Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/441 E. 2021/1455 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/441
KARAR NO: 2021/1455
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2017
NUMARASI: 2016/130 E. 2017/1083 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalının 1.400.000 Euro karşılığında 1 adet Prima Power PSBB Hattı alım satımı, montaj, kurulum, garanti ve kullanıcı personel eğitimi hususunda anlaştıklarını, sözleşmenin ticari şartlar 2. ödeme alt başlıklı bölümü uyarınca 1.400.000 Euro’luk makine bedelinin %10’luk kısmının, ön ödeme olarak sözleşmenin imzalanması akabinde, kalan %90’lık kısmının ise sipariş edilen makinenin taraflar arasında ön kabulü yapılıp, İtalya’daki fabrikadan sevkiyat için hazır hale geldikten ve bu hususta taraflar arasında gerekli evrak paylaşımı sonrasında yapılması gerektiğini, sözleşmede ön görülen 140.000 Euro ön ödeme bedelinin 420.000 TL olarak hesaplanarak, … Malatya Şubesi’ndeki hesaptan 08/10/2015 keşide tarihli 420.000 TL tutarlı çeki davalıya verdiğini, davalının çeki tahsil ettiğini, sözleşmeye konu makinenin … ve … bölümlerinin 34. hafta içinde, büküm merkezinin ise 37. hafta içinde tamamlanıp fabrikadan sevkiyata hazır hale getirilmesi gerekirken, 35. haftada bittiği halde, ilk iki bölüm için ön kabul çağrısında ve evrak paylaşımında bulunulmadığını, bankaların kredileri kapatmaları ve Euro kurunun fahiş artması sebebiyle müvekkilinin Borçlar Yasası’nın 269/3. maddesi hükmünden kaynaklı hakkını kullanarak, 21.12.2015 tarihli yazı ile sözleşmeye konu hattın satışının iptali ile ödemiş olduğu tutârın iadesini talep ettiğini, davalı vekilinin, satışı ve davacıya teslimatı gerçekleşmeyen makine için davacıdan aldıkları 420.000,00 TL’lik ön ödeme tutarını cezai şart veya cayma bedeli olarak kabul ettiklerini, iade etmeyeceklerini, iadesi için hukuk yollarına başvurulması durumunda kendilerinin de satmadıkları makinenin 1.400.000 Euro’luk bedelinin tamamının tahsili için hukuk yoluna başvuracaklarını ifade ettiğini, alacağın tacir olan tarafların ticari faaliyet alanları ile ilgili sözleşmeden oluşan sebepsiz zenginleşme olduğunu beyanla, 420.000 TL’nın 09/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki sözleşmede; davacı tarafın makine bedeli olan 1.400.000 Euro’nun %10’u tutarında avans ödemesi ile davalı şirketin sipariş edilen makinanın imalatına başlayacağının ve kalan 1.260.000 Euro makina bedelinin ödenmesi ile makinanın davacı tarafa teslim edileceğinin düzenlendiğini, davacı şirketin 140.000 Euro’ya tekabül eden 420.000TL ödeme yapması üzerine, imalata başlandığını ve teslime hazır şekilde imalatın tamamladığını, davacı tarafın 15/04/2015 tarihli sözleşme tutarının %90’na tekabül eden 1.260.000 Euro’yu peşin ödemesi gerekirken, 29/08/2015 tarihli mail ile taksitler halinde ödemeyi talep ettiğini, davalının, 250.000 Euro peşin ve kalan tutarın aylık taksitler halinde ödenmesini kabul ettiğini, davacının bu teklifi geri çevirdiğini ve sipariş ettiği makinayı teslim almayı reddettiğini, 21/12/2015 tarihli yazı ile hiçbir gerekçe göstermeden satın alınan hattın iptalini, yapılan ödemenin iadesini istediğini ve gayrıkabili rücu satış sözleşmesini iptal ederek dava açtığını, davacı usulune uygun bir fesihte bulunmadığından, taraflar arasındaki sözleşmenin tüm hüküm ve sonuçlarıyla devam ettiğini, davalı tarafın mağdur olduğunu, davanın reddini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili karşı dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında akdedilen satış sözleşmesinin iki tarafa borç yükleyen sözleşme olduğunu, edimini ifa etmeyeceğini yazılı olarak bildiren davacı-karşı davalının bununla temerrüde düştüğünü, bu durumda davacı-karşı davalının, temerrüde düşmekte kusurunun olmadığını ispat etmesi gerekip, ispat edemez ise davalı şirketin sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini talep etme hakkına sahip olduğunu, davacı-karşı davalının kusurlu olduğunu ve edimlerini yerine getirmediğini, davacı-karşı davalının sözleşmeye kesin olarak riayet etmeyeceğini 21/12/2015 tarihli yazı ile beyan ettiğinden, temerrüt tarihi ile gecikme faizinin başlangıç tarihinin 21/12/2015 olduğunu, akdedilen sözleşmeye göre makine bedeli 4.200.000 TL olup, davacı-karşı davalı tarafından 420.000TL kısmi ödeme yapıldığından, kalan miktarın 3.780.000TL olduğunu, davacı/karşı davalıya karşı işbu ifaya zorlama davasının ikame edildiğini, mahkemece tarafların sözleşme kapsamında yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle ifa etmelerine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”08/05/2017 tarihli bilirkişi raporundan; davalı şirketin 2015 yılına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin HMK 222 mad uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davacı ile davalı şirket arasında imzalanan 15/04/2015 tarihli sözleşme kapsamında davacı tarafından davalı şirkete ön avans ödemesi olarak 420.000 TL ödeme yapıldığı ve davalının ticari defterlerinde ödemenin kayıtlı olduğu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin fesh edildiği, davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşmeye konu makine ithalatının gerçekleşmediği, davalı şirket tarafından 420.000 TL’nin davacı şirkete iadesinin yapılması gerektiğinin tespit edildiği, Taraflar arasındaki davanın; akdedilen sözleşme nedeniyle davacı tarafından davalıya makina için ödendiği iddia edilen ön ödeme bedelinin iadesine yönelik alacak davası ve karşı davanın taraflar arasında akdedilen sözleşmenin BK. 125/1 maddesi uyarınca aynen ifa ve ifada gecikilen günler için gecikme faizi istemine yönelik tazminat davası olduğu, Davacı ile davalı arasında makina alımı konusunaki sözleşmede makina bedelinin 1.400.000 Euro olduğu, %10’un peşin %90’ın ise makinanın tesliminde ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacı tarafça ön ödeme olarak ön görülen 140.000 Euro karşılığı 420.000 TL’nin davalı şirkete ödendiği, ancak daha sonra ülkedeki ekonomik durumun kötüleşmesi sebebiyle davacı tarafça sözleşmenin fesh edildiği, taraflar arasındaki sözleşmenin karşı tarafa borç yükleyen makine satışına ilişkin iki taraflı bir sözleşme olup, sözleşmenin davacı tarafça fesh edildiği, sözleşme feshinden sonra tarafların kural olarak birbirlerine verdikleri şeyleri geri alabilecekleri, davacı tarafça bu bağlamda ödemiş olduğu avans bedelinin geri istenebileceği, bu nedenle asıl davanın kabulüne, BKnun 125/3 maddesi uyarınca sözleşmeden dönme halinde tarafların karşılıklı olarak ifa yükümlülüklerinden kurtulacakları ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilecekleri, bu durumda borçlunun temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse, alacaklının sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceği (menfi zararı isteyebileceği), her ne kadar davalı karşı davacı tarafından sözleşmenin aynen ifası ve gecikme sebebiyle tazminat isteminde bulunulmuşsa da, BKnun 125/1 maddesindeki bu düzenlemenin taraflar arasındaki sözleşmenin fesh edilmemesi halinde mümkün olabileceği, sözleşmenin davacı-karşı davalı tarafından feshi sebebiyle BKnun 125/3 mad uyarınca davalı-karşı davacı tarafın menfi zararını talep edebileceği, davalı karşı davacı tarafından menfi zararın tazmini için açılmış davanın olmaması ve mahkemenin istemle bağlı olması nazara alınarak karşı davanın reddine” karar verilmiştir. Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davacı/karşı davalı taraf ile müvekkili şirket arasında akdedilen satış sözleşmesinin, TBK 123 ve devamı hükümlerine tabi, iki tarafa borç yükleyen sözleşme hükmünde olduğunu, edimini ifa etmeyeceğini yazılı olarak bildiren davacı/karşı davalı tarafın bu beyanıyla temerrüde düştüğünü, bu durumda davacı/karşı davâlı tarafın, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemediği taktirde müvekkili şirketin, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini talep edebileceğini, davacı/karşı davalı taraf kusurlu olduğundan, müvekkili şirketin, temerrüde düşen davacı/karşı davalı şirket karşısında TBK 125/1, 125/2 ve 125/2 (son) maddelerine göre 3 ayrı seçim hakkına sahip olduğunu, müvekkilinin BK Md.125/1 kapsamında, davacı/karşı davalı tarafın sözleşmeye riayet etmesi suretiyle borcun aynen ifasını ve gecikme nedeniyle uğradığı maddi zararını talep ettiğini, Mahkemenin, BK’nun 125/2. maddesindeki “Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.” hükmüne göre müvekkilinin sözleşmeden dönen tarafmış gibi hukuki değerlendirme yaparak hüküm verdiğini,
Somut olayda, Türk Borçlar Kanunu’nun 125/2. maddesinde belirtilen hüküm müvekkili şirkete uygulanabilir olduğu açık iken, müvekkili şirketin borcun ifasından ve gecikme tazminatından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararını talep etmiş ve sözleşmeden dönmüş gibi değerlendirilerek, hüküm tesis edilmesinde hukuki isabet olmadığını, 2- Mahkemenin akdin feshi olarak nitelendirdiği davacı/karşı davalının 21/12/2015 tarihli mailinde “15/04/2015 tarihinde sizlerle yapmış olduğumuz sözleşme gereği satın alınan hattın iptal edilmesini ve ayrıca yapmış olduğumuz ödemenin tarafımıza iade edilmesini rica ederiz” şeklindeki fesih bildirimi niteliğinde olmayan, talep niteliğindeki yazısına, müvekkilinin, “akdedilen sözleşme şartlarına riayet edilmesini, sözleşme dışı taleplerin kâbul görmeyeceğini, edimlerini yerine getirmeyerek müvekkilini mağdur eden davacıya karşı sözleşme çerçevesinde talep ve dava haklarının saklı tutulduğunu” ihtar ederek, sözleşmenin aynen ifası yönündeki kararlılığını başından beri gösterdiğini, mahkemenin gerekçeli kararında belirttiği “sözleşmenin feshedildiği olgusunun her iki tarafın da beyan ve kabulünde olduğu” şeklindeki ifadenin, müvekkilinin iradesini yansıtmadığını, müvekkilinin sözleşmenin tüm hüküm ve sonuçlarıyla devam ettiğini, tarafların edimlerini ifa etmeleri gerektiğini bildirdiğini, 3- Mahkemenin gerekçeli kararında; “BK’nın 125/1 maddesindeki düzenlemenin taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmemesi halinde mümkün olabileceği ”BK’nun 125/2. maddesinde belirtilen “Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.” hükmüne atfen hatalı olarak işlediğini, BK’nun 125. maddesind böyle bir hükme rastlanmadığını, müvekkili şirketin hiçbir zaman sözleşmeden dönme iradesinin olmadığını, aksine sözleşmenin aynen ifası ile tarafların edimlerini yerine getirmesi kararlılığını gösterdiğini, Davacı/karşı davalının “ 15.04.2015 tarihli iptal talebinin, TBK ve TTK kapsamında usulüne uygun bir sözleşme fesih yazısı olduğu kabul edilmesi halinde dahi, mahkemenin gerekçeli kararında belirtiği, “.. sözleşmenin davacı tarafça fesh edildiği, sözleşme feshinden sonra tarafların kural olarak birbirlerine verdikleri şeyleri geri alabilecekleri” ifadesinin, TBK’nın 125/2 ve 125/3 yasa hükümlerine atfen yazıldığını, TBK’nın 125/1. maddesinde yer alan “temerrüde düşen borçlu.” ifadesinin davacı/karşı davalıyı, 125/2. maddesinde yer alan, “Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir” ifadesindeki alacaklı ifadesinin müvekkili şirketi gösterdiğinden, 125/3. maddesinde yer alan “Sözleşmeden dönme halinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler.” hükmünün uygulanabilmesi için “alacaklı” müvekkili olduğundan, müvekkili şirket tarafından 125/2 maddesi uyarınca “borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini istemesi veya sözleşmeden dönmesi” koşulunun gerçekleşmesi gerektiğinin yasa hükümlerinden açıkça anlaşıldığını, her halde “ borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirmeyen ve sözleşmeden dönmeyen” müvekkili şirketin hukuki durumunun, mahkemenin davanın kabulü ile karşı davanın reddi yönündeki gerekçesine uymadığını, hatalı hukuki değerlendirme ile hüküm tesis edildiğini, 4-Sözleşmeye konu makinenin değerinin 1.400.000 Euro karşılığı, tarafların kur üzerinde anlaşması sonucu, 4.200.000,00 TL olup, maliyetinin davalıdan alınan 420.000,40 TL kısmi ödemeden çok fazla olduğunu, davacı/karşı davalı için özel olarak üretilmiş makinenin müvekkili şirketin deposunda beklediğini ve değer kaybettiğini, TTK’na tabi tüzel kişi tacir hüviyetindeki ve basiretli bir tacir olmakla mükellef davalı/karşı davacının, akdettiği sözleşmeye riayet etmeyerek müvekkili şirketin büyük maddi zararına sebebiyet veren eyleminin ödüllendirilmesine, açık mağduriyeti söz konusu olan müvekkili şirketin ise cezalandırılmasına matuf mahkeme kararının izah edilen ve resen gözetilecek sebeplerle, dava ve karşı dava yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; 1.400.000 Euro karşılığında 1 adet Prima Power PSBB Hattı alım satımı, montaj, kurulum, garanti ve kullanıcı personel eğitimi konusundaki, sözleşmenin ticari şartlar 2. ödeme alt başlıklı bölümü uyarınca %10’luk ön ödemenin sözleşmenin imzalanması akabinde ödenmesine rağmen, makinenin Giyotin ve Punch bölümlerinin 34. hafta içinde, büküm merkezinin ise 37. hafta içinde tamamlanıp fabrikadan sevkıyata hazır hale getirilmesi gerekirken, 35. hafta bittiği halde, ilk iki bölüm için ön kabul çağrısında ve evrak paylaşımında bulunulmaması, bankaların kredileri kapatmaları ve Euro kurunun fahiş artması sebebiyle Borçlar Yasası’nın 269/3. maddesi hükmünden kaynaklı hakkın kullanılarak, 21/12/2015 tarihli yazı ile satışın iptali ve ön ödeme tutârının iadesi talep edildiği halde, iade edilmediğinden, 420.000TL alacağın 09/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davalı taraftan tahsiline ilişkindir. Davalı-karşı davacı tarafın talebi; Prima Power PSBB Hattı alım satımı, montaj, kurulum, garanti ve kullanıcı personel eğitimi konusundaki sözleşme uyarınca ön ödemeyi takiben, makinenin imalatına başlandığından, davacı-karşı davalı tarafından gönderilen 21/12/2015 tarihli yazı usule uygun fesih bildirimi olmadığından, sözleşme halen ayakta olup, imal edilen makine teslim alınmadığından TBK 125/1. maddesi uyarınca davacı/karşı davalı ile akdedilen 15/04/2015 tarihli sözleşmenin aynen ifası ile birlikte gecikme faizinin tahsiline ilişkindir. Taraflar arasındaki 14/04/2015 tarihli sözleşme ile davalı – karşı davacının, Prima Power PSBB Hattına ilişkin makineleri üretip, montajını, kurulumunu ve kullanıcı personel eğitimini vermeyi, davacı – karşı davalının 1.400.000,00 Euro ödemeyi üstlendiği, 2. maddede bedelin %10’nun sözleşme akabinde, %90’nın ön kabul sonrası evrak paylaşımı ile yapılacağının, 3. maddede; %90 kalan bakiyenin ödenmesine istinaden 5Ge64+ PSS6 34. Hafta içinde, EBe5 37. Hafta içinde fabrikadan sevkiyata hazır hale getirileceğinin kararlaştırıldığı, davacı-karşı davalının sözleşmeyi takiben anlaşılan kur üzerinden %10’a tekabül eden 420.000,00 TL’sını ödediği, davacı-karşı davalının 09/09/2015 tarihinde siyasi belirsizlik sebebiyle bankaların kredileri durdurduğunu, ödeme koşullarının e-mailde belirttiği şartlara göre düzenlenmesini talep ettiği, 14/09/2015 tarihli e-mail ile davalı-karşı davacının kendi ödeme koşullarını bildirdiği, davacı – karşı davalının 21/12/2015 tarihinde, “15.04.2015 tarihinde sizlerle yapmış olduğumuz sözleşme gereği satın alınan hattın iptal edilmesini ve ayrıca yapmış olduğumuz ödemenin tarafımıza iade edilmesini rica ederiz” sözlerini içerir e-mail ile ödenen paranın iadesini istediği tespit edilmiştir. Mahkemece; Davacı ile davalı arasında makine alımı konusundaki sözleşmenin iki taraflı bir sözleşme olduğu, sözleşmenin davacı tarafça fesih edildiği, sözleşme feshinden sonra tarafların kural olarak birbirlerine verdikleri şeyleri geri alabilecekleri, davacı tarafça ödemiş olduğu avans bedelinin geri istenebileceği, bu nedenle asıl dava yönünden davanın kabulüne, karşı dava yönünden ise; her ne kadar sözleşmenin aynen ifası ve gecikme sebebiyle tazminat isteminde bulunulmuşsa da, BKnun 125/1 maddesindeki bu düzenlemenin taraflar arasındaki sözleşmenin fesih edilmemesi halinde mümkün olabileceği, sözleşmenin davacı-karşı davalı tarafından feshi sebebiyle davalı-karşı davacı tarafça BKnun 125/3 mad uyarınca menfi zararın talep edebileceği, davalı karşı davacı tarafından menfi zararın tazmini için açılmış davanın olmaması ve mahkemenin istemle bağlı olması nazara alınarak karşı davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece ihtilaf satış akdi olarak değerlendirilmiş ise de; sözleşmenin konusunun 1 adet Prima Power PSBB Hattı için makinelerin imal edilerek satımı, montajı, kurulumu ve kullanıcı personel eğitimi verilmesine ilişkin olup, makinelerin imalatı, kurulum ve montajı eser sözleşmesi, kullanıcı personel eğitimi ise hizmet alım sözleşmesi olması sebebiyle karma sözleşme olduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki ihtilaf sözleşmenin makinelerin imali ile davacı – karşı davalı tarafa teslimine ilişkin kısmına dair olduğundan, davada uygulanması gereken TBK’nun istisna akdine ilişkin hükümleridir. 1-Mahkemenin gerekçeli kararında; Taraflar arasındaki davanın; akdedilen sözleşme nedeniyle davacı tarafından davalıya makina için ödendiği iddia edilen ön ödeme bedelinin iadesine yönelik alacak davası ve karşı davanın taraflar arasında akdedilen sözleşmenin BK. 125/1 maddesi uyarınca aynen ifası ve ifada gecikilen günler için gecikme faizi istemine yönelik aynen ifa ve tazminat davası olduğu, tespiti yapılarak, taraflar arasındaki sözleşmenin karşı tarafa borç yükleyen makine satışına ilişkin iki taraflı bir sözleşme olduğu, sözleşmenin davacı tarafça fesih edildiği, sözleşme feshinden sonra tarafların kural olarak birbirlerine verdikleri şeyleri geri alabilecekleri, davacı tarafça bu bağlamda ödemiş olduğu avans bedelinin geri istenebileceği, BKnun 125/3 maddesi uyarınca sözleşmeden dönme halinde tarafların karşılıklı olarak ifa yükümlülüklerinden kurtulacakları ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilecekleri, bu durumda borçlunun temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse, alacaklının sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceği (menfi zararı isteyebileceği), her ne kadar davalı karşı davacı tarafından sözleşmenin aynen ifası ve gecikme sebebiyle tazminat isteminde bulunulmuşsa da, BKnun 125/1 maddesindeki bu düzenlemenin taraflar arasındaki sözleşmenin fesih edilmemesi halinde mümkün olabileceği, davalı-karşı davacı tarafça sözleşmenin davacı-karşı davalı tarafından feshi sebebiyle BKnun 125/3 mad uyarınca menfi zararını talep edebileceği, davalı karşı davacı tarafından menfi zararın tazmini için açılmış davanın olmaması ve mahkemenin istemle bağlı olması nazara alınarak karşı davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki 15/04/2015 tarihli sözleşme; davacı – karşı davalı tarafından 1.400.000 Euro ödenmesi karşılığında davalı – karşı davacının 1 adet Prima Power PSBB Hattı imal ederek satımı, montaj, kurulum, garanti ve kullanıcı personel eğitimini taahhüt ettiği, iki tarafa borç yükleyen eser sözleşmesi niteliğindedir. İş sahibine eser sözleşmesinden dönme hakkı TBK 482. maddesinde; başlangıçta yaklaşık olarak belirlenen bedelin, iş sahibinin kusuru olmaksızın aşırı ölçüde aşılacağının anlaşılması, 484. maddesinde eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın bedeli ödenmek ve yüklenicinin tüm zararlarını gidermek koşulu ile tanınmıştır. Davacı- karşı davalı, döviz kurunun aşırı yükselmesi ve siyasi belirsizlik sebebiyle kredi verilmemesini gerekçe gösterip, kurun sabitlenmesini talep ettikten ve bu talebi karşı tarafça reddedildikten sonra 21/12/2015 tarihli e-mail ile; “15/04/2015 tarihinde sizlerle yapmış olduğumuz sözleşme gereği satın alınan hattın iptal edilmesini ve ayrıca yapmış olduğumuz ödemenin tarafımıza iade edilmesini rica ederiz” ifadeleriyle feshetmiştir. Davacı – karşı davalı taraf fesih bildiriminde neden göstermemiş ve TTK 18/3. maddesi gereğince tacirlerin feshe ilişkin bildirimlerinin noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya elektronik imza kullanılarak elektronik posta ile yapılması gerekir ise de, ispat koşulu olup, geçerlilik koşulu niteliğinde olmadığından ve davalı- karşı davacı tarafça 06/01/2016 tarihli yazıda alındığı belirtildiğinden, karşı tarafa ulaştığı sübuta ermiştir. Fesih bildirimi, sonuçlarına katlanmak koşulu ile her zaman yapılabilen tek taraflı irade beyanıdır ve karşı tarafa ulaşmakla sonuç doğurur. Karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Davacı-karşı davalı tarafın 21/12/2015 tarihli fesih bildiriminin, en geç, davalı-karşı davacı tarafça cevap verilen 06/01/2016 tarihinde karşı taraf ulaştığı sabit olduğundan, sözleşmenin, 06/01/2016 tarihinde davacı-karşı tarafça feshedildiği dosya kapsamı ile sübuta ermiştir.
Borçlunun temerrütünü düzenleyen 125. maddesindeki hükümlerin uygulanabilmesi ve seçimlik hakkın kullanılabilmesi için, davalı-karşı davacı tarafça, iş sahibi davacı-karşı davalının fesih bildirimden önce temerrüte düşürüldüğünün kanıtlanması gerekir. Taraflar arasındaki sözleşmenin ticari şartlar 2. maddesinde bakiye %90 ödemenin ön kabul sonrası, makine yüklendikten sonra evrak paylaşımı ile yapılacağı belirlenmiş olup, davalı- karşı davacı tarafça ön kabulün yapıldığı, makinenin yüklendiği ve teslime ilişkin evrak paylaşımının yapıldığı ispat edilmemiştir. Yüklenici davalı-karşı davacı tarafça belirtilen koşullar yerine getirilerek davacı-karşı davalı taraf temerrüte düşürülmeden sözleşme feshedildiğinden, TBK 125. maddesindeki seçimlik hakkın kullanılması mümkün değildir. Mahkemece de sözleşmenin davacı-karşı davalı tarafça feshedildiği yönünde değerlendirme yapıldığından, davalı-karşı davacı vekilinin mahkemenin hukuki değerlendirmesinin hatalı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 2-Mahkeme kararının deliller ve gerekçe bölümünün 5. bendinde “sözleşmenin feshedildiği olgusunun her iki tarafın da beyan ve kabulünde olduğu ” tespitinin yapıldığı görülmüştür. Davacı- karşı davalı, 21/12/2015 tarihli e-mail ile; “15/04/2015 tarihinde sizlerle yapmış olduğumuz sözleşme gereği satın alınan hattın iptal edilmesini ve ayrıca yapmış olduğumuz ödemenin tarafımıza iade edilmesini rica ederiz” ifadelerini kullanmış olup açıkça sözleşmeyi feshettiğini beyan etmemiş ise de; sözleşme konusunun iptalinin istenmesi ve ödenen avansın iadesinin istenmesi sözleşmenin feshi niteliğinde olup, davalı-karşı davacı vekilinin e-mailin fesih bildirimi niteliğinde olmadığına ilişkin itirazının yerinde olmadığı tespit edilmiştir. Davalı – arşı davacı vekili tarafından gönderilen 06/01/2016 tarihli cevabi yazıda; “….sözleşmeden kaynaklanan edim ihlalcisi müvekkil firmaymış gibi hareket ederek sözleşmeyi feshettiğinizi bildirmezin ve ödenen avansın iadesini talep etmeniz hususlarının müvekkilimce dikkate alınması kati surette mümkün değildir. Kanaatiniz doğrultusunda haklı olduğunuza inandığınız delilleriniz varsa hukuk yoluna gitmenizi ve müvekkili kabulü imkansız taleplerle meşgul etmemenizi aksı taktirde müvekkilin bakiye alacaklarının tahsili için önce cebri icra yolu olmak üzere hukuk yollarına müracaat edeceğimizin bilinmesini….” ifadeleri ile davacı-karşı davalı tarafın kurun geçmişe dönük sabitlenmesi talebinin kabul edilmediğinin bildirildiği tespit edilmiştir. TTK 18/3. maddesi uyarınca tacirlerin feshe ilişkin bildirimlerinin noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya elektronik imza kullanılarak elektronik posta ile yapılması gerekir ise de, ispat koşulu olup, geçerlilik koşulu olmadığından ve davalı- karşı davacı tarafça 06/01/2016 tarihli yazıda alındığı belirtildiğinden, karşı tarafa ulaştığı sübuta ermiştir. Fesih bildirimi, sonuçlarına katlanmak koşulu ile her zaman yapılabilen tek taraflı irade beyanıdır ve karşı tarafa ulaşmakla sonuç doğurur. Karşı tarafın kabulüne değildir. 21/12/2015 tarihli fesih bildiriminin en geç davalı-karşı davacı tarafça cevap verilen 06/01/2016 tarihinde karşı taraf ulaştığı sabit olduğundan, davalı-karşı davacı tarafın kabul etmediği yönündeki itirazı sözleşmenin, 06/01/2016 tarihinde davacı-karşı tarafça feshedildiği sonucunu değiştirmez. Her ne kadar davalı-karşı davacı tarafın sözleşmenin feshini kabul ettiği yönünde beyanı mevcut değil ise de, verilecek karara etkili olmadığından, taraflar arasındaki sözleşme 06/01/2016 tarihi itibariyle davacı-karşı davalının tek taraflı fesih bildirimi ile son bulduğundan, sözleşmenin halen ayakta olduğu yönündeki istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3-Mahkemenin gerekçeli kararında; “BK’nın 125/1 maddesindeki düzenlemenin taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmemesi halinde mümkün olabileceği” BK’nun 125/2. maddesinde belirtilen “Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.” hükmüne atfen hatalı olarak işlediği, BK’nun 125. maddesinin herhangi bir paragrafında böyle bir hükme rastlanmadığı, ileri sürmüş olup, 125. madde TBK’nun Borçların İfa Edilmemesinin Sonuçlarını düzenleyen İkinci Ayrımında yer almakta olup, ifa edilmeyen bir borçtan söz edilebilmesi için, taraflarca akdedilmiş bir sözleşmenin bulunması ve sözleşmenin feshedilmemiş olması zorunludur. Davacı/karşı davalının “ 15.04.2015 tarihli iptal talebinin, TBK ve TTK kapsamında usulüne uygun bir sözleşme fesih yazısı olduğu kabul edilmesi halinde dahi, mahkemenin gerekçeli kararında belirtiği, “.. sözleşmenin davacı tarafça fesih edildiği, sözleşme feshinden sonra tarafların kural olarak birbirlerine verdikleri şeyleri geri alabilecekleri” ifadesinin, TBK’nın 125/2 ve 125/3 yasa hükümlerine atfen yazıldığını, TBK’nın 125/1. maddesinde yer alan “temerrüde düşen borçlu.” ifadesinin davacı/karşı davalıyı, 125/2. maddesinde yer alan, “Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir” ifadesindeki alacaklı ifadesinin müvekkili şirketi gösterdiğinden, 125/3. maddesinde yer alan “Sözleşmeden dönme halinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler.” hükmünün uygulanabilmesi için “alacaklı” müvekkili olduğundan, müvekkili şirket tarafından 125/2 maddesi uyarınca “borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini istemesi veya sözleşmeden dönmesi” koşulunun gerçekleşmesi gerektiğinin yasa hükümlerinden açıkça anlaşıldığını, her halde “ borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirmeyen ve sözleşmeden dönmeyen” müvekkili şirketin hukuki durumunun, mahkemenin davanın kabulü ile karşı davanın reddi yönündeki gerekçesine uymadığı, hatalı hukuki değerlendirme ile hüküm tesis edildiği belirtilmiştir. Borçlunun temerrütünü düzenleyen TBK 125. maddesindeki hükümlerin uygulanabilmesi ve seçimlik hakkın kullanılabilmesi için davalı-karşı davacı tarafça iş sahibi davacı-karşı davalının fesih bildirimden önce sözleşme henüz ayakta iken temerrüte düşürüldüğünün kanıtlanması gerekir. Taraflar arasındaki sözleşmenin ticari şartlar 2. maddesinde bakiye %90 ödemenin ön kabul sonrası, makine yüklendikten sonra evrak paylaşımı ile yapılacağı belirlenmiş olup, davalı- karşı davacı tarafça ön kabulün yapıldığı, makinenin yüklendiği ve teslime ilişkin evrak paylaşımının yapıldığı ispat edilmemiştir. Yüklenici davalı-karşı davacı tarafça belirtilen koşullar yenine getirilerek davacı-karşı davalı taraf temerrüte düşürülmeden sözleşme davacı-karşı davalı tarafın tek taraflı fesih iradesinin 06/01/2016 tarihinde karşı tarafa ulaşması ile feshedildiği dosya kapsamı ile sabit olduğundan, ayakta olmayan bir sözleşme için TBK 125. maddesindeki seçimlik hakların kullanılması mümkün olmadığından, TBK 125/2 maddesi gereğince davalı-karşı davacı tarafın sözleşmenin aynen ifasını isteme hakkı bulunmamaktadır. Mahkemece de karşı davada aynı yönde değerlendirme yapıldığından, davalı-karşı davacı vekilinin mahkemenin müvekkilinin hukuki durum değerlendirmesinin karşı davadaki ret gerekçesine uymadığı ve kararın hatalı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 4-Taraflar arasındaki hukuki ilişki TBK 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, eser sözleşmesinin feshi halinde iş sahibinin yükleniciye karşı sorumluluk hükümleri TBK 482/2, 484, 485 maddeleri ile hüküm altına alınmıştır. Davalı-karşı davacı tarafından bu yasal düzenlemeler kapsamında usulüne uygun dava açılmak suretiyle zaman aşımı süresi içinde talepte bulunulabileceğinden, mahkemece ihtilaf yasal düzenlemeler kapsamında sonuca uluştırıldığından, bir tarafın ödüllendirilmesi, diğer tarafın mağduriyeti olarak nitelendirilemeyeceğinden, istinaf sebebi yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı/Karşı davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/09/2017 tarih ve 2016/130 E., 2017/1083 K. sayılı kararına Davalı/ Karşı Davacı vekili tarafından dava ve karşı dava yönünden yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı/Karşı Davacı’dan karşı dava yönünden alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalı karşı davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davalı – karşı davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı/Karşı Davacı’dan asıl dava yönünden alınması gerekli 28.690,20 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından davalı karşı davacı tarafından yatırılan 7.203,95 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 21.486,25 TL harcın davalı-karşı davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Davalı/Karşı Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Davalı/Karşı Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021