra ufak değişiklikler ile dava konusu ürüne tasarım başvurusunda bulunmak ve davacı tasarımını taklit etmek için hukuku kullanmasının ancak davalının kötüniyet göstergesi olduğunu, -İlk derece mahkemesinin gerekçesinde “davacının davalının eyleminden herhangi bir zararının oluşmaması” nedeniyle asıl davanın reddedildiğini ifade ettiğini ancak bilirkişilerin taleplerinden farklı bir inceleme yaptığını, iddialarının karşı yanın davacı tasarımını taklit ederek haksız kazanç sağlaması olduğunu, ve tazminatın belirlenme şekli olarak da “emsal lisans”ın dikkate alınması seçimlik hakkı kullanıldığını, asıl davada manevi tazminat taleplerinin reddine ilişkin gerekçe de bulunmadığını, -İlk derece mahkemesinin “haksız rekabet” iddialarına karşı da davayı bu konuda bir karara bağlamadığını eksik hüküm kurduğunu kararın bu nedenlerle kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat ve hükümsüzlük istemine ilişkindir. 554 Sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 48. maddesinde “tasarım başvurusu bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre yayınlandığı takdirde, başvuru sahibi, tasarıma vaki tecavüzlerden dolayı hukuk ve ceza davası açmaya yetkilidir. Tecavüz eden, başvurudan veya kapsamından haberdar edilmiş ise, başvurunun yayımlanmış olmasına bakılmaz. Tecavüz edenin kötü niyetli olduğuna mahkeme tarafından hükmolunursa, yayından önce de tecavüzün varlığı kabul edilir” hükmüne yer verilmiştir. 556 Sayılı KHK’nin 3, 6 ve 9. maddeleri gereğince her ülke, marka korumasını sadece kendi ülkesinde sağlar, tecavüze uğrayan ve kendi mevzuatına göre hak sahibi olan kişinin kendi ülkesindeki hukuk yollarına başvurmasına izin verir, 556 Sayılı KHK’nin 7/1-b ve 8/1-b maddeleri ile marka üzerindeki öncelik hakkı markayı tescil ettirmek için önce başvuran ve tescil ettiren kişiye tanınmıştır ve markaya sağlanan koruma, tescil edilmek kaydıyla başvuru tarihinden itibaren başlar, kuralları uyarınca buna göre tasarım başvuru tarihi itibariyle haklı koruma kapsamında olduğundan ve davalının 17.12.2014 tarihinde tescil edildiği ancak başvuru tarihinden itibaren de koruma altında olduğu dikkate alınarak davalının kötüniyeti ispatlanamadığından davacının haksız tecavüz iddialarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dava, haksız rekabetten kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, tasarım tescil belgesinden kaynaklanan hakların kullanılması, bu belge ile sağlanan koruma kapsamında olup, tescilli bir tasarımın haksız kullanımından söz edilemez. Ancak, tasarım tescil belgelerinin hükümsüzlüğü yolundaki kararlar ile sicilden terkinleri sağlandıktan sonra korumaları kalkacak ve bu tarihten itibaren kullanımlarının haksız olduğu ileri sürülebilecektir. Tescilli endüstriyel tasarım sahibi, bu tescil hükümsüz kılınmadıkça tasarımını kullanabilir. Somut uyuşmazlıkta da tescilli bir tasarıma dayalı kullanımların kötü niyetli tescil olmadığı müddetçe tasarıma tecavüz oluşturduğundan bahsedilemeyeceği ve eylemi haksız rekabet de oluşturmayacağı, davalı adına tescilli olan tasarımın hükümsüzlüğünün kötüniyete dayanması da ispat edilemediği ve davalının tescilli tasarımının, hükümsüz kılınıncaya kadar Mülga 554 Sayılı KHK koruması altında bulunması karşısında ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla ve mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporuna göre, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul(kapatılan) 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 23/03/2017 tarih ve 2014/245 E., 2017/52 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/09/2021