Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/390 E. 2021/672 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/390
KARAR NO : 2021/672
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 18/09/2017
NUMARASI : 2014/87 E. 2017/802 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 10/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı ile davalı arasında her sene akdedilen “tedarikçi sözleşmesi” kapsamında davacı tarafından davalının talep ettiği ürünlerin temin edildiğini, bu husustaki son sözleşmenin 22.03.2012 tarihinde imzaladığını, bu sözleşmenin geçerlilik süresinin 01.01.2012-31.12.2012 tarihleri olduğunu, sözleşmenin 3.26 maddesine göre yıllık olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 01.07.2013 tarihinde sona erdiğini, sözleşmenin geçerli olduğu bu tarihe kadar davalının sözleşme kapsamında davacıya yapması gereken ödemeleri yapmadığından, davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. no.lu dosyaları ile icra takibi yaptıklarını, davalının icra takiplerine itiraz etmesi ile İstanbul Anadolu İcra Hukuk Mahkemesinde dava açıldığını, ticari ilişkilerin sürdüğü dönemde davalı tarafça tanzim edilip davacıya gönderdiği; 31.12.2012 tarih … seri no.lu 57.805,59 TL tutarlı, 31.12.2012 tarih … seri no.lu 4.734,62 TL tutarlı, 31.12.2012 tarih … seri no.lu 65.398,18 TL tutarlı, 31.12.2012 tarih … seri no.lu 1.924,66 TL tutarlı, 31.12.2012 tarih … seri no.lu 212,45 TL tutarlı 5 adet faturaya konu mal ve hizmet davacı tarafından alınmadığından, İzmir … Noterliği 24.01.2013 tarih ve … no.lu ihtarnamesi ile 5 adet faturanın davalı tarafa iade edildiğini, davalının keşide ettiği Kadıköy … Noterliğinin 26.03.2013 tarih … no.lu ihtarnamesi ile bu beş adet faturanın taraflarına iade edildiği belirtilse de, ihtarnamedeki iddiaları kabul edilmediği, ayrıca ihtarname ekinde faturaların çıkmadığının İzmir … Noterliğinin 05.04.2013 tarih … no.lu ihtarnamesi ile davalıya bildirdiklerini, bilahare davalı tarafça kendilerine keşide edilen Kadıköy …. Noterliği 18.07.2013 tarih … no.lu ihtarnamesinde fatura konusu hizmetin müvekkili tarafından alındığı ve faturaların müvekkilinin muhasebe kayıtlarına alınmasının istendiğini ve ihtarnameye 5 adet fatura eklendiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından keşide edilen İzmir … Noterliği 25.07.2013 tarih … no.lu ihtarname ile 5 adet fatura aslının davalıya yeniden iade edildiğini ve fatura konusu hizmetlerin alınmadığının davalıya bildirildiğini, müvekkili tarafından kabul edilmeyen bu 5 adet faturanın davalı tarafından müvekkilinin cari hesabına borç olarak kaydedildiğini ve müvekkilin alacağından bu fatura bedelleri düşüldüğünü beyanla, müvekkili tarafından davalı aleyhine yaptıkları icra takipleri ile ilgili itirazın iptali davası açma hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilin yukarıda belirtilen toplam tutan 130.075,50 TL olan 5 adet fatura ile ilgili olarak davalıya borçlu olmadığının ve bu miktarda davalıdan alacaklı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili 09.03.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile, 5 adet fatura bedeli olan 130.075,50 TL üzerinden davayı alacak davası olarak ıslah ettiğini beyan etmiş, bu miktar üzerinden yatırılması gerekli nisbi harç, dava açılırken tamamlanmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı şirket ile müvekkil şirket arasında 01.06.2011 ve 22.03.2012 tarihli tedarikçi sözleşmeleri ile ticari ilişki kurulduğunu, “Tedarikçi Sözleşmesi” çerçevesinde ‘Satıştan ödeme’ sistemi ile çalışıldığını, firmanın faturasına bağlı kalmaksızın satış üzerinden ödeme yapıldığını, Tedarikçi Sözleşmesinin “Ödeme Şekli” başlıklı bölümünde; “satıştan ödeme ile 70 gün ödeme vadesini takip eden her ayın 2. ve 4. cuma günleri ödeme yapılacağının” kararlaştırıldığını, Davacının müvekkil şirket aleyhine 12.07.2013 tarihinde Anadolu 21. İcra Müdürlüğü 2013/5603 E. sayılı dosyası ile 406.386,17 TL icra takibi yaptığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmede yer alan satıştan ödeme sistemi uyarınca icra takibinin başlatıldığı 12.08.2013 tarihinde davacı firmanın vadesi gelen 113.037,80 TL alacağının, ödeme emri tebliğ edilmeden aynı gün davacı firmanın hesabına ödendiğini, ödeme emrinin tebliği ile müvekkil şirketin ticari kayıtları incelendiğinde; davacı tedarikçi firmanın cari hesabında vadesi gelmemiş alacakların da takibe konulduğunun anlaşıldığını, icra takibinin tebellüğ edildiği tarih olan 18.07.2013 tarihinde davacı şirketin cari hesabının 577.030,26 TL alacak bakiyesi verdiği tespit edilmiş olup, bu miktarın 66.158,35 TL’sinin vadesinin geldiğini, 440.892,00 TL bedelinin ise vadesinin gelmediğinin anlaşıldığını, Davacının sözleşme hükümlerine göre muaccel olmayan alacakları için haksız takip yapması üzerine icra takibine vadesi gelmeyen alacak bakımından itiraz edildiğini, davacının 18.07.2013 tarihi itibariyle vadesi gelen alacağı olan 66.158,35 TL bedelin harç, faiz vekalet ücreti hesaplanarak 19.07.2013 tarihinde icra dosyasına 74.056,70 TL ödendiğini, davacı tedarikçi firmanın, yapılan ödemelere rağmen müvekkili şirket aleyhine Anadolu …İcra Müdürlüğü ….E sayılı dosya ile 291.028,00 TL icra takibi başlattığını, davacı firmanın icra takibinde alacaklı olduğunu iddia etmesine rağmen, icra takibi dosyasında alacağa konu fatura dökümü veya muavin hesap bulunmadığını, davacı şirket ile sözleşme uyarınca satıştan ödeme usulüne göre ödeme almasına rağmen, icra takibini cari hesap bakiyesi yerine fatura üzerinden yaptığını, davacıya satıştan ödeme sistemi uygulanmasına rağmen, vadeyi fatura tarihi itibariyle kabul ederek, sözleşmeye aykırı şekilde alacağın muaccel olduğunu iddia ettiğini, takibe dayanak olduğu iddia edilen 09.07.2013 ile 12.08.2013 tarihleri arasında firmanın müvekkiline tebliğ ettiği herhangi bir fatura bulunmadığını, müvekkili şirket kayıtları incelendiğinde davacı firmanın, 23.08.2013 tarihi itibariyle yapılan ödemelerden sonra 41.218,34 TL alacaklı olduğunu, söz konusu alacağın vadesi 13.09.2013 tarihi olduğundan, takibe müvekkili tarafından 27.08.2013 tarihinde itiraz edildiğini, davacı ile 2013 yılı için tedarikçi sözleşmesi imzalanmadığı için 2013 Haziran dönemi itibariyle davacı şirketten mal alımının sona erdiğini, davacıya stokların iade edilmesi işlemlerinin takibin başladığı dönemde tamamlanmadığını, bu nedenle müvekkili şirketin mal iadeleri ve sair sebeplerle meydana gelebilecek değişiklikleri saklı tutarak dosyaya ödemeler yaptığını, icra dosyalarından yapılan tüm ödemelerin sübut bulmakta olduğunu, davacının Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyaya yapılan itirazın kaldırılması için Anadolu ll.İcra Hukuk Mahkemesi 2014/171 E. sayılı dosya ile ikame edilen davanın mahkemece; icra takibi İİK 68.maddesinde sayılan belgelere dayanmadığı için reddine karar verildiğini, Anadolu …İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyaya yapılan itirazın kaldırılması amacıyla; Anadolu ll.İcra Hukuk Mahkemesi 2014/170 E.sayılı dosya ile ikame edilen davada ise, 09.07.2014 tarihinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, davacının müvekkiline borcu olmadığına ilişkin işbu menfi tespit davasının yasal dayanağı bulunmadığını, müvekkili tarafından davacı £ firmaya 5 adet fatura düzenlenerek tebliğ edildiğini, tedarikçi sözleşmesinde belirlenen bazın gerçekleşmesi halinde ciro pirim şartının düzenlendiğini, baz gerçekleştiğinden yılsonunda müvekkilinin davacıya ciro pirimi faturası düzenlediğini, davacının İzmir … Noterliğinden keşide ettiği 28.01.2013 tarihli ihtarname ile faturaların sözleşmeye aykırı olduğunu iddia ederek faturaları iade ettiğini, buna karşılık müvekkili şirket tarafından Kadıköy 30.Noterliği’nden keşide edilen İhtarname ile, davacı firmaya itiraz edilen 5 adet faturanın; tedarikçi sözleşmesindeki ciro primine ilişkin olduğu, sözleşmedeki belirlenen baz gerçekleştiğinden sözleşmeye uygun olarak düzenlendiğinin ve bu nedenle faturaların ticari kayıtlarına alması gerektiğinin bildirildiğini, müvekkil şirketin vermiş olduğu siparişler baz alınarak ciro primi hesaplandığını, sözleşmede yer alan ilgili sütunda “Firma büyümesi ile ilgili kategori büyümesinin altında kaldığı durumlarda büyümeyi teşvik etmek ve satış alanı verimliliğini korumak amacıyla, oluşan kayıp … tarafından faturalandırılacaktır” denildiğini, müvekkilinin sözleşmeye uygun olarak baz gerçekleştiği için davacı firmaya ciro primi faturaları düzenlendiğini, faturalarda açıkça ciro primi ibaresi yer aldığını, buna rağmen davacı firmanın menfi tespit talepli işbu davayı ikame ettiğini, davacı ile müvekkili arasındaki sözleşme çerçevesindeki ticari faaliyete ilişkin hesapların muavin kayıtları ile sabit olduğunu, ticari kayıtlar ve sözleşme gereği davacının müvekkil şirkete söz konusu faturalar nedeniyle borçlu olduğu sübut bulduğunu beyanla, haksız davanın reddine ve davacının alacağın %20 ‘sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; ”Taraflar arasında davacının tedarikçi davalının ise parekendeci olarak süregelen alışverişlerinin bulunduğu, davalı tarafından davacıya prim uygulaması adı altında 130.075,50 TL fatura kesildiği ve bu performans priminin davacının alacağından mahsup edildiği, ihtilafın kesilen performans prim uygulaması faturasında taraflar arasındaki sözleşme gereğince faturanın net alım cirosu yada kasa çıkış cirosu üzerinden mi kesileceği noktasında oluştuğu, taraflar arasındaki sözleşme kaydı ve alışverişteki hakkaniyet ilkesi gereğince kasa çıkış kaydına itibar edilerek hesaplama yapılması gerektiği ve bilirkişilerin 2. başlık altındaki hesaplamasına itibar edilmesi gerektiği, davacının davalıdan cari hesaptan kaynaklanan 103.351,90 TL alacaklı olduğu bu miktarın ıslah tarihi olan 09.03.2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle 103.351,90 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Davacı firma ile müvekkil şirket arasında 01.06.2011 ve 22.03.2012 tarihli tedarikçi sözleşmeleri ile ticari ilişki kurulduğunu, davalı şirket ile davacı firma arasındaki “tedarikçi sözleşmesi” çerçevesinde “satıştan ödeme” sisteminde çalışılmış olup, firma faturasına bağlı kalmaksızın satış üzerinden ödeme yapıldığını, tedarikçi sözleşmesinin ödeme şekli başlıklı bölümünde, “satıştan ödeme ile 70 gün ödeme vadesini takip eden her ayın 2. Ve 4. Cuma günleri ödeme yapılacağının” kararlaştırıldığını,Davacı firma tarafından müvekkili şirket aleyhine 12.07.2013 tarihinde Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyası ile 406.386,17 TL bedelinde icra takibi yapıldığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmede yer alan ve yukarıda belirtilen satıştan ödeme sistemi uyarınca icra takibinin başlatıldığı 12.08.2013 tarihinde davacı firmanın vadesi gelen 113.037,80 TL alacağının, ödeme emri tebliğ edilmeden aynı gün davacı firma hesabına ödendiğini,Davacı firmanın vadesi gelmemiş alacaklarını takibe koyduğunu, bu nedenle müvekkili şirket tarafından vadesi gelmeyen alacaklar bakımından itiraz edildiğini ve itiraz dilekçesinde davacının alacaklarının vadeleri bildirilmiş olup, söz konusu alacakların vade tarihlerinde ödeneceğinin de ifade edildiğini,Davacı firmanın ise yapılan ödemelere rağmen müvekkili şirket aleyhine Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosya ile 21.028,00 TL bedelli icra takibi başlattığını, davacı firma satıştan ödeme sistemi uygulanmasına rağmen vadeyi fatura tarihi itibariyle kabul ederek, sözleşmeye aykırı şekilde alacağın muaccel olduğunu iddia ettiğini, daldı ki, takibe dayanak olduğu iddia edilen, 09.07.2013 ile 12.08.2013 tarihleri arasında firmanın şirkete tebliğ ettiği herhangi bir fatura da bulunmadığını,Müvekkili şirketin kayıtları incelendiğinde davacı tedarikçi firmanın 23.08.2013 tarihi itibariyle yapılan ödemelerden sonra 41.218,34TL alacaklı olduğu, söz konusu alacağın vadesinin ise 13.09.2013 tarihi olduğu bu nedenle takibe müvekkil şirket tarafından 27.08.2013 tarihinde itiraz edildiğini,Davacı firma ile 2013 yılı için tedarikçi sözleşmesi imzalanmadığını, nitekim 2013 Haziran dönemi itibariyle şirketten mal alımının da sona erdiğini, davalı müvekkil şirket mal iadeleri ve sair sebeplerle meydana gelebilecek değişiklikleri saklı tutarak dosyaya ödemeler yapıldığını, icra dosyalarından yapılan tüm ödemelerin sübut bulduğunu,Davacının işbu itirazların kaldırılmasına ilişkin açtığı İcra Hukuk mahkemesinde açtığı itirazın kaldırılması davalarının da reddedildiğini, davacı firmanın daha sonra müvekkili şirkete borcu bulunmadığına ilişkin eldeki menfi tespit davasını açtığını, ancak daha sonra davasını ıslah ederek alacak davasına çevirdiğini, davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağı olmadığını, haksız ve kötüniyetle açmış olduğu davanın türünü ıslah ettiğini,Dosya kapsamında alınan 28.09.2015 tarihli kök raporda ve 18.01.2016 tarihli ek raporda açıkça müvekkili şirketin sözleşme hükümlerine uygun olarak fatura düzenlediği ve ödemelerini yaptığının tespit edildiğini, bilirkişi ek raporunda da aynı tespitler yapılarak baz ciro tutarının geçerli olduğunun tespit edildiğini,2011 yılında akdedilen tedarikçi sözleşmesinin de aynı şekilde tarafların pazarlık süreciyle oluşturulduğunu, dilekçede ifade edilen tüm oran ve paylar elle yazıldığını, kaldı ki, performans priminin hemen karşı satırına 2.400,00 TL yazıldığını, dolayısıyla sonradan eklenme gibi bir durum sözkonusu olmadığını, elindeki sözleşme şartlarını bilmeyen ticari işletmenin basiretinden bahsedilemeyeceğini,Taraflar arasındaki tedarikçi sözleşmesinde belirlenen bazın gerçekleşmesi halinde ciro primi şartı düzenlendiğini, baz gerçekleştiğinden yılsonu itibariyle müvekkili şirket tarafından davacı firmaya 5 adet ciro primi faturası düzenlendiğini, tedarik sözleşmesinde ciro primi belirlenmiş olup, sözleşmede belirtilen baz gerçekleştiğinde müvekkil şirketin prim hakkı bulunduğunu, müvekkil şirketin vermiş olduğu siparişler baz alınarak ciro primi hesaplandığını, sözleşmede yer alan sütunda “Firma büyümesi ilgili kategori büyümesinin altında kaldığı durumlarda büyümeyi teşvik etmek ve satış alanı verimliliğini korumak amacıyla, oluşan kayıp Migros tarafından faturalandırılacaktır.” denildiğini, buna göre müvekkil şirket sözleşmeye uygun olarak baz gerçekleştiğinden davacı firmaya ciro primine ilişkin olarak fatura düzenlediğini,Davacı ile davalı arasında imzalanan 01.01.2012-31.12.2012 tarihli Tedarikçi Sözleşmesinin Koşullu Performans Primi maddesi gereği … A.Ş.’ye 31.12.2012 tarihinde toplam 126.317,13 TL+KDV’lik 5 adet fatura düzenlendiğini, sözleşmeye göre Koşullu Performans Primi Baz Ciro tutarının 2.400.000 TL olduğunu, firmanın kasa çıkış cirosu 2.400.000 TL’yi aşarsa firmaya Koşullu Performans Primi faturası düzenlenebileceğini, ilgili maddeye göre Firmanın Kasa Çıkış Cirosu 2.400.000 TL’den fazlaysa (.. firmasının 2012 yılı Kasa çıkış cirosu 3.158.063 TL) cironun 2.400.000 TL’ye göre artış oranı hesaplandığını, (Artış oranı hesaplama (3.158.063-2.400.000)/2.400.000=0.32) artış oranı %25 ve üzeri ise (%32 > %25) Performans Primi hesaplamasında kasa çıkış cirosunun %4’ü alınacağını, (3.158.063 TL * %4=126.322,52 TL) bu hesaplamaya göre … San. ve Tic. A.Ş’ye Koşullu Performans Primi faturası düzenlendiğini, performans primine matrah teşkil eden 126.322,52 TL’nin 90.680,09 TL’si %1 oranlı KDV’ye, 35.642,43 TL’si %8 oranlı KDV’ye ait olduğunu, bilirkişi raporunun dabu durumu doğruladığını,Daha sonra davacı tarafın itirazları doğrultusunda bilirkişi heyetinden 22.03.2017 tarihli rapor alındığını, işbu rapora ise itiraz edilmesine ve diğer iki raporla çelişmesine rağmen mahkemenin bu çelişkiyi gidermeden eksik inceleme ile karar verdiğini,Performans primi … A.Ş.’nin verdiği siparişler baz alınır ifadesinin, kasa çıkışı baz alınır ifadesinin eklenmiş olması sebebi ile zaten hükümsüz hale dönüştüğünü, davacı firma özelinde sıcak satış ile servis verdiğinden yani mağazanın sipariş talebi yazılı olarak geçmeden kendi plasiyerleri ile mal bıraktığından bu maddenin ölçülebilirliğinin de olmadığını, bu sebeple de gerçek performansın ölçülebileceği alanın kasa çıkışı cirosunun büyümesi olduğundan “kasa çıkışı” ibaresinin sözleşmeye eklendiğini,Sözleşmede yazan baz ciro 2.400.000 TL kasa çıkışı cirosunun üzerine çıkan tüm oranlar için toplamına fatura kesileceği …% ve üzeri ifadesi ile açıkça belli olduğunu, geçmiş yıllarda da firmanın aldığı koşullu performans primlerinin aynı mantık ile toplam cironun büyümesi oranında kesildiğini, bu hususlar dikkate alınmadan rapor tanzim edildiğini beyan ederek hatalı İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, davacı tarafın davaya konu 5 adet faturadan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespiti istemi ile açılmış olup, davacı vekili 09.03.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile, 5 adet fatura bedeli olan 130.075,50 TL üzerinden davayı alacak davası olarak ıslah etmiştir.Davanın konusu, davalı tarafça davacı adına düzenlenen ”ciro primi” içerikli faturadır. Davacı, söz konusu faturaların haksız yere alacağından mahsup edildiğini, bu faturalar nedeniyle davalıya borçlu olmadığını, haksız yere mahsup edilen alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı davanın reddine karar verilmesini savunmuş, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı tarafça istinaf edilmiştir.Taraflar arasında 2012 yılına ilişkin olarak ”tedarikçi sözleşmesi” imzalandığı, ancak ticari ilişkinin öteden beri süregeldiği, aynı sözleşmenin 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında da imza altına alındığı anlaşılmaktadır. Esasen taraflar arasındaki uyuşmazlık, ciro priminin hesaplama yöntemi ve hesaplamada hangi verilen dikkate alınacağına ilişkindir. Zira davacı, koşullu performans priminin, davalı …’a sattığı malın -KDV hariç- bedelindeki artışa göre hesaplanması gerektiğini, bütün prim oranlarının net satış üzerinden hesaplandığını, yani net alım cirosunun dikkate alınması gerektiğini, davalı … ise hesaplama yaparken kendi kasa çıkışını esas aldığını iddia etmektedir.Taraflar arasındaki 2107 nolu, 2012 tarihli ”Tedarikçi Sözleşmesi” başlıklı sözleşmede, baz ciro 2.400.000 TL olarak tespit edilmiş, yanına el yazısıyla ile ”kasa çıkışı” notu girilmiştir. Aynı zamanda sözleşmede, ”performans primi … A.Ş nin verdiği siparişler baz alınarak hesaplanır” kaydı da bulunmaktadır. Sözleşmede yer alan bu iki madde, yani ”kasa çıkışı” kaydı ile, ”performans primi … A.Ş nin verdiği siparişler baz alınarak hesaplanır” kaydı birbiri ile çelişiktir. Ancak gerek denetime elverişli 22.03.2017 tarihli bilirkişi raporuna, gerek taraflar arasında yapılan bir önceki yıla ait sözleşme içeriğine, gerekse mevcut sözleşmenin bütününe göre, 2012 yılı sözleşmesinde yer alan ”performans primi … A.Ş nin verdiği siparişler baz alınarak hesaplanır” kaydı karşısında, sözleşmeye el yazısı ile yazılan ”kasa çıkışı” kaydının, kaydın girildiği baz cironun hesabında dikkate alınması gerektiği, bu halde ”kasa çıkışı” kaydının 2.400.000 TL’nin hesabında dikkate alınması gerektiği, ancak her halde performans priminin, davacının davalı …’a yaptığı net satış rakamları üzerinden hesaplanması gerektiği, davalı …’un performans primini hesaplarken kendi kasa çıkışı rakamını dikkate almasının hem taraflar arasındaki sözleşmeye, hem teamüle, hem de hakkaniyete aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Varılan bu sonuca göre bilirkişi tarafından kademeli olarak yapılan hesaplamada davalı …’un hak kazanacağı prim tutarının 12.120,00 TL olduğu, bu tutarın toplam talep edilen alacaktan mahsubu ile bakiye 117.955,50 TL yönünden davacı alacağının haksız yere davalı hesabından mahsup edildiği, mahsup edilen 117.955,50 TL tutarında davacının davalıdan alacaklı olduğu anlaşılmış ise de, istinaf yoluna yalnızca davalı tarafça başvurulmuş olması ve daha önce verilen hükmün miktar itibariyle davalının lehine olması sebebiyle davalı lehine usûlü müktesep hak ilkesi gözetilerek Mahkemece verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/09/2017 tarih ve 2014/87 E 2017/802 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 7.059,97 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 1.764,99 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 5.294,98 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davalı tarafça yatırılan gier avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 10/06/2021