Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/393 E. 2021/927 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/393
KARAR NO: 2021/927
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/09/2017
NUMARASI: 2016/61 E. 2017/165 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Dava konusu davalı adına tescilli “…” ibareli marka ile müvekkiline ait “…” markaları arasında karıştırma ihtimali ve işletmeler arasında bağlantı kurulma ihtimalinin son derece yüksek olduğunu, markaların çağrışım yaratacak nitelikte benzer olduğunu, müvekkiline ait markalar ile davalıya ait marka arasında markaların bütünü açısından da bir karıştırma ihtimalinin olduğunu, davalı adına TPE nezdinde 07-17-35. sınıflarda tescilli … tescil nolu “…” ibareli markanın tescilli olduğu tüm sınıflarda 556 sayılı KHK’ nın 42/1-b maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkilinin plastik sektöründe kullanılan enjeksiyon makinalarına çelik kalıplar yaptığını ve buna ilişkin danışmanlık hizmeti verdiğini, davacının sahip olduğu marka ile müvekkilinin markasının farklı sektörlerde faaliyet gösterdiğini ve hitap ettikleri tüketici profillerinin farklı olduğunu, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, markalara ayırt edici özellik kazandıran işaretlerin ve renklerin farklı olduğunu, tarafların yürüttükleri faaliyete ilişkin mal ve hizmetlerin kapsam ve niteliği de dikkate alınarak markaların kavramsal, işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Dosyaya celp edilen marka kayıtlarına göre; davacı tarafa ait … ibareli şekil markasının 35. sınıfta, … sayıyla 18.10.2012 tarihinden itibaren … … şekil markasının 29, 30, 31, 32, 35. sınıfta 31.12.2012 tarihinden itibaren, … sayılı … markasının çoklu sınıfta 31.12.2012 tarihinden itibaren, yine … ibaresinin çoklu sınıfta … sayıyla 28.01.2013 tarihinden itibaren yine … ibaresinin … sayıyla çoklu sınıfta 11.02.2013 tarihinden itibaren, … markasının … sayıyla çoklu sınıfta 20.12.2013 tarihinden itibaren tescil edildiği, davalı adına … markasının … sayıyla 11.12.2013 tarihinden itibaren tescil edildiği markaların sahipleri adına geçerliliğini koruduğu, bilirkişi heyetinin yapmış olduğu değerlendirmede; davacının davaya mesnet olarak gösterdiği marka tescilleri ile dava konusu davalıya ait marka arasında 8/1-b maddesi kapsamında benzerlik ve ayniyet bulunmadığı, ortalama tüketici algısında iltibas ihtimalinin gerçekleşmeyeceği, davacının marka tescil tarihleri gözetildiğinde, davalının davacı tescilinden önce herhangi bir üstün hak sahipliğine ilişkin delil olmadığının tespit edildiği, Davanın markaya yönelik benzerlik nedeniyle hükümsüzlüğe ilişkin olduğu, tescil başvurusuna konu olan ya da tescil edilmiş olan bir marka daha önceden tescil edilmiş bir marka ile aynı ise aynı mal ve hizmetleri kapsıyor ise önceki tescil sahibinin itirazı üzerine TPE tarafından tescil başvurusu reddedilebileceği gibi, tescilin gerçekleşmiş olması halinde mahkemeye hükümsüzlük davası açılabileceği, davacı tarafa ait … ibaresi seri marka yaratma gayesiyle group, grup ve best quaırty gibi yardımcı unsurlarla birlikte farklı şekilde tescil edilmişse de, … ibaresinin markanın asli unsuru olduğu, davalı tarafın … danışmanlık kalıp sanayi ticaret ibaresinin esaslı unsurunun … olup, markanın bitişik yazılımda olması, yardımcı unsurları, renk yazı karakteri, firma ve ürün bilgisi içermesi dikkate alındığında, bir bütün halinde ortalama tüketicinin algısında iltibas ihtimalinin gerçekleşmeyeceği ve markanın ayırt ediciliği olduğundan, yerinde olmayan davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; 556 Sayılı KHK 8/1-b bendinin, “Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa” marka başvurularının nispi sebeple reddolunacağını hükme bağladığını, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun madde 6/1 bendinde de aynı hususların vurgulandığını, müvekkilinin markaları ile davalı “…” markasının tescil olunduğu Nice Sınıflarının: 07 / 17 / 35 sınıflar olup, aynı sınıftaki mal ve hizmetler için tescil edildiğinden, iltibas incelemesi için gereken ön şartın sağlandığını, Davalı “…” ve müvekkilinin markalarının okunuş biçimlerinin fonetik olarak benzerlik taşıdığını, “…” ibaresi Türkçe’deki vurgu ve duraklama kurallarınca telaffuz edildiğinde; davalı marka işaretinin, müvekkilin “…” ve “…” gibi seri markalarından biri olduğu algısı uyandırdığını, okunuşta “…” hecesinden sonra verilecek zorunlu esin, ibarenin bitişik yazılmasını işlevsiz kılacağını, bu durumun tüketicilerin, davalı ve müvekkilinin markaları arasında işletmesel bir bağlantı kurması sonucunu doğurur nitelikte olup, karıştırma ihtimalini ispat ettiğini, Müvekkilinin markalarının asli unsurunun, … ibaresi olup, diğer şekil ve yazı unsurlarının, tamamlayıcı ve tali nitelikte olduğunu, davalının … işaretinde de asli unsurun “…” ibaresinin dikkat çektiğini, “…” ortalama tüketici nezdinde “…” kelimesini çağrıştıran, cins belirten ve bu yüzden ayırt ediciliği ve fark edilirliği düşük bir ibare olduğunu, taraf markaların ana unsurunun aynı olması ve hatırlanacak simgenin marka işaretlerinin sözcüğünde odaklanmasının iltibas yaratacak nitelikte olduğunu, (YHGK. T. 7.6.2006, E. 2006/11-338 K. 2006/338.) Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında “Ortalama alıcı kitlesinin tamamı karıştırma tehlikesine maruz kalmasa bile bir kısmının bu risk altında bulunması dahi karıştırma ihtimalinin gerçekleştiğinin kabulü için yeterlidir.” (YHGK. T. 7.6.2006, E. 2006/11-338 K. 2006/338.) şeklindeki görüşü ile en küçük karıştırma ihtimalinin dahi iltibas için yeterli olduğunu, Mahkeme’nin “…ortalama tüketicinin algısında iltibas ihtimalinin gerçekleşmeyeceği ve markanın ayırt ediciliği olduğundan” gerekçesiyle verdiği ve davalı markanın tek başına salt ayırt edici niteliği haiz bulunduğu için müvekkili markaları arasında iltibasa neden olmayacağına dair kararının hukuka aykırı olduğunu, izah ettiği ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerle kararın ‘kaldırılmasını’, yeniden yargılama yapılarak ‘davanın kabulüne’ karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı taraf; davalı adına tescilli “…” ibareli marka ile sahibi olduğu “…” markaları arasında karıştırma ve işletmeler arasında bağlantı kurulma ihtimali olduğu, markaların çağrışım yaratacak nitelikte benzer olduğu, markalar arasında karıştırılma ihtimali olduğundan bahisle, davalı adına 07-17-35. sınıflarda tescilli … tescil nolu “…” ibareli markanın tescilli olduğu tüm sınıflarda 556 Sayılı KHK’nın 42/1-b maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; Davacı tarafa ait … ibaresi seri marka yaratma gayesiyle group, grup ve best quaırty gibi yardımcı unsurlarla birlikte farklı şekilde tescil edilmişse de, … ibaresi markanın asli unsuru olup, davalı tarafın … danışmanlık kalıp sanayi ticaret ibaresinin esaslı unsurunun … olması, markanın bitişik yazılımda olması, yardımcı unsurları, renk, yazı karakteri, firma ve ürün bilgisi içermesi dikkate alındığında, bir bütün halinde ortalama tüketicinin algısında iltibas ihtimalinin gerçekleşmeyeceği ve markanın ayırt ediciliği olduğundan, davanın reddine karar verilmiştir. Dosyada mevcut marka kayıtlarına göre; davacı tarafa ait … ibareli şekil markasının 35. sınıfta, … sayıyla 18.10.2012 tarihinden itibaren, … … şekil markasının 29, 30, 31, 32, 35. sınıfta 31.12.2012 tarihinden itibaren, … sayılı zer group markasının çoklu sınıfta 31.12.2012 tarihinden itibaren, zer ibaresinin çoklu sınıfta … sayıyla 28.01.2013 tarihinden itibaren, … ibaresinin … sayıyla çoklu sınıfta 11.02.2013 tarihinden itibaren, … markasının 2013/104251 sayıyla çoklu sınıfta 20.12.2013 tarihinden itibaren tescil edildiği, davaya konu … şekil markasının, … sayıyla 11.12.2013 tarihinden itibaren davalı adına tescil edildiği, markalarının sahipleri adına geçerliliğini koruduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafın davaya konu davalı markasına itirazı üzerine, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın ilgili markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu tespit ederek 18.10.2014 tarihinde itiraz edilen “…” marka başvurusunun reddine karar verildiği, davalının red kararına itirazı üzerine Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nca; “…markalar kavramsal, işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvuru ile redde gerekçe olarak gösterilen markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığı” gerekçesiyle Markalar Dairesi Başkanlığı’nın red kararının kaldırılmasına ve davalı marka başvurusunun tescil işlemlerinin devamına karar verildiği, (YİDK 22.08.2015 tarih, 2015-M-8105 sayılı kararı) sürecin sonucunda “…” ibareli markanın … tescil numarası ile davalı adına tescil edildiği dosya içerisindeki belgelerden tespit edilmiştir. Dosya içerisinde mevcut bilirkişi kurulu raporundan; davacının ilk markasının 2003 yılında tescil edildiği, davalı markasının tescil tarihinden (2013 yılı) önce olduğu, 556 Sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde benzerlik değerlendirmesi açısından, öncelikle markalar arasında benzerlik ve ayniyet, daha sonra mal ve hizmetler arasında ayniyet ve benzerlik olup olmadığının araştırılması gerektiği, benzerlik incelemesinde temel ilkenin; ortalama tüketici nezdinde bıraktığı intibaya göre tüm faktörler bir arada gözetilerek global değerlendirme yapılacağı, halkın işaretle arasında bir şekilde bağlantı kurması halinde benzerlik bulunduğunun kabulü için yeterli olduğu, Yargıtay’ın markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinde esas aldığı; “markanın esas ve tamamlayıcı unsurları, görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik, çağrıştırma, bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu intiba, malın veya hizmetin hitap ettiği tüketici grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı zaman” kriterleri doğrultusunda yapılan incelemede; davacı markalarında şekil ve başkaca yardımcı unsurlar olsa da esas unsurun “…” ibaresi olduğu, davalı markasının ise şekil ve “…” ibaresini içerdiği, esas unsurunun “…” olduğu, “…” ibaresinin bitişik ve ayrılmaz oluşu, renk, yazı karakteri, firma ve ürün bilgisi içermesi nedeniyle yardımcı unsurları farklı olduğundan, ortalama tüketici nezdinde karışıklığa neden olmayacağı, davalı ve davacı markalarının mal ve hizmet sınıfları arasındaki ayniyetin 2012 yılından itibaren kesişmeye başladığı, davalının marka kullanım üstünlüğü yönünden davacı markasının ilk tescil edildiği 2003 yılı öncesine ilişkin belge sunamadığı, davalının marka tescil sınıfları ile davacı markalarının sınıfları aynı olmakla beraber, davalı markası ile davacı markaları arasında 556 Sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi anlamında her hangi bir benzerlik bulunmadığından, ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı vekili; marka tescilinde nispi ret nedenlerinin 556 Sayılı KHK 8/1-b bendinde belirtildiğini, markalar arasında iltibasın varlığı için; markaların aynı veya benzer olması, mal veya hizmetlerin aynı olması ve markaların halk tarafından karıştırılma ihtimali olduğunu, davacı markaları ile davalı markasının Nice Sınıflarının: 07 / 17 / 35 olup, iltibas incelemesi için gereken ön şartın gerçekleştiğini, “…” ve müvekkilinin markaların okunuş biçimlerinin fonetik olarak benzerlik taşıdığını, tüketicilerin, davalı ve müvekkilinin markaları arasında işletmesel bir bağlantı kurması sonucunu doğuracağında, karıştırma ihtimalinin ispat edildiğini, her iki markanın ana unsuru “…” ibaresi olduğundan, taraf markaların ana unsurunun aynı olmasının iltibas yaratacak nitelikte olduğu halde red kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Dava konusu ihtilafa uygulanması gereken 556 Sayılı KHK’nin “Marka tescilinde red için nispi nedenleri” düzenleyen 8. maddesi”Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez: a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa, b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa,” şeklinde düzenlenmiştir. Marka üzerindeki hak, mutlak bir hak olup, sahibine markanın başkası tarafından kullanılmasını yasaklamak da dahil inhisari hak ve yetkiler ile malvarlıksal menfaatler ve sınırlı manevi haklar sağlar, marka koruması dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 6. maddesinde belirtildiği üzere” tescil yoluyla elde edilir ” genel kuralın istisnası olarak, Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesine göre tanınmış markalar (SMK, m. 6/4), tescilden önce kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanan markalar (556 sayılı KHK, m. 7/2, 8/3, 9/1, 42/3) tescil haricinde korunur. 556 sayılı KHK’nin 3, 6 ve 9. maddeleri gereğince her ülke, marka korumasını sadece kendi ülkesinde sağlar, tecavüze uğrayan ve kendi mevzuatına göre hak sahibi olan kişinin kendi ülkesindeki hukuk yollarına başvurmasına izin verir, 556 sayılı KHK’nin 7/1-b ve 8/1-b maddeleri ile marka üzerindeki öncelik hakkı markayı tescil ettirmek için önce başvuran ve tescil ettiren kişiye tanınmıştır ve markaya sağlanan koruma, tescil edilmek kaydıyla başvuru tarihinden itibaren başlar. Tescilli markanın “aynı”, “benzeri” veya “ayırt edilemeyecek kadar benzeri” olan işaretlerin aynı ve benzer mal ve hizmetlerle ilgili olarak kullanılması veya halk tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunması markaya tecavüzdür (556 sayılı KHK, m. 61). Böyle bir markanın kullanılması, markanın sahibi tarafından önlenebilir (556 sayılı KHK, m. 9/1). Ayrıca tescilli markanın aynı veya benzeri olan veyahut da halk tarafından karıştırılma ihtimali bulunan işaretleri aynı veya benzer mallar için başkası adına marka olarak tescil edilemez, tescil edilmiş ise markanın hükümsüzlüğünü istemek mümkündür (556 sayılı KHK, m. 42/1-a, b). Tescil edilmiş bir markanın hükümsüzlük hâlleri 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmiş olup, 556 sayılı KHK’nin 42/1-b maddesinde aynı KHK’nin 8. maddesinde sayılan nispi ret nedenleri hükümsüzlük hâlleri arasında belirtilmiştir. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken, her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nin 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası açılabilir. 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde belirtildiği üzere; bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığının tespitinde “halk” tarafından karıştırılma ihtimali dikkate alınır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilir. Karıştırma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır. Bilirkişi tarafından görsel ve işitsel benzerlik yönünden inceleme yapılmış, markanın bütünüyle yarattığı etki tartışılmış, markaların hizmet aynılığı/benzerliği, halk tarafından karıştırılma ihtimali incelenerek verilen raporda; Davalı markasının 07-17 ve 35. sınıflarında, davacı markasının bu sınıfları da kapsar şekilde pek çok sınıfta kayıtlı olması sebebiyle malların ve hizmetlerin benzer/aynılığı koşulunun gerçekleştiği, davacı markalarında şekil ve başkaca yardımcı unsurlar olsa da esas unsurun “…” ibaresi olduğu, davalı markasının ise şekil ve “…” ibaresini içerdiği, esas unsurunun “…” olduğu, “…” ibaresinin bitişik ve ayrılmaz oluşu, renk, yazı karakteri, firma ve ürün bilgisi içermesi nedeniyle yardımcı unsurları farklı olduğundan, ortalama tüketici nezdinde karışıklığa neden olmayacağı, tespit edilmiştir. 556 Sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde belirtildiği üzere, bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığının tespitinde “halk” tarafından karıştırılma ihtimali dikkate alınacağından, halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulmasıdır. Davalı ve davacı tarafa ait markanın aynı sınıfta kayıtlı olmaları sebebiyle, hizmet benzerliğinin bulunduğu tespit edilmiş ise de; Yargıtay’ın markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinde esas aldığı “markanın esas ve tamamlayıcı unsurları, görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik, çağrıştırma, bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu intiba, malın veya hizmetin hitap ettiği tüketici grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı zaman” kriterleri doğrultusunda yapılan incelemede; davacı markasındaki esas unsurun “…” ibaresi olup, davalı markasındaki esas unsurun “…” olması, “…” ibaresinin bitişik ve ayrılmaz yazılması, renk, yazı karakteri, firma ve ürün bilgisi içermesi nedeniyle yardımcı unsurlarının farklılığı ve markanın tescilli olduğu sınıfta hitap ettiği ortalama tüketici kitlesi gözönüne alındığında, markaların benzer olduğunun kabulü için gerekli olan halk tarafından karıştırma ihtimalinin bulunmadığı dosya kapsamına uygun bilirkişi raporu ile tespit edildiğinden, hükümsüzlüğe karar verilebilmesi için zorunlu olan 556 Sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde belirtilen ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ve markalar arasında ilişki kurma ihtimaline ilişkin koşul gerçekleşmediğinden, davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde olmadığı anlaşılmakla reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/09/2017 tarih ve 2016/61 E. 2017/165 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.16/09/2021