Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/425 E. 2021/739 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/425 Esas
KARAR NO: 2021/739
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/06/2017
NUMARASI: 2016/1600 E., 2017/683 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin Bucak Belediye Başkanlığının temizlik ihalesini aldığını, bucak ilçesinde temizlik ve çok çöp toplama işlerini yürüttüğünü, bu süre zarfında kullandığı araçların akaryakıt ihtiyacını davacı firmadan karşıladığını, ancak akaryakıt bedellerinin ödenmediğini bunun üzerine Bursa … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile takip yaptıklarını, davalı tarafın takibe haksız biçimde itiraz ettiğini, itiraz dilekçesinde dayanak gösterilen mutabakat başlıklı belgede imzası bulunan …’in sulh ve ibra yetkisi bulunmadığını ileri sürerek itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın reddi gerektiğini, alacağın 2008 ve 2009 yıllarına dayanan ilişkilerden kaynaklandığını, bu sebeple talep hakkının zamanaşımına uğradığını, takibin mükerrer olarak açıldığını, başlangıçta davalı aleyhine Bucak İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, bu takibe itiraz ettiklerini, daha sonra davacı tarafın aynı alacak için bu kez Bucak İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile takip başlattığını bu takibe de itiraz ettiklerini, nihayet davacının eldeki davaya konu Bursa … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile takip başlattığını, bir yıl içinde açılması gereken itirazın iptali davasının süre geçtikten sonra açıldığını, davalı tarafın dayandığı muavin defter günlük satış bordrolarında davalı şirket yetkililerinin imzasının bulunmadığını, bir kısım akaryakıt bedellerinin perakende satış fişleri alınarak peşin ödendiğini bu sebeple borçları kalmadığını, Bucak İcra Dairesinin … sayılı dosyası ile başlatılan takipten sonra taraflar arasında mutabakat neticesinde sulh yapılarak 169.389,09 TL ödeme yapıldığını, tüm borcun bu şekilde kapatıldığını, …’in Belediye Başkanlığı’nın temsilen attığı imzanın iyi niyetli davalı için bağlayıcı olduğunu, davacı şirketin Belediye’nin yan kuruluşu olduğunu, istenen faiz talebinin haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini ve davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “… O halde eldeki davada temel sorun mutabakat metninin hukuken geçerli olup olmadığından ibarettir. Davacı taraf sulh anlaşmasının yetkisiz bir kişi tarafından imzalandığını ileri sürmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla davacı şirket Bucak Belediyesince kurulmuş bir iktisadi teşebbüstür. Davalı şirket de Bucak Belediyesinden çöp toplama ihalesi almış, işin ifası sırasında araçları için gerekli akaryakıtı Belediyenin iktisadi teşebbüsü olan davacı şirketten temin etmiştir. Alacağa sebep olan işte bu akaryakıt bedelleridir. Aynı zamanda davalı şirket de dava dışı Bucak Belediyesinden ihale ile yapılan iş gereğince alacaklıdır. İcra takibinden sonra tarafların arasındaki mutabakat gereğince davalı-borçlu şirketin Bucak Belediyesinden alacağı olan 169.389,09.TL mutabakat ile aynı tarihte Belediye Başkanlığı tarafından davacı şirket hesabına aktarılmıştır. Bundan sonra davacı şirketin … sayılı icra dosyasını takipsiz bıraktığı, ancak 2015 yılında önce Bucak İcra Dairesinden, itiraz üzerine takip durunca bu kez de Bursa İcra Dairesinden takip başlattığı anlaşılmaktadır. Davacı şirket adına mutabakat belgesini imzalayan … isimli kişi, davacı şirketin belli konularda vekil tayin ettiği kişidir. Örneği dosya arasında bulunan 07/11/2011 tarihli vekaletnameden de anlaşılacağı üzere vekaleti “şirket adına araç alım satımı, genel anlamda sözleşme yapma ve feshetme, banka hesaplarından para çekme, şirket adına ihaleye girme, resmi daireler nezdinde beyanname verme” konularında düzenlenmiştir. Vekalette …’in şirket adına sulh ve ibra yetkisi yoktur. Ancak birçok konuda şirketi temsilen hareket etme imkanı bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafın …in yetkisiz olduğuna dair iddiası mahkememizce kabul görmemiştir. … iyi niyetli üçüncü kişilere karşı şirket temsilcisi gibi hareket etmektedir. Bu tutuma davacı şirket tarafından göz yumulmakta, yaptığı işlemler kabul görmektedir. Davacı şirket sınırlı vekaletle işlem yapan …’in yetki sınırlarını aşan işlemlerinin geçersiz olduğuna dair iradesini derhal ortaya koymamıştır. Bilakis mutabakata uygun biçimde yapılan ödemeyi kabul etmiş, icra takibini de işlemsiz bırakmıştır. Üçüncü kişilere karşı … tarafından yapılan bu işlemi kabullenmiş görünmektedir. Davalı şirketin kötü niyetli olduğu ve … ile birlikte hareket ettiği iddiası yoktur. Artık davacı tarafın temsil yetkisinin aşıldığı iddiasıyla sulh sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürmek iyi niyetle bağdaşmaz. Öte yandan borcun tamamının ödenerek tasfiye edilmediği, davalı şirketin ödeme gücüne, ispat zorluklarına, kimi akaryakıt bedellerinin peşin ödeme ile alındığı savunmalarına temas edilerek icra takibinden daha düşük bir bedelle anlaşma sağlandığı nazara alındığında davacı tarafın takipte kötü niyetli olduğu söylenemez.” gerekçesi ile davanın reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -… şirket müdürü …’e şirket alacaklarını ibra yetkisi verilmediğini, alacak borç ilişkisini sonlandırma yetkisi bulunmadığını, -Bucak Belediye Başkanlığı adına şirket müdürü … ibra yetkisi bulunmadığını, ayrıca …’in Belediye adına da hiçbir yetkisi yada görevi bulunmadığını,-Mutabakat metninde müvekkili şirket kaşesi bulunmadığını, taraflar arasındaki alacak borç ilişkisinin sona erdirildiğine dair 20.12.2011 tarihli sulh mutabakat metninde …’ in isim ve imzası bulunmakta ancak müvekkili şirket kaşesi bulunmadığını, sadece … şahsi imzası bulunduğunu,-Davalının sulh sözleşmesini yaparken başta …’in yetki belgesini incelemesini ve sulh olunduğuna dair şirket kararı istemesi gerektiğini, borç ilişkisinin sonlandırıldığına dair şirket karar defterinde de herhangi bir karar görünmediğini ve muhasebe kayıtlarında davalıların müvekkiline borcu göründüğünü, sulh ve ibra yetkisinin ayrıcalıklı ve özel bir yetki olduğunu, şirketin mali durumunu doğrudan doğruya etkileyecek özel bir yetki olması nedeniyle şirket müdürüne özellikle bu yetki verilmediğini, müvekkili şirketin sulh ve ibra yetkisini yönetim kurulu kararı ile kullanmakta ve kendisinde saklı tuttuğunu, şirket müdürüne vekaletname ile birçok yetkiler vermenin sulh ve ibra yetkisine haiz olduğu anlamına gelmediğini, şirket müdürü ve temsilcilerinin vekaletnamedeki yetkilerle bağlı olduklarını, usul ve kanuna aykırı mahkeme kararının bozularak kaldırılmasını ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket alacağının ibrası için şirket karar defterinde bir karar alınması veya alınmamasının hukuken zorunlu olmadığını, böyle bir karar olması halinde dahi bu kararın müvekkili davalı şirketi bağlamayacağını, yetkili olmadığı iddiasının iyiniyetli olan müvekkil davalı şirkete karşı ileri sürülemeyeceğini, yetkisiz temsilcinin iş ve işlemlerinin temsil olunan tarafından benimsenmiş olmasının da aynı sonucu doğurduğunu, yapılan mutabakat gereği davacı şirket hesabına ödemede bulunulduğunu ve davacı şirketin de bu ödemeyi kabul ettiğini, dolayısıyla yapılan işlemi onayladığını, mutabakatta imzası bulunan …in aradan geçen uzun süreden sonra yetkisiz olduğunun ileri sürülmesinin herşeyden önce iyiniyet kurallarıyla bağdaşmadığını, ayrıca mutabakat metninde imzası bulunan şirket müdürü … hakkında yetkisi olmadığı halde mutabakat metnini imzaladığı öne sürülerek yetkisini aştığı iddiasıyla kendisi hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmadığını istinaf istemlerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Anonim şirketin müdürü olan dava dışı … tarafından davalı ile şirket adına mutabakat yapılıp ibra ve sulh olunduğu, davacıların ise yapılan bu işlemin yetki aşımı nedeniyle geçersiz olduğu ileri sürülerek davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlığın çözümü için dava dışı …’in davacı şirket adına hangi işlemleri yapabileceği, davacı şirketteki temsil yetkisinin kapsamının bilinmesi gerekmektedir. 6102 Sayılı TTK’nın 365. maddesinde “(1) Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki istisnai hükümler saklıdır.” hükmü yer almaktadır.6102 Sayılı TTK’nın “3. Yönetimin devri” başlıklı 367/1 maddesinde; “(1) Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. Bu iç yönerge şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir.” hükmü, 367/2 maddesinde; “Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir.” hükmü ve “4. Ticari mümessil ve vekiller” başlıklı 368. maddesinde” (1) Yönetim kurulu, ticari mümessil ve ticari vekiller atayabilir.” hükmü yer almaktadır.6102 Sayılı TTK’nın “IV – Temsil yetkisinin kapsamı, sınırlandırılması” başlıklı 629. Maddesinde “(1) Müdürlerin temsil yetkilerinin kapsamına, yetkinin sınırlandırılmasına, imzaya yetkili olanların belirlenmesine, imza şekli ile bunların tescil ve ilanına bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümleri kıyas yolu ile uygulanır. Uyuşmazlığın çözümü için “ticari mümessil” kavramının değerlendirilmesinde de yarar vardır.Türk Hukukuna ticari mümessillik ile ilgili düzenleme ilk kez 1926 tarihli mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu(BK) ile girmiştir. İsviçre Borçlar Kanunu’nun iktisabı ile bu hukuk sistemindeki ticari mümessillikle ilgili hükümler olduğu gibi hukukumuza girmiştir.Mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 449/1. maddesinde ticari mümessilin tanımı; “ticari mümessil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir” şeklinde yapılmıştır.6098 Sayılı Türk Borçla Kanunu(TBK)’nun 547/1 maddesinde ise ticari mümessil “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.” şeklinde tanımlanmıştır.Ticari mümessillik; Bir sözleşme olmayıp, tek taraflı bir hukuki işlemle verilen temsil yetkisini içerir. Buna bağlı olarak, ticari mümessillik işletme sahibinin iradesine dayanır. Dolayısıyla burada söz konusu olan temsil yetkisi kanuni değil, iradi temsil yetkisidir.Ticari mümessilin temsil yetkisinin kapsamı kanunda tam olarak belirlenmiştir. Bu haliyle ticari mümessillik, sınırı kanunla çizilmiş iradi bir temsil yetkisidir. Ticari mümessil, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olup açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz(BK 450; TBK 548).Ticari mümessil, işletme sahibini temsile yetkili bir kişi olmanın yanı sıra, aynı zamanda ticari işletmenin belirli yetkilere sahip idarecisi niteliğini de taşır. Örneğin bir bankanın genel müdürü, hukuki bakımdan bankanın ticari mümessilidir; ancak idari bakımdan da, yürütme organının bir parçasıdır. Nitekim, ticari mümessilliğin bu yönü, ticari mümessili tarif eden BK 449/l’de “…işlerini idare …” ibaresiyle vurgulanmıştır.Ticaret şirketleri organları aracılığıyla idare ve temsil edildiğinden, ticari mümessil tayin etme yetkisi de organlarına aittir.Ticari mümessil, bir işletmenin tüm işlerini idare etmekle görevlendirildiğinden, onun, işletmenin hem olağan hem olağanüstü nitelikteki bütün işleri yapmaya yetkisi vardır. Buna karşılık genel yetkili ticari vekil, işletmenin sadece olağan (mutad) işleriyle sınırlı temsil yetkisine sahiptir. Olağanüstü işlemleri yapabilmesi için, işletme sahibinin özel yetkisine ihtiyaç vardır. Belli bir işin ya da işlemin ifasıyla görevlendirilen sınırlı (özel) yetkili vekillerin sahip oldukları temsil yetkilerinin kapsamı ise, kendilerine bırakılan iş ya da işlemin niteliğine göre belirlenir.Ticari vekil, özel yetki verilmedikçe tacir adına ödünç alamaz, kambiyo taahhütlerinde bulunamaz ve davacı veya davalı olarak mahkemelerde taciri temsil edemez.(BK. 453/2; TBK 551/2) Oysa ticari mümessil, bu tür işlemleri dahi yapma yetkisine sahiptir.Ticari mümessil işletme konusuna giren bütün işlemleri işletme sahibinin kendisi gibi akd ve ifa edebilirken, ticari vekilin yetkisi daha dar kapsamlı olup mutad işlerle sınırlıdır. Gerek ticari mümessil gerekse ticari vekil, yazılı veya sözlü açık veya zımni olarak tayin edilebilir.(11 HD’nin 20/12/2010 tarih ve 2009/6473 Esas, 2010/13016 Karar).Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; …’in, davacı şirkette müdür olarak görev yaptığının belirtildiği, mevcut dosya kapsamı itibariyle Alim Bedel’in ticari mümessil olduğu, yaptığı işlemin ticari mümessilin yapabileceği işlemlerden olduğu, 6102 Sayılı TTK’nın 375. Maddesinde sayılan işlemlerden olmadığı, Türk Borçlar Kanununun ticari temsilciyi “işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişi” olarak tanımladığı(Mad.547/1), şirketlerde tüzel kişiliği temsil eden genel müdür veya müdürlerin ticari temsilci olduklarının yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alında açık olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan işbu sebeplerle, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/06/2017 tarih ve 2016/1600 E., 2017/683 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/06/2021