Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/395 E. 2021/608 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/395 Esas
KARAR NO: 2021/608
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2017
NUMARASI: 2014/996 E., 2017/760 K.
DAVA: İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/09/2014
KARAR TARİHİ: 15/09/2017
BİRLEŞEN DAVA BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2014/109-148 ESAS-KARAR SAYILI DOSYASI BAKIMINDAN
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Asıl davada davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki ticari ilişkiye istinaden müvekkil şirketçe davalı şirkete bir kısım faturaların tanzim edildiğini, tanzim edilen faturaların davalı tarafından ödenmemesi üzerine takibe konu 7.093,00 TL’lik bakiyenin ödenmesi amacı ile Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ancak davalı tarafça söz konusu takibe itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, ileri sürerek davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine yargılama ve avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asıl davada davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı …. Ltd.Şti. ile müvekkil hakkında Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takip başlatan …San. Ve Tic. Ltd.Şti. arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğunu, takip konusu her iki alacağın aynı olduğunu, iş ile ilgili önce davacı …. Ltd.Şti. İşe başladığını ancak şirket ortakları arasında sorun bulunması nedeni ile ödemenin …. Ltd.Şti.’ye yapılması istendiğinden son faturanın …. Ltd.Şti.’ye gönderildiği belirtilen faturanın Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takibe konu davacı şirketin , … Ltd.Şti. Ortakları tarafından 2012 Yılından sonra kurulduğunu, müvekkilinin davacı … Ltd.Şti.’den aldığı hafriyat hizmet karşılığı önce …. Ltd.Şti.’ne sonradan da …. Ltd.Şti.’ne ödeme yaptığını bu nedenle aralarında fiili ve irtibat bulunan her iki dosyanın birleştirilmesi gerektiğini, müvekkilinin davacıya borcu olmadığı gibi alacağı bulunduğu, müvekkilinin 2012 yılında Ümraniye Belediyesi’nin açmış olduğu bordür ve duvar yapım işçiliği 3 ayrı ihale ile üstlendiğini, hafriyatın taşınması amacı ile davacı …. Ltd.Şti’den hizmet alındığını, 2012 yılındaki bu hizmetlerin karşılığı düzenlenen faturaların kambiyo evrakı ve banka havalesi ile ödendiğini, yukarıda belirtildiği gibi şirket ortakları arasında ihtilaf çıkması nedeni ile davacı şirket ortaklarına işin … Ltd.Şti. üzerinden yürütüleceğini belirtilmesi nedeni ile kalan faturaların bu şirket adına düzenlendiğini ortak yapısının aynı olması nedeni ile bu şekilde bir işlemde sakınca görülmediğini iş karşılığı yapılan ödemenin genel olarak kambiyo evrakı ve banka havalesi ile yapılmasına rağmen bir kısım ödemeninde müvekkili ile anlaşması bulunan …. Ltd.Şti.’ye davacıların mazot alımı için ödendiğini bu şekilde yapılan ödemenin 15.973,00 TL olduğunu, yapılan bu işlemin mahsubu sonrası müvekkilinin bakiye 4.597,83 TL alacaklı olduğunu savunarak davanın reddi ile kötü niyet tazminatının karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında gerçekleşen ticari ilişkiye istinaden müvekkili şirketin davalı şirkete bir kısım faturalar tanzim ettiğini, tanzim edilen satış faturalarının davalı tarafından ödenmemesi üzerine takibe konu bakiyenin davalı tarafça ödenmediğini, alacağın da tahsili için Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, davalının borca itiraz ettiğini, satış faturalarının 4.334,00 TL’lik kısmının davalı tarafça ödenmemiş olması üzerine bu davayı açtıklarını, borçlunun itirazının iptali ile takibinin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini ve yargılama masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen davada davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Aralarında fiili ve hukuki bağlantı bulunan davaların birleştirme talep etmiş, asıl davadaki gerekçeler ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Asıl ve birleşen dava, bakiye taşıma alacağının tahsili amacı ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında yazılı taşıma sözleşmesi bulunmaması rağmen davacılar tarafından davalıya ait taşıma işinin gerçekleştirildiği sabittir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık , davacıların bakiye taşıma alacağının bulunup bulunmadığı ile davacılara ait işte kullanılan araçlara dava dışı …. Ltd.Şti. tarafından verilen mazot bedelinin dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır. Davacıların usulüne uygun düzenlenmiş defterlerine göre alacak bulunduğu, davalının , usulüne uygun tasdik edilmemiş defterinde ise davacıların alacaklı bulunmadığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki taşıma ilişkisinde yapılacak işin birim ücreti belirlenmediğinden ihtilafsız olan faturalardaki ücretin taşıma ücreti olarak kabulü gerekir. Bunun yanı sıra dava dışı şirket tarafından verilen mazotun ücreti hesabı dikkate alınması gerektiğine ilişkin davalı tarafından herhangi bir kanıt ileri sürülmediğinden mazot bedeli davacıların iddiaları doğrultusunda ücretin bir parçası olarak düşünülmüş ve davaların kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuş , taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın likit olması nedeni ile davacılar yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılarak davanın kabulüne ” karar verilmiştir.Davalı …. Ltd. Şti. vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkil şirketin 2012 yılındaki almış olduğu ihale işleri nedeniyle asıl davacı … firmasından hizmet aldığını, ancak daha sonra 2012 yılı ortalarına doğru işbu şirketin ortak ve yetkileri arasında yaşanan anlaşmazlıklar neticesinde işlerin davacı … diğer firması olan …. San. Tic. Ltd. Şti. üzerinden yürüdüğünü, işin kalan kısmına ilişkin faturaların da …. San. Tic. Ltd. Şti. üzerinden devam ettiğini ve ödemelerin …. San. Tic. Ltd. Şti. ne yapılmasında bir sakınca görülmediğini, davacı firmalar Müvekkil Şirkete çalışırken Müvekkilin akaryakıt alımı için anlaşmış olduğu, …San. Ve Tic Ltd Şti. firmasından mazot alımı gerçekleştirdiklerini, mazot alımlarını … firması ile …. Ltd. Şti. firması ve bu firmaların kullandığı kamyonların aldığını, Davacı şirketlerin almış olduğu mazot miktarının 15.975,83-TL olduğunu, Davacı … alacağı için 31.12.2012 günü virman yapıldığını ve Davacının alacağının kapatıldığını, Müvekkil Şirketin, borcunu davacı şirketin kullanmakta olduğu araçlara mazot alımı yaparak ödediğini, nitekim bu durumun dosyaya sunulan yakıt paralarının ödendiği gösterir “Veresiye Fişleriden” anlaşıldığını, söz konusu veresiye fişlerinde geçen sair plakalı araçların davacı şirketler adına kayıtlı ya da davacılara iş yapan kamyonlar olduğunu ancak bu durumun dikkate alınmadığını bu nedenle kararın kaldırılması gerektiğini, iki şirket arasında bağlantı bulunduğunu, bilirkişi ek raporunda da bu hususun açıklandığını,-İcra inkâr tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Uyuşmazlık; Davalının davacıya olan borcunun, davacının dava dışı …San. Ve Tic Ltd Şti.’ye olan borcundan mahsup edilerek ödendiği yönündeki davalı savunmasının mahsup işlemi mi yoksa borcun nakli niteliğinde mi olduğu, burada varılacak sonuca göre davalının borcunun sona erip ermediği noktasında toplanmaktadır.Öncelikle, konuyla ilgisi bakımından kavramlar ve yasal düzenlemelere ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.“Borcun nakli” iki ayrı ilişki içinde ele alınmıştır. Borçlu ile borcu üzerine almak isteyen üçüncü kişi arasındaki ilişkide “borcun iç üstlenilmesi” söz konusu iken, üçüncü kişi ile alacaklı arasındaki ilişkide “borcun dış üstlenilmesi” durumu vardır.Borcun iç üstlenilmesi, üçüncü kişinin borçlu ile yaptığı sözleşme ile onu alacaklıya karşı olan borcundan kurtarmayı taahhüt etmesini ifade eder. Böyle bir taahhüt borçlunun alacaklıya karşı olan ifa yükümü üzerinde hiçbir etki yapmaz. Böyle bir taahhüt üçüncü kişi ile alacaklı arasında herhangi bir hukuki bağ kurmaya yetmez. Öyleyse borcun iç yüklenilmesi borç ilişkisinin pasif süjesinde bir değişikliğe yol açmaz, sadece borçlu ile üçüncü kişi arasında bir hukuki ilişkiden ibaret kalır (Akman S./ Burcuoğlu H./ Altop A.: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 269). Üçüncü kişi, borçluya karşı taahhüdünü borçlunun borcunu bizzat alacaklıya ifa ederek yapabileceği gibi alacaklı ile sözleşme yaparak borçlunun borcunu kendi üzerine alabilir. Bu ise borcun dış üstlenilmesini ifade eder. Diğer söyleyişle üçüncü kişinin borçluya olan taahhüdünü bu yoldan ifa edebilmesi, alacaklının dış üstlenmeye muvafakat etmesi, eski borçlunun yerine üçüncü kişinin geçmesini kabul etmesi ile gerçekleşir (Akman S./ Burcuoğlu H./ Altop A.: s. 270).Borcun iç üstlenilmesi Kanun’da özel bir şekle bağlanmamıştır ancak borçlu kendisini borçtan kurtarmayı taahhüt eden üçüncü kişiye karşı bir borç altına girmiş değilse bu durumda ortada bir bağışlama vaadinin olduğunu kabul etmek gerekir ve böyle bir vaadin geçerli olabilmesi yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.Az yukarıda da ifade edildiği gibi gerçek anlamda borcun üstlenilmesi üçüncü kişinin alacaklı ile sözleşme yaparak asıl borçlunun yerine geçmesinden ibarettir. Böylece borcun pasif süjesi değişmekte ve eski borçlu artık borçlu olmaktan çıkmaktadır.Borcun dış üstlenilmesinde borcu üzerine almak isteyen üçüncü kişi ile borçlu arasında önceden sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Üçüncü kişi ile borçlu arasında hiçbir münasebet bulunmasa bile borcun nakli mümkündür. Zira borcun nakli için alacaklı ile üçüncü kişi arasında yapılacak sözleşme yeterlidir.Alacaklının kendisine yapılan icabı kabul etmesi ya açık şekilde olur ya da hâlin özelliklerinden anlaşılır. Alacaklı çekince ileri sürmeksizin üstlenenin ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.Takas, bir miktar para ya da konuları itibariyle aynı türden malı birbirine borçlu olan tarafların, borçların muaccel olması ve takas itirazının dermeyan edilmesi kaydıyla, az olan borcun çok olana nazaran sona erdirilmesi olarak tanımlanabilir.Mahsup ise, bir alacağı doğuran olayla ilgili olarak alacaklının elde ettiği bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlandığı bazı külfetlerin bu alacaktan indirilmesini ifade eder. Örneğin bir malı sahibine iade ile yükümlü zilyedin o mal için yaptığı bazı masraflar, o maldan elde ettiği semerelerin bedeline mahsup edilir. Bunun gibi haksız fiilden zarar gören kimsenin bu fiilden elde ettiği bir menfaat olmuşsa, böyle bir menfaat uğranılan zarara mahsup edilir. Görüldüğü gibi bu olaylarda karşılıklı alacaklar bulunmamaktadır (Akman S./ Burcuoğlu H./ Altop A.: s. 1013). Burada ayrı ve müstakil iki alacak bulunmamaktadır. Mahsup savunmasını, alacak miktarının indirilmesinde yararı olan herkes ileri sürebilir ve borcu sona erdiren durum olması nedeniyle hâkim tarafından resen nazara alınır.Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından davalıya karşı icra takibi başlatılmış, Davalı, bu borcun davacının dava dışı … San. Ve Tic Ltd Şti.’ne olan borcundan mahsup edilerek borcun ödendiğini savunmaktadır. Dava dışı … San. Ve Tic Ltd Şti.’nin, davalının davacıya olan borcunu kendisinin davacıdan olan alacağından indirmesi yönündeki işlemi, borç ilişkisinin davacı ve davalı arasında gerçekleşmesi ve aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağın indirilmesinin söz konusu olmaması nedeniyle takas olarak nitelendirilemeyeceği gibi alacağı doğuran olayla ilgili olarak alacaklının elde ettiği bir menfaatin ya da borçlunun katlandığı külfetin alacaktan indirilmesi de söz konusu olmadığından mahsup olarak kabul edilemez. Borcun dış üstlenilmesi için ise davacı ile dava dışı … San. Ve Tic Ltd Şti.’ye arasında sözleşme ilişkisi bulunması gerekmekte olup, bu yanlar arasında borcun üstlenilmesine yönelik sözleşme ilişkisi kurulmamıştır. Davalının savunması borcun iç üstlenilmesi niteliğinde olduğundan, davacının ya da dava dışı şirketin borcun üstlenilmesine ilişkin icabı bulunmamaktadır. Söz konusu işleme davacının da açık rızası ya da örtülü olarak muvafakati yoktur. Borcun nakline davacı alacaklının muvafakat ettiği ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davalının varsa ödemiş olduğu bedelle ilgili alacağı ayrı bir dava konusu oluşturduğundan, şartları oluşmuş ise sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı oluşan zararını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebilecektir.Yukarıda açıklanan hususlar gereğince tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/09/2017 tarih ve 2014/996 E., 2017/760 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 780,57 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 226,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 554,17 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/06/2021