Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/430 E. 2021/1092 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/430 Esas
KARAR NO: 2021/1092
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2017
NUMARASI: 2014/326 E., 2017/417 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasında 28/07/2009 tarihinde 5 yıl süreli LPG Otogaz Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 28/07/2014 tarihinde sona erdiğini, ancak davalının hiçbir haklı sebep göstermeksizin 04/10/2010 tarihinde sözlemeyi feshettiğini, yapılan sözleşme gereğince müvekkilinin uğradığı müspet zararı yani, sözleşme olağan şartlarda devam etseydi elde edecek olduğu kari müvekkiline ödemek zorunda olduğunu, davalının 115.008,00 USD cezai şart ödemesi gerektiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Söz konusu belgelerde tek imza mevcut olduğunu, ancak müvekkili şirketin imza sirkülerinde de açıkça belirtildiği üzere yapılması gereken tüm işleri ve muameleleri ifa ve ikmale Yönetim Kurulu Başkanı …, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı …’ın müştereken veya bu şahıslardan herhangi birisinin olması kayıt ve şartı ile Yönetim Kurulu üyelerinden adları geçe şahıslar müştereken yetkili olduklarını, üstelik dava konusu belgelerdeki imza bu yetkili şahıslardan hiçbirine de ait olmadığını, bu bayilik sözleşmesi ve taahhütname davalı şirketçe imzalanmadığını, bu nedenle davalı şirkete bunlara dayanılarak kâr mahrumiyeti, cezai şart ve faiz taleplerinde bulunmak açıkça hukuka aykırı olduğunu, davalı şirket sözleşmede geçen istasyonu sadece bir ay süreyle deneme amaçlı işlettiğini ve devrettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Toplanan deliller alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamından; davalının, sözleşmenin olağan sona erme süresi sonuna kadar yıllık 300 ton LPG satın almayı taahhüt ettiği, alamadığı ton başına 100 USD cezai şart ödemeyi taahhüt ettiği, bu çerçevede sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart alacağının sözleşmenin haksız fesih nedeniyle doğduğu, sözleşmenin haksız fesih tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacının talebinin yerinde olduğu, ancak yapılan bilirkişi incelemesi çerçevesinde kar mahrumiyeti zararının 18.259,45 TL olduğu ve bunun, davacının sözleşme süresi sonuna kadar değil yeni bir bayii ile anlaşması için geçecek 3 aylık makul süre için belirlenmesi ve hesaplanması şeklindeki benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda talebin kısmen kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davacının, müvekkili ile bayilik sözleşmesi imzalandığını ve aralarında müvekkilinin vermiş olduğu taahhütname olduğunu iddia ettiğini, söz konusu belgelerde tek imza mevcut olduğunu, müvekkili şirketin yerel mahkemeye de sunulan imza sirkülerinde, yapılması gereken tüm işleri ve muameleleri ifa ve ikmale Yönetim Kurulu Başkanı … ile Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı …’ın, müştereken veya bu şahıslardan herhangi birinin olması kayıt ve şartı ile yetkili oldukları, hal böyle iken ve dava konusu belgelerdeki imzalar yetkili şahıslardan hiçbirisine ait değilken, yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın kabul edilemeyeceği, bu hususun yerel mahkemece hiç bir inceleme ve araştırma yapılmadan reddedildiğini, 2- Müvekkili şirketin, sözleşmede geçen istasyonu sadece bir ay süreyle deneme amaçlı işlettiğini ve karşı tarafın muvafakatı ile devrettiğini, daha sonra farklı bir şirket tarafından işletildiğini, bu durumun da yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını müvekkilinin mağduriyetine yol açacak bir karar verdiğini, 3- Alınan bilirkişi raporlarında da çelişkiler bulunduğunu,, bilirkişi raporunda hem şirketin zor durumda kalacağı ve zarar beyan etmek zorunda kalabileceğinin belirtildiğini, hem de ekonomik mahvına sebep olmayacağının belirtiltildiğini, bu iki hususun bir arada değerlendirilemeyeceğini, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesine, davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse, hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, Otogaz bayilik sözleşmesinden kaynaklı kâr mahrumiyeti zararının tazmini ile sözleşmenin haksız feshi nedeniyle cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre, davacı şirket ile davalı arasında 28/07/2009 tarihinde 5 yıl süreli LPG Otogaz Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, sözleşme süresinin 28/07/2014 tarihinde sona erdiği, davalının 04/10/2010 tarihinde sözlemeyi feshettiği, davacının, yapılan sözleşme gereğince uğradığı müspet zararı yani, sözleşme olağan şartlarda devam etseydi elde edecek olduğu karı ile, davalının 115.008,00 USD cezai şart ödemesi gerektiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği, davalının, sözleşmede tek imza mevcut olduğunu, ancak müvekkili şirketin imza sirkülerinde de açıkça belirtildiği üzere yapılması gereken tüm işleri ve muameleleri ifa ve ikmale Yönetim Kurulu Başkanı …, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı …’ın müştereken veya bu şahıslardan herhangi birisinin olması kayıt ve şartı ile Yönetim Kurulu üyelerinden adları geçe şahıslar müştereken yetkili olduklarını, fakat dava konusu belgelerdeki imza bu yetkili şahıslardan hiçbirine de ait olmadığını, bu bayilik sözleşmesi ve taahhütname davalı şirketçe imzalanmadığını, bu nedenle davalı şirkete bunlara dayanılarak kâr mahrumiyeti, cezai şart ve faiz taleplerinde bulunmanın açıkça hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin, sözleşmede geçen istasyonu sadece bir ay süreyle deneme amaçlı işlettiğini ve devrettiğini belirterek davanın reddini talep etiği, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, davalı vekilinin cevap dilekçesindeki aynı sebeplerle kararı istinaf ettiği görülmektedir. Taraflar arasındaki ihtilafın sözleşmenin geçersiz imza nedeniyle geçerli olup olmadığı, bu nedenle davalının kar mahrumiyeti ve cezai şart talebinin haklı olup olmadığı noktasında bulunmaktadır.Sözleşme incelendiğinde, davalı şirket adına sözleşmenin … tarafından imzalandığı, davalı şirket yetkililerinin Konya …noterliği, 06.03.2009 tarihli … yev.nolu vekaletname ile …a vekalet verdikleri, sözleşmenin bu vekaletnameye dayalı olarak imzalandığı görülmektedir. Davalı vekili ayrıca, 1 ay süreyle istasyonun işletildiğini iddia etmişse de, sözleşme tarihinin 28.07.2009 davalının fesih tarihinin 04.10.2010 tarihi olduğu, buna göre davalının sözleşme kapsamında 1 yıldan fazla bir süre istasyonu işlettiği, bu haliyle de yetkisiz vekil tarafından imzalandığı varsayılsa bile sözleşmeye icazet verildiği ve sözleşmenin zaten geçerli hale geldiği, sözleşme konusu istasyonun kendisi tarafından sadece bir ay işletildiği ve ardından davacının bilgisi dahilinde devredildiğini kanıtlayamadığı, sözleşmede de deneme süresine ilişkin bir hüküm bulunmadığı görülmektedir. Sonuç olarak sözleşmenin geçerli olması, davalının sözleşmeye aykırı olarak süresinden önce sözleşmede belirlenen herhangi bir mücbir sebep olmaksızın sözleşmeyi feshetmesi sebebiyle davacının müspet zarar ve cezai şart talep hakkının bulunması karşısında, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/04/2017 tarih ve 2014/326 E., 2017/417 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 2.613,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 653,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.960,13 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/10/2021