Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/473 E. 2021/1096 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/473 Esas
KARAR NO: 2021/1096
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2017
NUMARASI: 2016/692 E., 2017/907 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin tekstil aksesuarları ticareti alanında faaliyet gösterdiğini ve davalı şirketle aralarında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili şirketin tutmuş olduğu cari hesap ekstresinde de görüleceği üzere, davalı şirketten 73.873,87 TL alacağı bulunduğunu, söz konusu ticari ilişkiden kaynaklanan bu alacağın ödenmesi için davalı şirkete Bakırköy … Noterliği kanalıyla 29 06.2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname gönderildiğini, söz konusu ihtarnamenin 01.07.2016 tarihinde davalı şirkete tebliğ edildiğini, ihtarnamede söz konusu alacağının ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde ödenmesinin ihtar edildiğini, ancak davalı şirketin ihtarnameye rağmen borcunu ödemediğini, söz konusu alacağın tahsili amacıyla davalı borçlu aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğümün … Esas numaralı dosyasıyla 14.07.2016 tarihinde icra takibine başlandığını, davalıya 19.07.2016 tarihinde ödeme emri tebliğ edildiğini, davalı firma vekilince 21.07.2016 tarihinde icra müdürlüğüne verilen dilekçeyle takibe, borca ve ferilerine itiraz edilerek, alacaklı görünen şirkete müvekkillerinin böyle bir borcu bulunmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle bugün itibarıyla 22.417,69 TL alacaklı olduklarının iddia edildiğini, söz konusu icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak yapılan itirazın iptali ile takibe devam edebilmek için huzurdaki davayı açma zorunluluğunun hasıl olduğunu, taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğu konusunda bir ihtilaf bulunmadığını, çekişmeli olan hususun alacağın miktarı noktasında olduğunu, sunulacak olan delillerin incelenmesi sonucunda, davalı şirketin müvekkili şirkete borçlu olduğunun anlaşılacağım, zira, davalı şirketin müvekkili şirkete borçlu olduğunu kendi beyanlarıyla da kabul ederek ikrar ettiğini, davalı tarafın göndermiş olduğu ihtarname ile 71.982,31 TL alacaklı oldukları kabul ettiğinden, işbu davayı fazlaya ilişkin tüm talep ve dava haklan saklı kalmak kaydıyla 71.982,31 TL’lik kısım üzerinden açtıklarını, işbu miktar kadar alacakları olduğu davalı tarafça da kabul edildiğinden, herhangi bir bilirkişi incelemesi de yapılmaksızın dosyanın karara çıkartılmasını talep ettiklerini belirterek; davalı borçlunun İcra takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına, takip tutarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı vekilinin 07.09.2016 havale tarihli davaya cevap ve karşı dava dilekçesinin KARŞI DAVA’ya ilişkin bölümünde özetle; Müvekkili şirketin tekstil ürünleri imalatı işi ile uğraştığını ve bu üretimlerin bir kısmını kendi atölyesinde, bir kısmını ise fason üretim yapan şirketlerin atölyelerinde yaptırdığını, dava dışı … Ltd Şti.’ne yaptırdığı fason üretim ile ilgili olarak bu üretimde kullanılmak üzere, karşı davalı şirketten düğme satın alındığını, karşı davalı şirket tarafından müvekkili şirkete gönderilen ve bu üretimlerinde kullanılan düğmelerin büyük bir kısmının, ütülüme sırasında matlaşma ve erime problemleri nedeniyle ayıplı çıktığını, bu ayıbın mail yoluyla karşı davalı şirkete bildirildiğini ve bu ayıplı düğmelerin değiştirilmesinin istendiğini, bu durumun karşı davalı şirket tarafından kabul edilerek, ayıplı ürünlerin yenileri ile değiştirildiğini, üretimin tamamlanması sonrası son işlem olan ütüleme aşamasında ortaya çıktığı için bu ayıplı düğmelerin, ürünler üzerinden sökülerek, yenileri ile değiştirildiğini, ancak bu süreçle fason üretimi yaptırmış oldukları şirketin atölyesindeki üretim sürecinin aksamaya uğradığını ve ayıplı düğmelerin değiştirilmesi nedeniyle üretim sürecinin 3 gün uzadığını, fason üretimi yapan şirket tarafından kendi kusuru olmaksızın fazla çalışma yapması ve boşta geçen süre nedeniyle 3 günlük zararlarının olduğu ve 80 000,00 TL KDV’nin müvekkili şirkete fatura edileceğinin bildirildiğini ve 15.07.2016 tarih ve 275 sayılı 80 000,00 TL-t-KDV bedelli e-faturanın taraflarına tebliğ edildiğini, fatura bedelinin müvekkili şirket tarafından ödendiğini, bu hususun bilirkişi incelemesi sırasında ticari defter ve kayıtlarında da açıkça görüleceğini, karşı davalı şirketin ayıplı ürünleri nedeniyle ödemek zorunda oldukları bu miktarın aym şekilde karşı davalı şirkete fatura edilerek, Beyoğlu … Noterliğinin 20,07.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tebliğ edildiğini ve fatura bedelinin uhdelerinde bulunan alacaklarından mahsubu ile bakiye 22.417,69 TL’nin ödenmesinin talep edildiğini, ancak karşı davalı şirket tarafından Bakırköy …Noterliğinin 25.07.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarı ile faturanın iade edildiğini ve takas-mahsup sonucu kalan bakiye alacaklarının ödenmediğini belirterek, davacı-karşı davalının, takas mahsup sonucunda herhangi bir alacağı bulunmadığından haksız ve mesnetsiz olarak açılan itirazın iptali davasının reddine, karşı davalarının kabulü ile bakiye 22.417,69 TL alacaklarının, temerrüt tarihi olan 20.07.2016 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Alınan bilirkişi raporunda da satıma konu düğmelerde buhar değdiğinde matlaşma olduğuna dair gizli ayıp bulunduğu bildirilmiş,bilirkişinin bu yöndeki kabulü mahkememizce de kabul edilmiştir. Davacı taraf söz konusu düğmelerin kendisine ait olmadığını Ancak, alıcı davacı TTK 23. madde gereğince satılanı muayene etmeye veya ettirmeye, ayıbın tespiti halinde keyfiyeti sekiz günlük süre içinde satıcıya bildirmeye mecbur olduğu halde bu süreden çok sonra ayıp ihbarında bulunduğundan, satılanı ayıpsız olarak kabul etmiş sayılması gerektiği davalı şirketin üretim öncesinde düğmelerdeki matlaşma ayıbını bile bile bu düğmelerle üretime başlamış olması sebebiyle de bu sonuca varılmıştır. Her ne kadar gizli ayıp durumlarında TBK 223. maddesinin uygulanması da söz konusu ise de davacı tarafından bu maddenin uygulanmasını gerektirecek bir husus bulunduğu ve düğmelerin davacıya ait olduğunu iddia ve ispat edilmemiştir. Bu sebeple davalı karşı davacının takas mahsup talebine dayalı alacak talebi yerinde görülmemiş davasının reddine karar vermek gerekmiştir. Öte yandan davacının fatura alacağı bakımında ise taraflar arasında ticari bir ilişkinin mevcut olduğu ve dava konusu alacağın dayanağı olan faturalar ile muhteviyatındaki mal ve hizmetlerin davalı şirkete teslim edildiği ve bu hususun davalının kabulün de olduğu da dikkate alınarak davacının fatura içeriği olan asıl alacak yönünden karar vermek gerekmiş taraflar arasında yazılı bir sözleşme, teamül haline gelmiş faiz uygulaması ve alacaklının borçluyu temerrüde düşürücü her hangi bir ihtarının bulunmadığı görülüp, ödenecek tarih belirlenmediğinden ve davacı taraf takipten önce faiz istemediğinden, bu konuda değerlendirme yapmaya gerek bulunmamaktadır.Bu durumda davacının davalıdan takip ( temerrüt ) tarihi itibariyle 71,982,31 TL tutarınca alacağının bulunduğu ve bu tarihten borç tamamen ödeninceye kadar takipte avans faiz uygulanma ve İİK’nin 67 maddesi uyarınca da davalının itirazında haksız oluşu ve alacağın likit olması nedeniyle davalının alacağın %20 sinden oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine” şeklinde karar verildiği görülmüştür. Davalı karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Mahkeme gerekçeli kararını, dosyada mevcut bilirkişi raporuna dayanak olarak gösterdiğini, Bilirkişi raporu ve sonradan sunulan ek raporun, hükme esas alınacak nitelikte olmayıp, yargılama aşamasında bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazların dikkate alınmadığını, 2- Ürünlerdeki ayıbın üretim öncesi kendileri tarafından bilindiği yönündeki iddianın gerçek olmadığını, bilirkişi raporunda ürünlerdeki ayıbın üretim öncesi yapılan numune dikimde ortaya çıktığı ve bunu bilerek üretimin tarafımızdan yaptırıldığı, bu nedenle ayıptan dolayı davacı-karşı davalının sorumlu olmadığı yönündeki tespitin hatalı olduğunu, 3- Bilirkişi raporunda ayıp ihbarının davalı müvekkili aleyhine yorumlandığı gibi, düğmelerin yeniden dikim süresinin de belirtilmediğini, sadece daha kısa sürede dikilebileceğinin belirtildiğini, bilirkişi raporunda davalı müvekkilin ayıp ihbarı yaptığını, söz konusu ihbarda “8374 modelin kesimine başladığımızda üretim öncesi numune yapılması aşamasında düğmelere buhar değdiğinde matlaştığını görüp size numune aşamasında bildirmiştik” ifadesinin yer aldığını belirttiğini, davalı müvekkilin ayıp ihbarını yaptığını ve ayıplı ürünleri kabul etmediğini beyan etmesine karşın, bu beyanın ürünün kabulü anlamına geldiğinin ve bu şekilde davalı müvekkilin kusurlu olduğunun ileri sürülmesinin hukuki olmadığı, ayıp ihbarı ile ürünün ayıplı olduğunun belirtildiğini ve kabul edilmediğini, davacının düğmelerdeki ayıp konusunda gerekli önlemleri almadığını, davalı müvekkilini zor durumda bıraktığını, ürünleri değiştirdiği süreye kadar aradan geçen zaman zarfında müvekkilinin ürünleri diktirdiği imalatçısının çalışmadığını ve boş kaldığını, bu süre zarfında zararın doğacağının aşikar olduğu, söz konusu firmanın boş kaldığı süreyi kendilerine fatura ettiğini, bilirkişi heyetinin düğmelerin daha kısa sürede dikilebileceğini ifade etmesine karşın bu sürenin ne olduğunu belirtmediğini, üç gün değil de daha kısa sürede düğmeler dikilebilecek ise bu sürenin ne kadar olduğuna dair bir tespit yer almadığını, hal böyle olunca söz konusu ek raporun kabulünün mümkün olmadığını, raporda süre tespit edilmiş olsaydı bu süre zarfında davalı müvekkiline fatura edilen zararın ne kadar olduğunun da saptanabileceğini, mahkemenin, bu konuda bir araştırma yapmadan mevcut rapora göre karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 4- Bilirkişi raporunda ayıplı ürünlerin piyasada çokça kullanılan ürünler olduğu ve kolaylıkla temin edileceği, bu nedenle üretimin durmasının mümkün olmadığı yönündeki tespitinin hatalı olduğunu, ürünlerin ayıplı olması halinde değişim hakkının Türk Borçlar Kanununun alıcıya tanıdığı bir hak olup, değişim hakkı yerine sözleşmeden dönme ile başka tedarikçilerden mal temin edilmesi ve bu şekilde üretimin yapılması gerektiğinin ileri sürülmesinin kabul edilebilir olmadığını, bilirkişi heyetinin, Türk Borçlar Kanununun alıcıya tanıdığı değişim hakkını kullanmasını hukuki görmediğini, 5- Üretimin durmasının nedeninin, ürünlerdeki ayıbın bir kısım düğmelerin üretimin son aşaması olan ütüleme esnasında ortaya çıkması ve bu düğmelerin ürünlerden sökülerek yenisinin dikilmesinin zaman alması olduğunu, üretimin 3 gün aksadığını ve bu nedenle üretimi yapan firmaya atölyelerinin 3 gün çalışmaması nedeniyle 80.000 TL ödeme yapıldığını belirterek, bu nedenlerle, usul ve yasaya aykırı Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/692 E. 2017/907 K. sayılı dosyasından verilen kararının kaldırılarak, asıl davanın reddine, karşı davamızın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Har iki Dava da Fatura ve ticari ilişkiden kaynaklı davalı aleyhine başlatılan icra takibine konu alacağın ödenmemesi sebebiyle alacağın ve ferilerine yönelik İİK 67.madde uyarınca açılmış itirazın iptali talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalıya düğme sattığı ve satış bedeline ilişkin faturayı davalıya tebliğ ettiğini, davalı tarafın fatura bedelini ödemediğini belirterek bu sebeple faturadan kaynaklı alacağını talep etmiş, davalı taraf ise, cevap ve karşı dava dilekçesinde davacının sattığı düğmelerin gizli ayıplı olduğunu, bu ayıp nedeniyle fason üretim yaptırdığı dava dışı firmanın zararını gidermek zorunda kaldığını, uğradığı zarardan dolayı ayıplı mal satışı nedeniyle davacı-karşı davalının sorumlu olduğunu belirterek, edimini ayıplı ifa etmesi sebebiyle takas mahsup yöntemini kullanarak bakiye alacağın davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasında düğme satım sözleşmesi bulunduğu, davalıya malın teslim edildiği noktasında uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın, davacının sattığı malların ayıplı olup olmadığı, davalının süresinde ve usulüne uygun ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı, bundan dolayı zarara uğrayıp uğramadığı, uğramışsa zarar miktarı ve bu zararı davacıdan talep edip edemeyeceği hususlarında olduğu görülmektedir. Davalı taraf, fason üretim yaptırdığı dava dışı şirketin düzenlediği 15.07.2016 tarihinde kesilen 94.400 bedelli reklamasyon faturasını davacı firmaya tebliğ etmiş, davacı firma söz konusu faturayı Bakırköy … Noterliği 25/07/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle iade ve itiraz etmiştir. Mahkemece, bir tekstil mühendisi ile bir mali müşavirden oluşan bilirkişi heyetinden 07/06/20217 tarihli asıl ve 11/09/20217 tarihli ek rapor alınmış. Bilirkişi raporlarında özetle; İncelenen taraf ticari defterlerine göre, 14/07/2017 takip tarihi itibariyle davalı şirket ticari defter kayıtlarında; davalının davacı şirkete 71.982,30 TL tutarında borçlu olduğunun gözüktüğü, davacı şirket tarafından icra takibinin başlatılmasından 4 gün sonra davacı adına düzenlenmiş 94.400,00 TL’lik reklamasyon faturasının davacı hesabına borç olarak kaydedilmesi sonucunda karşı dava tarihi itibariyle davacının davalıya 22.417,70 TL alacaklı göründüğü tespit edilmiş, ayrıca davalı tarafından duruşma sırasında mahkemede gösterdiği ayıplı olduğu ileri sürülen düğmelerin davacı tarafça kendilerine ati olduklarının kabul edilmediği, bu nedenle ayıplı düğmelerin davacıdan satın alındığı noktasında ispat sorumluluğu bulunduğu yine davalı fason üretim yaptırdığı … firmasından 07/06/2016 tarihinde davalı şirkete gönderilen e-maille “8374 modelinin kesimine başladığımızda üretim öncesi numune yapılması aşamasında düğmelere buhar değdiğinde matlaştığını görüp size numune aşamasında bildirmiştir…” ibaresinin yer aldığı, bu e-mailden davalının numune çalışması esnasında henüz üretime başlanmadan önce düğmelerin buhar etkisiyle matlaşma ayıbından haberdar olduğunun anlaşıldığı, dava dışı … firmasından davalı şirkete yazılan 10/06/2016 tarihli yazıya göre 8374 model üründe yeni düğmeler gelene kadar kol bandı boşa düştüğünden ve tüm operasyonların buna bağlı olarak durmasından kaynaklı fabrikaların yaklaşık 80.000,00 TL zarara uğradığı, bunun kendilerinin faturalandırılacağının bilgilendirildiği, e-mail yazışmalarına göre matlaşma ve erime nedeniyle ayıplı düğmelerin dikili olduğu 8374 model ürünlerde 32 ve 24 boy düğme kullanıldığı, 05/05/20217 tarihinde mahkeme duruşma salonunda yapılan bilirkişi incelemesine sunulan düğmelerin 36 ve 22 boy düğmeler olduğu, ayıplı olduğu tespit edilen 36 boy düğmenin 8374 model üründe kullanılmadığı tespitleri yapılmış, bilirkişi raporları denetime ve dosya kapsamına uygun bulunmuştur. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1-c maddesinde; “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcının 2 gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesi gerektiği, açıkça belli değilse alıcının malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirilerek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü bulunduğu, diğer durumlarda TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrasının uygulanacağı” hükme bağlanmıştır. Dosya kapsamı ve davalı vekilinin ihtarnamesine göre, davalının davacıya 71.982,31 TL borcunun bulunduğunun kabul edildiği, zira karşı dava ile, davalı tarafça bu miktarın mahsubundan sonra uğradığı iddia edilen zarar nedeniyle bakiye miktar için dava açıldığı, bilirkişi raporunda da taraf ticari defterlerin incelenmesi sonucu takip tarihi itibariyle davacının davalıdan bu miktar alacaklı olduğunun tespit edildiği, davalı tarafça dosyaya sunulan yazışmalarda dahil olmak üzere, davalının satın aldığı ve 8374 model üründe kullandığını belirttiği düğmelerin ayıplı olduğunun ispat edilemediği zira bilirkişi raporu ve yazışmalara göre 8374 modelde kullanılan 32 ve 24 boy düğmeler üzerinde değil 36 boy düğme üzerinde inceleme sonucu bu düğmelerin ayıplı olduğunun tespit edildiği, öte yandan yine e-mail yazışmaları ve diğer delillerin davalının davacıya TTK’nın 23/1-c maddesine uygun şekilde ayıp ihbarında bulunulduğunun kanıtlanamadığı, usulüne uygun ve süresinde ayıp ihbarı kanıtlanamadığından, davalı karşı davacının iddia ettiği zarardan davacının sorumlu tutulamayacağı, sadece dava dışı üretici firmanın düzenlemiş olduğu ve davalı şirkete yazılan 10/06/2016 tarihli yazı ve 15.07.2016 tarihli 94.400 TL bedelli reklamasyon faturasının davalı karşı davacı şirketin uğradığı zararı ispatlar mahiyette bir delil olarak kabul edilemeyeceği sonuç olarak davalı karşı davacının süresinde ve usulüne uygun ayıp ihbarında bulunduğu ve uğranıldığı iddia edildiği zarar kanıtlanamadığından, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı karşı davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/09/2017 tarih ve 2016/692 E., 2017/907 K. sayılı kararına karşı davalı karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 4.917,11 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.261,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.655,71 TL harcın davalı karşı davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı karşı davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davalı karşı davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/10/2021