Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/370 E. 2021/563 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/370 Esas
KARAR NO: 2021/563
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2017
NUMARASI: 2014/869 E., 2017/716 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/05/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı şirketin, tesis tarihinde davalılardan … adına kayıtlı bulunan Karabük ili, Erkez ilçesi, … Köyü/Mah, … ada, … parsel sayılı yerde bulunan taşınmazın intifa hakkını 30.01.2007 tarihinden başlamak üzere 15 yıl süreli olarak aldığını, bu taşınmazın akaryakıt istasyonu olarak kullanılması ve işletilmesine yönelik olarak davalı … ile 19.05.2006 tarihli bayilik ve işleticilik sözleşmesi imzaladığını, davalının intifa hakkı müvekkili şirkete ait olan taşınmazı ve üzerindeki akaryakıt istasyonunu bayilik ve işleticilik sözleşmesi kapsamında … akaryakıt istasyonu olarak 10/01/2010 tarihine kadar işlettiğini, bu tarihten itibaren aynı tarihli temlik sözleşmesi hükümleri doğrultusunda diğer davalı şirkete devrettiğini, davalı şirketin temlik sözleşmesi ile devraldığı istasyonun işleticiliği için müvekkili şirketle 22/01/2010 tarihli bayilik sözleşmesi imzaladığını ve söz konusu temlik sözleşmesinin 2. ve 3. maddelerindeki hükümler gereğince, önceki bayi (davalı …’ın) intifa sözleşmesi, bayilik ve işleticilik sözleşmesi ve diğer sözleşmelerden doğan borçlarının tamamını devraldığını, davalı şirketin temlik sözleşmesini diğer davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefili sıfatıyla garantör olmayı kabul ederek imzaladığını, bu nedenle dava konusu yatırımın yapılmış olduğu taşınmazın maliki olarak, hem de temlik sözleşmesi hükümleri gereğince diğer davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla garantörü olarak dava konusu alacaktan sorumlu olduğunu, Rekabet Kurulu’nun kararı ile 18.09.2010 tarihine kadar tüm sözleşmelerin ve bu kapsamda kira/intifa sözleşme sürelerinin 5 yıldan fazla olamayacağına ve bu tarih itibarıyla sözleşmelerin süresinin sona ereceğine karar verildiğini, müvekkili şirketin sahip olduğu intifa hakkının 20.03.2011 tarihinde sona ermesi ve müvekkili şirketle bayilik ilişkisi içinde bulunan şirketin başka bir dağıtıcı ile anlaşarak, müvekkili şirketin bayiliği için aldığı lisansını iptal ettirmesi karşısında, müvekkili şirketle davalılar arasındaki dikey ilişkiye esas tüm sözleşmelerin sona erdiğinin davalılara Beyoğlu … Noterliğinin 15.06.2011 tarihli ihtarnamesi ile ihtar edildiğini ve müvekkili şirketin Rekabet Kurulu’nun duyurusu nedeniyle terkin etmek zorunda kaldığı intifa hakkının terkin edilmesi için gerekli vekâletnameyi davalıya ihtarname ekinde gönderdiğini, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’un 56.maddesi gereğince, aynı kanunun 4.maddesine aykırı olduğu gerekçesi ile geçersiz sayılmış olan anlaşmaların taraflarının, bu anlaşmalar gereğince birbirine verdikleri her şeyin B.K. 63. ve 64. Maddeleri çerçevesinde iadeye tabi olduğunu, müvekkili tarafından işleticilik ilişkisinin devam edeceğine güvenilerek gayri maddi hak bedeli olarak 2.numaralı davalıya 01.07.2006, 01.02.2007 ve 08.02.2007 tarihlerin de 219.578,00 TL + KDV tutarında ödeme yapıldığını beyan ederek davalıya ödenen yatırım bedelinin kullanılamayacak döneme ilişkin kısmı olan 156.447,00 TL + KDV’nin ödemelerin yapıldığı tarihlerden 20.03.2011 tarihinde kadar güncellenmiş halinin 321.204,00 TL + KDV olduğunu, taraflar arasında imzalanan tüm sözleşmelerin feshedilmiş olması sebebiyle gayri maddi hak bedeli, yatırım bedeli veya hizmet bedeli olarak yapılan ödemelerden, dikey ilişkinin süresinin erken sonlanması nedeniyle iadesi gerektiği halde iade edilmeyen ve davalıların sebepsiz zenginleşmesine sebep olan 321.204,00 TL + KDV tutarındaki alacağın, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep etmiştir. Davalı şirket davaya cevap vermemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Davacı şirketle daha önce yapmış oldukları akaryakıt alım sözleşmelerinin, davacı şirket ile mutabakata varılarak ve davacı şirketin rıza ve muvafakati ile diğer davalı … şirketine devredildiğini, davacı ile kendisi arasındaki sözleşmelerden doğan her türlü hak ve borçların diğer davalı şirkete devredildiğini, önceki sözleşmelere dayanılarak kendisinden istenen dava konusu taleplerin kabul edilemeyeceğini, davacının dilekçesinde belirtmiş olduğu taahhütnamenin … A.Ş. ile imzalandığını, davacı şirket ile bu anlamda imzalanan bir taahhüt bulunmadığım, davacı şirket ile yapmış olduktan sözleşmenin feshedilmesinde kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını, davacı şirketin bayisi olarak faaliyette bulunduğu iki ayrı istasyonuna davacı şirket tarafından aralıklarla ve uzun süreli olarak akaryakıt sevkıyatı yapılmadığını, bu hususla ilgili davacı şirkete göndermiş olduğu yazılara cevap verilmediğini, davacıya yapılandırma adı alımda 200.000,00 TL’nin üzerinde faiz ödediğini, davacı şirkete halen ödenmemiş hiçbir borcunun bulunmadığını, davacının 15 yıl için 150.000.00 TL yatırım bedeli ödediğini, davacı ile aralarındaki sözleşmenin yaklaşık 5 yıl devam ettiğini bu durumda kullanılmayan döneme ait bedelin 100.000,00 TL olduğunu, Saha betonuna karşılık verilen 80.000,00 TL’nin de kullanılmayan kısmına düşen miktarın 53.333,33 TL olduğunu, bu durumda davacının güncelleme adı altında talep etmiş olduğu miktarın çok fahiş olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere davacının ancak kullanılmayan yılların bedelini talep edebileceğini, temerrüt tarihinin de davacının belirtmiş olduğu gibi 20.03.2011 tarihi olmadığını, zira sözleşmenin bitiş tarihinin 20.01.2010 olduğunu, ihtarın çekildiği tarihin de 15.06.2011 olduğunu, güncelleme adı altında yapılan hesaplamaları ve KDV talebini de kabul etmediklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”İntifa hakkı bedelinin dava tarihi itibariyle halen devam ettiği gerekçesiyle bu yöndeki talebin reddine, yatırım bedeli olarak, mahallinde yapılan keşif neticesinde, taşınmazda saha betonu bulunmadığı gerekçesiyle bu yöndeki talebin de reddine, sonuç olarak davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Yerel Mahkemece dava tarihi itibariyle intifa hakkının terkin edilmemiş olmasına göre dava reddedilmiş ise de, davalı …’ın maliki olduğu taşınmaz üzerinde davacı şirket lehine tesis edilmiş olan intifa hakkının terkini için davalı şirket ile bayilik sözleşmesinin sona ermesinin ardından Beyoğlu … Noterliğince 15.06.2011 tarihinde … yevmiye numarasıyla davalı …’ın oğlu … adına düzenlenmiş olan intifanın terkin edilmesine yönelik vekâletname davalılara gönderilmiş ve 21.06.2011 ve 22.06.2011 tarihlerinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalılar tarafından intifa hakkının kötü niyetli olarak terkin ettirilmediğini, Davacı şirket lehine kurulmuş olan intifa hakkının 4054 sayılı Kanunun 56. maddesine istinaden 18.09.2010 tarihi itibariyle geçersiz hale geldiğini, Rekabet Kurulu kararı doğrultusunda 18.09.2010 tarihinden sonraki döneme tekabül eden intifa sözleşmesi süresinin ifasının hukuken ve fiilen imkânsız hale gelmiş olduğunu, EPDK lisans kayıtlarında dava konusu istasyonun 20.12.2013 tarihinden itibaren … markası ve başka dağıtım şirketinin bayiliği altında işletilmiş olduğu açıkça sabit olduğu üzere hukuken geçersiz olan intifa hakkı fiilen de davacı tarafından kullanılamadığını, Yerel Mahkeme kararında hukuki ve fiili durum göz ardı edilerek intifa hakkının terkin edilmediği ve sonlandırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hukuka uygunluktan ve adaletten uzak olduğunu, Talimat yoluyla keşif yaptırılarak alınan bilirkişi raporunda, istasyonda saha betonu bulunmadığı, sahanın beton parke ile kaplanmış olduğu gerekçesiyle davacı tarafından yapılan bu husustaki kalıcı yatırımın istasyonda mevcut olmadığından söz edildiğini, oysa dava dosyasında mevcut kalıcı yatırıma ait faturada yatırımın konusunun saha kaplaması olduğunun acık olarak belirtildiğini, saha kaplamasının betondan yapılmış olduğu hususunda herhangi bir özel kayıt ver almamakta olmasına karsın bilirkişi raporunda saha kaplamasının beton kaplama olduğunun varsayılması ve buna karsın istasyonda kesif sırasında zeminin beton parke taşı ile kaplı olduğundan bahisle davacının yatırımının istasyonda mevcut olmadığından ve istasyona değer katmamış olduğundan söz edilmesinin açıkça isabetsiz bir değerlendirme olduğunu, zira saha kaplaması ile kastedilenin zemin kaplaması ile aynı şey olduğunu beyan ederek Mahkeme kararının belirtilen nedenlerle kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle, sözleşme gereğince davacı tarafından davalı …’a verilen intifa bedeli ve yatırım bedeline ilişkin tutarların, kullanılmayan süreye ilişkin kısmının davalılardan müteselsilen tahsili istemine ilişkin alacak davasıdır. Dava konusu taşınmaz üzerindeki intifa hakkı 24.01.2007 tarihinde 15 yıl süre ile tesis edilmiştir. Dava 15.09.2011 tarihinde açılmış olup, Tapu Müdürlüğünden gönderilen resmi senede göre, intifa hakkının terkini, 09.12.2011 tarihinde yapılmıştır. Bu kapsamda, intifa hakkının dava tarihinden sonra terkin edildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı tarafça bu konuda davalı şirket yetkililerine vekaletname verilmiş ve davalıların kötüniyetli olarak terkin talebinde bulunmadıkları iddia edilmiş ise de, intifa hakkının terkin edilmemesi durumunda davacının basiretli davranıp intifa hakkını terkin ettirdikten sonra dava açması gerektiği, nitekim somut olayda, intifa hakkının da davacı şirket tarafından terkin ettirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece, intifa hakkı terkin edilmeden dava açılamayacağı gerekçesiyle zamansız açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/815384 Esas, 2016/6844 Karar sayılı kararı) Diğer yandan, davacı yatırım bedeli talebinde de bulunmuş, davalı … cevap dilekçesinde, saha betonuna ilişkin olarak davacı tarafça ödeme yapıldığından bahsetmiş, Mahkemece de saha betonuna ilişkin yatırım bedeli üzerinde durularak mahallinde talimat yoluyla keşif yaptırılmıştır. Bilirkişi raporunda, söz konusu akaryakıt istasyonunda saha betonunun bulunmadığı, zeminin beton parke taşıyla kaplı olduğu, bunun taşınmaza bir değer katmadığı tespitlerinde bulunulduğu görülmüştür. İnşa edilen saha betonunun, taşınmazın bütünleyici parçası haline geldiği ve taşınmaz mülkiyetinin bir parçası olarak mevcut gayrimenkulün değerinde belirli bir ölçüde değer artışına neden olması halinde, kullanılmayan süreye denk gelen kısım için ve yıpranma payı da tespit edilerek değeri düşüldükten sonra mevcut değeri kadar değer artışı oranında malikin sorumlu olduğu bir gerçektir. Dolayısıyla, talep açısından inşa edilen şeyin taşınmaza değer katması şarttır. Oysa, keşfen yapılan inceleme sonucu sunulan denetime elverişli bilirkişi raporunda, taşınmazda saha betonunun bulunmadığı, mevcut beton parkenin de taşınmaza değer katmadığı belirtilmiş olup, bilirkişi raporuna itibar edilerek Mahkemece verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiştir. Dosyadaki tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2017 tarih ve 2014/869 E., 2017/716 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 27/05/2021