Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/437 E. 2021/786 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/437
KARAR NO: 2021/786
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 12/10/2017
NUMARASI: 2017/1 E. 2017/184 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/07/2021
6100 sayılı HMK’nın 352.maddesi uyarınca dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde; … tescil numarası ile TPE nezdinde 5.sınıfta adına tescilli ”…” markasının, davalı adına 03. emtia sınıfında … numaralı novalgin ve … numaralı novalgin markaları ile tescil edildiğini, müvekkili adına tescilli ”…” markasının, Türkiye’nin de taraf oldğu uluslararası anlaşma hükümleri, 556 sayılı KHK ve TTK’nın ilgili maddeleri ile koruma altında olmasına rağmen davalının müvekkiline ait markayı 03.emtia sınıfıda yer alan mallar bakımından TPE nezdinde haksız ve hukuka aykırı şekilde tescil ettirdiğini, davalının müvekkilinin ticari itibarından yararlandığını, müvekkilinin marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, söz konusu ürün reçetesiz olarak satıldığından tüketici kitlesinin doktor ve eczacılar olmadığını, ürünün çok sayıda ülkede tescilli olduğunu, markanın tanınmış marka olduğunu, davalının tescilde kötüniyetli olduğunu beyan ederek davalı adına tescillerin hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; Dava konusu markaları devralmış olduğunu, üretilen ürünlerin benzer olmadığını, davacı markasının markayı satın aldığı tarihte özel korunan marka statüsünde olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Davacı tarafa ait … markası davalı tarafa ait … markaları karşılaştırıldığında, markaların arasında tek bir harf değişikliği olduğu okunuş ve yazılım karakteri olarak aynı olarak ifade edildiği, davacıya ait ”…” markasının tanınmışlığı dikkate alındığında 3.sınıftaki bircok emtia yönünden, 5.sınıfta irtibatlı olup, bir kısım ürün yönünden ise ”…” markasının davacıya ait tanınmış bir marka olması dikkate alındığında, piyasadaki imajı ve tanınırlılığı gözönüne alındığında, davalı tarafın kullanımı davacı taraf markasını zedeler nitelikte olup, davacı taraf markasından yararlanma sözkonusu olup, birebir davalı taraf markasının tescilinin davacı taraf markasına zarar verebileceğinden ve markaların yazılış ve okunuş itibariyle bir harf dışında benzer olduğundan aynı işletmeden gelen seri marka imajı yarattığından tüketici nezdinde irtibat ve bağlantı kurma ihtimali mevcut oldğundan davacı tarafın davasının kabulü ile davalıya ait markaların hükümsüzlüğüne, TPMK kayıtlarından terkinine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu markaları devralmış olduğunu, üretilen ürünlerin benzer olmadığını, davacı markasının markayı satın aldığı tarihte özel korunan marka statüsünde olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalı adına tescilli … numaralı ”…” ve … numaralı ”…” markalarının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesi taleplidir. Taraflara ait marka kayıtları incelendiğinde; davacıya ait ”…” markasının … sayı ile 05. sınıfta 19.05.1997 tarihinden itibaren tescilli olduğu, 19.05.2017 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle yenilendiği, davalı taraf adına tescilli … ”…” markasının 3. sınıfta 04.10.2015 tarihinden itibaren, … sayılı ”…” markasının 3.sınıfta 12.09.2011 tarihinden itibaren tescilli oldukları anlaşılmıştır. Mahkemece dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, raporda özetle; davalı markasının tescilinden önce davacı markasının Türkiye’de tanınmış marka olarak kabulü gerektiği, davanın tescilli olduğu 3.sınıfta alt sınıflar dikkate alındığında davacı tarafın ürünlerinin satış kanalları, alıcı kitlesi, genel tüketici kitlesi, ürünlerin reçetesiz satılıyor olması nedeniyle, ”zımpara benzeri zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar, deri, vinil metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri , cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks ve bir kısım ürünler” yönünden davalı markalarının hükümsüz sayılması gerektiği, söz konusu markaların davacı markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, tüketici kitlesi dikkate alındığında markanın aynı işletmeye ait olduğu algısı yarattığı belirtilmiş, ancak Mahkemece KHK’nın 8/4 maddesi uyarınca davanın tümden kabulüne karar verilmiştir. Taraflara ait markalar benzerlik açısından incelendiğinde, her iki markanın yazım karakterlerinin aynı olduğu, yalnızca davalının markasında ”…” harfi yerine ”…” harfi kullanıldığı ve harf aralarında boşluk bırakılmadan yazılarak markanın kare içine alındığı, bu haliyle markalar arasında görsel, işitsel, ve biçimsel açılardan ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğu, dosyadaki mevcut delillere göre, davacı markasının 556 Sayılı KHK’nın 8/4. maddesi anlamında ayırt edicilik düzeyi yüksek tanınmış bir marka olduğu, davacı markası adı altında ağrı kesici olarak ilaç sektöründe üretilen ürünlerin reçetesiz olarak satılıyor olması ve markanın tanınmışlık düzeyi dikkate alındığında, markanın genel tüketici kitlesine hitap ettiği, bu benzerlik sebebiyle davalının ürünlerini kullanan tüketicinin, işletmesel bağ algısına düşebileceği, her ne kadar davalı markalarının bir kısmı farklı mal ve hizmetlerde kullanılsa da, bu kullanımın yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı markasının itibarına zarar verebileceği, ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği, neticede 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 8/4.maddeleri anlamında 42.maddede belirtilen hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, Mahkemece davanın tümden kabulüne yönelik verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, bu nedenlerle davalının istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davalının yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/10/2017 tarih ve 2017/1 E. 2017/184 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 27,90 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 01/07/2021