Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/462 E. 2021/1181 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/462
KARAR NO : 2021/1181
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2017
NUMARASI: 2016/353 E. 2017/868 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkillerinin aleyhine davalı … tarafından 23/03/2016 tarihinde kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, iş bu takibe dayanak olan … Bankası Nuruosmaniye Şubesi’ne ait … çek nolu 15/03/2016 keşide tarihli, 130.000,00 TL bedelli meşru hamili müvekkili … olan söz konusu çekin eşi keşideci … tarafından ciro yoluyla alındığını, müvekkili elinde iken kaybolduğunu veya çalındığını, müvekkilinin mağduriyetine sebebiyet verilmemesi amacıyla 17/02/2016 tarihinde çek iptali için İstanbul 11. ATM nezdinde dava ikame edildiğini, mahkemece çek üzerine ödeme yasağı konulduğunu, ancak çekin kötüniyetli 3. kişilerin eline geçtiğini ve haksız olarak icra takibi başlatıldığını, davacıların davalı ile hiçbir bağlantısı ve ilişkisi bulunmadığını, bu nedenlerle müvekkilinin borçlu olmadığına karar verilmesini, dava sırasında icra dosyasının infazı halinde davaya istirdat davası olarak devam edilerek karara bağlanmasını, dava sonuçlanıncaya kadar İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas numaralı dosyasına cebri icra tahdidi ile yatırılacak bedellerin takip alacaklısına ödenmemesi için öncelikle teminatsız aksi takdirde takdir edilecek teminat karşılığında ihtiyati tedbir tesisini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; İcra takibine konu çekin davacı … tarafından bizzat cirolanarak keşideci … ile müvekkili … arasında imzalanan 09/02/2016 tarihli sözleşme gereğince müvekkil adına kayıtlı İstanbul İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Kaldırım Mevkii, … Pafta, … Parselde kain, 440 m2 yüzölçümlü tarla nitelikli taşınmazın 11/02/2016 tarihinde …’na devri nedeniyle müvekkiline verilmiş olduğunu, bu durumun 18/01/2016 tarihli sözleşme ile de sabit olduğunu, taşınmaz devrinin müvekkili ile davacı arasında 11/02/2016 tarihinde gerçekleştiğini, müvekkilince 17/03/2016 tarihinde çekin bankaya ibraz edilmesi sonucunda İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/165 esas sayılı dosyasından ödeme yasağı kararı olduğunun öğrenildiğini, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında kambiyo senedine davalı takip başlatıldığını ve İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/165 esas sayılı dosyasına müdahil olunduğunu, müvekkili davalı ile davacılar arasındaki taşınmaz alım-satım ilişkisi nedeniyle icra takibine konu çek müvekkilinin yanında davacı … tarafından bizzat keşide edildiğinden ve davacı … tarafından bizzat cirolanarak müvekkiline verildiğinden ve imzaları inkâr edilmediğinden, kötü niyetli menfi tespit davasının reddine, davacıların %20’den az olmamak kaydıyla tazminata mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, icra takibine konu çek nedeni ile menfi tespit istemine ilişkin olup, 15/03/2016 keşide tarihli 130.000,00 TL bedelli çekin meşru hamilinin davacılardan … olduğu, davacının çeki diğer davacı olan eşi keşideci …’ndan ciro yoluyla aldığı, çekin davacı elinde iken kaybolduğu veya çalındığı, davacılar ile davalı arasında bağlantı ve ilişki bulunmadığı iddia edilmiş ise de; davacı …’nın Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/105 sayılı dosyasında 18/11/2016 tarihli celsede, mahkeme huzurundaki beyanında taşınmaz alımı nedeni ile davalıya 130.000,00 TL’lık çeki verip tapuda işlem yapıldığını ikrar ettiği, davalının çekin meşru hamili olduğu anlaşılmakla, sübut bulmayan davanın reddine, kötü niyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile;1-Vekil olarak söz konusu yargılamaya sonradan dahil olması sebebi ile dosyada tam ıslah yapma taleplerinin 19.07.2017 tarihli celsesinde mahkemece dikkate alınmadığını ve davanın reddedildiğini, HMK gereği ıslahın yasal hakları olup, yargılamanın 2. celsesi olduğundan davayı uzatmaya yönelik olmadığı halde, mahkemece ıslah talebinin ve davanın reddine karar verilmesinin HMK ilgili maddelerine aykırı olduğunu,2-Çeke konu ilişkiye dair açıklamaların mevcut olduğu Bakırköy 8. Asliye hukuk Mahkemesi’nin 2016/105 Esas sayılı davasının Yargıtay aşamasında olup kesinleşmediğini, çekin taraflar arasındaki ilişkisini anlatan Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/105 Esas sayılı davasının bekletici mesele yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,3-Müvekkili davacının, davalıya ait İstanbul ili, … İlçesi’ndeki … parsel numarasında kayıtlı villa nitelikli taşınmazı davalı şirket yetkilisi …’tan satın almak için şifai olarak anlaşmaları üzerine, …’ın kardeşleri … ile müvekkili arasında 595.000,00 TL satış bedelinin 350.000,00TL.’sı peşin bakiye için 15/11/2011 tarihli çek verilmesi konusunda 26/09/2011 tarihli adi yazılı satış sözleşmesi yapıldığını, sözleşmeye taraf olan… tapuda malik gözükmese de, tapu maliki …’ın mahkemenin 18/11/2016 tarihli celsesindeki ikrarı ve 18/01/2016 tarihli sözleşme ile ilk sözleşmeyi kabul ettiğine dair iradesini ortaya koyduğundan, ilk sözleşmenin müvekkili ile … arasında yapıldığının ispatlandığını, müvekkilinin 350.000,00TL.’yi peşin ödediğini, çeki vereceği sırada, taşınmaz üzerinde SGK ve vergi borçları ile şahıs borçları mevcut olması sebebi ile tapunun devredilememesi üzerine, satıcı …’ın, SGK ve vergi afları çıkacağı, aftan yararlanıp ödemeyi yaptıktan sonra taşınmazın devrini sağlayacağını makul süre beklemesi isteğini, müvekkilinin kabul ederek, ilk sözleşmedeki çeki vermekten vazgeçip, bekleme süresinde satıcı …’a tüm borcu peyderpey ödediğini ve 3 yıl geçmesine rağmen devir yapılmadığından, satıcı …’tan ödediği 550.000,00TL’nı yada tapunun hemen devrini istemesi üzerine tarafların biraraya gelerek, sözleşmenin tanzim tarihine kadar 550.000,00TL ödeme yapıldığı, kalan 45.000,00TL’nın tapu devri sırasında verileceği, 10/10/2011 tarihi itibari ile taşınmazda her nekadar tapu devredilmemiş olsa bile hak sahibinin … olacağı, tapu devri yapılmazsa satıcının müvekkiline 500.000,00 USD borçlu olacağının satıcı tarafından kabul edildiği 17/02/2014 tarihli satış sözleşmesini yaptıklarını, satıcının devri yapamayacağının anlaşılması ve halen tapu üzerinde SGK ve vergi borçları sebebi ile hacizlerin bulunması, kamu hacizlerinin gelmeye devam etmesi sebebiyle satıcıdan 500.000,00 USD’yi istediğini, satıcının ödeyemeyeceğini, parası olsa hacizleri kaldırır devri yaparım şeklindeki ifadesi karşısında, satıcı … ve kardeşleri … ile müvekili arasında 18/01/2016 tarihli sözleşmenin yapıldığını ve aynı gün satıcı …’ın müvekkiline taşınmazı devralabilmesi için Bakırköy …Noterliği’nin 18/01/2016 tarih ve … yevmiye numaralı düzenleme şeklinde satış vekaletini verdiğini, 18/01/2016 tarihli sözleşme gereğince; satıma konu villanın vergi borçlarının … tarafından, SGK borçlarının müvekkili … tarafından ödenmesi, ödenen tutar için … ve … tarafından müvekkiline bono verilmesi konusunda anlaşma yaptıklarını, taşınmaz üzerindeki satıcının diğer şirketi … isimli şirketin Bağcılar SGK’ya olan borcu için müvekkilinin oğlu …rı adına kayıtlı iki taşınmazı teminat vererek SGK’nın haczini kaldırttığını, böylelikle müvekkilinin taşınmazın anlaşılan satış bedeli üzerinde ödeme yaparak satıcı …’tan alacaklı duruma geçmeye başladığını,-Taşınmaz üzerindeki Silivri SGK’nın haczini 8.210.00 TL’yi 01/02/2016 tarihinde ödeyerek Küçükçekmece (daha sonra Esenyurt SGK olarak değişmiştir) SGK’nın haczine konu borcu (çalık tekstilin) 01/02/2016 tarihinde 27.201.79TL ödeyerek fekettirdiğini,-Bağcılar, Silivri, Küçükçekmece/Esenyurt SGK borçlarını mevcut takyidatlara göre ödeyen müvekkilinin satıcının verdiği Bakırköy …Noterliği’nin 18/01/2016 tarih ve … yevmiye numaralı düzenleme şeklinde satış vekaleti ile devir için tapuya gittiğinde, Gaziosmanpaşa SGK’nın 27/01/2016 tarihli haczi sebebi ile taşınmazı devralamadığını ve yaptığı araştırmada satıcı …’ın 25/01/2016 tarihinde kuruma dilekçe vererek yapılandırması olan bir borca haciz konulmadığını bildiği halde bu borcu da … ödesin diye kuruma dilekçe vererek taşınmaza haciz konulmasını talep ettiğini, müvekkili müzayaka halinde olduğundan, Gaziosmanpaşa SGK’nın borcunu … adına 01/02/2016 tarihinde 9.310,00TL ve 08/02/2016 tarihinde 101.590,60 TL.’sı olarak ödediğini, satıcının G.O.Paşa SGK haczini devreye sokmakta kötüniyetli olduğunu anlayınca satıcıdan tekrar vekalet istediğini ve satıcının ödemeyi yap vereyim şeklindeki tavrı sebebi ile müzayaka halinde ödemeyi yaptığını ve satıcının Bakırköy ….Noterliği’nin 08/02/2016 tarih ve … yevmiye numaralı satış vekaletini verdiğini, müvekkilinin SGK’nın haczini kaldırdıktan sonra 18/01/2016 tarihli sözleşme gereğince ödediği SGK borçlarına ilişkin meblağların senedini satıcı ve kardeşlerinden talep edince senet vermeyeceklerini beyan ettiklerini,-Müvekkilinin, 595.000,00TL bedelle anlaşmış olmasına rağmen 09/02/2016 tarihine kadar yaklaşık 650.000,00TL.’sı (SGK ve şahıs borçları) ödeme yaparak, 2 adet dairesini de satıcının şirketinin SGK borcun teminat verdiğini, tapunun devrini ve senetleri alamayacağını anlayan müvekkilinin müzayaka halinde 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, TBK madde 28’de “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.” düzenlemesi olup,-Müvekkilinin 09/02/2016 tarihinde sözleşmeyi TBK madde 28 uyarınca zor durumda kalarak imzaladığını ve bir gün sonra 10/01/2016 tarihinde elindeki son aldığı vekalet ile tapuya giderek devir başvurusu yaptığını, bu vekaletten 09/02/2016 tarihli azil olduğunun bildirildiğini, müvekkilinin satıcıyı aradığını, satıcının Silivri SGK ve … olan borçları da ödemesini istediğini, satıcının müvekkilinin zor durumundan yararlanarak devri vermem şeklinde ifadesi karşısında, yine zor durumda iken imzaladığı 09/02/2016 tarihli sözleşmenin altına … plakalı … marka cipi 140.000,00TL.’ bedelli aracı vereceğini yazıp imzaladığını, satıcının arabayı istememesi üzerine tapu devri sırasında 15/03/2016 keşide tarihli ve 130.000,00TL meblağlı … Bankası’nın Nuruosmaniye Şubesi’ne ait … numaralı keşidecisi …, tapuyu devralacak olan müvekkilinin eşi … cirolu bir adet çeki satıcıya vererek tapuyu satıcıdan 11.02.2016 tarihinde devralabildiğini,-Taşınmazın 18/01/2016 tarihli sözleşme ile satış bedeli 595.000,00TL olmasına rağmen müvekkilinin, haksız ve kötüniyetli eylemler ile zor durumda bırakılarak maddi zarara uğratıldığını, müvekkilinin 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi TBK madde 28 uyarınca zor durumda kalarak imzaladığından, yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; 1) İlk derece Mahkemesinde 2016/353 E. sayılı dosyasında müvekkili aleyhine ikame edilen menfi tespit davasında davacılar tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında müvekkilince başlatılan icra takibine konu çekin;* Davacı … tarafından pazarda kaybedildiği ve müvekkilinin eline bu şekilde geçmiş olabileceği,* Davacılar ile müvekkilinin hiçbir işkisinin olmadığı* Davacılardan … tarafından çek iptali davası ikame edildiğinin beyan edildiği, Davacı tarafın cevaba cevap dilekçesinde, davacılar ile müvekkili tarafça imzalândığı belirtilen taşınmaz devrine ilişkin 18.01.2016 ve 09.02.4016 tarihli sözleşmelerin ve alım-satım ilişkisin varlığının, davacı tarafından ikame edilen Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/105 E. Sayılı dosyadaki ikrarı ile bu davaya konu çeki düzenleyerek davalı müvekkiline verildiğinin ikrar edildiğini,2) Davacı tarafın, hem Bakırköy 8.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/105 E Sayılı dosyası ile dava ikame ettiği, hem İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 216/165 E Sayılı dosyası ile çek kayıp davası ikame ettiği, hem de huzurdaki işbu menfi tespit davasını Çek’i ödemekten kurtulmak amacıyla ikame ettiği, davacı tarafın, davaya konu bu çeki Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/105 E. Sayılı dosyadaki ikrarı ile bu davaya konu çeki düzenleyerek davalı müvekkiline verildiğini ikrar etmiş olduğundan bu davaları açmakta kötü niyetli olduğunun ortaya çıktığını, İlk derece Mahkemesince verilen hükümde kötü niyetini ikrar eden davacılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminat verilmemiş olduğundan İlk Derece Mahkemesi hükmünün bu yönden düzeltilerek onanmasına/ Kaldırılmasına/bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı tarafın talebi; İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas numaralı dosyasına konu … Bankası Nuruosmaniye Şubesi’ne ait … nolu 15/03/2016 keşide tarihli, 130.000,00 TL bedelli çekten dolayı davalı tarafa borçlu olmadığına karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece; davacı …’nın Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/105 sayılı dosyasında 18/11/2016 tarihli celsede, mahkeme huzurundaki beyanında taşınmaz alımı nedeni ile davalıya 130.000,00 TL’lık çeki verip tapuda işlem yapıldığını ikrar ettiğinden, davalının çekin meşru hamili olduğu anlaşılmakla, sübut bulmayan davanın ve kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.Davacı istinaf sebebi yönünden; 1-Yargılama devamı sırasında 19/07/2017 tarihli oturumda davacı vekilinin: Davamızı tam ıslah yapmak üzere süre istiyoruz, çekin nasıl alındığını kronolojik olarak dilekçemizde anlattık, bu nedenle davamızı tam ıslah yapmak istiyoruz sözleri ile ıslah için süre talep ettiği, mahkemece: Davacı davasını tam ıslah yapmak istediğini bu nedenle süre verilmesini talep etmiş ise de tam ıslah için süre verilmesi ile ayrı bir dava açılması arasında fark bulunmadığı iş bu dava yönünden araştırılacak başka bir husus kalmadığı anlaşılmakla tahkikata son verilerek, sözlü yargılamaya geçilmesine karar vermek suretiyle, davacı vekilinin tam ıslah için süre talebinin reddedildiği ve nihai karar verildiği tespit edilmiştir.HMK 176. maddesi uyarınca taraflar yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islah tahkikatın sona ermesine kadar sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. HMK 181. maddesi gereği davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. HMK 182. maddesindeki düzenleme ile, ıslahın davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi kötü niyetli düşüncelerle yapıldığı deliller veya belirtilerle anlaşılabiliyorsa, mahkemeye ıslahı dikkate almadan karar verme takdir yetkisi tanınmıştır,Davacı vekili 19/07/2017 tarihli yargılamanın ikinci okurumunda davanın tam ıslah edileceğini beyanla süre talep etmiş, mahkemece tam ıslah ile yeniden dava açmak arasında fark olmadığı, dosyada araştırılacak husus kalmadığı gerekçesi ile süre talebinin reddine karar verilip, sözlü yargılamaya geçilerek karar verilmiştir.Mahkemece tam ıslah talebinin reddedilebilmesi için, öncelikle ıslah dilekçesinin sunulması ve sunulan ıslah dilekçesinin davayı uzatmaya yönelik ve karşı tarafı rahatsız etmek için kötü niyetli düşüncelerle yapıldığına dair delil ve belirtinin bulunması gerekip, mahkemece davacı tarafa ıslah dilekçesi sunması için süre verilip, HMK 182.maddesi uyarınca değerlendirme yapılması gerekirken, bu usule uyulmadığından istinaf sebebinin kabulü gerektiği gibi, görülmekte olan dava icra takibinden sonra sonra açılan menfi tespit davası olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun //2021 tarihli 2017/(19) 11-1660 esas ve 2021/2 sayılı kararında belirtildiği üzere; “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davası, aynı alacak için bu davadan önce yapılmış ve devam etmekte olan ilamsız icra takibini kendiliğinden durdurmaz. Ayrıca menfi tespit davasına bakan mahkeme ihtiyati tedbir yolu ile dahi icra takibinin durdurulmasına karar veremez (İİK m. 72/3), çünkü menfi tespit davasının icra takibinden sonra açılması hâlinde, bu davanın başlamış olan icra takibini sürüncemede bırakmak için açıldığı hakkında kuvvetli bir karine vardır. Ancak menfi tespit davasına bakan mahkeme borçlu davacının gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 50). Dosya kapsamına göre davalının “beyanları kabul etmiyoruz, ıslaha muvafakatimiz yoktur, davacı tarafın iddia ettiği tüm hususlar Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde incelenip karara bağlanmıştır” şeklindeki beyanı dışında, ıslah talebinin davayı uzatmaya yönelik ve karşı tarafı rahatsız etmek için kötü niyetle yapıldığına dair bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında icra takibinin durdurulmasına karar verilmesinin olanaklı olmadığı hususu da göz önüne alındığında, yapılan ıslahın bu hâli ile yargılamayı uzatmaya yönelik olmadığı sonucuna varılarak, mahkemece davacı tarafın ıslah dilekçesi sunması için süre verilip kötü niyet yönünden inceleme ve araştırma yapılması gerektiği halde, ara kararında belirtilen gerekçe ile reddedilmesi usule aykırı olduğundan, davacı vekilinin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir.2-Bakırköy 8. Asliye hukuk Mahkemesi’nin 2016/105 Esas sayılı davasının taraflar arasındaki taşınmaz satışı sebebiyle davacı … tarafından taşınmaz üzerindeki SGK hacizlerinin kaldırılması için ödenen miktarın satıcıdan tahsiline ilişkin olduğu, mahkemece yapılan yargılama sonunda; “tarafların 09/02/2016 tarihinde bir araya gelerek dosyaya sunulan yeni bir sözleşme tanzim ettikleri, bu sözleşme içeriğine göre önceki tüm anlaşmaların geçersiz hale getirilip şirkete ait SGK borçlarının da davacı tarafından ödeneceği hatta bakiye borç için eşine ait aracın devredileceği bunun da gerçekleşmemesi nedeniyle 130.000-TL’lik çekin de davacı tarafından dava dışı şirket ortağına teslim edildiği, dolayısıyla tüm ödemeler gerçekleştikten sonra tapu devrinden 2 gün önce yeni bir sözleşme ile taşınmazın üzerinde haciz şerhi bulunan SGK borçlarının davacı tarafından ödeneceğinin kararlaştırılarak taraflarca imzalandığı, her ne kadar davacı bu belgeyi baskı altında imzaladığını ileri sürmüş ve C.Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu ifade etmiş ise de bu yönde bir başvurusunun olmadığı tespit edilmiş, dolayısıyla bu yöndeki iddiaları gerçekçi bulunmamış sunulan 09/02/2016 tarihli belge içeriğine göre şirketin SGK borçlarından davacının sorumlu olduğu kanaatine varılmakla ispatlanamayan davasının reddine” karar verildiği kararın kesinleşmediği tespit edilmiştir. Davacı … isticvap edilerek dinlendiği 18/11/2016 tarihli oturumda imzası ile tasdik ettiği beyanında “tapuyu bana vermeyeceklerini ifade ettikleri için zor durumda kaldığımdan anılan 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi de baskı altında imzalamak zorunda kaldım… … üstteki bilgisayarla yazılan yazı … tarafından hazırlanarak getirilmişti. Altını ben imzaladım. Oradaki konuşma gereği altındaki araba meselesini de ben kendim el yazımla yazıp ekleyerek imzaladım… … ben arabayı vermeyince bu kez tapu işlemi yapılırken arabanın ederi kadar 130.000-TL’lik çeki tapuda kendilerine verip tapudan işlemi yaptık. O, 130.000-TL lik çek de şuan davalık durumdadır. Biz bunlarla ilgili savcılığa şikayette bulunduk. Orada soruşturma devam etmektedir.” dediği, mahkemece soruşturma evrakını bildirmesi için süre verildiği ve 30/12/2016 tarihli oturumda mahkemece, davacı vekilinin müvekkili tarafından C.Başsavcılığına herhangi bir müracaatta bulunmadığını bildirmiş olduğu anlaşıldı sözleriyle 09/02/206 tarihli sözleşmenin zor durumda olmasından yararlanılarak imzalatıldığı ve 130.000,00 TL tutarlı çekin tapu kaydının alınabilmesi için verildiğini ileri sürdüğünden, mahkemece de bu dosyadaki beyan ikrar olarak değerlendirilerek gerekçeye dayanak yapıldığından, Bakırköy 8. Asliye hukuk Mahkemesi’nin 2016/105 Esas sayılı davasının sonunda verilen karar kesinleştiği taktirde 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi baskı altında imzalamadığı davacı … yönünden kesinleşeceğinden, dava sonucunda verilen kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği halde beklenmediğinden usule aykırı olmakla, istinaf sebebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.3- Dava 130.000,00 TL tutarlı çekin davacıların rızası dışında ellerinden çıktığı ve takip konusu yapıldığı iddiasına dayandırılmış olup, TBK 28. maddesine dayanılmamıştır. Bölge adliye mahkemesinde yapılamayacak işlemleri düzenleyen HMK 357/1.maddesindeki; “…bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delile dayanılamaz” hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen ancak dava konusu yapılmayan …’a ait taşınmazın 18/01/2016 tarihli sözleşme ile satış bedeli 595.000,00TL olmasına ve satış bedelinden fazla ödeme yapılmasına rağmen, devir için müvekkilinin, haksız ve kötüniyetli eylemler ile zor durumda bırakılarak, 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi imzalaması sağlanıp, 130.000,00 TL tutarlı çekin alındığı, TBK madde 28 uyarınca zor durumda kalarak imzaladığı sözleşme uyarınca vermek zorunda kaldığı çekten dolayı borçlu olmayacağı yönündeki istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir.Davalı istinaf sebebi yönünden; Dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, talep üzerine mahkemece 07/04/2016 tarihinde İİK 72/3 maddesi uyarınca İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takip dosyasındaki 143.617,50 TL’nin % 15’i olan 21.542,62 TL teminatın yatırılması halinde İİK’nun 72/3. maddesi gereğince icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için tedbir kararı verildiği, 06/03/2017 tarihli ara kararı ile; dava dilekçesinde taraflar arasında hiçbir ticari ilişki bulunmadığı, davalı ile herhangi bir bağlantının olmadığının belirtilmesine rağmen cevaba cevap dilekçesinde aksi yönde iddiaların bulunması nedeniyle işbu dosya yönünden verilen tedbir kararı ve ödeme yasağının kaldırılmasına ve tedbir talebinin reddine karar verildiği, yapılan yargılama sonunda mahkemece sübut bulmayan davanın reddine karar verildiği tespit edilmiştir.İİK 72/4 maddesinde: “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar her halde % 20’den aşağı tayin edilemez” hükmü mevcuttur.Alacaklı lehine tazminata karar verilebilmesi için, davanın alacaklı lehine neticelenmesi ve hüküm tarihi itibariyle dosyada tedbir kararının bulunması gerekir.Mahkemece dava alacaklı lehine neticelendirilmiş ise de; 07/04/2016 tarihinde verilen ihtiyati tedbir kararı 06/03/2017 tarihinde kaldırıldığından, hüküm tarihi itibariyle dosyada tedbir kararı kalmadığından, İİK 72/4 maddesindeki koşullar gerçekleşmediğinden, tazminata karar verilemeyeceğinden, davalılar vekilinin müvekkilleri yararına tazminata hükmedilmediğinden kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından reddine karar verilmiştir.HMK 355. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca re’sen yapılan inceleme sonunda; davacı tarafın dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı tespit edilmiştir. Mahkemece davanın kanıtlanamadığı kabul edildiği taktirde davacı tarafın yemin delili hatırlatılarak, yemin teklif edileceği bildirildiği taktirde, davacı tarafın hazırladığı yemin metni denetimden geçirilip, karşı tarafa eda ettirilmesi gerekirken, davacı tarafa yemin delili hatırlatılmaksızın karar verilmesi usule aykırı olduğundan, kararın kaldırılması gerekmiştir.Davalı vekilinin istinaf sebebinin HMK 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin 3 numaralı istinaf sebebinin reddine, 1 ve 2 numaralı istinaf sebebi ile re’sen yapılan inceleme sebebine dayalı istinaf talebinin kabulü ile kararın 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf isteminin REDDİNE,2- Davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen KABULÜ ile, 3- İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/07/2017 tarih ve 2016/353 E. 2017/868 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,4- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,39 TL maktu ret harcından istinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydedilmesine, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,7- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,8- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı ve davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6-362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/10/2021