Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/388 E. 2021/671 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/388
KARAR NO : 2021/671
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 26/09/2017
NUMARASI: 2014/253 E. 2017/183 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 10/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin 2000/03474 sayılı “…”, 2007/67233 sayılı “…”, 2008/12134 sayılı “…”, 2008/14663 sayılı “…”, 2009/66046 sayılı “…”, 2008/64273 sayılı “…” ve 2011/25974 sayılı “…” seri markalarının sahibi olduğunu, davalının ise 2011/47857 sayılı “…” ve 2011/46491 sayılı “…” markalarının sahibi olduğunu, davalının markaları ile müvekkiline ait markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca benzerlik olduğunu, müvekkili adına tescilli markaların esas unsuru olan “…” ibaresi üzerinde değişiklik yapılmak suretiyle davalı markalarının oluşturulduğunu, markalar arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunduğunu, markaların bütünü itibariyle yarattığı genel izlenimin aynı olduğunu, bu nedenle davacı ile davalı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu belirterek, davalı adına tescilli 2011/47857 sayılı “…” ve 2011/46491 sayılı “…” ibareli markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili şirkete ait markalar ile davacı markalarının aynı veya benzer olmadığını, markalar arasında halk tarafında karıştırılma ihtimali de bulunmadığını, markaların yazılış, okunuş ve bütün olarak farklı olduğunu, markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Davalının hükümsüzlüğü talep edilen her iki markasının da 35. sınıfta tescilli olduğu, davacının “…” esas unsurlu 2008/14663 sayılı “…”, 2009/66046 sayılı “…”, 2008/64273 sayılı “…” ve 2011/25974 sayılı “… ” markalarının da 35.sınıfta tescilli oldukları, bu nedenle her iki tarafa ait markaların aynı mal ve hizmetler için tescil edildikleri tespit edilmiştir. Davacıya ait markaların ortak unsuru olan “…” ibaresinin zayıf markalardan olduğu ve davacının zayıf bir markayı seçmesi nedeniyle benzer markaların tesciline de katlanmak zorunda olduğu, davalıya ait markalar “…” ve “…” sözcüklerinden oluşturulmuş olup, davacıya ait markaların esas unsuru olan “…” ibaresinden aldıkları ekler nedeniyle farklılaştıkları, “…” ibaresini eksiz ve yalın halde barındırmadıkları, markalar arasında sescil ve görsel benzerlik olmadığı, davacı markaları ile davalı markalarının karıştırılma ihtimali bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; … kelimesinin mağazacılık hizmetleri yönünden, doğrudan bu hizmetleri çağrıştırmadığını, mağazacılık hizmetlerinin kendisi ya da karakteristik özelliğini belirtmediğini, yani ayırt edicilik niteliğini haiz olduğunu, bu hususta emsal Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları bulunduğunu, hukuk istikrarının zedelenmemesi gerektiğini, … kelimesinin 35/06 mağazacılık hizmetleri yönünden somut ve soyut ayırt edici niteliğe haiz olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” ibareli mağazalardan istifade etmiş olan orta düzeydeki tüketicilerin, müvekkiline ait markaları gerek görsel gerekse sesçil olarak belleğine kaydettikten sonra, görsel ve sesçil olarak bu sözcükle çok yakın olan …/… işaretlerini gördüğünde farklılıkları görme algısının azalacağını, dolayısıyla …/… ibareli markalarda seçici tutma ile dikkatin daha çok umumi intiba, sesçil ve görsel olarak müvekkiline ait markaların ayırt edici unsuru … ibaresinin bıraktığı etkide yoğunlaşacağını beyan ederek, Mahkeme kararının kaldırılmasına, davalıya ait 2011 47857 sayılı “…” ve 2011 46491 sayılı “…” markalarının hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf .. belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Uyuşmazlık, davacı adına tescilli 2000/03474 sayılı “…”, 2007/67233 sayılı “…”, 2008/12134 sayılı “…”, 2008/14663 sayılı “…”, 2009/66046 sayılı “…”, 2008/64273 sayılı “…” ve 2011/25974 sayılı “…” ibareli marka tescilleri karşısında, davalı taraf adına tescilli ve dava konusu 2011/47857 sayılı “…” ve 2011/46491 sayılı “…” markalarının hükümsüzlüğü talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.İlk Derece Mahkemesince iki farklı bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, her iki raporda da; davacı adına kayıtlı ”…” markasının zayıf marka olduğu, davalının, markalarına getirdiği eklerle markasına ayırdedicilik kazandırdığı, hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı şeklinde değerlendirmede bulunulmuş, Mahkemece raporlara itibar edilerek davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafça istinaf edilmiştir.Her ne kadar Mahkemece iki farklı bilirkişi heyetinden raporlar alınmış ise de, markalar arasındaki karıştırılma ihtimali değerlendirmesinin hukuki bir konu olduğu, bu konuda bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulamayacağı, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/11-696 Karar No: 2016/778) anlaşılmakla iltibas tehlikesinin varlığına ilişkin Dairemizce aşağıdaki şekilde değerlendirmeye geçilmiştir.Davacı taraf, dava tarihinde ve ilk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 556 Sayılı KHK’nın 8/1-b maddesine göre karıştırılma ihtimali nedeniyle hükümsüzlük talebinde bulunmuştur.Karıştırılma (iltibas) tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir.Karıştırma ihtimali incelemesi, esas itibariyle markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel izlenime göre ve markaların asli ve ayırd edici unsurları esas alınarak yapılmalıdır. Bu inceleme sırasında önce sınıfsal benzerlik olup olmadığı araştırılmalı, daha sonra ortalama tüketici kitlesi de dikkate alınarak, markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal bir benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama tüketicinin markayı taşıyan mal veya hizmetin kaynağı konusunda yanılgıya düşüp düşmeyeceği, işletmeler arasında organik, işletmesel bir bağlantı olduğunu düşünüp düşünmeyeceği, sonraki markayı, önceki markanın bir serisi gibi algılayıp, algılamayacağı hususlarının tartışılması gerekmektedir.Davacı taraf 2000/03474 sayılı “…”, 2007/67233 sayılı “…”, 2008/12134 sayılı “…”, 2008/14663 sayılı “…”, 2009/66046 sayılı “…”, 2008/64273 sayılı “…” ve 2011/25974 sayılı “…” ibareli marka tescillerine sahiptir. Tescil belgelerine göre davacı tarafın markalarının, davalının marka tescilinden daha eski tarihli olduğu, tescillerin diğer hizmet sınıfları yanında 35. sınıfı da içerdiği görülmektedir. Davalı adına tescilli dava konusu markaların ise 35.sınıfta tescilli olduğu, dolayısıyla sınıflar yönünden sınıfsal ayniyet bulunduğu görülmüştür.Markalar arasında görsel, işitsel ya da kavramsal bir benzerliğin bulunup bulunmadığı ve karıştırılma ihtimalinin söz konusu olup olmadığı meselesine gelince;Davacı taraf markalarının asli unsuru ” …” ibaresidir. Davalı adına tescilli ve dava konusu olan markalar ise “…” ve “…” şeklindedir. Davacı markası “…” ile davalı markası “…” ibareleri arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğu, davalı markası sonuna getirilen ”YA” ibaresinin markaya ayırdedicilik kazandırmadığı, yine davacı markası “…” ile davalı markası “…” ibareleri arasında, markanın asli unsuru olan “…” ibaresi yönünden işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğu ve her iki işletme arasında işletmesel bağ bulunduğu algısına neden olabileceği, ortalama tüketici kitlesinin dava konusu iki marka ile davacı markalarını karıştırması, aralarında işletmesel bir bağ kurması veya davalının markalarını, davacının markalarından biri gibi algılayabileceği bir gerçektir. Bu kapsamda, dava konusu markalar ile davacıya ait belirtilen markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu kanaatine varılmış olup, bu itibarla davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür.Açıklanan sebeplerle, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kabulü yönünde yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26.09.2017 tarih ve 2014/253 Esas 2017/183 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA, Bu kapsamda;2- Davanın KABULÜNE, 3- Davalı adına tescilli 2011/47857 sayılı “…” ve 2011/46491 sayılı “…” ibareli markaların HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, Türk Patent ve Marka Kurumu sicilinden TERKİNİNE, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 25,20 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 34,10 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan; 25,20 TL başvurma harcı, 25,20 peşin harç, 4.000,00 TL bilirkişi ücreti, 211,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 2.261,40 TL’nin, davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/c- Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdiren 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacı tarafa verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,5/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 38,90 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 124,60 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,5/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 10/06/2021