Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/404 E. 2021/653 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/404 Esas
KARAR NO: 2021/653
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2017
NUMARASI : 2015/989 E. – 2017/439 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Müvekkiline ait bir kısım çek müvekkili şirketin zilyetliğindeyken çalınmak suretiyle zayii edildiğini, bu hususta taraflarınca Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/690 Esas dosyasından ilgili çeklerle alakalı ödeme yasağı konulması ve iptal davası açıldığını, Gebze 2. Asliye Hukuk mahkemesi 07.07.2015 tarihli ara kararı ile dava konusu … Bankası A.Ş. Gebze Şubesinin … seri nolu çekin de içinde bulunduğu bir kısım çek hakkında ödeme yasağı konulmasına karar verildiğini, bu hususun ilgili bankalara müzekkereler ile bildirildiğini, müvekkilinin borçlu olmamasına rağmen haciz baskısı altında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nde … Esas sayılı dosyasında başlatılan takip üzerine ödeme yapıldığını, müvekkili şirketin borçlu olmamasına rağmen haciz baskısı altında fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak üzere 23.400,00-TL ödeme yaptığını, müvekkili firmanın davalı firmayla arasında hiçbir ticari ilişki bulunmadığını, davaya konu çek müvekkili firma yetkilisi tarafından imzalanmadığını ve çekin üzerinde müvekkili firmanın kaşesi bulunmadığını, çalıntı çeklerin sahte imzalar ile tedavüle konulduğunu beyan etmiş, dilekçesinde açıklamalarda bulunarak sonuç olarak, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konu çek dolayısı ile borçlu olmadığının tespitine, haciz baskısı altında haksız olarak tahsil edilen 23.400,00 TL nin taraflarına istirdadına, davalı tarafın %20 den az olmayacak şekilde kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesindeki iddialarının yasal dayanağının olmadığını, davacı yanın söz konusu çekleri keşide ederek verdiğini, ciro silsilesinde bir kopukluk olmayıp meşru hamile kaşı senedin rızası dışında elden çıktığı iddiasının ileri sürülemeyeceğini, müvekkilinin meşru hamil olduğunu, meşru hamile karşı ancak senedin geçersizliği senet metninden anlaşılacak defilerle ileri sürülebileceğini, müvekkilinin dava konusu çeki … ciro yoluyla aldığını, davacı ile hiçbir şekilde ticari ilişkinin bulunmadığını, söz konusu çekin çalındığına ilişkin karakol tutanağı veya savcılık dosya numarasından bahsedilmediğini, dava konusu çeke ilişkin İstanbul 12 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1422 D.İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alınmış, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, müvekkili adına yapılan tüm işlemlerin yasal ve gerçek olduğunu beyan etmiş, dilekçesinde vs açıklamalarda bulunarak sonuç olarak, davanın reddine karar verilmesini, davacının haksız ve kötü niyetli olduğundan %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin kararıyla; “…Davacının incelenen 2015 yılı ticari defterlerinde davacının davalı … San. ve Tic Ltd. Şti. arasında bir ticari ilişkinin mevut olmadığı belirlenmiştir.TTK m. 792’ye göre; “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür”, istirdat davası açılabilmesi için çekin rıza dışı elden çıkmış olması, çeki efe geçiren kişinin bilinmesi ve çeki ele geçiren kimsenin kötü niyetti veya ağır kusurlu olması gerekmektedir. İstirdat davasında davalı taraf, çeki kötü niyetli olarak veya ağır kusurlu olarak iktisap eden kimsedir. Davacı ise çeki rızası dışında elinden çıkmış hamildir. Bu davada, davacının, senedin rızası hilafına elinden çıktığını ve senedi elinde bulunduran şahsın kötü niyetti veya iktisabında ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir .Başka bir ifadeyle istirdat davası bakımından yutanda ifade edilen dava şartlarını davacı taraf ispat yükü altındadır. Buna göre davacı, çekin rızası dışında elinden çıktığını, meşru hamilin kendisi olduğunu, çeki eline geçiren kimsenin kötü niyetli veya iktisapta ağır kusuru olduğunu iddia ve ispat yükü altındadır.Nitekim Yargıtay II. HD, T. 23.12.2014 ve E. 2014/10768 K. 2014/20288 sayılı kararında “…Dava, 6102 sayı/r yasanın 792. maddesine dayalı istirdat istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmitir. Çek üzerindeki ciro silsilesi tam olup, davalının yetkili hamil olduğu anlaşılmaktadır. Anılan yasa maddesinde “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” şeklinde belirtilmektedir. Bu madde hükmüne göre, davalının çeki edinme nedenini kanıtlama yükümlülüğü yoktur. Davalının çekin rıza dışında elden çıktığını bilmesi veya bilebilecek durumda olması gerekir. Çekin rıza dışı elden çıkması halinde ispat yükü, çekin yetkili hamili olduğunu ve rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacıya ait olup, davacının iddiasını kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Mahkemece davacının çekin yetkili hamili olduğu belirlenemediği gibi, davalının sunmuş olduğu deliller hatalı değerlendirilerek davalının çeki elinde bulundurmakta haksız olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalının dava konusu çeki davacıya yönelik soygun eyleminden sonra iktisap etmiş olması ve defter kaydının bulunmaması davalının cirantası ile ticari ilişkisi bulunmadığını ve davalının çeki iktisapta ağır kusurlu olduğunu göstermemektedir. Bu nedenlerle ve davalının yürütülen ceza davasında sanık olmadığı da gözetilerek davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.” demek suretiyle davalının çeki edinme nedenini ispat yükümlülüğünde olmadığını, davalının çekin rıza dışı elden çıktığını bilmesi veya bilebilecek durumda olması gerektiğini, bu dava bakımından ispat yükünün çekin yetkili hamil olduğunu ve çekin rızası dışında elinde çıktığını ileri süren davacıya ait olduğunu ve davacının bu hususları kesin ve inandırıcı delillerle ortaya koyması gerektiğini, davalının çeki rıza dışı elden çıktıktan sonra iktisap etmesinin ve defter kaydının bulunmamasının davalının cirantası ile ticari ilişkide bulunmadığını ve davalının çeki iktisapta ağır kusurlu ortaya koymadığını ifade etmektedir.Dava konusu çeke ilişkin davalı şirket, şekil anlamda meşru ciro silsilesine dayanarak çeki iktisap ettiğinden bu durum davalı şirketin iyi niyetli hamil olduğunu ispatlar niteliktedir. Davacı tarafın, işbu çeki iktisap ederken kötü niyetli hareket edildiğini ispatlayamamaktadır. bu durumda, davacı ispat yükünü yerine getiremediğinden, davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından sunulan istinaf dilekçesinde özetle;-Dosya kapsamında çekteki imzanın müvekkil şirkete ait olmadığı iddialarına rağmen; yerel mahkemece bu hususta bir araştırma yapılmadığını, müvekkil şirket yetkilisinin imza örneği alınmadığını, imza örnekleri toplanmadığını ve bir bilirkişi incelemesi yapılmadığını,Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler incelendiği takdirde, davalı tarafın iyi niyetli olmadığının açığa çıkacağını, Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/690 E. Sayılı dosyası üzerinden çeke ilişkin ödeme yasağı kararının 07.07.2015 tarihinde alındığını, çekin ibraz tarihi ve çeke ilişkin icra takibinin başlatıldığı tarih bahsi geçen ödeme yasağı kararından sonra olduğunu, ödeme yasağı kararı şerhine rağmen, kötü niyetli olarak müvekkil şirkete karşı takip başlattığını,-Çekin çalındığına ilişkin Gebze Cumhuriyet Savcılığı’nın 2015/13501 Soruşturma Nolu dosyası ile şikayette bulunulduğunu, ancak Savcılık Makamınca takipsizlik verildiğini, -Bilirkişiler tarafından düzenlenen rapora göre davacı tarafından davalıya ödenen 23.400,00 TL’nin istirdadına karar verilmesi gerektiğini, zira müvekkil şirket tarafından davalıya yapılan ödemenin haksız yere yapıldığını, ticari defter ve kayıtlar ile ticari ilişkinin bulunmadığının tespit edildiğini kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili tarafından sunulan İstinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın imza incelemesi talebinin ancak keşidecisi olduğu çek ile çekin lehdarı arasında olabilecek bir ihtilafta ileri sürülebilecek bir iddia olduğunu, çekin sebepten soyutluğu gereğinin taraflarına ileri sürülemeyeceğini, davacı yanın ise, müvekkil şirket sanki çekin lehtarıymış gibi yargılama boyunca şahsi defileri ileri sürdüğünü,-Ödemeden men yasağı verilmiş olmasının çek için icrai takip yapmaya engel olmadığını,-Soruşturma dosyasının İlk derece mahkemesinde ileri sürülmediğini, istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceğini,-Defter kaydının bulunmaması sebebiyle taraflar arasında ticari ilişki bulunmamasının yeni hamilin çeki iktisapta ağır kusurlu olduğunu kanıtlamayacağını davacının istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, takibe konu çekteki ilk cironun keşideciye ait olmaması nedeniyle davacı keşideci tarafından açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Uyuşmazlık; davaya ve takibe konu çekteki keşideci imzasının sahte olması halinde, keşideci davacının hamile karşı sorumluluktan kurtulup kurtulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Takibe ve eldeki davaya konu yapılan çek keşidecisi davacı ….Şirketidir; lehtarı …., senedin sırasıyla ilk cirantası lehtar, ondan sonraki cirantaları sırasıyla …., ile çekin hamili davalı …. şirketidir Mülga 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 Sayılı TTK’ nın 778, eTTK. 690, 730). 6102 Sayılı TTK’nın 818. (eTTK.nun 730) maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. (eTTK.nun589) maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez”. İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz. İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 Sayılı TTK’nun 677 (eTTK 589) maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Reha Poroy/ Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, s. 141-142; Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara 1997, s. 414 vd; Hüseyin Ülgen / Mehmet Helvacı / Abuzer Kendigelen/ Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, s. 126 vd; Naci Kınacıoğlu; Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, s. 122 vd; Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu, Kıymetli Evrak ve Taşıma, Ankara 1988, s. 174 vd- s.286; Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, s.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, c.II , 3. Baskı, Ankara 1990 s.1611 vd.).Ancak Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir.Bu nedenledir ki, borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde sahtekarlık (tahrifat) iddiası mutlak def’idir ve mahkemece bu iddia incelenmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2015 gün ve 2013/19-1746 E., 2015/896 K.). Somut olayda davacı kendi imzasının sahteliğine dayandığından mutlak defi niteliğindeki iddiasının incelenmesi gerekmektedir. Çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı, imzanın da sahte olduğu yönündeki itirazlar, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden 6100 Sayılı HMK’nın 266. maddesi uyarınca bilirkişi incelemesi ile sonuçlandırılmalıdır. Takip dayanağı çekin ciro zincirinin incelenmesinde; çekte ilk cironun lehtara ait olduğu, takip alacaklısı….’ un ciro silsilesi içerisinde yer aldığı, görülmektedir. Mahkemece, 6100 Sayılı HMK’nın 266. maddesi uyarınca yöntemince bilirkişi incelemesi yaptırılarak keşide tarihi üzerindeki paraf imzasının keşideci imzası ile aynı el ürünü olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsiz olup, bu yönüyle davacının istinaf sebeplerinin yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak; 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a.6.maddesi gereğine Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması sebebiyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/06/2017 gün ve 2015/989 Esas, 2017/439 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 10/06/2021