Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/40 E. 2020/223 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/40 Esas
KARAR NO: 2020/223
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/05/2017
NUMARASI: 2016/557 2017/423
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalı arasında ticari ilişki olduğunu ve çeşitli faturalar tanzim edildiğini ve yapılan icra takibine neden olan faturanın da 30.9.2015 tarihinde tanzim edildiğini ve bu fatura ile davalı tarafa 63.827,10 TLlik araç satılıp teslim edildiğini ve belgelerin ekli olduğunu ve ekli ruhsat belgesinde de görüleceği üzere aracın da davalı şirket adına tescil edildiğini, davacının davalıdan faturaya dayalı bakiye alacağının tahsili için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durduğundan bahisle vaki itirazın iptali takibin devamı ve %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketten araç satın alındığını, … plakalı aracın alım satımı hususunda 63.827,10-TL bedel ile anlaşmaya varıldığını, bu anlaşma çerçevesinde davacı yanın da ikrarı olduğu ve sunulan cari hesap ekstresinden de anlaşılacağı üzere davalı şirket tarafından, davacı tarafa 11.09.2015 tarihinde 2.000,00-TL peşinat 30.09.2015 tarihinde 37.250,10-TL … (davacı yanın kendi bünyesinde finans sağlamakta olup, araç kaydına rehin konularak kredi kullandırılarak) 18.10.2015 tarihinde 5.000,00-TL havale/nakit olmak üzere 18.20.2015 tarihi itibari ile 44.250,10-TL ödeme yapıldığını, ancak bu ödemelere rağmen aracın müvekkili şirkete teslim edilmediğini, davacı yanın teslim edildiğine dair beyanlarının kesinlikle gerçek dışı olup doğru olmadığını, davacı yan ile yapılan görüşmelerde aracın bütün ödemesinin yapılmaması halinde aracın teslim edilmeyeceğini ifade ettiklerini ve aracın teslim edilmediğini, ve ancak son ödeme olan 20.750 TL ödeme yapıldıktan sonra aracın teslim edildiğini, davacı yan aracı teslim etmemesine rağmen ve üstelik 44.250,10-TL’lik ödeme almış olmalarına rağmen halen aracın kalan bakiyesinin tamamı üzerinden icra takibi başlatmış olmalarının tamamen kötüniyetli olduğunu, aracın tescil tarihinin 01.10.2015, plaka masraflarının işlendiği tarihin 08.10.2015, müvekkil şirketin 3. ödemesinin tarihinin de 02.12.2015 olduğunu, davacı yanın bakiye bütün bedelini tahsil etmeden aracı teslim etmediğini, son ödeme olan 01.07.2016 tarihinde 20.750,00-TL bedel ödendikten sonra aracın teslim edildiğini, haksız davanın reddini ve davacının %20 den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, ” 2918 sayılı Yasanın 20/D hükmüne göre, tescilli araçların noterden satışlarının şart olduğu ve harici satışlarının geçersiz olduğu (Yargıtay 19. HD.nin 2010/12945 E. Ve 2011 /6963 sayılı ve 25.5.2011 tarihli içtihadında da işaret edildiği gibi), dava dilekçesine ekli ve davalı taraftan itiraza uğramayan araç ruhsat suretine göre de … plakalı kamyonetin davalı adına ruhsatının da çıkarılmış olduğu ve buna göre de kayden davalı adına mülkiyetinin dava tarihinden önce geçirilmiş olduğu anlaşılmıştır. Buna göre, davacı ve davalı tarafın vekaletname çıkararak noterde alım satım işlemleri yaptıkları ve kayden de satıcı mülkiyetindeki aracın alıcı davalı mülkiyetine geçirildiği ve bunun da, asaleten veya vekaletnamesini sunmadan davalı lehine noterde işlem yapılamayacağından davalının bilgisinde olduğu dosyadaki bilgiler ve dava ile cevap dilekçesinden anlaşılmaktadır. Buna göre, davaya konu kamyonetin satın alınması bakımından davalı ile anlaşma sağlayan ve 63827,10-TL bedel üzerinden anlaşma sağlayan ve dava açılmadan önce kısmen ödeme yapan ancak bakiye ödemeyi yapmayan davalının, aracın teslim edilmediğini belirterek borçlu olmadığını savunmasına dair gerekçesi hukuken himaye edilememiştir. Çünkü, başka türlü kararlaştırılmadıkça, menkul malın alım satımında aslolan ve tarafların yapması gereken karşılıklı ve aynı anda ifaların gerçekleştirilmesidir. 63827,10-TL bedelli kamyonetin tüm bedeli ödenmeden bu menkul malın kayden mülkiyetini geçiren ancak zilyetliğini devretmeyen davacıdan, kısmi para ifasına razı olarak zilyetliği de devretmesi beklenemeyecektir. Bu çerçevede, dava açılmadan önce borcun tamamı ödenmediğinden, belirtilen bakiye alacağın olduğu anlaşıldığından davalının, aleyhinde takip yapılmasına ve dava açılmasına sebebiyet verdiği anlaşılmıştır. Davalının iradesi de, gerek kısmi ödeme yapması ve gerekse de noterden satın alan olarak itiraza uğramayan belgeler ve teati edilen dilekçelere göre kayden de kamyonetin kendi mülkiyetine geçirilmesini sağlaması sebepleriyle, bu kamyonetin iktisap edilmesi olduğu ve herhangi bir cayma ve fesih olmadığı anlaşılmaktadır. Yargıtay 19. HD.nin 2013 / 262 E. Ve 2013 / 15810 sayılı ve 10.10.2013 tarihli kararında da işaret edildiği gibi, otomotiv satımında “Taraflar arasındaki satış ilişkisinde noterce düzenlenen resmi satış sözleşmesindeki satış bedelinin ödenmesi ve malın da teslim edilmesi ile hukuki ilişki sona erecektir”, buna göre, davacıdan teslimi isteyen davalının satış bedelini ödemesi ve bu anlamda satış bedelinin tamamını ödemesi halinde kendi ifa yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılacağı kabul edilmelidir. Davalı taraf ancak eksiksiz ifa halinde satışa konu aracın teslimini talep edebilecek aksi halde kusurlu durumda olup, dava tarihinde eksik para borcu ifası nedeniyle artık davacıdan tam ifa talep edemeyecek ve davaya konu aracın teslimini isteyemeyecektir. Dava tarihinden sonra aracın bakiye para borcunun davalı tarafından ödendiği ve aracın da tüm para borcunun ödenmesi üzerine davacı tarafından davalıya teslim edildiği anlaşılmakta ise de mahkemece, davanın açıldığı tarihe göre değerlendirme yapılması gerektiğinden bu durumun ancak icra dosyasının infazı aşamasında dikkate alınabileceği anlaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle davacının davasını kanıtladığı ve davadan sonra bakiye borç ödendiğinden takip tarihinde takip tutarı kadar alacaklı olduğu ve usul ekonomisi gereği dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesinin gerekmediği ve hukuki vasıflandırma ile çözülebileceği anlaşıldığından, davacının davasını kanıtladığı ve davalının cevap dilekçesinde ikrar edilen hususlar bakımından yapılan hukuki değerlendirmeye göre davacının takip yapmakta ve dava açmakta haklı olduğu anlaşıldığından, davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki takibe itirazın iptaline asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz uygulanmasına ve takibin talepnamedeki koşullarla devamına, davadan sonra davalı tarafından ödenen tutarın infaz aşamasında dikkate alınmasına, faturaya dayalı bakiye borcu olan ve kısmi ödeme yaptığı halde kalan bakiyeyi ödemeyen ve tek bir aracın söz konusu olması ve o faturayı da kısmen ödeyen ve bakiye borcu olduğunu cevap dilekçesinde ikrar eden davalı tarafın takibe borcu olmadığını belirterek itirazı haksız ve alacağın da bu dosyadaki özellikler ve davalı ikrarı ile de likit olduğu açıkça anlaşıldığından takibe itirazı haksız görülen davanın hükmolunan asıl alacağın %20 si oranında 4.149,91 TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesi suretiyle davacı vekilinin davasının kabulüne dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile karar verildiği görülmüştür. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalı şirketin, davacıya icra takip tarihi ve dava tarihi itibari ile hiçbir borcu bulunmadığını, davalı şirket tarafından davacı yana 11.09.2015 tarihinde 2.000,00-TL peşinat, 30.09.2015 tarihinde 37.250,10-TL … (davacı yanın kendi bünyesinde finans sağlamakta olup, araç kaydına rehin konularak kredi kullandırılmaktadır), 18.10.2015 tarihinde 5.000,00-TL havale/nakit olmak üzere 18-20.2015 tarihi itibari ile 44.250,10-TL ödeme yapıldığını, aracın son ödeme olan 20.750.00-TL yapıldıktan sonra teslim edildiğini, davacı yanın aracı teslim etmemesine rağmen ve üstelik 44.250.10-TL lik ödeme almış olmalarına rağmen halen aracın kalan bakiyesinin tamamı üzerinden icra takibi başlattıklarını, kötüniyetli olduklarını, icra vekalet, dava vekalet, kötüniyet tazminatı ile dava ve icra giderlerinden davalı şirketin sorumlu tutulmasının kanunen ve usulen mümkün olmadığını, araç teslim edilmeden alacak hakkının doğmayacağını ve ücretin bakiyesi üzerinden icra takibi başlatılamayacağını, aracın tescil tarihi 01.10.2015, plaka masraflarını işlendiği tarih 08.10.2015, davalı şirketin 3.ödemesinin tarihinin de 02.12.2015 olduğunu, aracın teslim edildiğine dair hiçbir belge ve teslim tesellüm makbuzu/tutanağı dosyada bulunmadığını, son ödeme olan 01.07.2016 tarihinde 20,750,00-TL bedel ödendikten sonra aracın teslim edildiğini, bu sebeple davacı yanın araç teslim edilmeden ve alacak hakkı doğmadan icra takibi başlatmasının hukuken korunmasının mümkün olmadığını, davacı yanın ödemeyi sayın mahkemeye zamanında bildirmediğini, kararının istînaf incelemesi neticesinde “kaldırılmasına” ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda, Dava, araç satım sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali isteğine ilişkindir. İcra takibi, ödeme yapılamayan kısım olan 20.749,57 TL üzerinden başlatılmış olup, dava tarihi 01.06.2016 dır. Araç için yapılan ve dava konusu olan miktarın son ödemesi ise 01.07.2017 tarihidir. Bu aşamada aracın daha önce ya da sonra teslim edilmesinin bir önemi yoktur. Taraflar arasında aksi kararlaştırılmamış ise, tüm ödemeler yapıldıktan sonra teslimin yapılacağının kabulü gerekir. Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK.) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir. Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamış iken, itirazına konu borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Zira itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2004 gün, 2004/9-508 E., 2004/562 K, 30.03.2005 gün, 2005/19-200 E., 2005/210 K; 08.06.2005 gün, 2005/19-270 E., 2005/365 K, 18.04.2007 gün, 2007/19-159 E., 2007/220 K., 04.07.2007 gün ve 2007/13-453 E.,2007/453 K.; 09.02.2011 gün ve 2011/13-29 E., 2011/56 K sayılı kararları). İtirazın iptali davasında alacak, icra takip tarihi itibariyle belirlenir. Ancak dava tarihine kadar bir ödeme yapılmış ise, yapılan ödeme düşüldükten sonra kalan alacak yönünden itirazın iptali davası açılmalıdır. Takipten sonra davadan önce yapılan ödeme yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı yoktur. Dava tarihinden sonra yapılan ödemeler ise icra müdürlüğünce dikkate alınır. Somut olayda; Davalı tarafından takibe konu döneme ilişkin ileri sürülen ödeme savunması dikkate alındığında, son ödemenin icra ve dava tarihlerinden sonra yapıldığı ve sadece ödenmeyen kısım için takip başlatıldığı, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, ödemeye ilişkin dava tarihi dikkate alınarak karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığı, aracın mülkiyetinin davalı üzerine geçirildiği, ancak davalının ödemenin tamamını yapmaması sebebiyle teslimin ödeminin tamamı yapıldıktan sonra gerçekleştiği, taraflar arasında ödemenin tamamı yapılmadan önce zilyetliğin devrinin gerçekleşeceği yönünde bir anlaşma olmadığı, ödemenin dava açıldıktan sonra yapıldığı anlaşıldığına göre davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/05/2017 tarih ve 2016/557 E., 2017/423 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 1.417,40 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 354,35 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 1.063,05 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/10/2020