Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/392 E. 2021/1154 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/392 Esas
KARAR NO : 2021/1154 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/07/2017
NUMARASI: 2014/895 E. 2017/505 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkilinin kredi kartı ödemelerinin TL hesabı üzerinden yürümekte olduğunu, vadeli döviz tevdiat hesaplarının 24,730.61 EUR artı değer gösterdiğini, müvekkilinin döviz hesabından 15.08.2003 tarihinde 23.300 EUR’nun aynı tarihteki TL karşılığı 36.464.523.300 TL’nin müvekkili adına tahsil edildiğinin anlaşıldığını, sahte ödeme belgesi ile ödendi gösterilerek hesabın sıfırlandığının öğrenilmesi üzerine, 11.01.2005 ve … yevmiye numaralı Kadıköy … Noterliği’nden ihtarname keşide edildiğini, bankanın, herhangi bir usulsüzlük olmadığını ve hesabın kapandığını bildirdiğini, şube müdürü … ile yapılan görüşmede, şube elemanlarından … adlı memurun şubedeki bazı mudilerin hesapları ile oynadığı, özellikle yaşlıları kandırdığı ve teftiş incelemesi neticesinde işine son verildiği, ancak davacının eski müşteri olması, bankaya sonsuz güveni ve yaşlılığı sebebiyle özel inceleme ve özel çaba gösterilerek …’dan vadesiz ve muhatabı açık 23.000 EUR tutarında bir senet alınarak şube müdürü tarafından müvekkiline verildiğini ve hesaplarının habersiz ve haksız bir şekilde boşaldığının kabul edilip, uğradığı zararın giderilmeye çalışıldığını, senedin fotokopisinin arkasına şube müdürünün kendi el yazısı bir takım hesaplar yaparak bakiyenin 22.660 EUR olduğu belirtilmek suretiyle, 23.000 EURO’luk senet ile … borçlandırıldığını, memur hakkında hiçbir cezai işlem yapılmadığını, istifa ile işten ayrılmasının sağlandığını, bankanın kendi memurundan aldığı bononun, bankanın sorumluluğunu gidermeyeceğini, bononun da ödenmediğini, 15.08.2003 ve 17.12.2003 tarihli dekontlardaki imzaların müvekkilinin eli mahsulü olmadığını, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/160 E. Sayılı dosyasındaki, 09.11.2011 tarihli bilirkişi raporu ile mezkur ödeme fişindeki imzaların müvekkiline ait olmadığının, 09.06.2008 tarihli bilirkişi ek raporu ile 15.08.2012 tarihli ödeme fişlerindeki imzaların davacıya ait olmaması halinde, 23.300 EURO alacağı olduğunun açıklandığını ve dosyada davacı imzaları taklit edilerek hesabındaki paraların banka çalışanı tarafından rızası hilafına çekildiğinin sübut bulduğunu, bankanın hukuki sorumluluğunun tartışmaya yer açmayacak şekilde açık olduğunu, usulden reddedilen davaya kaldığı yerden devam edilerek, fazlaya ve diğer taleplere ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin döviz hesaplarına ilişkin alacağının tespitine ve şimdilik 23.300 EURO’nun, 18/08/2003 tarihinden itibaren işleyecek 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek faiziyle birlikte tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkili bankanın Küçükyalı Şubesi’nde davacının, … no.lu hesabının 23.06.2003 tarihinde, 21.000 Euro olarak açıldığını, 28.07.2003 tarihinde hesaba 3.688,12 Euro yatırıldığını, 15.08.2003 tarihinde hesaptan 23.300 Euro çekildiğini, bu tutarın 36.465.500.000.-TL.’ye çevrilerek 10.214.500.000.-TL’sı nakit olarak alındıktan sonra kalan 26.250.000.000,-TL’nın Küçükyalı Şubesi’nde bulunan davacının oğlu … ile ortak olduğu 1349 no.lu vadesiz müşterek hesaba yatırıldığını, 15.08.2003 tarihli ödeme fişindeki davacı imzasının, imza kartonları ile yapılan karşılaştırmada aynı olduğunun çıplak gözle dahi anlaşıldığını, hesaptan aynı tutarda ödeme yapılmadığını, bir kısmı alınarak kalan kısmın vadesiz hesaba aktarıldığını, davacının… ile müşterek 1314 no.lu vadesiz TL hesabına aktarılan 26.250.000.000.-TL ile dilekçedeki tabloda belirtilen şekilde parça halinde fon alınıp, repo yapıldıktan sonra farklı tarihlerde nakit ödeme yapıldığını, şube nezdinde müşterek hesabın münferit imza ile kullanılabileceğine dair talimat bulunduğunu, davacının 1314 no.lu vadesiz TL hesabından yapılan nakit ödeme işlemlerinde ve 1.438,97 Euro tutarındaki hesap kapamaya ait ödeme fişinde davacının imzasının bulunduğunu, hesap kapama sonrasında davacının hesap cüzdanının alındığını, Küçükyalı şubesi eski personeli … tarafından gerçekleştirilen kısmi ödeme ve hesap kapama işlemlerinin davacının 69765 no.lu vadeli Euro hesabının hesap cüzdanına işlendiğini, hesaplardan ödeme yapılan fişlerin tamamında davacının imzasının bulunduğunu ve imza takip föyündeki îmza île aynı olduğunu, Küçükyalı şubesi tarafından davacıya senet tevdi edilmediğini, davacı ile dava dışı … arasındaki senet vasfını taşımayan belge ile müvekkili bankanın hiçbir îlgisî olmadığını, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/160 E. Sayılı dosyasında açılan davanın, davacının davalı bankadan döviz tevdiat hesabı alacağının tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 6.500 EURO’nun 15/08/2003 tarihinden itibaren faizi ile tahsiline ilişkin olduğu, 05/03/2009 tarihinde davanın ıslah edildiği ve 23.300 EURO alacağın davalıdan tahsilinin talep edildiği, Davacı … tarafından, davalı- … T.A.Ş, Küçükyalı Şubesi nezdinde (uyuşmazlık konusu olan,) … No.lu, EURO Vadeli Döviz Mevduat Hesabının 23.06.2003 tarihinde, 21.000,00 EURO için, 34 gün vadeli senevi % 2,75 brüt faiz oranı üzerinden, vadeli olarak açıldığının tespit edildiği, İmza incelemesine ilişkin raporda; incelenen …, … ve … numaralı tediye fişleri üzerindeki imzaların davacının eli ürünü olduğu, diğer fişlerdeki imzaların ise davacının eli mahsulü olmadığı ve davacının hakiki imzalarının model alınarak davacı adına takliden sahte olarak atılmış imzalar olduklarının bildirildiği,Adli Tıp Kurumu’nca imza incelemesi yaptırılması itirazında bulunulduğu 14/11/2011 günlü duruşmada HMK’nun 120. maddesi gereğince ve HMK’da düzenlenen tebliğ hükümleri gözetilerek hesaplanan gider avansının yatırılması için yasa gereği iki hafta kesin süre verildiği, davacı vekilince, verilen kesin süreye rağmen gider avanslarının yatırılmadığı, her ne kadar, dosya içinde bilirkişi raporları bulunmakta ise de; imza konusunda yeni araştırma yapılacağı, imzalar konusunda saptanan duruma göre bankacı bilirkişiden ek rapor veya yeni bîr bankacı bilirkişiden rapor alınması gerekeceği ve ancak bundan sonra davacı taleplerinin yerinde olup olmadığı konusunda karar verilebileceği anlaşıldığından, gider avanslarının yatırılmasının zorunlu ve gerekli olduğu, HMK’nun 114/1-g maddesinde davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olmasının dava şartı olduğu, davacının yatırılması zorunlu olan gider avansını tanınan 2 haftalık kesin süre içinde yatırmadığı anlaşıldığından davanın HMK’nun 114/1-g maddesi 115/1-2 ve 120/2 maddesi hükümleri gereğince, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verildiği, hükmün 22.09.2012 tarihinde kesinleştiği,Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2009/848 Esas ve 2010/6615 Karar sayılı 08/06/2010 Tarihli kararında bankada hesap açılırken, mudi ile banka arasında imzalanan sözleşmenin (mevduat sözleşmesi), hâkim görüşe göre karma veya kendine özgü (sui generis) bir sözleşme olduğu, Yargıtay kararlarında da mevduat sözleşmesinin, ödünç (karz) ile usulsüz vedia akitlerinin karışımı, kendine özgü bir sözleşme olarak tanımlandığı, (bkz. Yarg. HGK, 15.06.1994, 11-178/398, YKD 1995/4, sayfa 530; Yarg. 11. HD, 17.06.1988, 4712/4063, YKD 1988/9, sayfa 1242; Yarg. 11, HD, 16.02,2001, 1313/2890, YKD 2002/3, sayfa 409) sözleşmeye niteliği uygun düştüğü ölçüde karz veya usulsüz vedia hükümlerinin uygulanacağı, (Yarg. HGK, 15.06.1994, 11-178/398, YKD 1995/4, sayfa 530) karz akdi veya usulsüz vedia (BK m. 472) hükümleri uygulansa da, bankaya tevdi olunan meblağın mudiye aynen iade edilmeyeceği, bankaya yatırılan paranın artık mudinin değil bankanın olduğu, (Haluk TANDOĞAN, Borçlar Hukuku özel Borç İlişkileri, Cilt: 2, 3. Bası, Ankara 1987, sayfa 427) bankanın parayı mislen iade edeceği, mudinin bankadan belli bir meblağ alacağı olduğundan, sahte imza ile bankadan usulsüz olarak tahsil edilen paranın mudinin değil, bankanın parası olduğu, haksız fiilin doğrudan mudiye değil, bankaya karşı işlenmiş olacağı ve bankadan çekilen para mudinin parası olmadığından, malvarlığında azalma olan kişi, mudi değil banka olduğundan, bankanın mudinin alacağını kendi kusuru olmasa dahi ödemek zorunda olduğu, üçüncü kişinin haksız yere para çekmesinde mudinin de kusuru var ise, o takdirde banka mudinin kusuru oranında onun alacağını ödemekten kaçınabileceği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1994/11-178 K. 1994/398 T. 15.6.1994 tarihli kararı uyarınca; 3182/mA, 13/2 818/m.99/2. 100/2. 3: 306. 307. 372/1 6762/m. 724 gereği, bankaların birer güven kurumu olup aldıkları mevduatı sahtecilere karşı özenle korumak zorunda olup, objektif özen borcu gereği hafif kusurlarından dolayı sorumlu oldukları, ayrıca adam çalıştıran sıfatı ile görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlü olduklarından, gerekli özeni gösterilmiş olsa dahi zararın gerçekleşeceğini kanıtlaması gerektiği, davalı bankanın BK.nun 100. maddesi doğrultusunda bir kurtuluş kanıtı getiremediğinden, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya münderecatı doğrultusunda; davacının, davalı banka nezdindeki, 74465 no.lu Vadeli Döviz Mevduat hesabından, 15.08.2003 tarihinde nakden çekilen 23.300 EURO tutar ile ilgili ödeme dekontundaki imzanın (Bilirkişi imza incelemesi raporuna göre,) eli ürünü olmadığı nazara alınarak, davacının davasının kabulü ile 23.300 EURO nun 15/08/2003 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre devlet bankalarının ERUO ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile davalıdan tahsiline” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; 1-Hükme esas alınan 06.02.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, 115954, 142943 ve 141176 fiş nolu dekontlardaki imzaların davacının eli ürünü olduğu, diğer dekontlardaki imzaların ise davacının eli ürünü olmadığının ifade edildiğini, davacının sadece dava konusu ödeme işlemine itiraz etmesine karşın, diğer 20 adet tediye fişindeki imzaların da davacının eli mahsulü olmadığı tespit edildiğinden, imza incelemesinin sağlıklı olmadığını, incelenen tediye fişlerindeki imzaların büyük bir kısmının davacının eli mahsulü olmadığının tespit edilmesinin şüphe yarattığını, raporda dava konusu dekontla ilgili, tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit yapılmadığını,2-Mukayeseye esas el yazısı ve imzaların; samimî el yazısı ve imzalar ile huzurda temin edilen yazı ve imzalar olarak iki ana gruba ayrıldıklarını, incelenen belge tarihinden daha eski tarihli ve yeterli sayıda olması gerektiğini, 06.02.2017 tarihli bilirkişi raporunda davacının çok az sayıda mukayese imzasının esas alındığını, imza örneklerinin bulunduğu belgelerin 2011, 2012, 2009, 2004 yıllarına ait olup, dekont tarihi 2003 yılından sonrasına ait olduğundan, mukayese imza olarak kullanılmasının hukuken mümkün olmadığını,3-15.04.2014 tarihli Adli Ttp Kurumu raporunda, dosyadaki belgelerin imza incelemesi için yeterli olmadığı belirtilerek, davacının imzalamış olduğu 26.01.2009 tarihli Bireysel Bankacılık Sözleşmesinin sunulmasının istendiğini ve aslının dosyaya sunulduğunu, 06.02.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, sözleşmenin imza incelemesinde mukayeseye esas alınmadığı anlaşıldığından, raporun eksik inceleme ile oluşturulduğunu,4- Bilirkişilerin raporlarında, dekontlardaki imzaların davacıya ait olup olmadığını belirtirken, mevcut mukayeseye esas imzalarına kıyasla şeklinde açıklama yaptıklarını, bu ifadenin mukayeseye esas imzaların davacıya ait yeterli tanı özellikleri göstermediğini ortaya koyacağından bilirkişi raporunun kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığını,5-Bir belgedeki imza ve yazının, atfedildiği kişiye aidiyeti hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması; bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması gerektiğini, [Yargıtay HCK. 2001/12-466 E. – 2001/4H3 K.) mahkemece bu özellikleri taşımayan rapor dikkate alınarak hüküm kurulduğundan, kararın kaldırılması gerektiğini,6- Davacının bilgisi ve rızası dışında yapıldığını iddia ettiği 15.08.2003 tarihli 23.300 Euro ödeme işlemi gerçekleştikten sonra, çekilen tutarın bir kısmının davacının oğlu ile ortak olduğu 1349 nolu vadesiz hesaba aktarılıp, aktarılan tutarın ortak hesaptan yine kendisi tarafından kullanıldığından, dava konusu işlemin de bilgisi dahilinde yapıldığını göstereceğini, ödeme işlemine ilişkin dekonttaki imzanın davacıya ait olmadığı kabul edilse bile, yerleşik Yargıtay kararları ile sabit olduğu üzere, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.04.2012 tarihli 2010/15960 E – 2012/6118 K sayılı ve 22 01 2013 tarihli 2011/1576 £ ~ 2013/1356 K sayılı kararı ) çekilen tutarın kimin yararına harcandığının, davacının zararının doğup doğmadığının tespiti gerektiğini, davacının şube nezdinde bulunan 1349 nolu vadesiz TL hesabından yapılan nakit ödeme işlemlerinde de davacının imzası olduğunun dosyadaki 15.07.2013 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edildiğini,Davacının oğlu … ile müşterek hesabı olan 1349 noîu vadesiz TL hesabına aktarılan 26,250,00-TL ile parça halinde fon alındıktan sonra ve repo yapıldıktan sonra farklı tarihlerde hesaptan nakit ödemeler yapıldığını, 15.08.2004 tarihinden itibaren hesap hareketleri ve 1349 nolu vadesiz TL hesabından yapılan nakit ödeme işlemlerine ait dekont ve talimat örneklerinin dosyaya sunulduğunu, incelendiğinde nakit ödeme işlemlerinin davacı … tarafından yapıldığının, tüm dekontlarda davacı … imzasının bulunduğunun, davacıya ait … nolu … kredi kartına ait ödemelerin gönüleceğini, müşterek hesabın münferit imza ile kullanılabileceğine dair talimat da bulunduğunu, dava konusu tutarın davacı yararına kullanıldığını açıkça göstereceğinden, davacının zararının doğduğundan söz edilmesi de hukuken mümkün olmadığından, haksız ve mesnetsiz davanın reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu,7-Dava konusu ödeme işleminden sonra hesapta kalan 1.432,81 Euro 17.12.2003 tarihinde hesaptan davacı tarafından çekilerek hesabın kapatıldığını ve davacıdan hesap cüzdanının istirdat edildiğini, şikayet konusu hesap kapatıldıktan sonra, davacının 74465 nolu vadeli (Euro) hesabı açtırdığını, işlemlerin davacının şube nezdinde bulunan 69765 nolu vadeli Euro hesabının hesap cüzdanına işlendiğini, dava konusu ödeme işleminden sonra kalan bakiyenin çekilerek, dava konusu ödemenin yapıldığı hesabının davacı tarafından kapatılması, aynı gün tekrar vadeli euro hesabı açılması, işlemlerin hesap cüzdanına işlenmesi ve hesabın kapatılması akabinde cüzdanın istirdat edilmesi, dava konusu işlemin davacının bilgisi onayı dahilinde gerçekleştirildiğini açıkça gösterdiğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/10313 E. ve 17.11.2014 tarihli, 27.11.2012 tarihli 2011/12174 E -2012/19288 K sayılı, 01/11/2004 tarihli 2004/1630 E, 2004/10649 K sayılı, 10.07.2008 tarihli 2006/13239 E. – 2008/9302 K. sayılı, 2013/710S E. 2014/13506 K ve 01.09.2014 tarihli kararları)8-Dava konusu işlem ve hesap kapama işlemleri davacının şube nezdinde bulunan 69765 nolu vadeli Euro hesabının hesap cüzdanına işlendiğini, hesap cüzdanını yazdıran davacının hesap hareketlerinden ve dolayısıyla dava konusu ödemeden bilgi sahibi olduğunu, davacının bir yıldan fazla zaman geçtikten sonra dava konusu işleme itiraz ederek, 3 yıl sonra dava ikame ettiğini, bu süre zarfında dava konusu işlemden haberdar olmadığını iddia etmesinin hayatın olağan akışına ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağını, bu yönden de davanın reddi gerektiğini,9-Davacının dava dışı … almış olduğunu iddia ettiği senet üzerinde muhatabın adı, vade ve keşide tarihî bulunmadığını, yasal şekil şartlarını taşımadığından kambiyo vasfına sahip olmadığını, borçlu olarak gözüken … isminin yanında kime ait olduğu bilinmeyen bir imza bulunduğunu, senedin hangi amaçla ve kim tarafından doldurulduğu bilinmediğinden, delil olarak kullanılmasının hukuken mümkün olmadığını, müvekkili Banka ile ilgisi bulunmayan kambiyo vasfına haiz olmayan senedin müvekkil Bankayı bağlamayacağını, 10-Davacının hesaplarının kontrol ve sorumluluğunun bizzat kendisine ait olduğunu, müvekkilinin müşteri potansiyeli gözetildiğinde tüm müşterilerinin hesap hareketlerini kontrol etmesinin beklenemeyeceğini, davacının, banka hesapları üzerinde denetim görevini yapmadığının ortaya çıktığını, davacının bir zarara uğraması söz konusu ise, buna kendisinin sebebiyet verdiğini, müvekkili bankaya izafe edilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, MK 3/2 hükmü gereği kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı gibi, zararının tazminini üçüncü kişiden de bekleyemeyeceğini, (BK/52).11- İspat yükünün davacıda olduğunu, davacının zararını ve müvekkili bankanın kusurunu ispat etmesi gerektiğini, davacının zararının doğduğunu ispat edemediğini, kararın bu yönden de hukuka aykırı olduğunu, izah edilen ve re’sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle kararın kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı tarafın talebi; davalı bankanın Küçükyalı Şubesi’nde bulunan, 69765 no.lu vadeli Euro hesabından 15.08.2003 tarihinde bilgisi dışında 23.300 EUR’nun aynı tarihteki TL karşılığı 36.464.523.300 TL’nin sahte ödeme belgesi ile ödenmek suretiyle zararına sebebiyet verildiğinden bahisle, bankanın sorumluluğu hükümleri doğrultusunda tahsiline ilişkindir.Mahkemece; toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya münderecatı doğrultusunda, davacının, davalı banka nezdindeki, … no.lu Vadeli Döviz Mevduat hesabından, 15.08.2003 tarihinde nakden çekilen 23.300 EURO tutar ile ilgili ödeme dekontundaki imzanın (Bilirkişi imza incelemesi raporuna göre,) eli ürünü olmadığı nazara alınarak, davanın kabulü ile 23.300 EURO nun 15/08/2003 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre devlet bankalarının ERUO ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.1-Davalı tarafın ilk istinaf sebebi; Davacının sadece dava konusu ödeme işlemine itiraz etmesine karşın, hükme esas alınan 06.02.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, diğer 20 adet tediye fişindeki imzaların da davacının eli mahsulü olmadığı tespit edildiğinden, imza incelemesinin sağlıklı olmadığını, incelenen tediye fişlerindeki imzaların büyük bir kısmının davacının eli mahsulü olmadığının tespit edilmesinin şüphe yarattığını, raporda dava konusu dekontla ilgili, tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit yapılmadığına ilişkindir.Mahkemece Adli Tıp Kurumu’na yazılan 15/12/2016 tarihli müzekkeresinde; “Yazımız ekinde gönderilen Belge asılları (kasa evrakı) , dosyada mevcut belgeler doğrultusunda Davacı … (asil) imzası ile dava konusu ödeme fişlerindeki imzaların aynı olup olmadığı davacı asile ait olup olmadığı hususunun rapor tanzim edilerek , (tesbit edilerek) bu hususta tanzim edilecek raporun ve dosyamızın mahkememize gönderilmesi rica olunur” şeklinde gönderilen 11/12/03, 10/10/03, 05/11/03, 08/12/03, 04/09/03, 12/09/03, 04/12/03, 05/12/03, 11/11/03, 04/11/03, 28/11/03, 10/11/03, 02/09/03, 28/10/03, 02/10/03, 11/09/03, 06/08/03, 15/08/03, 01/09/03, 19/09/03, 02/12/03, 11/12/03, 20/10/03, 15/08/03 tarihli tüm dekontlardaki imzaların davacı eli ürünü olup olmadığı konusunda talepte bulunulduğundan, ATK’nun da tüm dekontları inceleyerek karar verdiği görüldüğünden, şüphe yaratacak bir uygulamanın bulunmadığı gibi, raporun bulgular ve sonuç bölümünde “İnceleme konusu …, … ve … fiş nolu dekontlardaki imzalar ile … mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların … eli ürünü olduğu, inceleme konusu diğer dekontlardaki imzalar ile … mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla … eli ürünü olmadığı hususlarını bildirir kanaat raporudur.” sözleri ile açıkça davacının eli ürünü olan ve olmayan dekontlar şüpheye yer vermeyecek şekilde belirtildiğinden, davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. 2-Mukayeseye esas el yazısı ve imzaların; samimî el yazısı ve imzalar ile huzurda temin edilen yazı ve imzalar olup, incelenen belge tarihinden daha eski tarihli ve yeterli sayıda olması gerekirken, raporda çok az sayıda mukayese imzanın esas alındığını, imza örneklerinin bulunduğu belgelerin 2011, 2012, 2009, 2004 yıllarına ait olup, dekont tarihi 2003 sonrasına ait olduğundan, mukayese imza olarak kullanılmasının mümkün olmadığı ileri sürülmüştür.Mahkemece ilk yazılan müzekkereye ATK’ca verilen 15/04/2014 tarihli cevapta; 26.01.2009 tarihli bireysel müşteri sözleşmesi ile samimi mukayese belgeler bulunmadığından sağlıklı değerlendirme yapılamadığı, sağlıklı inceleme yapılabilmesi için; 26.01.2009 tarihli bireysel müşteri sözleşmesinin temini, …’ın evvelce başka amaçlarla atmış olduğu samimi imzalarını içerir belge asıllarının; Nüfus Memurluğu, Askerlik Şubesi, Evlendirme Dairesi, Sandık Seçmen listeleri, Muhtarlıklar, Bankalar, Kooperatifler v.b kuruluşlardan temini ile huzurda yeniden alınacak imzalarını içerir tutanakların mevcutlar ile birlikte gönderilmelerinin yararlı olacağı, belirtildiğinden, mahkemece; davacı vekili tarafından bildirilen yerlere yazı yazılarak belge asıllarının istendiği, noter evrakının imha edilmesi sebebiyle gönderilemediği, dosya içine aynı konuda daha önce açılarak usulden ret kararı verilen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/160 esas saylı dosyasının dosya içine alındığı,ATK’a gönderilerek incelendiği anlaşılmıştır.ATK raporunda davacıya ait mukayese yazı/imzaların; 02/12/2011 tarihli, Dekont, (2016-102900-2), 01/03/2012 tarihli, Dekont, (2016-102900-3), İmza formu, (2016-102900-4), İstiktab Tutanakları, (2016-102900-5), 28/12/2004 tarihli, Vekaletname, (2016-102900-6), 20/05/2009 tarihli mahkeme belgesi, (2016-102900-7), Bila tarihli talimat mektubu fotokopisi, (2016-102900-8), ve 09/11/2011 tarihli, Bilirkişi Raporu, (2016-102900-9), Diğer belgelerin bulunduğu iki adet mavi klasör, ( mavi klasörün bir tanesi mahkemenin dosyası diğeri İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2006/160 esas sayılı dava dosyası olup, dosyada, Emniyet Genel Müdürlüğü-Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı …a imza incelemesi yaptırıldığı ve alınan 09.11.2011 tarihli bilirkişi raporunda 2010/81 Kasa numaralı zarf içerisinde mevcut …bank Küçükyalı Şubesi tarafından düzenlenen dekontların tetkikinde; davaya konu olan, 23,300 EURO ile TL. Karşılığı; 36.464.500.000 TL. bedelli dekontlardaki imzanın, … eli mahsulü olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığına ilişkin rapor ve eklerinin bulunduğu dosya) (2016-102900-10), olarak gösterilmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.04.2019 tarihli, 2017/12-328 esas ve 2019/387 karar sayılı kararında belirtildiği üzere, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalı, senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, karşılaştırmaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkâr edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir. … no.lu vadeli Euro hesabından 15.08.2003 tarihinde bilgisi dışında 23.300 EUR’nun aynı tarihteki TL karşılığı 36.464.523.300 TL’nin sahte ödeme belgesi ile ödenmek suretiyle zararına sebebiyet verildiğine ilişkin olduğundan, ATK’na gönderilen mavi klasör İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2006/160 esas sayılı dava dosyası içinde belge tarihinden öncesine ilişkin, … Küçükyalı Şubesine ait 23/06/2003 açılış tarihli … numaralı hesap cüzdanının, keza işlem tarihinden öncesine ait olmamakla beraber yerleşmiş Yargıtay kararlarında belirtilen işlem tarihine yakın tarihli olan 08/12/2004 tarihli vekaletnamenin bulunduğu tespit edildiğinden, incelemenin yerleşmiş Yargıtay uygulamalarındaki usule uygun yapıldığı anlaşılmakla, istinaf sebebi yerinde olmadığından reddine karar verilmiştir.3-15.04.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, dosyadaki belgelerin imza incelemesi için yeterli olmadığı belirtilerek, davacının imzalamış olduğu 26.01.2009 tarihli Bireysel Bankacılık Sözleşmesinin sunulmasının istendiğini ve aslının dosyaya sunulduğu, 06.02.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, sözleşmenin imza incelemesinde mukayeseye esas alınmadığı anlaşıldığından, raporun eksik inceleme ile oluşturulduğu iddia edilmiştir.Mahkemece ilk yazılan müzekkereye ATK’ca verilen 15/04/2014 tarihli cevapta; 26.01.2009 tarihli bireysel müşteri sözleşmesi ile samimi mukayese belgeler bulunmadığından sağlıklı değerlendirme yapılamadığı, sağlıklı inceleme yapılabilmesi için; 26.01.2009 tarihli bireysel müşteri sözleşmesinin temini gerektiği belirtildiğinden, mahkemece davalı taraftan istendiği ve dosyaya ibraz edildiği, ATK raporunda tatbike medar imzalar içinde belirtilmediği tespit edilmiş ise de; diğer incelenen belgeler olarak belirtilen evraklar arasında İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2006/160 esas sayılı dava dosyası içinde belge tarihinden öncesine ilişkin, … Küçükyalı Şubesine ait 23/06/2003 açılış tarihli … numaralı hesap cüzdanının, keza işlem tarihinden öncesine ait olmamakla beraber yerleşmiş Yargıtay kararlarında belirtilen işlem tarihine yakın tarihli olan 08/12/2004 tarihli vekaletnamenin incelendiği tespit edildiğinden, 26.01.2009 tarihli Bireysel Bankacılık Sözleşmesinin daha uzak tarihli olması sebebiyle incelenmemesi Yargıtay’ın imza incelemesine esasa kriterlere aykırı olmadığından bu yöne ilişkin istinaf sebebinin de reddi gerekmiştir.4-Bilirkişilerin raporlarında, dekontlardaki imzaların davacıya ait olup olmadığını belirtirken, mevcut mukayeseye esas imzalarına kıyasla şeklinde açıklama yaptıklarını, bu ifadenin mukayeseye esas imzaların davacıya ait yeterli tanı özellikleri göstermediğini ortaya koyacağından bilirkişi raporunun kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığı ileri sürülmüştür.ATK raporunda: “inceleme konusu diğer dekontlardaki imzalar ile Hayriye Zeynep Ünsal’ın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla … eli ürünü olmadığı hususlarını bildirir kanaat raporudur.” belirtmesi yapılmıştır. Yargıtay HGK’nun 2017/(19) 11-925 Esas ve 2021/734 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Bilirkişi tarafından mukayese yapılarak inceleme yapılması gerektiğinden, dosyadaki ATK raporunda kıyasen inceleme yapılması usule uygun olmakla davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.5-ATK raporunda; incelemenin Uz.Dr. … tarafından yapıldığı ve incelemenin ne şekilde yapıldığı İnceleme Yöntemleri (Metod Adı/No) bölümünde 5.1. Teknik Yöntemler (FID.03.P.11.DMT.01 sayılı Adli Belge İnceleme Şubesi El Yazısı/İmza İnceleme Deney Metodu) 5.2. Yazılım ve Donanım, 5.2.1. Laboratuvarda Bulunan Cihazlar; VSC-5000, VSC-6000/HS, Forensic XP 4010D, ESDA 2, 5.2.2. Optik Aletler; Büyüteç, Stereo Mikroskop olarak belirtildiğinden ve tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından incelendiği ve kesin kanaat olduğu açıkça belirtildiğinden, davalı vekilinin incelemenin Yargıtay HGK’nun 2001/12-466 Esas ve 2001/4H3 Kararında belirtilen özellikleri taşımadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 6-Bilirkişi raporu ile; Aynı konuda açılan ve açılmamış sayılmasına karar verilen, dosya içerisinde mevcut İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/160 esas sayılı dosyasına bilirkişi … tarafından sunulan raporda; 23.300,00 Euro kısmi ödemenin yapıldığı ve hesap cüzdanına işlendiği, hesap kapama sırasında cüzdanın istirdat edildiği bildirilmesine rağmen mahkemece istendiğinde sunulamadığı, davacı tarafça ibraz edildiği ve davacı tarafça ibraz edilen 69765-6 no.lu vadeli hesap cüzdanına göre davacının 28.07.2003 tarihi itibariyle davalı bankanın Küçükyalı Şubesi nezdinde 24.730.61 EUR vadeli parası gözüktüğü, daha sonraki hesap hareketlerinin cüzdan aslına işlenmediği, davalı vekilince dosyaya sunulan hesap ekstrelerinin tetkikinden, 69765-6 nolu, 24.730.61 EUR miktarlı vadeli hesaptan 15.08.2003 tarihinde, 23.300.-EUR kısmi ödeme yapıldığı, 17.12.2003 tarihinde bu hesapta kalan 1.438.97 EUR para 735.- EUR ilave edilerek, davacı adına 17.12.2003 tarihinde, 74465 numaralı 19.01.2004 vadeli 2.173.907 EUR miktarlı mevduat hesabı açıldığı ve söz konusu hesap bakiyesinin değişmediği, tespit edildiğinden, 69765-6 numaralı hesaptan çekilen 23.300,00 Euro’nun, davacının oğlu tarafından 1349 numaralı hesaba aktarıldığına ilişkin belge sunularak kanıtlanmadığından, bu hesaptan yapılan ödemelerin davacının bilgisi dahilinde olması, 69765-6 numaralı hesaptan 15.08.2003 tarihinde, çekilen 23.300,00 Euro işlemden haberdar olduğunu, davacı yararına kullanıldığını kanıtlamayacağından, 23.300,00 Euro’nun davacının eli mahsulü olmayan dekont ile çekilmek suretiyle davacı zararı oluştuğundan, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin de reddi gerekmiştir. 7-Davalı tarafın diğer istinaf sebebi; dava konusu ödeme işleminden sonra hesapta kalan 1.432,81 Euro 17.12.2003 tarihinde hesaptan davacı tarafından çekilerek hesabın kapatıldığı ve davacıdan hesap cüzdanının istirdat edildiği, şikayet konusu hesap kapatıldıktan sonra, davacının 74465 nolu vadeli (Euro) hesabı açtırdığı, işlemlerin davacının şube nezdinde bulunan 69765 nolu vadeli Euro hesabının hesap cüzdanına işlendiği, dava konusu ödeme işleminden sonra kalan bakiyenin çekilerek, dava konusu ödemenin yapıldığı hesabın davacı tarafından kapatılması, aynı gün tekrar vadeli euro hesabı açılması, işlemlerin hesap cüzdanına işlenmesi ve hesabın kapatılması akabinde cüzdanın istirdat edilmesinin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/10313 E. ve 17.11.2014 tarihli, 27.11.2012 tarihli 2011/12174 E -2012/19288 K sayılı, 01/11/2004 tarihli 2004/1630 E, 2004/10649 K sayılı, 10.07.2008 tarihli 2006/13239 E. – 2008/9302 K. sayılı, 2013/710S E. 2014/13506 K ve 01.09.2014 tarihli kararları uyarınca dava konusu işlemin davacının bilgisi onayı dahilinde gerçekleştirildiğini açıkça göstereceğine ilişkindir. Aynı konuda açılan ve açılmamış sayılmasına karar verilen, dosya içerisinde mevcut İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/160 esas sayılı dosyasına bilirkişi … tarafından sunulan raporda; 23.300,00 Euro kısmi ödemenin yapıldığı ve hesap cüzdanına işlendiği, hesap kapama sırasında cüzdanın istirdat edildiği bildirilmesine rağmen mahkemece istendiğinde sunulamadığı, davacı tarafça ibraz edildiği, davacı tarafça ibraz edilen 69765-6 no.lu vadeli hesap cüzdanına göre davacının 28.07.2003 tarihi itibariyle davalı bankanın Küçükyalı Şubesi nezdinde 24.730.61 EUR vadeli parası gözüktüğü, daha sonraki hesap hareketlerinin cüzdan aslına işlenmediği, hesap cüzdanı üzerinde banka ünvanı altında tek imzanın mevcut olduğu, bu imzayla, kasa zarfında sunulu … borçlu, 23.000.-BUR tutarlı senet üzerindeki imzanın çıplak gözle bakıldığında benzer olduğu, davalı vekilince dosyaya sunulan hesap ekstrelerinin tetkikinden, 69765-6 nolu, 24.730.61 EUR miktarlı vadeli hesaptan 15.08.2003 tarihinde, 23.300.-EUR kısmi ödeme yapıldığı, 17.12.2003 tarihinde bu hesapta kalan 1.438.97 EUR para 735.- EUR ilave edilerek, davacı adına 17.12.2003 tarihinde, 74465 numaralı 19.01.2004 vadeli 2.173.907 EUR miktarlı mevduat hesabı açıldığı ve söz konusu hesap bakiyesinin değişmediği, dosyada sunulu 26.01.2005 tarihli müfettiş inceleme raporu 2.sayfası son paragrafında; banka yetkili personeli … iş aktinin, bir takım mudilere ait hesaplardan gerçekleştirmiş olduğu usulsüz işlemler nedeniyle 16.07.2004 tarihinde fesh edildiği tespiti yapılmıştır. Mahkemece alınan raporda da aynı tespitlere atıf yapılarak katılındığı belirtildiğinden, mahkemenin raporu haline gelmiştir. Rapor ile kapatıldığı ve davacıdan alındığı beyan edilen hesap cüzdanlarının mahkemece istenmesine rağmen davalı banka tarafından dosyaya sunulamadığı gibi, davacı tarafından sunulması ve davacının sunduğu banka hesap cüzdanında 15/08/2003 tarihli çekim işleminin işlenmemiş olması karşısında, 17.12.2003 tarihinde bu hesapta kalan 1.438.97 EUR para 735.- EUR ilave edilerek, davacı adına 17.12.2003 tarihinde, … numaralı 19.01.2004 vadeli 2.173.907 EUR miktarlı mevduat hesabı açılması, dava konusu 15/08/2003 tarihli işlemin davacının bilgisi onayı dahilinde gerçekleştirildiğini kanıtlamadığından, davalı tarafın istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.8-Dosya içerisinde mevcut İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/160 esas sayılı dosyasına bilirkişi … tarafından sunulan raporda, kapatılarak istirdat edildiği beyan edilen ve davacı tarafça ibraz edilen 69765-6 no.lu vadeli hesap cüzdanına göre davacının 28.07.2003 tarihi itibariyle davalı bankanın Küçükyalı Şubesi nezdinde 24.730.61 EUR vadeli parası gözüktüğü, daha sonraki hesap hareketlerinin cüzdan aslına işlenmediği tespit edildiğinden, davacının hesap hareketlerinden haberdar olduğu, görülmekte olan davadan önce aynı konuda İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/160 esas sayılı davası açıldığı ve usulden reddedildiği dosya kapsamı ile sabit olduğundan, davacının bir yıldan fazla zaman geçtikten sonra dava konusu işleme itiraz ederek, 3 yıl sonra dava ikame ettiği, bu süre zarfında dava konusu işlemden haberdar olmadığını iddia etmesinin hayatın olağan akışına ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir.9-Davacının dava dışı … almış olduğunu iddia ettiği senet üzerinde muhatabın adı, vade ve keşide tarihî bulunmadığını, yasal şekil şartlarını taşımadığından kambiyo vasfına sahip olmadığını, borçlu olarak gözüken …isminin yanında kime ait olduğu bilinmeyen bir imza bulunduğunu, senedin hangi amaçla ve kim tarafından doldurulduğu bilinmediğinden, delil olarak kullanılmasının hukuken mümkün olmadığını, müvekkili banka ile ilgisi bulunmayan kambiyo vasfına haiz olmayan senedin müvekkili bankayı bağlamayacağı iddia edilmiştir. Davacı taraf banka çalışanı … tarafından verilmiş senede delil olarak dayanmıştır. HMK 189/1.maddesi uyarınca taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir. Aynı maddenin 4. fıkrasında bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir düzenlemesi mevcuttur. Maddenin düzenleme şekli nazara alındığında; ispat hakkı kapsamında delillere dayanmak taraflara, caiz olup olmadığına karar vermek mahkemeye aittir. Mahkeme gerekçesinde … ve davacı arasındaki senet dayanak yapılarak karar verilmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.10-Davacı tarafın işlemin yapıldığı tarih itibariyle banka kayıtlarını inceleme imkanı olmayıp, dosyaya tarafından sunulan 69765-6 no.lu vadeli hesap cüzdanına göre; davacının 28.07.2003 tarihi itibariyle davalı bankanın Küçükyalı Şubesi nezdinde 24.730.61 EUR vadeli parası gözüktüğü, daha sonraki hesap hareketlerinin cüzdan aslına işlenmediği tespit edildiğinden, vadeli hesap açılmasında banka sözleşmenin tarafı olup, 3. kişi konumunda olmadığından, davacının hesap hareketlerini kontrol görevini yerine getirmemek suretiyle gerekli özeni göstermediği ve gerekli özeni göstermeyen kimsenin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı ve zararını 3. kişiden isteyemeyeceğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir.11-Son istinaf sebebi; ispat yükünün davacıda olduğu, davacının zararını ve müvekkili bankanın kusurunu ispat etmesi gerektiği, davacının zararının doğduğunu ispat edemediği, kararın bu yönden hukuka aykırı olduğuna ilişkindir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08.06.2010 tarihli 2009/848 Esas ve 2010/6615 Karar sayılı kararında belirtildiği gibi; “Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür, Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. BK. 306 ve 307. maddeler uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa’nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafık kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.”YHGK 1994 /11-178 E., 1994/398 K. Sayılı, 15.06.1994 tarihli kararında; Davalı banka ayrıca adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludur. Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Burada yasa; Adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü, bir gözetim ödevi yüklemiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğu kendisine veya emrinde çalışanı yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Adam çalıştıran, görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Davalı bankanın adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olması halinde de zararın gerçekleşeceğini kanıtlaması gerekir, O halde BK’nın 100. md. doğrultusunda bir kurtuluş kanıtı getirememiştir. Birer güven kurumu olan bankalar, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorundadır. Objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlardan dahi sorumludurlar. tespiti yapılmıştır.Yargıtay kararları uyarınca; bankada mevduat hesabı açtırılması, banka ile mudi arasında ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşme türü olduğundan, hesap açılması ile paranın yararı ve zararı bankaya geçtiğinden, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam ettiğinden, bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. Ayrıca adam çalıştıran sıfatı ile; kendisi kusurlu olmasa dahi, görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip kişileri seçme yükümlülüğünü yerine getirmediği taktirde, bankanın kusursuz sorumluluğu mevcut olup, davalı bankanın adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olması halinde de zararın gerçekleşeceğini kanıtlaması zorunlu olduğundan, ispat yükü bankadadır. Banka gerekli özeni gösterse dahi zararın gerçekleşeceğini ve zararın olmadığını kanıtlamadığından, bu yöndeki istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/07/2017 tarih ve 2014/895 E. 2017/505 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 6.470,10 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.617,52 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.852,58 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA,3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/10/2021