Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/406 E. 2021/734 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/406 Esas
KARAR NO: 2021/734
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17/11/2016
NUMARASI: 2014/813 E. – 2016/660 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Düzenleyene iadesi gereken çekin iade edilmeyip bankaya ibraz edilmesinin haksız ödemeye sebep olduğunu; bu sebeple icra takibi başlatıldığını, takibe gerçekleştirilen itiraz sonucunda itirazın iptaline ilişkin ve % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesine ilişkin talepte bulunmuşlardır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 22.03.2012 tarihli sözleşme ve ek protokol çeklerin teslimini değil, aksine çeklerin tahsili hâlinde müflis şirketçe düzenlenen senetlerin tahsil tarihlerine göre geri verilmesini öngördüğünü, müflis … Ltd. Şti. hakkında 23.05.2012 tarihinde tedbiren kayyım atanması yönünde karar alındığı ve akabinde 18.12.2012 tarihinde iflas kararı verildiği göz önüne alındığında. 22.06.2012 tarihli ve şirketi borçlandıran sözleşmenin geçersiz olduğunu, ek protokolde konu edilen çek 09.04.2012 tarihli iken, dava konusu çekin düzenlenme tarihi 05.04.2012 olmaktadır ve bu çelişkinin öncelikle giderilmesi gerektiğini, … Ltd. Şti. tarafından gerçekleştirilen herhangi bir ödeme bulunmadığı için çek bedelinin tahsilatının da mükerrerlik sonucunu doğurduğunu belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Dava, hukuki niteliği itibari ile, düzenleyene iadesi gereken çekin iade edilmeyip bankaya ibraz, edilmesinin haksız ödemeye sebep olduğunu; bu sebeple icra takibi başlatıldığını, takibe gerçekleştirilen itiraz sonucunda itirazın iptaline ilişkin ve % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesine ilişkin talepte bulunmuşlardır. Dava dilekçesine göre, müflis … Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı şirket arasında 22.03.2012 tarihinde sözleşme ile ek protokol, 22.06.2012 (dilekçede sehven bu sözleşme için de 22.03.2012 yazıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır) tarihinde bir sözleşme daha akdedilmiş olup son sözleşme uyarınca davalının mamelekinde bulunan, …’un düzenleyeni olduğu. … imzalı çekleri 22.06.2012 tarihli sözleşme uyarınca verilecek olan 8 adet senedin teslimi anında müflis … Ltd. Şti.’ye teslimi gerekmektedir. Söz konusu 8 adet senedin davalıya dava dışı müflis … Ltd. Şti. tarafından teslim edildiğini, ancak davalının … Ltd. Şti.’nin düzenleyeni olduğu çeklerden … VKN kodlu çeki teslim etmediği ve davacının bu çek bedelini İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası kapsamında ödemek zorunda kaldığını belirtilmiştir. Bahsi geçen bu mükerrer ödeme sebebiyle davacı vekili, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü nezdinde … Esas sayılı takibi başlattığını ifade etmekte; davalıca takibe yapılan itiraz sonucunda açılan bu dava ile itirazın iptalinin gerçekleştirilmesini ve müvekkili lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini istemektedir. Esasen çekin temlik edilerek tedavüle çıkarılmasının hukuka uygun bir davranış olup olmadığı ile davacıların dava dosyasındaki sözleşmeler uyarınca herhangi bir hak kazanıp kazanmadığı, kazandılar ise bu hakkın ihlâl edilip edilmediğinin tespiti bu dava dosyasında tespiti gereklidir. Kıymetli evrak hukukunda hâkim ilkelerden biri, soyutluk ilkesidir. Yani senedi devralanın soyut bir hak iktisap etmiş olması, borçlu tarafından senedi devralmış olan hamile karşı ayrıca, kişisel defi kavramına nazaren, taraflar arasındaki özel bir anlaşmadan doğan ve yine taraflar arasında temel ilişki dışındaki bir ilişkiden kaynaklanan defilerin de ileri sürülmesini engeller. Çek hamili davalı şirketin, temel ilişki olmayan söz konusu sözleşmeler ile çekin belli şartlar altında teslimini yüklenmiş olması, soyutluk ilkesinin geçerli olduğu çekin tedavülüne engel olmayacaktır. Bu sebeple kıymetli evrak özelliğini haiz davaya konu çekin tedavülünü engelleyen bir husus bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki “22.03.2012 tarihli protokole ek” başlıklı sözleşmenin ilgili hükmü uyarınca “Borçlu şirket tarafından alacaklı şirkete verilen 3. kişilere ait çeklerin alacaklı tarafından tahsil edilmesi hâlinde protokol ile teslim edilen senetler çeklerin tahsil tarihlerine göre borçlu şirkete iade edilecektir tarihli ek sözleşmenin ilgili hükmüne göre ise “22.03.2012 tarihli ve ek protokolün birinci ve ikinci maddesinde belirtilen tüm çekler ile … Tic. Ltd. Şti. ‘nde bulunan ve …’a ait … tarafından imzalanan çekler de işbu sözleşmede varılan anlaşma gereğince 8 adet senedin teslim alındığında … San. ve Tic. Ltd. Şti. şirketine teslim edilecektir denmektedir. Bu itibarla dava konusu çekin tedavülünü engelleyen herhangi bir husus bulunmadığı, buna göre sözleşmeye aykırılıktan doğan herhangi bir zararın söz konusu olmadığı ve bu sözleşmeler uyarınca davacılara herhangi bir alacak hakkı doğmadığı göz önüne alındığında ve bu yöndeki tespit değerlendirildiğinde açılan davanın reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; -İşbu protokolün imzalandığı tarihte dava konusu davacılara ait çekin , davalının elinde bulunduğunu ve işbu çekin, senetlere karşılık davacılara iade edileceği hususunun taraflarca kabul edilip, imza altına da alındığını, dolayısı ile davalının elinde bulundurduğu ve bu çekin iade edilmesi gerektiğinin davalı tarafça da kabul edildiğini, davalı tarafın, işbu sözleşmeye ve ek protokole aykırı davranarak dava konusu çeki iade etmediği için müvekkilinin haksız yere çekin bedelini üçüncü şahıs … Kartal Şubesine icra dosyası üzerinden toplamda 97.386,00,-TL bedel olarak ödemek zorunda kaldığını, oysa ki, davalı taraf sözleşmeye ve protokole göre hareket ederek dava konusu çeki davacıya iade etse idi, davacının işbu çek bedelini ayrıca ödemek zorunda kalmayacak olduğunu, davacının işbu çek bedelinin kendisine ödenmesini, çeki icra konusu eden alacaklı … Kartal Şubesinden talep etmediğini, eğer …’dan talep etmiş olsaydı kıymetli evrak hukukunda mevcut soyutluk ilkesi geçerli olabileceğini ancak davacının dava konusu çekin iade edeceğini sözleşme ve protokol ile kabul edip, imzalayan ve çeki iade etmeyen davalı taraftan talep ettiğini, bu bağlamda Sayın Mahkemenin gerekçesinin hukuka uygun olmadığını, -Davanın … Ttc. Ltd. Şti. ve … tarafından açılmış olmasına karşın Sayın Mahkeme hüküm kısmında davalı tarafa ödenmesi gereken vekalet ücretinin davacı tarafça ödenmesine karar vermiş olmakla, hangi davacı tarafından ödenmesi gerektiği yönünde açıklık getirmediğini bu nedenle de kararın aykırı olduğunu kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Uyuşmazlık, taraflar arasındaki protokolün borcun yenilenmesi olarak kabul edilip edilmemesi ve borcun naklinin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır. 6098 Sayılı TBK’nın 133. maddesine göre, yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesinin, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olacağı, özellikle mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi veya yeni bir kefalet senedi düzenlenmesinin, taraftarın açık yenileme iradeleri olmadıkça, yenileme sayılmayacağı açıktır. Başka bir ifadeyle, taraflar yeni bir borç meydana getirirken eskisini ortadan kaldırma iradesine sahip olmalıdırlar; aksi takdirde taraftarın ya ikinci ve bağımsız bir borcu kurduğu, ya da taraftarın birinci borçta bir takım değişiklikler yapılmasını istedikleri anlaşılır. Taraflar arasında ikinci bir borç ilişkisinin kurulması veya mevcut bir borcu değiştiren yeni bir işlemin yapılması yenileme için birer karine sayılamaz. Şüphe ve tereddüt halinde asıl borç ilişkisinin devam ettiği, taraftarın buna son vermek istemedikleri kabul edilecektir. Borcun yenilenmesi dar anlamda borcu sona erdiren nedenlerden biridir. Kambiyo senedine bağlı bir borcun süresi salt yeni bir senet ile uzatılırsa bu yenileme değildir. Ne var ki, eski bononun iadesi karşılığında daha uzun süreli yeni bir kambiyo senedinin düzenlenip verilmesi yenileme mahiyetindedir. Zira kambiyo hukuku kurallarına göre eskisinin yerine geçmek üzere yeni bir senedin imzalanması, eskisinden tamamen bağımsız bir borç doğurur. Bununla birlikte davalı ile dava dışı şirket arasında, davacı lehine yapılan sözleşme borcun nakli sözleşmesidir. Borcun nakli müessesesi sözleşme tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 195 ila 204. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Borcun nakli müessesini borcun iç yüklenilmesi ve borcun dış yüklenilmesi olarak ayırmak gerekir. Borcun iç yüklenilmesi; asıl borçlu ile borcu nakil alan üçüncü kişi arasındaki sözleşmeyi ifade eder. Böyle bir sözleşmenin geçerliliği herhangi bir şekle tabî olmadığı gibi, alacaklı bakımından sonuç doğurabilmesi için ise alacaklının açık muvafakatı gerekmektedir. Borcun dış yüklenilmesi ise, aynı Kanun’un 196. maddesinde düzenlenmiş olup, alacaklı ile borcu nakil alan üçüncü kişi arasındaki sözleşmeyi ifade etmektedir. Borcun dış yüklenilmesinin gerçekleşmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi yeterli olup, geçerliliği için herhangi bir şekil şartına gerek yoktur. Şu halde, borcu nakil alan üçüncü kişinin icabının alacaklı tarafından kabul edilmesiyle borcun nakli sözleşmesi kurulur. Alacaklının kabulü açıkça olabileceği gibi zımni de olabilir. Borcun yüklenilmesi, borç ilişkisinde taraf değişimine yol açan hukuksal bir kurumdur. Borcun yüklenilmesinde, borç ilişkisinin konusu değişmediği halde, taraflarında bir değişim meydana gelmektedir. Borcu üstlenen kişi, alacaklı ile borcun dış yüklenmesini yaptığı anda, artık asıl borçlu borçtan kurtulur, onun yerini borcu yüklenen kişi alır. Buna göre, borcu üstlenen kişi borçluya karşı borcun iç yüklenilmesi anlaşmasından doğan edimini, alacaklı ile borcun dış yüklenilmesi anlaşmasını yaptığı anda ifa etmiş olur. Bu itibarla, borcun dış yüklenilmesi sözleşmesinin kurulmasından sonra alacaklı alacağını ancak, borcu yüklenen üçüncü kişiden isteyebilir, borcu nakleden asıl borçludan isteyemez (Yargıtay 15. H.D. 09.06.2015 gün 2014/6570 Esas ve 2015/3208 Karar Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler sh. 803-822, Eren Fikret, a.g.e., sh. 1200-1203; Uygur Turgut, Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, 8. cilt, Seçkin, Ankara, 2003, sh.4450-4452; Tekinay, S.Selahattin/Akman Sermet/Burcuoğlu Haluk/Altok Atilla, Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1993, sh. 273-276).(YARGITAY 15. Hukuk Dairesi 2016/729 E 2016/2518 K ) Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde: Dava dışı şirket ile davalı taraflar arasındaki protokole göre, davacının çeklerden dolayı borçlu olduğu, dava konusu çek de dahil olmak üzere, çeklerin iadesi karşılığında 8 adet senet verilmesinin öngörüldüğü, sözleşme metninde yenileme ibaresi açıkça bulunmasa bile, borç miktarının azaltıldığı, yeni borçluların dahil edilerek tahsil olanağının güçlendirildiği, yeni vadeler belirlendiği, protokolün ihlali halinde önceki borcun avdet edeceğine dair bir koşulun getirilmediği dikkate alındığında, tarafların borcu yenileme iradelerinin bulunduğu gibi, borcun yenilenmesi olarak kabul edilemeyeceği şeklinde protokolde herhangi bir hükme de rastlanılmadığı gözetildiğinde, protokolün yenileme sözleşmesi ve borcun naklini de içeren sözleşme olduğu ve davalı alacaklı tarafın da muvafakat ettiği sonuç ve kanaatine varılmıştır (Bkz. Yargıtay 19 HD, 03/10/2018 tarih, 2016/19520 -2018/4773 E.K sayılı emsal ilamı). Hal böyle olunca, yenilemenin ve borcun naklini de içeren sözleşmenin bir sonucu olarak, davacının çek nedenli borçtan sorumluluklarının bulunmadığı ve çeklerin iadesinin gerektiğinden, İDM tarafından borcun yüklenilmesine ilişkin geçerli bir sözleşmenin olduğu dikkate alınarak değerlendirme yapılmaması hukuka aykırı olup, senetlerin davalıya teslimi gerçekleşip gerçekleşmediği belirlendikten sonra, davacının dava dışı şirkete çek nedenli yaptığı ödeme belirlenerek, davalıdan tahsili gerektiğinden davacı vekilinin istinaf talebi yerindedir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle davacılar vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacılar vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/11/2016 gün ve 2014/813 Esas, 2016/660 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/06/2021