Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/375 E. 2021/602 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/375 Esas
KARAR NO: 2021/602
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/07/2017
NUMARASI: 2015/1058 E. – 2017/594 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı antreposunda bekleyen davalı şirkete ait 06.06.2013 antrepo giriş/özet beyan tarihli … numaralı beyanname kapsamında 2 kap mobil yükleme rampası emtiasının 03.02.2014 tarihinden takip tarihine kadar işlemiş ardiye ücreti alacağı bulunduğunu, 03.02.2014 tarihine kadar olan ardiye ücretinin İstanbul …. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasından takibe konu edildiği ve sonra itiraz üzerine İtirazın iptali davasının İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1162 E. Sayısı ile görüldüğü, davanın kabulü ite takibin devamı ve alacağın tahsili cihetine gidildiği, 03.02.2014 itibarı ile 30.07.2015 takıp tarihine kadar halen ardiye ücreti oluştuğu ve ödenmediği, dosyada sunulu sevk evrakının iddialarını doğruladığı, ardiyecinin mutad, ticari teamüle uygun ardiye ücretine hak kazandığı, BK m.574, Gümrük K. m. 101, uluslar arası sevk evrakı gözetilerek davacının haklı olduğunun anlaşılacağını belirterek İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takibe vaki itirazın iptali ile %20 İcra inkar tazminatına hükmedilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Fahiş bedel talep edildiği, borcun bu kadar bulunmadığı, İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1162 Esas sayılı dosyada yapılan yargılama sonucunda davacının fahiş hesaplama yaptığının anlaşıldığı, Malların gümrük antreposundan çekilmesi için dava dışı … firmasının yetkilendirildiği, fahiş bedel talep eden davacının malın gümrükten çekilmesini zorlaştırdığını belirterek davanın reddini istemiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Davacının ticari saklama-ardiye sözleşmesi gereği saklamakta olduğu 7000 kg, 2 adet yükleme rampası tanımlı ve hacimli olan emtia İçin 22000 kg üzerinden ardiye Ücreti talebinin ticari teamüle uygun gözüktüğü, Takibe konu 03.02.2014-30.07.2015 arası dönem için teamüle uygun ton başı 2,00 Euro günlük saklama ücreti hesabıyla davacının 23.848 Euro karşılığı 72.793.64 TL saklama ücretine hak kazandığı, davalının takibe vaki İtirazın haksız olduğu, 30.07.2015 takip tarihi itibarı ile yıllık %10,50 ticari temerrüt faizi işletilmesinin yerinde olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır. Rapora karşı itiraz üzerine dosyanın ek rapora gönderildiği, itirazın incelenmesi neticesi düzenlenen 12.06.2017 tarihli ek raporda malın antrepoda kaldığı sürece hesaplama sebebi olacağı ve bu nedenle de kök raporda varılan sonucu değiştirmeyi gerektirir yeni bir değerlendirmede bulunulmadığının bildirildiği anlaşılmakla, alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli,usul ve yasaya uygun olduğu görülmekle hükme esas alınmış olup bilirkişinin yaptığı hesaplamalar doğrultusunda davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Davacı yükümlülüklerini yerine getirmediğinden davanın reddi gerektiğini, Davacı antrepo işleticisi olduğundan 4458 sayılı Kanunu’nun 96. Maddesi uyarınca, 101. Maddesinin 1. Fıkrası uyarınca, 177/1-g md. uyarınca, Gümrük Yönetmeliğinin 346/3-4 uyarınca işlem yapması gerektiğini, bu kapsamda Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün Antrepolarda Uzun Süre Bekleyen Eşyalar Hakkında yayınlamış olduğu 13.08.2010 tarih 20l0/41 sayılı genelgede antrepo sahiplerine bir takım yükümlülükler getirildiğini, buna göre, altı (6) ayı aşan süreyle gümrük gözetimi ve denetimi altında genel antrepolarda bulunan ancak sahipleri veya kanuni temsilcileri veya kanuni mirasçıları tarafından işlemleri takip edilmeyen, herhangi bir adli veya idari yargılamaya konu olmayan eşyaya yeni bir gümrükçe onaylanmış işlem veya kullanıma tabi tutulması amacıyla 30 günlük süre verildiği yönünde antrepo işleticisi tarafından, sahibine eşya sahibine veya kanuni temsilcisine veya kanuni mirasçısına tebligatta bulunulması, 4458 Sayılı Gümrük Kanunu’nun 101/1 fıkrası gereğince gümrük idarelerince tayin edilen 30 günlük süre içerisinde gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmayan veya sahip, kanuni temsilcisi ya da kanuni mirasçıları tarafından antrepoda kalmaya devam etmesini istedikleri yönünde talepte bulunulmayan eşyanın 4458 Sayılı Gümrük Kanunu’nun 177. maddesinin (g) bendi uyarınca tasfiye edilmesi yükümlülüğü getirildiğini, Davacı, eşyanın antrepoya giriş tarihi olan 06.06.2013 tarihi ile 03.02.2014 tarihi arasındaki saklama ücretine ilişkin olarak İstanbul … icra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosya üzerinden takibe girişmiş, yapılan itiraz üzerine İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/1162 E. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda mahkemece davacının 06.06.2013-03.02.2014 tarihleri arasında saklama ücreti kazandığına karar vermiş ve dava sonunda verilen kararla alacağını tahsil cihetine gittiğini, bu davada saklamaya konu eşyanın 6 ayı aşan sürede davacının antreposunda kaldığı görülmekte, davacının yükümlülüğünü yerine getireceği sürenin sonu olan 06.12.2013 tarihinden itibaren müvekkil şirkete 30 günlük süre vermesi ve tebligat süresinin sonundan başlayarak 10 günlük tasfiye listesinin düzenlemesi süresi hesaba katıldığında 16.01.2014 tarihine kadarki süreye ilişkin saklama ücreti talep edilmesi gerekirken davacı 06.02.2014 tarihine kadarki saklama ücretini yani hakkı olan saklama ücretini fazlasıyla tahsil ettiğini,-Davacının yükümlülüğünü yerine getirmemek suretiyle taraflarından saklama ücreti talebinde bulunmasının dürüstlük kuralıyla da bağdaşmadığını,-Mahkeme aksi kanaatte ise yerel mahkemenin “Kabul edilen alacağın %20’si 14.558,72 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi’ kararının alacak konusu ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden düzeltilerek reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesindeki takip tutarı olan 81.000,00 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına karar verilmesini talep ettiğini, bilirkişinin saklama ücretine hak kazandığı yönündeki raporu doğrultusunda takibin 72.793,64 TL üzerinden devamına karar verildiğini, bu nedenle alacağın likit olmadığını,-Saklama ücretinin malın değerini aşması ve fahiş miktarda olması nedeniyle hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, bu gibi eşyalarda ticari teamülde pazarlıkla belli indirimler sağlanabildiğini, hakkaniyet indirimi yapılmasının gerektiğini, malın değerini aşan ve fahiş miktarda ardiye ücretine sebep olan süreç gözetildiğinde, hakkaniyet indirimi yapmasının takdiri olacağının açık olduğunu, tüm nedenlerle kararın kaldırılarak esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinafın reddine karşı istinaf dilekçesinde özetle;-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1058 E., 2017/594 K. Sayılı ilamına karşı yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, bu başvuru kapsamında 06/10/2017 tarihinde maktu harç yatırıldığını, bunun üzerine mahkeme tarafından 12.10.2017 tarihinde çıkarılan harç tamamlatılma müzekkeresi davalı vekiline tebliğe çıkarıldığını ancak işbu müzekkere usulsüz tebliğ edildiğinden taraflarınca 30/10/2017 tarihinde harç tamamlatılması müzekkeresinden haberdar olunarak ivedilikle eksik kalan harç tutarın yatırıldığını, harç tamamlama müzekkeresinin tebliğ mazbatası incelendiğinde görülmektedir ki posta memuru tarafından tebligatın “aynı işyerinde daimi çalışan yetkili …’m imzasına tebliğ edildi” şerhi ile … imzasına 20.10.2017 tarihinde tebliğ edildiği” görüldüğünü, ancak tebliğ anında muhatabın orada bulunup bulunmadığı tespit edilmeden doğrudan çalışana yapılmış olduğundan 7201 sayılı Tebligat Kanunun 17. maddesi ve Tebligat Kanunim Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 26. maddesine aykırı olup usulsüz olduğunu, dosyanın esası yönünden 09/10/2017 tarihli istinaf dilekçesine göre inceleme yapılmasını talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 16. maddesine göre, “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” Yine, anılan kanunun 17. maddesine göre, “Belli bir yerde devamlı olarak meslek ve sanatını icra edenler o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek ve sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.Kanunun 16 ve 17. maddelerine göre yapılan tebligatın geçerli olabilmesi için, muhatabın adreste bulunmama sebebinin tespiti, yine muhatap ile muhatap adına tebligatın yapılacağı kimsenin aynı konutta birlikte oturan kişi veya hizmetçi/daimi çalışan olması gerekir.Tebligat Kanunu 11. maddesi gereğince vekil vasıtası ile yapılan işlerde tebligatın vekile yapılacağı ve avukat tarafından takip edilen işlerde, avukatın bürosuna yapılacak tebligatın resmi çalışma gün ve saatleri içinde yapılacağı belirtilmektedir. “Hükmi şahıslara ve ticarethanelere tebligat” başlıklı 12. maddesinde; hükmi şahıslara yapılacak tebligatın salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılacağı ve 13. maddesinde ise; hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimselerin her hangi bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğin orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerden birine yapılacağı belirtilmiştir. Avukat adına çıkarılan tebligat avukatın kendisine yapılır. Avukatın yazıhanede bulunmadığı veya tebligat evrakını alamayacak durumda bulunduğu hallerde bu durum tebligat evrakına belirtilmek sureti ile sekreterine veya katibine ya da stajyerine yapılabilir. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 29. maddesinde ”21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları ve tebliğ evrakını kabul etmemeleri durumunda, tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve teslim ettiği kişinin adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştırır” düzenlemesi bulunmakta olup davalıya çıkartılan tebligatın şeklen usulüne uygun olduğu anlaşılmakla birlikte, muhatabın adreste bulunmama sebebinin, tevziat saatinden sonra dönüp dönmeyeceği hususunun tebliğ mazbatasında tespit ve tevsik edilmediği, bu yönü ile tebligatın usulsüz olduğu anlaşılmıştır. Tebliğ işleminin de usulüne uygun olmadığı anlaşılmakla davalının bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.Her ne kadar ilk derece mahkemesince davalının süresi içerisinde istinaf talebinde bulunmadığından bahisle istinaf başvurusunun reddine yönelik karar verilmiş ise de, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu gereğince muhatabın adreste bulunmama sebebinin yazılmaması sebebiyle usulsüz tebligat söz konusu olduğundan davalının ek karara yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Bu nedenle davalının esas yönden istinaf incelemesine geçilmiştir.Bilirkişi raporu incelemesinde Antrepo Beyannamesinin olduğu tespiti yapılmıştır. Buna göre 4458 Sayılı Gümrük Kanununun 101. maddesi hükümlerine göre derdest dava konusu emtia, önceden tescil ettirilmiş antrepo beyannamesi olduğundan “antrepo rejimi” altına girmiş ve bu nedenle gümrüklü ardiyede bekleme süresi sınırsız hale gelmiştir. Bu nedenle Gümrük Kanununa göre davacının işlettiği antrepoda tasfiyelik hale gelmemiştir. Bu nedenle davalının tasfiyenin yapılmadığına ve davacının sorumluluğunu yerine getirmediğine ilişkin istinaf istemi yerinde bulunmamıştır.İncelenen maddi olayda davacının alacağının, antrepo ücretinin yürürlükte olan 6098 sayılı TBK m. 561 vd. (keza 818 Sayılı E.BK md. 463 vd) hükümlerinde düzenlenmiş olan, ancak şekil şartına tabi olmayan vedia sözleşmesi niteliğindeki ardiye ilişkisinden kaynaklandığı, vedia alana ödenecek olan ücretin, vedia sözleşmesinin esaslı unsurları arasında olmadığından, ödenecek ücretin miktarı taraflarca kararlaştırılmış olmasa da sözleşme kurulmuş olacağı, alelade vedia sözleşmesinin esas olarak, ücretin kararlaştırılmadığı bir sözleşme olduğu, ancak TBK m. 561/2 hükmü uyarınca, “Açıkça öngörüldüğü veya durum ve koşullar gerektirdiği takdirde, saklayan ücret isteyebilir.” ise de; vedia sözleşmesinde ücret hakkı, taraflarca açıkça kararlaştırılabilir veya hal ve şartlar gereği olayımızda olduğu gibi zımni bir şekilde de doğabileceği, bu durumda TBK md.571 ve md.574 hükmüne göre saklayanın, saklatandan eşyanın antrepoda (saklatan adına) kaldığı süreyle bağlantılı olarak ardiye ücreti talep edebilmesinin mümkün olduğu, her ne kadar antrepo işleticileri “kendi ücret tarifelerince eşya sahiplerinden” ücret isteyebilecekler ise de, bu durumdan istifadeyle piyasa fiyatına kıyasen fahiş bir ücretin kabul edilemeyeceğinin izahtan vareste olacağı, bu konu ile ilgili olarak da Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 10.02.2005 Tarih, E.2004/6879 – K.2005/994 Sayılı Kararında; alacak miktarı tespit edilirken, (antrepolarda resmi tarifelerin uygulanmaması ve ücretin işletici ile müşteri arasında serbestçe kararlaştırılabiliyor olması ile yetinilmeyip) “fahiş bir taleple karşılaşılması durumunda fiyat ortalamalarına nazaran istenebilecek ardiye ücretinin ne olabileceğinin belirlenmesi” gerektiği görüşünü benimsediği, bilirkişi raporunda buna göre hesap yapıldığı ve malın değerini aşan ve fahiş bir ücretin istenmediği bu sebeple hakkaniyet indirimi yapılması gereken bir hususun bulunmadığı ancak belirlenen alacak likit ve bilinebilir olmadığından icra inkar tazminatının reddine karar verilmesi gerektiği görülmüştür.Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalının 07/11/2017 tarihli istinaf başvurusunun reddine dair verilen ek karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun KABULÜ ile ek kararın KALDIRILMASINA, 2- Davalı vekilinin esasa yönelik yapmış olduğu istinaf başvurularının KISMEN KABULÜ ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 18/07/2017 tarih, 2015/1058 Esas, 2017/594 kararının KALDIRILMASINA, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 3- Davanın KISMEN KABULÜ ile; 3/a- İstanbul … İcra Müdürlüğünün .. sayılı takip dosyasına davalının itirazının takibin 72.793,64 TL’lik kısmı için iptali ile, takibin 72.793,64 TL asıl alacak miktarı ve bu miktara takip tarihinden itibaren %10,50 ticari temerrüt faizi yürütülmek suretiyle takip talebindeki koşullarla devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, 3/b- Yasal koşulları oluşmadığından icra inkar tazminat talebinin reddine,4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 4.972,53 TL harçtan peşin alınan 978,28 TL’ nin mahsubu ile bakiye kalan 3.994,25 TL harcın davalıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 1.010,08 TL ( 27,70 TL BH, 978,28 TL PH, 4,10TL VH ) harcın davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,4/c- Davacının yargılama sırasında yaptığı bilirkişi ücreti 900,00 TL, tebligat gideri 152,00 TL olmak üzere toplam 1.052,00 TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 945,42 TL’ sinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc, Trf’ne göre, 10.263,17 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc, Trf’ne göre, 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,5- İstinaf aşamasındaki harç ve giderler yönünden;5/a- İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 31,40 TL maktu istinaf peşin harcı ile 1.198,40 TL nispi harcı olmak üzere toplam 1.229,80 TL’nin istek ve talebi halinde davalı tarafa iadesine,5/b- Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 171,40 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile 87,50 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 258,90 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,5/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/06/2021