Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/446 E. 2021/752 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/446 Esas
KARAR NO: 2021/752
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/09/2017
NUMARASI: 2014/93 E., 2017/1091 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/07/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının Samsun ili Terme ilçesinde bulunan … A.Ş. adlı işyerinde işçi olarak çalıştığını, davacı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden 10/03/2014 tarihinde işyerine maaş haczine ilişkin tebligat yapıldığını, ancak icra dosyasının incelenmesinde takip konusu yapılan 26/06/2005 keşide, 17/10/2005 vadeli, 30.000,00 TL bedelli senetten dolayı borçlu olduğunun göründüğünü ancak davacının böyle bir senet hazırlamadığını, bir borcunun bulunmadığını, icra dosyasında mevcut bulunan kimlik fotokopisininde davacıya ait olmadığından bahisle davacının borçlu olmadığının tespiti ile yargılama masrafı ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu takip alacak bedelini … A.Ş.’den temlik aldıklarını, davacı hakkında başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyası üzerinden devam eden takip nedeniyle davacıya maaş haczi gönderildiğini, ancak davacının takip konusu bono üzerindeki imzasının kendisine ait olmadığından bahisle takibe itiraz ettiğini, bu nedenle huzurdaki davanın açıldığını ancak davacının iddialarını ispatlaması gerektiğini savunarak haksız davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; ”Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, icra dosyası, tanzim olunan bilirkişi raporu, celp olunan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Mahkememizce yaptırılan Adli Tıp incelemesinde, dava ve takip konusu bono altındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, bu bononun davacı tarafından tanzim edilmediği anlaşılmakla, davacının davasının Menfi Tespit istemi yönünden kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası sebebiyle borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiş, her ne kadar davacı tarafça davalı hakkında kötüniyet tazminatını hükmedilmesi talep edilmiş ise de davalının kötüniyetli olduğu, davacı tarafça ispat edilemediğinden, İİK.’nın 72/5. Maddesindeki kötüniyet tazminatı şartlarının oluşmadığı davacının bu yöndeki talebi reddolunmuş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuş esas davanın kabul edilmesi sadece kötüniyet tazminatının reddedilmesi ve bununda takdiri olması sebebiyle davalı vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olup davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Sadece Adli Tıp Kurumundan alınan 03.07.2017 tarihli bilirkişi raporuna dayanarak eksik inceleme sonucu davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, icra dosyasının temlik alındığını, Dava konusu 21.06.2015 tanzim ve 17.10.2005 vade tarihli bono üzerindeki imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığının araştırılması amacıyla dosyaya sunulan mukayese belgeler üzerinde Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan bilirkişi incelemesinin araştırılması istenen hususu aydınlatan ve açıklayıcı bir rapor olmadığını, incelenen belgelerin eksiktir yeterli olmadığını, icra dosyasına ibraz edilen kimlik fotokopisindeki bilgilerin davacının rızası ile veya başkaları tarafından davacı tarafın bilgi ve izni olmadan kullanılıp kullanılmadığının tespit edilemediğini, sadece rapora göre karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, -Kötüniyet tazminatı yönünden davanın reddedilmesi nedeniyle taraflarına vekalet ücreti yönünden karar verilmesi gerektiğini, yeniden yargılama yapılarak yeni bir bilirkişi raporu aldırılmasına ve davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz İİK.nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı Kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. İİK.nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; “İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2. 3. ve 4. fıkraları ve 310. 311. ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2.maddesinde yer alan “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” düzenlemesi nedeniyle uygulanması gereken aynı Kanunun 211.maddesinde ise imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre hakim bilirkişi incelemesine karar verir ise önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzaları, ilgili yerlerden getirtir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir. Anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26/04/2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle “imzanın borçluya ait olduğunu” kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 06/02/2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 sayılı kararı) Öte yandan, her hangi bir belgedeki imza veya yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak; grafoloji ve grafometrik yöntemlerle yapılması; bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özellikleri tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Dairemizin denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması; gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır (HGK.nun 06/06/2001 tarih ve 2001/12-466 E. – 2001/483 K. sayılı kararı). Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir. Kötüniyet tazminatı davacıın fer’i talebi olup, fer’i talebin reddi halinde vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmediğinden, davalı vekiline bu nedenle vekalet ücretine hükmedilmemesinde hukuka aykırı bir durum bulunmamıştır. Somut olayda, hükme esas alınan, bilirkişi raporunda imza incelemesine Mahkemece davacının imza örneklerinin getirtildiği, imza örneklerinin senet tarihine yakın ve uzak tüm tarihleri içerdiği, Yargıtay uygulamalarına uygun bilirkişi incelemesinin yapıldığı, dava konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olmadığının adli tıp kurulu raporu ile tespit edilmiş olduğu dikkate alınarak davanın kabulüne hükmedilmesinde herhangi bir usulsüzlük yoktur. Açıklanan sebeplerle tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2017 tarih ve 2014/93 E., 2017/1091 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 2.097,56 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 524,39 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 1.573,17 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/07/2021