Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/377 E. 2021/570 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/377 Esas
KARAR NO: 2021/570
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/07/2017
NUMARASI: 2016/1225 E., 2017/562 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/05/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili ile davalı arasında uzun süreli bir ticari ilişki olduğunu, davalı şirkete verilen mallar karşılığında düzenlenen fatura bedellerinin tüm ihtarlara rağmen ödenmediğini, dava dilekçesi ekinde sundukları irsaliye faturalara göre 14.644,81 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte tahsiline kara Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı firma ile müvekkili firma arasında ticari ilişkinin olduğunu, ancak taraflar arasında bahsedilen borca ilişkin herhangi bir mutabakat olmadığını, faturalarda vade tarihi bulunmadığını, vade tarihi olmayan bir faturadan dolayı alacak talep edilebilmesi için taraflar arasında sözleşme bulunması gerektiğini, faturanın tek başına akdi ilişkiyi ispata yeterli olmadığını, davacının bu faturaları kendi iradesi ile düzenlediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Davacının alacağının dayanağı olan faturaların davalının defterlerinde kayıtlı olduğu, fatura konusu malın tesliminin böylelikle sabit olduğu, sevk irsaliyelerinde de teslim alan imzaları bulunduğu, 6098 sayılı TBK Madde 90’a göre İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borcun doğumu anında muaccel olacağı, ispat yükünün muacceliyetin gerçekleşmediğini ileri süren borçluya düştüğü, somut olayda ödeme tarihi konusunda bir sözleşme olmadığından dava tarihi itibariyle alacağın muaccel olduğu, davalının alacağın muaccel olmadığını ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Davacı vekilinin iddiasının aksine davalı şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının belirttiği alacaktan söz edebilmek için tarafların karşılıklı olarak mutabakata varması gerektiğini, taraflar arasında sözlü şekilde mutabakata varılmadığı gibi aralarında yazılı herhangi bir sözleşme de bulunmadığını, davacı tarafın davalı şirkete göndermiş olduğu faturalarda vade tarihi bulunmadığının Mahkemece göz önünde bulundurulmadığını, vade tarihi bulunmayan faturaya dayalı bir alacaktan söz edilebilmesi için taraflar arasında sözleşmenin bulunması gerektiğini, Yargıtay İçtihatlarına göre de, faturanın tek başına akdi ilişkinin ispatına yeterli olmadığını, beyan ederek Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkin alacak davasıdır. Davalı tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde dosyaya sunulan denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, dava konusu alacağa ilişkin faturaların tamamının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı defterlerine göre davalının davacıya 14.644,81 TL borçlu olduğu görülmüştür. Dava konusu alacağa ilişkin faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olması sebebiyle bu faturaların davalının kabulünde sayılması gerektiği, kaldı ki faturalara ilişkin sevk irsaliyelerinde teslim alan kısmında isim ve imza yer aldığı, davalının teslime ilişkin açık bir inkârının bulunmadığı, bu kapsamda fatura bedellerini ödediğini ispatlayamayan davalının bu bedellerden sorumlu tutulması gerektiği, Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/07/2017 tarih ve 2016/1225 E., 2017/562 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 1.000,40 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 250,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 750,30 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/05/2021