Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/474 E. 2021/999 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/474 Esas
KARAR NO: 2021/999
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2017
NUMARASI: 2016/221 E., 2017/814 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Bakırköy … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasında fatura ve cari hesap alacağına dayalı olarak, ilamsız icra yoluyla takip yapıldığını, borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, takip konusu 6.782,16 TL nin alacağın itiraz edilen 4.886,32 TL lik kısmına ilişkin itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte devamına %20 inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, müvekkili şirkete tebliğ edilmeyen fatura ve fatura içeriklerini kabul etmediklerini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Davacının 2013 yılına ait cari hesap özetinde davalı hesabına borç kaydedilmiş olan 5 adet fatura bulunmakta olup, bu faturalara ait 5 adet servis iş emri kabul formu düzenlenmiş olduğu, hizmetin davalıya verilmiş olduğu anlaşılmaktadır bu durumda, takip tarihi itibariyle hesaplanan davacı alacağı 3.755,46 TL olup bu miktarın 1.895,84 TL sinin davalı tarafça kabul edilmiş ve icra dosyasına ödenmiş olduğu bakiye asıl alacağın 1.859,62 TL olduğu anlaşılmakla bu miktar üzerinden itirazın kaldırılmasına, alacağın likit olması sebebiyle inkar tazminatına reddedilen kısım üzerinden davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Tüm itirazlarına rağmen ek rapor alınmaksızın doğrudan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, -Bilirkişi raporunda davacı şirket tarafından tutulan ticari defterlerin davacı lehine delil vasfında olduğu ve fakat davalı şirket tarafından tutulan ticari defterlerin usulsüz olduğu tespit edilmiş olunmasına rağmen hatalı bir kanaat ile müvekkil şirket defterlerinde yer alan alacak kaydına uygun olarak 6,782,16-TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmediğini, davalı defterlerinin ise usulüne uygun tutulmamış olması nedeniyle itibar etme olanağı bulunmadığının bilirkişi tarafından mütalaa edildiğini, davalı şirket kayıtlarının davalı aleyhine değil de davacı aleyhine delil olarak değerlendirmesinin açık bir hukuki hata arz ettiğini, -Hükme esas kabul edilen bilirkişi raporunda 7/e fıkrasında yer alan ve mahkemenin de gerekçeli kararında kabul ettiği … Sigorta Virman açıklaması ile 304,06 TL ve … Sigorta Virman açıklaması ile 2.722,64 TL lik iki ayrı borç kaydı yapıldığı, söz konusu işlemlerin dayanak belgeleri ibraz edilmediğinden davalı hesabına borç kaydedilmiş olan bu işlemlerin kabule şayan olmadığı” yönündeki tespitlerin kabulünün söz konusu olmadığını, davalı tarafın defterlerinde 31.12.2012 tarihi itibari ile 2.721,99 TL tutarında bir borç bakiyesinin davacının defterlerine alacak kaydettiği 2.722,61 TL lik aynı borç olduğunu, davalı tarafça söz konusu borcun usulsüzce bir sonraki yıla devredilmediği görülmesine rağmen; sayın mahkemenin söz konusu alacak kalemini dayanak belge olmadığından bahisle kabule şayan bulmamasının hukuka aykırı olduğunu, 2012 yılı tanzimli davacıya ait faturaların hizmetin sunulduğu davalı şirket namına doğrudan sigortadan tahsil edileceğinden davalı şirket hesabına 2012 yılında işlenmediğini, akabinde sigortadan tahsil edilemeyen alacaklar sigorta hesabından çıkarılarak müşteri hesabına borç kaydedildiğinden davalı şirket hesabında 2012 yılında gözüken borç kaydı müvekkili hesabında 2013 yılında gözükmekte olduğunu, söz konusu kayıtların taraflar arasındaki aynı alacağa ilişkin olduğunu, ek rapor alınması gerektiğini, kararının kaldırılarak davanın tümden kabulü ile takip çıkış bedelinin tamamı üzerinden itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, 1.859,62 TL yönünden itirazın iptaline karar verildiğini, davalı lehine % 20 kötüniyet tazminatına, davacı lehine de % 20 icra inkar tazminatına hükmedildiğini, açılan davada dava değeri 4.886,32 TL iken davanın 1.859,62 TL’si kabul edilmiş, oranlandığında 0.38 yani % 38 yargılama giderleri ve harca hükmedilip % 62’si davacı üzerinde bırakılması gerekirken ½ ‘ye hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hesabın %38 oranında düzeltilmesi gerektiğini, -Davacının 2012 yılına ait yevmiye defterinin kapanış tasdikinin bulunmadığının tespit edildiğini, davaya konu edilen 5 fatura dışında bu faturaların tanziminden 7 ay sonra dayanak hiçbir evrak sunulmaksızın 2013 yılına eklenen “… Sigorta virman” açıklaması ve “ … Sigorta Virman” açıklaması ile girilen dayanaksız borç kaydının (ki söz konusu kayıtlar müvekkilimin ne 2012, ne de 2013 ticari defterleri ile desteklenmemektedir) hesaba alınmamasının hukuka uygun olduğunu, davalı şirket kayıtlarında 31.12.2012 tarihi itibariyle gözükmekte olan 2.721,99 TL tutar ödendiğinden 2013 yılı defterlerine aktarılmadığını, -Davacının yasal olarak mahkeme dosyasına yasal süresi içinde sunduğu deliller ile müvekkile hizmet verdiğini ispat edememiş olmasına rağmen, yokluğumuzda davacı mekanına giden bilirkişiye sunulduğu söylenen ve tarafımıza raporla bile tebliğ edilmeyen sözde 5 adet sözde servis ve iş emri kabul formu esas alınarak haksız davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin haksız olduğunu davacı istinaf istemlerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Yerel mahkemelerce verilen kararlar aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulabilir. Ancak; yerel mahkeme tarafından kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 341/2. maddesinde; “Miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir,” hükmü mevcuttur. Ayrıca, 6100 sayılı HMK’nın Ek 1. maddesinin 1. Fıkrasında; HMK’nın “341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz,” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında; HMK’nın “341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Kararın verildiği 2017 yılı itibariyle yeniden değerleme oranında artış sebebi ile kesinlik sınırı 3.110,00 TL’dir. Dosyada alacağın 4.886,32 TL kısmı için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali dava edilmiş olup, 1.859,62 TL için kısmi kabul kararı verilmiştir. Davacı yönünden reddedilen kısım 3.027,00 TL olup, kesinlik sınırının altında olduğundan, bu durumda, hüküm tarihi itibarı ile kesin olduğu yasada açıkça belirtilen bu karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yolu başvurusunda bulunamaz. Davalı tarafından da katılma yoluyla reddedilen kısım yönünden müvekkili lehine vekalet ücretinin ve masrafların red ve kabule göre paylaştırılmadığı iddiası vardır. Alacağın fer’i durumunda olan, icra inkar tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri, asıl alacağın istinaf sınırına tabi olduğundan (Yargıtay 9. HD’nin 2008/17370-34643 Esas ve Karar Sayılı kararı) mahkemece iptaline hükmedilen takip miktarı 1.859,62 TL olduğundan, karar ve istinaf talebi tarihi itibariyle 3.110,00 TL’si olan kesinlik sınırının altında kaldığından, 01/06/1990 günlü, 3/4 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme ilamı doğrultusunda 6100 Sayılı HMK’nın 346/1. ve 352/1-b. maddeleri gereğince davalı tarafın da istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesine karar verilmiştir. Hal böyle olunca, 6100 Sayılı HMK’nın 346. maddesi gereğince, hüküm tarihi itibarı ile kesin olan karara ilişkin istinaf başvurusunda bulunan davacı ve davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce verilen kararın red edilen kısmı 6100 Sayılı HMK’nun 341/2 maddesi uyarınca kesin niteliktedir. Davacı ve davalı tarafın kesin nitelikte bir karara karşı istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşıldığından, esasa ilişkin herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan 6100 Sayılı HMK’nın 341/2 ve 352/1-b. maddeleri gereğince istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere: 1- Davacı vekilinin ve davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 352/1-b. maddesi gereğince ayrı ayrı USULDEN REDDİNE, 2- İstinaf talebinin esası incelenmediğinden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talep halinde kendisine İADESİNE, 3- 6100 Sayılı HMK’ nun 326/1 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 4- 6100 Sayılı HMK’nun 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- 6100 Sayılı HMK’ nun 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesince İADESİNE, 6- 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı yasanın 30. maddesiyle değişik 359/3 maddesi gereğince kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraf vekillerine TEBLİĞİNE, Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 352/1-b. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nun 362/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/09/2021