Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/444 E. 2021/750 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/444 Esas
KARAR NO: 2021/750
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2017
NUMARASI: 2014/896 E., 2017/909 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Finansal Kiralamadan Kaynaklanan)
Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/07/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile davacı arasıda grup şirket … AŞ ve her iki şirket ortaklarının da müşterek ve müteselsil kefil olduğu … finansal kiralama sözleşmesinin imzalandığını, işbu finansal kiralama sözleşmesinin konusunun, davalıdan önce grup şirket adına kayıtlı olan gayrimenkülün finansal kiralama yolu ile davacıya kiralanması olduğunu, finansal kiralama konusu gayrimenkulun finansal kiralamaya konu olmadan evvel, grup şirket adına kayıtlı olup, bu gayrimenkulun davalıya davacı tarafından kullandırılacak kredi karşılığında tapuda satış gösterilmek kaydıyla devir edildiğini ve bundan sonra ise davalı tarafından sözde davacıya … yevmiye numaralı finansal kiralama sözleşmesi ile kiralandığını, her ne kadar yeni yasal düzenlemede bu mümkün olsa dahi, sözleşmenin yapıldığı tarihteki kanun gereğince leaseback olarak adlandırılan bu işlemin yasak bir işlem olduğunu, ticaret sicil kayıtlarından da görüleceği üzere davacı şirket ile gayrimenkulun maliki olan şirketin grup şirketi olup, ortakları ve yöneticilerinin aynı olduğunu, taraflar arasında toplam 60 ay vadeli geri ödeme planı yapıldığını, bu ödeme planının ilk ödeme tarihinin 25/04/2007 olup, ödemelerin bitiş tarihinin ise 25/03/2012 olduğunu, 25/03/2009 tarihine denk gelen 23 aylık taksit tutarı olan toplam 1.793.276Euronun davalıya ödendiğini, 25/03/2009 tarihinden itibaren davacının iş yaptığı otomotiv sektörünün krize girmesi nedeniyle davacının ödemelerde zorlandığını ve davalının davacı şirket ortaklarını sürekli icra tehditi altında bıraktığını, 07/02/2011 tarihine kadar ödemelerin devam ettiğini ve toplam borç ödemesinin 2.218.623,57TL olduğunu, 14/02/2011 tarihinde taraflar arasında mevcut bakiye borçların ödenmesi hususunda 1.protokolün imzalandığını, protokolün imzalanmasından sonra da davacının ödemelere devam ettiğini, davalı tarafın grup şirkete ait olan ancak tapuda davalıya satış yapılmış gibi gösterilerek devir edilen finansal kiralamaya konu gayrimenkulü satışa çıkartığını, bunun için de davacı ile 30/05/2012 tarihli 2.protokolün imzalandığını, 23/02/2012 tarihi itibari ile KDV ve faiz dahil borç toplamı 5.306.335,98 Euro olan davacıdan davalı tarafça 30/05/2013 tarihi itibariyle KDV hariç 6.180.623,57 Euro tahsil edildiğini, davalı şirketin davacıdan yaptığı tahsilatta hiçbir bilgi ve belge vermediği gibi, hukuka aykırı bir şekilde fazla tahsilat yaptığını, davalıya bu hususla ilgili yapılan başvuruların cevapsız bırakıldığını beyanla, … AŞnin taraf olduğu finansal kiralama sözleşmesinden ve daha sonra brcun yapılandırılmasından sonra ulaşılan borç miktarı ile tahakkuk eden faiz miktarının, uygulanan faiz oranının ne olduğunun ve dayanağının, ayrıca birşelik faiz uygulanıp uygulanmadığının bilirkişi marifeti ile tespit ettirilmek sureti ile daalı tarafından fazla tahsil edilen bedelden şimdilik 5.000TLnin ödeme gününden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının kendisinin hiçbir işlemin tarafı değilmiş gibi, başkasına ati bir hikayeden bahsedercesine olayları sunmasının hukuki gerçeklikle ve iyi niyetle bağdaşmadığını, zira tüm işlemlerin davacının talepleri ve kabulu ile yapıldığını, yine davacının sözleşmeye aykırı davranması ve temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshi ve sözleşmeye konu gayrimenkulün satışı yoluna gidildiğini, davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddi gerektiğini, davacı borçlunun ve kefillerce ödeme planındaki finansal kiralama taksitlerini ödemede muhtelif defalar temerrüde düşüldüğünü, son olarak noter kanalı ile ihtarname keşide edilerek temerrüde düşülen borçların ödenmesi için 60 gün süre verildiğini, verilen 60 günlük süre içinde temerrüde düşülen borçların ödenmediğini ve finansal kiralama sözleşmesinin fesh olduğunu, bu nedenle davalı tarafından İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/741 esas sayılı dosyası ile gayrimenkulun tahliye ve iadesi davası açıldığı ve mahkemece davanın kabulune karar verildiğini, gelinen süreçte borç ödemesi yapmayan, şikayetçi ve asıl borçlunun da içinde bulunduğu tüm grup firmalarının iflas ertelemesi için davalar açtıklarını, davacıya her türlü iyi niyetin gösterildiğini ve davacı ve kefillerin talebi nedeniyle 14/02/2011 tarihinde borç tasfiye protokolünün imzalandığını ve protokolde borç miktarının 3.628.000Euro olarak kabul edilerek borcun ödenmesi için davacı tarafa 15/02/2012 tarihine kadar süre verildiğini, protokolde verilen 1 yıllık süreye rağmen borcun ödenmediğini, bu aşamada davacıya gayrimenkulün kendisine ait olmamasına rağmen satış yapmasını temin ederek borcu kapatması hususunda imkan tanındığını ve satış bedeli vs şartlarda alıcı ile anlaşma neticesinde davacının davalı ile arasında gayrimenkulün alıcı … AŞ’ye 6.000.000USD+KDV bedelle satılması konusunda 15/05/2012 tarihli protokol imzalandığını, bu protokolde satış bedelinden 3.287.000Euro+KDVlik kısmın davacının davalıya olan bütün borçlarının kapatılacağı, 884.011,62TLnin Ümraniye Organize Sanayi Bölgesine olan borçları için ödeneceği ve kalan bedelinde davacıya iade edileceğinin kararlaştırıldığını, bu kapsamda tüm ödemelerin yapıldığını ve bakiye bedelin de davacıya ödendiğini, davacının 15/05/2012 tarihli protokol ile davalı şirketi gayri kabili rücu ibra ettiklerini, davacıdan fazla tahsil edilen herhangi bir bedel bulunmadığını, sözleşmenin gerçersizliği iddiasının hukuken dinlenemeyeceğini, açılan davanın kötü niyet kapsamında reddi gerektiğini, ayrıca davanın hak düşürücü süre ve zaman aşımı yönünden reddi gerektiğini, dava konusu alacağın veya bedelin belirli ise kısmi dava açılamaycağını, tespit ve eda davasının birlikte açılamayacağını beyanla, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, tanzim olunan bilirkişi rapor ve ek raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında FKS’nin imzalandığı, davacı şirket tarafından kira bedellerinin bir kısmının ödendiği, daha sonra davacı şirketin ödeme güçlüğü içine düştüğü, taraflar arasında akdedilen protokol uyarınca davacıya ait ipotekli gayrimenkulün satışının yapılarak buradan tahsil edilen paradan davacının FK şirketi olan davalıya olan borçlarının ödendiği, yine bakiyenin de davalı tarafça davacıya ödendiği bu hususun taraflar arasında ihtilafsız olduğu, davacı tarafça iddia edilen hususun davacı tarafından davalıya yapılan ödemelerin FKS’inde belirtilen bedelden daha fazla olduğuna ilişkin olduğu, yani başka anlatımla davacının fazla ödeme yaptığı iddiasında bulunduğu ancak mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ve ek rapor içerikleri dikkate alındığında davacı tarafça temerrüte düşülmesi sonrası Finansal Kiralama Sözleşmesi uyarınca kalan alacakların muaccel olduğunu, sözleşmenin fesih tarihi ile ödeme tarihi arası içerisinde geçen sürede temerrüt faizinin çalışmaya devam ettiği, yine davacı tarafça taşınmazın satışı sonrası yapılan ödeme tarihi itibariyle ve gerekse dava tarihi itibariyle halen davacının fazla ödeme yapmak bir tarafa borçlu konumunda olduğu, bu itibarla davacı tarafça yapılan bir fazla ödeme bulunmadığından davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı … temsilen İstanbul Vergi Daire Başkanlığı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Taraflar arasında imzalanan Finansal Kiralama Sözleşmesine konu gayrimenkulün finansal kiralamaya konu olmadan önce, grup şirket … AŞ. adına kayıtlı olduğunu, bu gayrimenkulün davalıya davacı tarafından kullandırılacak kredi karşılığında tapuda satış gibi gösterilmek kaydıyla devredildiğini, sonrasında ise, davalı tarafından müvekkiline … yevmiye nolu Finansal Kiralama Sözleşmesi ile kiralandığını, her ne kadar, yeni yasal düzenleme ile mümkün olsa da, sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan kanun gereğince leaseback olarak adlandırılan bu işlemin yasak bir işlem olduğunu, taraflar arasında imzalanan işbu Finansal Kiralama Sözleşmesini yine gayrimenkulün eski sahibi olan grup şirket … AŞ. de müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, ticari sicil kayıtlarından da anlaşılacağı üzere, davacı şirket ile gayrimenkulün sahibi olan şirket grup şirketi olup, ortakları ve yöneticilerinin aynı olduğunu, -25.03.2009 tarihinden itibaren ödemelerini yapamayan müvekkilinin bu borcun ödenmesi için davalı tarafa birçok önerilerde bulunduğunu, ayrıca ara ödemeler yaptığını, toplam 2.218.623,57 € ödeme yaptığını, ortaklara ait gayrimenkulü satışa çıkaran davalının, müvekkil şirketin ve ortakların icra tehdidi altında bulunmasından istifade ederek, 14.02.2011 tarihinde davacıya 1. Protokol”ün imzalanması konusunda baskı yaptığını ve bu protokole göre davalı tarafın mevcut borcun 14.02.2011 tarihi itibariyle 3.628.000,00 6 + KDV olduğu yönündeki protokolü müvekkiline ve kefillerine imzalattığını, oysa ki müvekkil şirketlerin kullandığı kredinin toplam tutarı ana para olarak 4.249.665,00 €, faiz toplamı 1.004.123,00 €, KDV 52.537,98 € olmak üzere toplam 5.306.335,98 €, protokol anına kadar ise yapılan 2.218.623,57 € mahsubu ile geriye kalan 3.087.712,21 € olduğunu ve bu rakamın içine KDV dahil olduğunu, ayrıca hesaplanan faizli ödeme tutarının son ödeme tarihinin de 25.03.2012 tarihi olduğunu, protokolün zorla imzalattırıldığını, protokolden sonra da ödemeler yapıldığını ve protokolden sonra yapılan ödeme ile toplam ödemenin 2.893.623,57 € olduğunu, bundan sonra davalı tarafın aslında grup şirkete ait olan, ancak tapuda davalıya satış yapılmış gibi gösterilerek devredilen sözleşmeye konu gayrimenkulü satışa çıkardığını, bunun için de müvekkil ile 30.05.2012 tarihli, 2.bir protokol yapıldığını, bu protokol ile gayrimenkulün 6.000.000 USD ile satıldığını, satış bedeli davalının uhdesinde olduğu için bu satıştan sonra yine müvekkil şirkete hiçbir bilgi verilmediğini, bilgi talebi için ihtar çekildiğini ancak bilgi alınamadığını, bu protokoller kapsamında gayrimenkulün satış bedelinin tapuda mülkiyet sahibi gibi görünen … AŞ. hesabına yatırıldığını, müvekkil şirketin geriye kalan borcunun satış bedelinden tahsili ile bakiye kalan bedelin davacı müvekkile iadesinin yapıldığını, 23.03.2012 tarihi itibariyle KDV ve faiz dahil borç toplamı 5.306.335,98 € olan müvekkilden davalı tarafça 30.05.2013 tarihi itibariyle KDV hariç 6.180.623,57 € tahsil edildiğini, müvekkilinden haksız ve hukuka aykırı olarak yapılan fazla faiz tahsilatının uzman bilirkişilere hesaplattırılmak sureti ile müvekkile geri ödenmesi için açılan davanın mahkemece reddi üzerine kanun yoluna başvurulduğunu kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, finansal kiralama sözleşmesine konu borç yönünden davalı yanca fazla tahsilat yapıldığı iddiasına dayalı istirdat istemine ilişkindir. Davacı vekili alacak miktarının hatalı hesaplandığını ve fazla ödeme yaptığını, yaptığı fazla ödemenin tahsilini istinaf istemi olarak ileri sürmüştür. Dairemizce de incelenen bilirkişilerin raporunun yeterli, denetime ve hükme elverişli olduğu, davacı tarafça bildirilen ödemelerin bilirkişiler tarafından hesaplamada dikkate alındığı, davacının istinaf istemi olarak öne sürdüğü değerlendirilmemiş bir delilin bulunmadığı, bilirkişi raporunda dikkate alınmayan ödeme kalemi yönünden başkaca delil de sunulmadığı dikkate alınarak asıl alacak ve ferilerin hesaplanmasının yerinde olduğu, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/07/2017 tarih ve 2014/896 E., 2017/909 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı … temsilen İstanbul Vergi Daire Başkanlığı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer OLMADIĞINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, harçlandırılan miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/07/2021